Ak Parti kurmaylarından Dr. Bülent Gedikli, son birkaç ayda ülke ekonomisinde yaşanan gelişmeleri Yeni Şafak'a değerlendirdi. Dünyadaki krizin temelinde faiz lobisi ile reel sektörün kapışmasının olduğunu belirten Gedikli, Türkiye'nin imalat ve ihracat ağırlıklı reel sektörün çağına uygun strateji geliştirmesi gerektiğini söyledi. Türkiye'nin yönelmesi gereken üretim alanlarına da örnek veren Gedikli, iki kişilik araç konseptinin geliştirilebileceğini kaydetti. Gedikli, önümüzdeki döneme ilişkin şu değerlendirme ve önerilerde bulundu:
ABD Merkez Bankası FED'in, para musluğunu kısacağı yönündeki açıklaması farklı yansıtıldı. Yaşanılanlar yeni bir kriz değildi. FED istediğini aldı. Parasal genişleme varlık fiyatlarını şişiriyordu. Yeniden patlama kaygısı vardı. Yapılan açıklama ile varlık fiyatları normale dönüştürüldü. FED istediğini alınca, şimdi söylemini değiştirmeye başladı.
Dünya ekonomilerinin 2008 kriz öncesi duruma (yani fabrika ayarlarına) geri dönmesi çok yakın zamanda mümkün görünmüyor. 2008'den daha iyi noktada değil. Kriz aynen devam ediyor. FED 'parasal genişlemeyi durduracağım' diyemiyor. 'Şartlara göre bakacağız' diyor. İşsizlik başta ilk çeyrekte yüzde 2,4 idi. Şimdi başarılı olamayınca 1,8'e revize ettiler. Avrupa Merkez Bankası cayır cayır para basmak zorunda. 'Faizi daha da düşürürüz' diyor. Euro tuzağı AB ekonomilerinde halen sürüyor. 6 çeyrektir AB ekonomileri resesyonda. Gittikçe de küçülüyor. Dolayısıyla para basmak zorundalar. Yüzde 100'lere varan kamu borçlarını yüzde 70'lere düşürmeleri için her yıl yüzde 1 büyümeleri gerekiyor. Ancak bu şu anda mümkün değil, dolayısıyla para sıkılaştırmasına gidileceği koca bir yalan. Mısır'da bile darbe diyemediler, çünkü kendileri İtalya ve Yunanistan'da teknokrat hükümet getirerek, darbe yaptılar.
Dünya ekonomisi belli çevrimler geçiriyor. Bunlar finans ve reel çağlardır. Finans çağının ömrü sona eriyor. Zaten finansal kriz denilmesinin nedeninin de bu. Reel sektör çağı başlıyor. Finans çağı faiz lobisinin çağıydı. Savaş da zaten finansal çağı isteyenlerle, reel çağın gelmesini isteyenler arasında yaşanıyor. Faiz lobisi üretmeden kazanıyordu. Bunun için her türlü istismarı yapıyordu. Şimdi reel sektörlere entegre hale gelmek zorundalar. Reel sektörle finans sektör arasında bağ oluşamadığı için sıkıntı sürüyor. Bu nedenle, hızla reel sektör çağına yönelmesi gerekiyor.
Türkiye büyüme stratejisini, ihracat ve yatırım ağırlıklı dış talebe göre geliştirmeli. Büyümenin motoru ihracat olacak şekilde bir strateji geliştirilmeli. Ekonomi politikasını değil, büyüme stratejisini değiştirmeliyiz. Cari açık bağlantılı bir büyüme stratejisi olmalı. Ar-Ge'ye dayalı imalat sanayii oluşturmalıyız. İmalat sanayiinde bir birim yatırım diğer sektörlerde 5 birime dönüşüyor. Dinamo görevini yapıyor imalat sanayii.
Yurtdışından getirip montaj yapan katma değeri çok küçük bir sanayimiz var. Ara mallardaki üretimi dikey entegrasyondan yatay entegrasyona dönüştürmek gerekiyor. Adam ara malı üretiyor, bize veriyor.Finansmanı da veriyor. Hem malı satarak kazanıyor. Hem de finansman desteği vererek faiz kazancı elde ediyor.
Gezi Parkı olayları sürecinde hükümet iyi yönetti. Borsa düştü, ama zaten şişmiş bir hale gelmişti. Gelişmekte olan ülkeler borsa endeksleri seviyesine geriledi. Düşüş demek doğru olmaz. Türk Lirası değerlenmişti. Gelişmekte olan ülkeler kur seviyesine geriledi. TL'nin değerlenmemesi gerekiyor. Şu anda kurlar da ihracata yarayacak bir seviyeye geldi.
Dünya ülkelerinin tamamı yılda 60 trilyon dolarlık milli hasıla yaratıyor. Dünya ülkelerinin borçlarının toplam tutarı ise 100 trilyon doları buluyor. Dünya ülkelerine borç veren faiz lobisinin sayısı 100 bin kişi kadar. Lobinin gücünü anlamak için bu rakamlara bakmak yeterli. Bu 100 trilyon dolara her yıl üreyen bir de faiz var. Bu en az 20-25 trilyon dolardır. 60 trilyon dolarlık milli hasıla yaratan dünyanın 25 trilyon dolar faiz ödediğini düşününce faiz lobisinin dünyada nasıl bir kan emici olduğunu görüyoruz.
Türkiye içinde bazı kesimler 'faizin artmasını lobi istemez' şeklinde manipülatif söylemler kullanıyor. Ancak, biz faizleri yükseltseydik, kurlar düşecekti. O zaman düşük kurdan toplayacaklardı. Şimdi faizleri yükseltmeyerek iki taraflı lobiyi vurduk. Şimdi çıkamıyorlar da kilitlenip kaldı faiz lobisi. Çünkü faiz lobisinin gölgesi ilk olarak devlet bütçesi üzerine düşer. 2002'de 100 TL vergi gelirlerinin 84 TL'si faize gidiyordu. Şimdi 13-14 TL'ye geriledi. Uzun vadede devlet bütçesini sağamıyor istediğini alamıyorlar artık.