|

Arapça ile yeni bir dünya keşfettik

Bu kampın içinde Türkçe konuşmak yasak. Önder’in 45 günde Arapça öğreten dil kampında onlarca öğrenci eğitim alıyor. Sistemin mimarı Ayşe İbrahimoğlu Güner, 45 günlük içinde Arapça konuşmayı garantileyen bu sistemin, ‘dünyaya örnek olduğunu’ söylüyor. Öğrenciler ise ‘yeni bir dünya keşfettik’ diyorlar.

Merve Akbaş
04:00 - 19/08/2018 Pazar
Güncelleme: 03:16 - 19/08/2018 Pazar
Yeni Şafak
​Arapça ile  yeni bir dünya  keşfettik
​Arapça ile yeni bir dünya keşfettik

Çengelköy’deki Önder yükseköğrenim yurdunda geçtiğimiz günlerde bir telaş vardı. Yurdun 45 gün boyunca devam eden Arapça kampındaki öğrencileri mezun oldu. Ayşe İbrahimoğlu Güner ve 77 öğrencisi burada 45 günlük bir kamp yaptılar. Öncesinde sadece temel bir Arapça bilgisine sahip olan bu kamptaki öğrenciler neredeyse Türkçeyi konuşmayı unutmuş durumda.

Yurda gittiğimizde bizi ilk önce yurt müdürü Faden Yılmaz karşılıyor. Faden Hanım, yurdun imkanlarını ve Arapça kampına nasıl dönüştürüldüğünü anlatıyor: “Burası normalde bir yükseköğrenim yurdu. Ama yaz için bir Arapça kampına dönüştürdük. 77 öğrencimiz var. 45 gündür burada tamamen Arapça bir hayatı deneyimliyorlar.”

Eğitimin başındaki isim Ayşe İbrahimoğlu Güner. Güner, aslen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi. Hazılık sınıflarına Arapça dersleri veriyor. Kampta ise eğitim sorumlusu. Bu sistemi 7 yıl önce babası Ahmet Ziya İbrahimoğlu’yla oluşturmuşlar. Müfredatları günlük hayatı Arapça yaşamak. Sürekli Arapça konuşulan bu ortamda yaşayan öğrenci, 45 gün sonunda biraz da ‘mecburen’ Arapça konuşmayı öğrenmiş oluyor. Güner, okullardaki Arapça müfredatının konuşmayı öğretmediğini söyleyerek şunları anlatıyor: “Bizim Türk eğitim sisteminde genelde gramere yönelik bir dil bilgisi verilir. Çünkü bu bir gelenektir, herkes öğrendiği gibi öğretmek ister. Biz bunu kırmak istedik.”

Yurtta öğrenciler seviyelerine göre sınıflara ayrılmış. Her sınıfta bir uzman, iki yardımcı öğretmen var. Yardımcı öğretmenlerden biri Türk. Diğerleri ise Ürdün, Cezayir, Mısır gibi ülkelerden gelen dil eğitimcileri. Günlük olarak derslerine katılan öğrenci, ders sonunda, yurdun içindeki yaşamda, hatta eğitim gezilerinde bile Arapça konuşmak zorunda. Bu zorunluluk öğrenciyi öğrendiğini kullanmaya yöneltirken, cesaretini de arttıyor.


UYGULAMAMIZ DÜNYAYA ÖRNEK OLABİLİR

Güner 45 günlük bu kampı nasıl başlattıklarını ise şu cümlelerle ifade ediyor: “Bu projenin gerçek mimarı babam Ahmet Ziya İbrahimoğlu’dur. Kendisi bu alanda Suudi Arabistan’da yıllarca eğitim almış, araştırmalar yapmış biri. Ben de yıllarca Arapça öğretmeye çalıştım. Sonra bir gün babam, “bir fikrim var, uygularsak dünyaya örnek olabilir” dedi. Bize günlük hayata adapte edilmiş bu kamp fikrini aktardı. Fikrimiz ilk dönemden itibaren çok başarılı oldu.”

Bu yıl içinde tıp, hukuk ve fizik olmak üzere her alandan öğrenci kampa katılmış. Güner, üzerine yıllarca çalıştıkları bu sistemin ayrıntılarını şöyle anlatıyor: “Kullanılan müfredat doğal yaşama entegre edilmiş dil eğitimi. Günlük yaşam burada Arapça devam ediyor. Normalde bir grupla yurtdışında eğitim aldığınızda bile kendi ikametinize döndüğünüzde Türkçe konuşma lüksünüz var. Biz bunu ortadan kaldırıyoruz. Telefonlara erişim için de sadece hafta bir kez yarım saat izinleri var.”

HER DALDAN ÖĞRENCİ

Kamp için sadece yeme-içme ücreti alınıyor. Eğitim için bir ücret talep edilmiyor. Bir de teminat meselesi var. Bu teminatın espirisi şu: Öğrencinin konuştuğu her Türkçe kelime için teminattan bir lira kesiliyor. Öğrenci kamp sonunda eğer hiç kural dışı Türkçe kelime kullanmadıysa parasını aynen geri alıyor. Bu yıl 77 öğrenci kamp için seçilmiş. Yedi yıldır devam eden organizasyon için ilk yıllarda ilahiyat öğrencilerine öncelik verilmiş. Ama yoğun talep olunca her alandan öğrenci kampta yer almaya başlamış.

Hiç mübalağa
yok

Kampın öğrencileriyle Türkçe konuşmak hayli zor. Onlardan biri Nursena Selimoğlu. Selimoğlu, hem imam-hatip hem de ilahiyat mezunu. Yine de Arapça konuşma noktasında hayli sıkıntısı varmış: “Açköğretimden ilahiyat okuyup, Arap Dili ve Edebiyatı bölümünü seçtim. Arap dili okurken bir şeyler öğreniyorduk ancak bu da yeterli gelmedi bana. Türkiye’de muhacir kardeşlerimiz var. En çok da onlara ulaşmak, konuşabilmek için Arapça’yı sadece öğrenmek değil konuşmak da istedim. İnternette kampın haberini gördüm. Mübalağa vardır dedim. Ancak nasip olup buraya geldiğimde gördüm. İnsan gerçekten 45 günde Arapça konuşabilirmiş.”


Ailemi
bile aramadım

Arapça kampının en küçüklerinden Kibar Güneş 15 yaşında. Tenzile Erdoğan Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi. İlk yılında Arapça’dan hiç hoşlanmamış. Ama giderek merak etmiş. Kamptan haberdar olunca başvuru yapmış ve kabul edilmiş. Güneş, şunları söylüyor: “Kamptaki hayat kolay değil, ama benim de asıl bu hoşuma gitti. Burada ailemin eksikliğini hiç hissetmedim. Ev gibiydi. Yeni bir dünya keşfetmek gibiydi. Tümüyle Arapça’ya yöneldik. Sadece ilk hafta ailemle görüştüm. Sonra hiç görüşmedim. Hiç ailemi aramadım, onlar için ağlamadım. Ama Arapça için ağladım. ”


Çok çalıştık, çok yorulduk

Arapça öğrenmek için kursa başvuranlar farklı alanlarda eğitim alan öğrenciler. Şeyda Özkök de Bezmialem Tıp Fakültesi’nde okuyor. Bu sene hazırlık sınıfını bitirmiş. Arapça öğrenmek hep aklında varmış ama bir türlü nasip olmamış. Nasıl bir eğitim alacağına da karar verememiş. Ta ki kamptan haberi olana dek... Özkök kampta yaşadıklarını şu cümlelerle anlatıyor: “Arapça Kur’an-ı Kerim’in dili, bu nedenle öğrenmek istiyordum. Burası bizim için büyük bir fırsat ve benim için çok ilginç bir deneyimdi. Örneğin daha önce telefonsuz yaşayamayacağımı düşünürdüm ama yaşanıyormuş. Dolu dolu geçti, çok çalıştık, yorulduk. Okullar açılana kadar tüm zamanımı Arapça çalışmaya ayıracağım.”


Hep içimde kalmıştı

Kamptaki diğer bir tıp fakültesi öğrencisi de Sena Çimenli. Çimenli, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 3. sınıf öğrencisi. Çimenli’nin lisede kısa bir süre Arapça eğitimi alma fırsatı olmuş. Ama bu temel bir bilgiymiş. “Arapça öğrenememek, konuşamamak her zaman için içimde kalmıştı. Keşke bir kursa gitsem eğitim alsam diyordum” diyen Çimenli deneyimini şu cümlelerle anlatıyor: “Bu kampı arkadaşlarımdan duydum, onlar geçtiğimiz yıl bu kampta kalmışlardı. Bu yıl aynı arkadaşlarımla Ramazan umresine gittik. Orada Arapça konuşma hususunda aramızdaki farkı gördüm. Bu da beni daha da heveslendirdi. Arapça sevgim arttı. 45 gün boyunca sistemli bir şekilde motive ettik kendimizi. Bunun sonucunda hepimiz başardık.”


Dünyayı gezmiş gibiyiz

Kampta eğitim alıp 45 günün sonunda Arapça konuşmayı öğrenenlerden biri de Hayrunnisa Canatan. Canatan bir imam-hatip okulunda meslek dersleri öğretmeni. İlahiyat fakültesi mezunu olsa da, sadece gramer bilgisi olduğu bu dili konuşmada oldukça sıkıntı yaşıyormuş.Bizimle konuşurken de bir süre Arapça kullanmak zorunda kalan Canatan şunları anlatıyor: “Biz burada 45 gün boyunca hem Mısır’a, hem Ürdün’e, hem Cezayir’e gitmiş gibi olduk. Çünkü öğretmenlerimiz buralardan bize eğitim vermek üzere gelmişlerdi. Yurt dışı eğitiminde de, ev hayatında, günlük yaşamda bu tür Arapça konuşma gibi bir zorunluluk yok. Burada hayatımızı Arapça haline getirdik. Her şey buna dahil oldu.”



#ARAPÇA
6 yıl önce