Anadolu rock müziğinin iki önemli ismi Edip Akbayram ve rahmetli Cem Karaca'nın Türk Rock müziğinin veliahtı olarak gösterdiği Kıraç, kendine has müziği ve duruşu ile sansasyon yaratmadan da başarılı olunabileceğini kanıtlayan bir müzisyen. 2,5 senenin ardından "Kayıp Şehir" adındaki son albümü ile tekrar sevenleriyle biraraya gelen Kıraç, müzikten politikaya kadar Yenişafak'a konuştu.
Uzun olmasının nedeni yoğun bir dönem geçirmem. 2 dizinin müziğini yapıyorum. Zaten her sene bir kaset çıkarma taraftarı değilim. İşimi fabrikasyona bağlayıp, ticarete dayandırmak istemiyorum. Yapsam satar ama bu başarmak anlamına gelmiyor. Piyasanın sistemi böyle. Ama ben piyasanın çok dışında bir adamım.
Ve çıktığımda da program asla onun yapmak istediği gibi olmuyor. Oraya gittiğimde Riki Martin ya da Tarkan ile uğraştığı gibi uğraşmaz benimle. Bana saygı duyarlar. Sansasyon yaratmadan da insanlar tarafından sevilip anlaşılabiliyorsunuz. İşte ben bunun örneğiyim.
Yok! Daha kolay. Onlar kendilerini ifade etmiyorlar ki! Ne deniliyorsa onu yapıyorlar. O kişilere 'Bir skandal yap, ya da şurda soyun. Yoksa hiçbirşey olamazsın' diyorlar. Onlar da denilenleri yapıyorlar.
Eskiden muhalifti şimdi ise pek değil. Rock'ın içi zamanla boşaltıldı ve uzun saçlı, kitap okumayan, düşünmeyen, sorgulamayan çocukların yaptığı bir imaj müziği olarak kaldı. Türkiye'de 80'lerden itibaren rock müzik entellektüeller ve burjuvalar tarafından dinlenen bir müzik haline geldi. Oysa Rock tam tersine Arabesk müzik dinleyenler tarafından dinlenen bir müzik olmalı. Çünkü alt tabakanın müziğidir.
Hayır! Hayatım boyunca siyasi olayların içinde kaldım ama hiçbir siyasi örgütle bağlantım olmadı. Ben müslüman bir adamım. Milletimi çok seviyorum, milliyetçiyim. Komünizmin ekonomik sistemini çok seviyorum. Komünistim. O zaman ben müslüman milliyetçi komünistim yani. Bu kadar net.
Bu çok güzel ama üzerimde çok büyük bir baskı da oluşturuyor. Cem Karaca'nın yerini asla dolduramam. Zaten doldurulması da gerekmiyor. Ben Kıraç olmak için varım. Ama bir bayrak devri de sözkonusudur. Bana Cem Karaca'nın en büyük öğüdü "Yatırım yapacaksın benim gibi olmayacaksın" demesiydi. Cem Karaca'da şöhret son zamanlarda da vardı ama Karaca, "Ya! çorba nasıl kaynayacak" derdi. Öğüdünü dinliyorum.
Herkes bir yolunu bulmaya çalışıyor. Ben şu an teknik olarak karşıyım. Türkiye'yi eurovisionda ingilizce temsil etmek ne demek biliyor musunuz? Biz artık Türkiye Cumhuriyeti değiliz demektir. Cumhuriyet ilkelerine karşı çıkmaktır. Bir milletin millet olması için dil birliği lazım. Şarkı ingilizce, klipte Osmanlı'ya ait harem kültürü, genelev gibi gösterilmiş. Neyi temsil ediyorsun sen! Bence Sertap Erener'in eurovisiona katılması ve birinci gelmesi milli utanç kaynağıdır. Ama herkes alkışlıyor ve başarı olarak algılıyor. Sertap, sömürge olduğumuzu net olarak göstermiştir. Bravo yani! Rezalet olarak tarihe geçmiştir. Türkiye temsil ediliyorsa Türkçe olmalıdır. Dil emparyalizmin en büyük gücüdür. Dil çok tehlikeli ve hassas bir konu.
Ben demogoji yapmam. Evet benim de geçmişimde sıkıntı dolu günler oldu. Babam beden öğretmeniydi. Spor ayakkabılarını bir ben, bir ablam, bir de abim giyerdik sırayla. Aşık olduğum kız sınıfta "Sen palyaço musun" diye benimle dalga geçmişti. Para sorunundan dolayı çocuk yaşta çalışmaya başladım. Benim asıl işim bakırcılıktır. 10 yaşından 16 yaşına kadar Süleymaniye'de bakırcı kalfası olarak çalıştım. Yaptığım parçaların çoğunun hikayesi o günlerdeki bakır sesleri arasından beslenir. Bunları önceden söyleyebilirdim. Ama bunların hiç bir önemi yok.
----------------- imza------------------