|

Yüzyılın kahramanı sensin!

Haber Merkezi
04:00 - 28/11/2022 Pazartesi
Güncelleme: 00:41 - 28/11/2022 Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
Hekimoğlu Süleyman Özcan - Gazeteci – Yazar

Bugün toplumumuzda değeri kendinden menkul, şişirilmiş simalar saymakla bitmemekte. Kendini konumlandırdıkları tepelerden topluma bakan, fikri olmadığı halde entelektüel olma noktasında -mış gibi davranan, sesi gür çıkan bu şahıslar sahne önünde yaşamaya devam ediyor. En ufak eleştiriyi dahi karşılama erdemi olmayan bu tipler hak etmedikleri halde çelik yeleklere bürünmüşçesine kalkanların gölgesinde ayakta kalıyor. Çağımızda sesleri en gür çıkan, aydın diye geçinen bu sosyal medya öznesi kişiler, temelde bir fikir üretmekten uzak, değerlerinden kopuk, topluma, çevresine hatta ailesine yabancı ahkam kesmeyi en büyük erdem sayan birer boşluktan ibaret.

ZOR ZAMANLAR GÜÇLÜ İNSANI ORTAYA ÇIKARIR

Elbette bu gerçeklik sadece sosyal medya mecraları ile sınırlı değil. Marifeti olmadığı halde makamları, mekanları, köşeleri işgal eden, ortalığı dolduranlar da mevcut. Bu tür isimler bugün küçük dağları yaratmışçasına hepimize bir şeyler telkin etmeye devam ediyorlar. Fikri ve kültürel iktidarı inşa edemeyişimiz biraz da bundandır. Çağın beraberinde getirdiği zorluklar bir yana, içinde bulunduğumuz hal sadece zamana yüklenecek bir sorumluluk değil. En çok üretmemiz gereken, en çok mücadele etmemiz gereken çağ bu çağ değil midir? İçinde tomurcuklanıp, yeşerdiğimiz ve büyüdüğümüz zorlu dönemleri düşününce, bugünün kıymetini daha iyi anlayıp değerlendirmekte birbirimizle rekabet etmemiz gerekmiyor mu? Oysa dönüp bakınca halimize gerçekte biz nerede duruyoruz, bir bilenimiz, yol gösterenimiz, çağıranımız var mı?

Bu ülke ve bu millet çok zor zamanlardan geçti, çok bedeller ödedi. Kitabın da dediği gibi, “Zor zamanlar güçlü insanları ortaya çıkarır.” Zorlu zamanlarımızda, kaftanı giymiş gerçek vatan ve ümmet aşığı yiğitler yetişti bu memlekette. O yiğitler her zorda öne atıldı, direndi, dirilişin sesi, nefesi ve yol göstericisi oldu, adeta ölüme bile tebessüm edercesine dur durak bilmeden yürüdü, nice badirenin, zorluğun içinden inançla çıktı. Çünkü her şeyden önce onlar, “itikadı güçlü” adamlardı. Her zorluk karşısında birbirlerine ferahlığı telkin eden, sabra çağıran adamlardı. Bugün en önemli kaybımız belki de itikad, inanç noktasında oldu. İkincisi özgüven noktasında; kendimizle, özümüzle, kimliğimizle, geçmişimizle yaşadığımız sorunlar yumağı bizi biz olmaktan uzaklaştırdı. Bugün kendine yabancı, kendinden kopuk bir manzaranın içerisinde bulunuyorsak en büyük sebebi kendimize olan itimadımızın zayıflığıdır.

TECRÜBEYİ KÖKLERİNDEN ALAN EMSALSİZ BİR NESİL

Bu özgüven eksikliği öğrenme şeklimizden, yaşam biçimimize, üretme, eserler ortaya koyma irademize ket vurdu. Bu ortamda fikri ve düşü yitik bireyler yetişti. Kendini aydın olarak niteleyenlerin bile yol göstermekten aciz kaldığı bir devre tanıklık ediyoruz hep birlikte. İşte bu nedenle çağımızda en zor olan şey insan yetiştirmek. Yetişmek veya yetiştirmek sadece iyi yaşam şartları, iyi bir eğitim, iyi bir gelecek inşası değildir. Yetiştirmek her yönüyle insanı ihya edecek, öğretici, teşvik edici, geçmişi, anı ve geleceği idrak edebilmesini sağlayacağı bir yolculuğu hazırlamaktır. En başta da insanın kendi kimliğini, benliğini, var olma nedenini, misyonunu, başka bir ifade ile öznesi olduğu dünyayı tanımasını ve bilmesini sağlamaktır.

Sosyal medyadaki kirliliğe, gençlerimizin dağınıklığına, yaşadığımız dönemin karmaşıklığına bakınca ümidimiz zayıflasa da, biz “zor zamanların güçlü insanları ortaya çıkardığı” düsturunu ve bu milletin kim olduğunu, beslendiği hakikat ve irfanı unutmamalıyız. Geçmişinden beslenerek, geleceğimizi daha gerçekçi bir zeminde tartışmanın vakti gelmiştir. Elbette insanımıza, gençlerimize haksızlık da etmemek lazım. Karamsarlıklarımız kadar, umutlarımız da var. Ülkesi, milleti, devleti için çalışan, ayak bastığı her bölgeyi ihya etme bilincine sahip, üreten, çalışan, öğrenen ve öğrendiği ile amel eden bir nesil de var karşımızda. Edebiyat, metafizik, matematik, kimya, biyoloji ve çağın gereklerine göre şekillenen, esnek olmayan ama hakikatler ışığında çağlara çağ atlatabilen ve bu tecrübeyi de köklerinden alan emsalsiz bir nesil, Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “TEKNOFEST gençliği” olarak nitelediği nesildir bu. Geçmişin izinden yürüyen, bugünü gerçek anlamda anlayan ve ülkesinin yarınları için kolları sıvayan bir nesil. Türkiye Yüzyılı’nı omuzlayacak olan da bu nesil olacaktır. Yeter ki maddi unsurları ile görünür olan, insanı kendisine çeken, bazen boğan ve örseleyen çağımızda, gençlerimizi özü ile barışık, itikadı ve itimadı güçlü şekilde yetiştirmeye odaklanalım.

#Teknofest
#Türkiye Yüzyılı
#Recep Tayyip Erdoğan
1 yıl önce