|

Umran, bir masal kahramanı

Adının anlamı; bayındırlık, ilerleme, refah ve mutlulukmuş... Adın gibi olsun vatanın tez zamanda. Umran içinde uzun yaşa, çok uzun yaşa hem de...

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/09/2016 Pazartesi
Güncelleme: 23:11 - 4/09/2016 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Mukadder Gemici - Yazar


Bütün masallar gerçek, hepsi hem de...O ateş saçan yedi başlı ejderhalar, yenilmez canavarlar, başı göğe değen, çocukları yiyen devler... Boşuna anlatılmamış bunca devir homur homurdanan, doymak bilmeyen insan etiyle beslenen aç canavarlar. Getirin diyor insanlığa, getirin, et verin çanak çanak, su istemem, kan doldurun kadehlere!... O sofrada, eti kemiğinden tam ayrılacakken masadan yuvarlanıveren bir çocuk, bir masal kahramanı var ekranlarda günlerdir; Umran...



Öyle uslu, öyle mahzun, çocuk saflığının yoğunluğu öyle fazla ki başka hiç bir şey yapmasına gerek yok Umran'ın. Yapmak ya da yapmamak üzerine düşünmüyor, bunun da farkında değil zaten. Donuk sadece. Duyduğu büyük ses, üstüne yıkılan duvarlar, üzerine yağan toz, bütün zerreleriyle sabitlemiş onu duyguların yok olduğu şok anına.



Ağlasa, bağırsa... Kendisini kapıp getiren ambulans görevlisinin kollarına yapışsa ya... Yok, hiç birini yapmıyor. Ekranlarda onu görenlerse çığlık çığlığa... İmdat de çocuk, ümmi de, ya ebi diye haykır, haydi anadan babadan, kelimelerden geçtik insanın o en temel güdüsünü nereye gömdün benliğinde, bir çığlık at ne olur, ses ver çocuk!.... Sen acıyı ne yaptın çocuk? Nasıl geçtin ağrı eşiklerini sek sek oynar gibi?



Derinden derine, ihtiyar bir bilişle öyle iyi biliyor devlerin açlığının henüz dinmediğini, uzay boşluğunun sessizliğinden daha büyük bir sessizlik içinde, duruyor o yüzden. Ne var ki bunda diyor, ne var ki, misket atar gibi, top yuvarlar gibi, dondurma yalar gibi öyle basit, o kadar çok çocuk öldü gözlerinizin önünde, sulara gömüldü veyahut, ne oldu, ne değişti ki? Ben ağlasam ne olur ki?



Hiç bir sanatçının yetişemeyeceği bir gerçeklik içinde oturuyor Umran. Kaç saniyelik görüntü, kısacık dönüp dönüp seyretmeniz gerek her saniyesini, dura dura. Korkusu gibi acısını dillendirmekten öte hissetmiyor Umran. Ambulansın içinde iki duygu da yitik onda. Duruyor ve bakıyor sadece. Tarihe, geçmişe ve geleceğe. Adını ve halini kazıyor, mağara resimleri gibi, devasa mimari eserler gibi, büyük romanlar gibi. Çocuk ve savaş üzerine Umran'ın bir köşede bekleyen porselen bebek katılığındaki saflığı, ne yazılacaksa, ne söylenecekse bir ana menzil bundan sonra... İnsanlık tarihinin en acı anlarından birinin, şuracıkta, komşumuzdaki savaşın bütün hikayesini içinde tutan bir çekirdek...



Uyanıklık ile derin, karanlık bir karabasanı ayıran çizgide duruyor Umran. Anlamaması bundan. Etrafındaki bağırış çağırış ve yıkım gerçek değil, kötü bir rüyanın içinde. Şimdi uyanacak. Uyanıp yatak odasına geçecek, ana rahmine dönmek istercesine anneciğinin sıcak koynuna girecek, kulağını, elini kolunu tutacak, anne teninin verdiği güveni yastık yapacak. Çünkü böylesi, bu kadarı gerçek olamaz, korkutucu masallarda olur ancak çocuk yiyen canavarlar, bu yüzyılda bu çağda mümkün değil... Ah çocuk, sana nasıl anlatsak bu acı masalı çocuk?



Ama bir bambaşka bir şey var daha bu çocukta, ilahi olana yetişkinlerden yakın oluşun verdiği çocuk saflığı, çocuk tatlılığı var. Seyreden bakan hangi dili konuşursa konuşsun, ana dilini daha yeni yeni konuşmaya başlayan bu küçücük çocuktan o hal dili geçiyor, tutup kendisine yeniden ve yeniden baktırıyor. Dağınık saçları, bacakları, kucağında duran elleri, mimikleri, çocuktan başka hiç bir canlıda olmayan beden dili, sarıp sarmalıyor, merhamet bulutları gönderiyor harap Halep'ten, ilahi bir ışık yağdırıyor bu çocuk kalplere, yıkıyor pası kiri.



Adının anlamı; bayındırlık, ilerleme, refah ve mutlulukmuş... Adın gibi olsun vatanın tez zamanda. Umran içinde uzun yaşa, çok uzun yaşa hem de... Elinden bulaşıp da koltuğa sürdüğün pasta olsun, bir dilim karpuzdan akan su olsun, eriyen çikolata olsun... O vakte kadar dayan çocuk. Dayanabilirsin, çünkü canavarları alt eden bir masal kahramanısın sen çocuk. Bak, yatağının ucunda az bir ışık aydınlatıyor odayı, yıldızlar yansıyor odanın tavanına. Baban bir masal okuyor sana; sonra devler ağızlarını açmış tam yutacakken Umran fırlayıp kurtuluyor, elini beline koyup ve yerden yukarı doğru bakıyor ve bağırıyor hey sen diyor, sen beni yenemezsin...



#Umran
#Halep
8 yıl önce