|

Zerre yoktan fazladır!

04:00 - 4/03/2024 Pazartesi
Güncelleme: 02:21 - 4/03/2024 Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
Ahsen İlhan / Sanat Tarihçisi - Yazar

“Hiçbir şeyci” ruhların sıfır rakımda bile gözlemlenemediğini biliyor muydunuz? Kimlik çözümlemesi yaparsak bu hiçbir şeyci varlıklar; bir şey yapmanın, hiçbir şey yapmamaktan farklı olmadığını ileri sürüyorlar. Bu yolla, ‘bir şey’ yapanları değersizleştiriyorlar ve bir şey yapanlara taş atarak zâtıâlilerini ‘çok şey’ yapmış varsayıyorlar. Sıfır noktasına bir birim koyduğumuzu tasavvur edersek; bu “hiçbir şeyci”ler emekle var edilen o bir birimi yok etmek için uğraştıklarına göre; aslında sıfırın altında bir değere sahip olduklarını söyleyebiliriz. Matematik bazen kimlik analizlerinde de yardımcı oluyor. Bir birimi yok etmekle ve ortaya zerrece bir mevcut koymamakla, bu sıfır değerli sanılan varlıkların, eksi değerlere tekabül ettiğini pekâlâ iddia edebilirim.

Peki hiçbir şeycileri nasıl tanıyabiliriz? Hemen kompakt bir tasvirle üzerlerine ışık tutalım. Siz, mazlumların ıssızda acı çekmesini kalp odalarınıza sığdıramaz ve bir şey yapmak için donanımınızdaki enstrümanları olaya dâhil edersiniz. Sözüm ona bu bazen ses telleriyle, bazen kalem tutan elinizle, bazen kalbin Yaradan’a yakarışa sığınan samimiyetiyle, bazen de envaiçeşit güzergâhı taşıyan yolların maddi ya da manevi şeritleriyle bir zerre tesire muvaffak olabilmenin sancısını taşırsınız. Bu kımıldanış, kâinatta bir zerrecik hacme sahip olmasa dahi, Lokman’ın oğluna hikmetli sözlerindeki gibi Yaradan, kayanın içindeki hardal tanesini de aşikâr eder:

“Lokmân, “Sevgili oğlum” (dedi), “Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu açığa çıkarır. Kuşkusuz Allah her şeyi bütün gizlilikleriyle bilir, O her şeyden haberdardır.” (Lokman / 16.)

DÜŞMAN CEPHESİNE GANİMET TOPLUYORLAR

Hâl böyleyken; Filistin’in, Arakan’ın, Doğu Türkistan’ın, Yemen’in, Afrika’nın asırlara meydan okuyan acılarından sızan kanın izbelerde, göz görmez kulak işitmez gizlerde, olabildiğince sessiz, alabildiğine yalnız bir zeminde akıp gitmesine bir başkaldırıyla yeter demek istersiniz; ama bu eksi değerli hiçbir şeyci sofistike varlıklar, önünüzde katı, büklümsüz bir kütle gibi beliriverir.

Sizi ses çıkarmakla hiçbir şey elde edemeyeceğiniz matemine ikna etmeye çalışırken; kendileri hem tek bir kıpırtıya bile tenezzül etmemekte hem de bütün aksiyonlarını size muhalefet etme gafletinde bulmaktadırlar. Böylece bir zerreye denk düşmeyen nötr kimlikleri, sizin zerrenizi de yok etme mücadelesinde sıfırın da altına terfi eder. Bu bir nötralizasyondur. Bu hiç de sizin emektar eylemlerinizin değerini düşürecek bir saldırı olamaz. Fakat işin püf noktası şudur ki; fiil ve ifadelerinizin atmosferde akseden yeni boşluklar olduğu ithamında bulunan hiçbir şeycilerin büyük bir kısmı, düşman cephesine ganimet toplamaktadır.

Susalım diye “konuşmakla olmaz” derler, unutulsun diye “yazmakla olmaz” derler. Gündemden düşsün diye “duyurmakla olmaz” derler ve Siyonistler kaybetmesin diye “boykotla olmaz” derler.

HALA YAŞIYORSAK SUSMAYACAĞIZ!

Bütün bunlarla her şey tamam olmasa da bir şey yapmak, hiçbir şey yapmamaktan evladır düsturuyla, her ne yapıyorsak ve daha fazla ne yapabilirsek devam etmeliyiz. Evladını toprağa emanet eden annelerin, çocuğunun açlıktan anlamını yitiren gözlerine bakmaya güç yetiremeyen babaların, soğuk zemini çıplak ayaklarının yaralarına merhem yapmış, bir tas yemeğin hayalinde doymayı öğrenmiş, bütün kayıpların ciğerleri üşüten “varsız”lığını “Hasbünallahu Ve Ni’mel-Vekîl” ayetinin küffara başkaldırıp Rabbine sığındıran Muhammedî tabiatında coşkun bir varlığa dönüştürenlerin; imkânsızı, derdi ve acıyı Rahmân’a sığınmanın sükûnetinde yok edenlerin yorgunluğu yanında, sancı dinene kadar ses olmaya, zulmü duyurmaya, zalimi boykot etmeye mecalsiz kalacak değiliz elbette. Ve bütün bu hengâmı izlerken kalpteki neşeyi, yüzdeki anlamı kaybeden bizlerin, susmak, unutmak ve normale dönmek gibi bir lüksü bulunmamaktadır.

Siz iyisi mi; konuşmanın yetmediği iknasında suskunluğa davet edenlerin, konuşmak kadar cılız bir eyleme bile geçmeyişindeki hasmane hezeyanlarını fazla ciddiye almayın!

En şatafatlı eylemler dahi, samimiyetle feda edilmeye hazır canların tesirine müsavi bir akıbet vadedemez. Canlarını Allah yolunda vermeye hazır olanlarınsa kabre davet edilişlerine dek bütün kımıldanışları dünyayı tersyüz edecek kadar kudretlidir. Çünkü Allah (cc) iman edenlerin yardımcısıdır. Öyleyse Filistin özgür olana dek ‘susmak’ bir fiil olmaktan çıkarılmış, en yelpazesi geniş sözlüklerde bile bir maddecik yer teşkil edemeyecek kadar yok sayılmıştır. Konuşmak ve haykırmak bir zerreyse bilinmeli ki; zerre yoktan fazladır. Hem susarsak... Susmanın ölmekle eş anlamlı niteliğini nereye sığdıracağız?



#Filistin
#Gazze
#Aktüel
2 ay önce