|

"Barzani’nin bölge halklarına ihanet yolculuğu"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Zekeriya Kurşun köşesinde "İhanete prim vermek Türkiye’nin geleceğini rehin almaktır" başlıklı yazısını kaleme aldı. Aydın Ünal, Merve Şebnem Oruç, Mehmet Acet ve Erdal Tanas Karagöl de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:36 - 28/09/2017 Perşembe
Güncelleme: 09:52 - 28/09/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Zekeriya Kurşun, Erdal Tanas Karagöl, Merve Şebnem Oruç, Aydın Ünal, Mehmet Acet
Zekeriya Kurşun, Erdal Tanas Karagöl, Merve Şebnem Oruç, Aydın Ünal, Mehmet Acet

Zekeriya Kurşun, Aydın Ünal, Merve Şebnem Oruç, Mehmet Acet ve Erdal Tanas Karagöl'ün yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Zekeriya Kurşun: İhanete prim vermek Türkiye’nin geleceğini rehin almaktır

Kuzey Irak’taki referandum ile ilgili yaptığımız tartışmalar artık bitti. Bundan sonra olacaklara bakmak zorundayız. Bin yıldır bir arada yaşayan milletlerin arasındaki ahengin bozulması kabullenilmesi zor bir durumdur. Bu yüzden herkes gelişmeye ve sonuca farklı yerden bakıyor. Olumsuz yorumlarıyla yangına ateşle gidip zarar verenler kadar farklı ve zıt fikirler ile yapılan olumlu katkıların da çözüm bulmada birer rehber olacağında kuşku yoktur. Ancak bölgemizin ürettiği sorunlarda sürekli kendimizi veya “takımımızı” haklı çıkarmaya çalışmak çözüm değil, bilakis sorunun kangrenleşmesine fırsat vermektir. Böylesi durumlarda tarihi belgelere başvurmak, tarihi referans almak belki de en doğru yöntem olsa gerektir.

Aydın Ünal: Diyarbakır’da ‘megri’ demiştik, evet!

Şivan Perver ile İbrahim Tatlıses platforma çıktılar. Tarihi bir sahneydi. Birlikte ‘Megri-Ağlama’ türküsünü söylediler.Onlar ‘Megri-Ağlama’ derken, protokol ağlıyordu, mitinge katılan Diyarbakırlılar ağlıyordu. Televizyonu başında muhteşem düeti dinleyen Kürtler de, Türkler de ağlıyordu. Bu sefer gözyaşları hüzünle değil; sevinçle, umutla akıyordu. Bu buluşma, bu tarihi manzara, Türklere, Kürtlere, bütün bölgeye özledikleri tabloyu sunuyor, umut dağıtıyordu. Bugün ise Barzani ile ilişkilerimiz gerilmiş durumda. Bağımsızlık ilanı için referandum yapan Barzani’ye, Türkiye’den çok sert eleştiriler, çok sert uyarılar yapılıyor. Her düzeydeki muhalifler, 2013’te Diyarbakır’daki o manzarayı hatırlatıp, “dün kol kolaydınız, birlikte ‘megri-ağlama’ diye türküler söylüyordunuz. Şimdi ne oldu?” diyerek güya Cumhurbaşkanı’nı, hükümeti akıllarınca köşeye sıkıştırdıklarını zannediyorlar.

Merve Şebnem Oruç: Askeri müdahale mi, vanaları kapatmak mı, açlıkla cezalandırmak mı?

Kuzey Irak’ta 25 Eylül’de gerçekleşen tartışmalı referandum, üzerimizde yıllardır gezinen hayaleti ete kemiğe büründürdü.Çocukluğumuzdan beri hepimizin duyageldiği “Bağımsız Kürt devleti kuracaklar,” iddiasını somutlaştırmaya yönelik en somut ilk adım atılmış oldu. Şüphesiz ki, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yıllardır Türkiye’de her cenahın konuşa konuşa şehir efsanesine döndürmüş olmasından mıdır bilemem, garipsediğim şekilde 25 Eylül’e kadar pek çok kişide “Barzani blöf yapıyor, ciddi olamaz, buna cesaret edemez,”düşüncesi hakimdi. Kendini kandırmaktan mı, yoksa detaylara fazla boğulup ana aksı bir türlü görememekten midir artık bilemeyeceğim, böyle bir şeyin olabileceğine kimse ihtimal vermiyordu.

Oysa 25 Eylül tarihi yeni konulmuş bir tarih, referandum adımı yeni atılmış bir adım olsa da gümbür gümbür geliyordu. Erbil’e gidip otelden çıkmayan, İskan’da çekirdek çitlemeye oturup insanları sadece izleyen, onlarla konuşmayan, Kerkük’e, Mahmur’a, Diyala’ya adım atmayan, sıradan bir vatandaşla konuşmak üzere bir taksiye binmeyen, bir kahveye girmeyen gazeteciler, sokakta gerçekte ne konuşulduğunu, Irak’ta neler olduğunu gerçekten bilmiyormuş, görmüyormuş demek ki. Diplomatlar, istihbaratçılarda da durum farklı olmasa gerek; zira Ankara bugün bu kadar kandırılmış hissettiğine göre Kuzey Irak’ta olan bitene dair gerektiği şekilde bilgilendirilmemiş.

Mehmet Acet: Bu tezgâh nasıl savuşturulur?

Önceki gün, devletin derinliklerinde görev yapan bir haber kaynağımız, “Bu, 10 yıllık bir proje, 10 yıl içerisinde hedefe ulaşmak istiyorlar” dedi.‘10 yıllık projenin’ ne olduğunu tahmin etmiş olmalısınız. Bağımsız Büyük Kürdistan projesi… Projenin içinde Türkiye de var tabi.

Peki ne yapmalı?Bölgenin kendi dinamiklerini saf dışı bırakan emperyalist tehditlere karşı mukabelede bulunmanın birinci yolu, o tehditle yüzleşmek, ikinci yolu tehdidi bertaraf etmenin çarelerini aramaktır. Meseleyi “7 düvel böyle bir karar almışsa ne yapabiliriz?” pasifliğine indirgemek, moral yıkıntı getirebileceği gibi, böyle bir tehdidi savuşturabilecek enstrümanları akılda tutma/devreye sokma kabiliyetini zayıflatır.

Erdal Tanas Karagöl: OVP: Ekonominin yeni yol haritası

2006 yılından beri 3 yıllık perspektifle ve her yıl revize edilerek hazırlanan Orta Vadeli Program, 2018-2020 dönemi için dün açıklandı. OVP’nin (2018-2020) temel amaçlarından ekonomik büyümeyi hızlandırmak, istihdamı artırmak ve üretilen gelirin adil paylaşılması öne çıkıyor.Aslında bu üç amaç, Türkiye ekonomisinin  makro ekonomik  göstergeler için  belirlediği hedefler açısından izleyeceği yol haritasının da  temellerini oluşturuyor.

OVP’de  öne çıkan en önemli  gösterge ekonomik büyüme. Türkiye 2017 yılının ilk iki çeyreğinde ulaştığı yüzde 5,2 ve 5,1 oranında büyüme rakamlarıyla,  bu program boyunca  yüzde 5,5’in  üzerinde bir büyüme   rotasını hedeflenmesi önemli.Hedeflenen büyüme oranlarının    makro ekonomik istikrarsızlığa sebep olmaması yani cari açığın düşük seviyede kalması  büyümenin daha sürdürülebilir hale geldiğini gösteriyor.

#​Zekeriya Kurşun
#Aydın Ünal
#Merve Şebnem Oruç
#Mehmet Acet
#Erdal Tanas Karagöl
7 yıl önce