Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde teröristlerce 23 yıl önce katledilen 33 kişinin acısı hala yüreklerdeki tazeliğini koruyor. Kurulduğu günden bu yana kendisinden başkasına yaşama hakkı tanımayan ve sivil halkı hedef alan terör örgütü PKK, cumhuriyet tarihinin en büyük sivil katliamlarından birini 23 yıl önce Başbağlar köyünde yaptı. Kent merkezine 220 kilometre uzaklıktaki Başbağlar köyünü 5 Temmuz 1993'te basan bölücü terör örgütü mensupları, 33 sivili öldürülüp köyü ateşe verdi.
Katliamdan ağır yaralı kurtulan köy muhtarı Ali Akarpınar, “Kadınları köyün girişindeki kuru dereye, bizleri de daha önce hayvanların otlamaya çıktığı toplanma yeri olan ve katliamdan sonra anıt konulan yere götürdüler. Orada, o günlerde köyümüze tırpancılık yapmak için Tunceli Ovacık, Cevizdere köyünden gelen Seyit Ali Cıra ile beraber 32 kişi vardı. Bize 'toplantı yapacağız' dediler. Örgüt propagandalarını yaptılar. Özellikle vurguladıkları Sivas katliamıydı. 'İşte burada öldürülenlerin intikamı sorulacaktır' şeklinde bildiri bıraktılar” dedi. Akarpınar, o sırada köyde bulunan örgüt elemanlarının yardımcıları, yardakçılarının, talan ve kundaklama yaptıklarını söyledi.
“Kadınların ziynet eşyalarını alıyorlarmış. 28 vatandaşımızı yüzlerce mermi sıkarak, biri çocuk 5 vatandaşımızı da kendi evlerinde diri diri yakmak suretiyle 33 kişiyi katlettiler. İki saat içinde soykırım yapıldı” diye Akarpınar, “Olayın ardından yüzlerce boş kovan toplanmış. Ben de bacağımda bir kurşun taşıyorum. Bu kovanların akibeti, balistik muayenesi ne oldu, biz bilmiyoruz. Kamuoyunun Sivas'a gösterdiği yakınlığın, ilginin yüzde birini göremedik" şeklinde konuştu.
Akarpınar, “Adalet arıyoruz, mazlumlar için. Bizim safımız belli. Bizim safımız, 'vatan sevgisi imandandır' diyenlerin safıdır. Bizim safımız, şehidin son örtüsü olan bayrağının yanında olanların safıdır. Biz kimseyi kırmadık, dökmedik ama maalesef bize bu adaletsizlik reva görüldü” dedi.
Katliamda eşi Ali Özdemir'i kaybeden Hatice Özdemir, şöyle konuştu: “Akşam vaktiydi eşim 'ben namaza gideceğim' dedi. Abdest aldı evden çıktı. Gidiş, o gidiş oldu. Çocuklarım maddi değil, manevi perişanlık çektiler. Bu olayla ilgili neden bir müebbet yok. Neden bir mahkum yok, duymuyoruz. Biz bunları duymadıkça, ömür boyu azap ve üzüntü içinde yaşayacağız. Bir tanesi cezasını görürse belki o zaman biraz ferahlarız. Çocuğum 1,5 yaşındaydı, daha babasını tanımıyordu. Her üzüldüğünde 'baba' diye ağlar. Diğer çocuklarım da aynı şekilde. Babalarının üzüntüsü kalplerinden gitmiyor.”