|

Depremde ruh travması

Deprem lafını hiç etmiyorlar. Donuk bir yüzle konuşuyorlar. Post-travmatik stres, bir iki ay sonra ortaya çıkacak. Şu anda psikoloji lüks. Ancak ileride ciddiye alınması lazım

.
00:00 - 24/08/1999 Salı
Güncelleme: 16:06 - 9/12/2013 Pazartesi
Yeni Şafak
Depremde ruh travması
Depremde ruh travması

Gölcük- Depremin merkez üssü Gölcük, insanlara ağıt yaktırıyor. Oraya gidenler de kalbinden vurulup geri dönüyor. Ekranlardan taşan acılar, yaşanan dehşeti anlatmaya yetmiyor. Bir grup doktor arkadaşıyla yardım amaçlı Gölcük'e giden Psikiyatrist Ender Karaca, psikiyatrist gözüyle izlenimlerini aktardı. Ender Karaca, Gölcük'te öfke ve donukluğun hakim olduğunu belirterek şöyle anlatıyor: "Trafiği yönetmeye çalışan 15-16 yaşlarındaki gençlerin öfkesi, deprem bölgesi dışında olsa hastaneye yatırılacak cinsten. Kimse kimseyi dinlemiyor. Orada travmatik bir olay yaşanıyor. O yaşantıya karşı adamın duyguları çok normal. Artı müthiş bir çaresizlik var. Çaresizlik öfke ve suçluluk duygusu yaratır. İnsanların yüzünde donukluğu görüyorsun. Bir anda bir haber alınıyor, canlı var deniyor, bir koşturma başlıyor. 100-150 kişi bir enkazın etrafında toplanıyor. O sırada yüz ifadesi tedirginliğe dönüşüyor. Birşey çıkmayınca yüz birden depresifleşiyor. O beklenti bir anda doluyor ve boşalıyor. Duygusal iniş ve çıkışlar korkunç."

Halk devleti görmek istiyor

Psikiyatrist Karaca, İstanbul'daki halkın beklenti anksiyetesi (sıkıntısı) içinde olmasına rağmen oralarda böyle bir şeyin yaşanmadığını söyledi. Karaca, "Çünkü 'orada herşey yaşanmış, bitmiş. Artık bundan daha büyük birşeyin yaşanmayacağını düşünüyorlar." dedi.

Organizasyon bozukluğunun insanların yaptıklarının negatif olarak geri döndürdüğüne dikkat çeken Karaca şöyle diyor: "Adana'dan adam karpuz getiriyor. Ama kullanılmadığı için bunların çürüyerek salgına dönüşme ihtimali var. Milletimiz müthiş yardımsever. Ama milletin yanında kimse devleti göremiyor. Tıbbi malzemeleri dahi kime vereceğini, nereye vereceğini, ne yapacağını bilemiyor. Hiç kimse de ona birşey demiyor. Zaten ellerinde çok malzeme var. Hiç kimse de kabul etmiyor. Sağlık merkezindeki doktorlarla dahi iletişim sağlayamıyorsunuz. O kadar yoğunlar. Çok malzeme var, onlar bile ne yapacağını bilmiyorlar. Organizasyon eksikliğine bağlı cehalet var. Soruyorsunuz: 'malzemeleri nereye götüreyim, şuraya götür diyorlar, götürüyorsun ihtiyacım yok diyorlar.'"

Yardım kesilirse korkusu

Gölcüklüler'in müteahhitleri görseler neredeyse boğacaklarını söyleyen Ender Karaca, medyadaki olumsuz haberlerin anında emildiğini ve öfke nedeniyle anında kullanıldığını söyledi. Karaca, devletin bir hafta sonra enkaz çalışmalarında kullanılmak üzere özel şirketlerin araçlarına el koymasına öfke duydukları artık gelse ne olur gelmese ne olur diye düşündüklerini ifade ediyor.

Halkın arasında çadır yok diyen Karaca, bütün çadırların askeriyeye ait olduğunu belirterek şöyle devam ediyor:"Kızılay'ın getirdiği çadırları soruyorlar. Bilmek ve görememek müthiş bir sıkıntı ve öfke yaratıyor. Bir de gelecekle ilgili kaygı çok belirgin. Konuştuğum insanlar 'yoğun bir yardım akımı var. Bundan bir hafta sonra bu azalacak ve bitecek' diyorlar. Böyle bir güvensizlik de yaşıyorlar.Doktorum diyorsun. Seni devletle özdeşleştirip konuşmak yerine 'kardeşim ne duruyorsun git yardım etsene' diyor. Konuşmak yerine işi çözmek için seni ileri sürüyorlar."


25 yıl önce