|

GİTAR Latin insanının bilgisayarıdır

Gitarist Ricardo Moyano ile Gitar müziği üzerine konuştuk

Yeni Şafak
00:00 - 16/04/2000 Pazar
Güncelleme: 12:09 - 7/06/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv


--------- Manset fotografi width=200---------
------------------------------ Manset fotografi ------------------------------- ------------------------------------ Manset --------------------------------------
------------------------------------ Manset --------------------------------------

--------------------------------- Spot baslangici ---------------------------------

Anadolu müziği ile Latin müziğinin ruhları benziyor. Ritmler farklı, melodiler farklı, ama ruhlar aynı. Galiba Latin müziği daha kare bir müzik. Ritm olarak hep dört dörtlük. Ama Türk Halk müziği çok değişik ritmlere sahip.

------------------------------------------ Spot sonu ------------------------------------------


------------------------------------------- ara baslik ------------------------------------------

Siz, önemli bir gitaristsiniz. Dünya çapında, ciddi yarışmalarda birincilikleriniz var, konserleriniz var, gitar hocalığı yapıyorsunuz. Neden bir başka ülkede değil de Türkiye'de yaşamayı seçtiniz ?

Çünkü Arjantin'e benziyor. Türkiye'de iken kendimi Arjantin'de hissediyorum. Sonra, eşim Türk. Türkiye tam Latin Amerika gibi. Bir kere, Avrupa'dan çok farklı. Çok merkezi bir konumda Türkiye ve İstanbul. Doğunun ve batının ortasında. Aynı zamanda burada oriental bir ruh var. Bu oriental ruh, beni çekiyor. Kıvrak bir şehir İstanbul. Hem oriental karakteri var, hem de batılı.

O kadar şehir dolaştınız... İstanbul gibisi var mı ?

Yok... inanın yok. İstanbul, bence dünyanın en güzel şehri. Trafiğe rağmen dünyanın en güzel şehri. Muhteşem bir güzelliği var bu şehrin. Çekici... dayanılmaz.

Gitara nasıl başladınız? Gitarla olan hayatınızı anlatır mısınız?

Bendeki müzik sevgisi, aileden gelir. Babam keman, annem ise piyano çalıyordu. Her zaman müzik vardı evimizde... klasik müzik, tango, geleneksel Arjantin müziği. Ben böyle bir müzik ortamında, müziğe yedi yaşında iken kemanla başladım. Ama keman çok çok zordu ve ben de hiç çalışmıyordum. O zaman annem beni konservatuara gönderdi. Konservatuarda sadece piyano, keman ve gitar öğretiliyordu. Evde piyano yoktu, keman da çok zordu, geriye gitar kalıyordu ve ben de böylece gitara başladım. Arjantin'de okul günde üç saat idi. Çocuklar için bol bol oyun zamanı kalıyordu. Okuldan gelince koşa koşa oyuna gidiyordum. Annem benim yolumu keser, önce dersimi çalıştırır sonra oyuna gönderirdi. Şimdi ona teşekkür ediyorum. Beni böyle disipline etmeseydi, herhalde bugün bu durumda olmazdım. Ben 15-16 yaşında iken konser veriyordum. Gitarı farketmeden öğrendim, bir spor gibi. Gitarla aramdaki ilişki, çok güzel başladı. Sonra profesyonel oldum. 1976 yılında Arjantin'de ordu iktidara geldi.. yani faşistler. Babam yazardı. 14-15 yaşlarında idim. Biz de İspanya'ya kaçtık.

Gitarın ülkesine kaçmışsınız. Gitardan gitara yolculuk.

Evet, İspanya bir gitar ülkesi. Madrid'e yerleştik. Harikaydı. İspanya, gitarın anavatanı. Gitar adına ne ararsanız bulabiliyorsunuz. İspanya'ya gitmemiz, bu bakımdan galiba en çok benim işime yaradı. Çünkü orada kendimi daha fazla geliştirebilmem için çok elverişli bir ortam buldum. Orada çok önemli ve dünya çapında gitar ustalarıyla çalıştım.

Hangi ustayla çalıştınız ?

Jorge Cardoso ile çalışmaya başladım. Cardoso ile çalmaya başladığımda 15 yaşındaydım. Kendisinden çok şey öğrendim. Jorge Cardoso, bugün İspanya'nın en önemli gitaristlerin biridir. Onun öğrencisi olmak, doğrusu benim için büyük bir şanstı. Nitekim, İspanya'ya göç ettikten sonra Jorge Cardoso'nun öğrencisi oldum.

Sizin pekçok uluslararası gitar yarışmasında kazandığınız birincilikler de var.

Doğru, uluslararası yarışmalarda birçok birinciliğim var. Ourense dışındaki tüm yarışmalarda birincilik ödülerim var. Mesela, Arjantin'de 1974 yılında düzenlenen "Salta'nın Genç Müzisyenleri" adlı yarışmada birinci oldum. Sonra Fransa'da düzenlenen "Guitares en Saublestre" yarışmasında birinci oldum. 1981 yılında İspanya'da düzenlenen "Ourense Yarışması"nda ne yazık ki birinci olamadım. Portekiz'de 1982 yılında düzenlenen "Figueira de Foz" adlı yarışmada birinciliğim var. Yine İspanya'da, Sevilla'da 1984 yılında düzenlenen yarışmada birinci oldum. 1986 yılında İspanya'da düzenlenen "O.N.C.E" yarışmasında birinci oldum. 1984 yılında yine İspanya'da, "Madrid Konservatuarı Büyük Ödülü"nü kazandım. Başlıca ödüllerimi size işte böyle sıralayabilirim.

Gitar hocalığı yaptınız, şu anda da yapıyorsunuz.

Evet, hocalık yaptım, yapıyorum. Fransa Saubestre Yaz Okulu'nda, Madrid Müzik Kütüphanesi'nde, Fransa Mergnac'ta, Portekiz'deki Figueria de Foz Yaz Okulu'nda, İspanya'da bulunan Tres Cantos Müzik Okulu'nda, yine İspanya'daki El Toboso Konservatuarı'nda ve sonra Vitoria Müzik Okulu'nda, Arjantin'deki Buenos Aires Belediye Konservatuarı'nda, Fransa'daki Ars Nova Jazz Müzik Koleji'nde, yine Fransa'daki Stage de Bordeaux'da hocalık yaptım. Şu anda son olarak, 1995 yılından bu yana İstanbul'daki Pera Güzel Sanatlar Eğitim Merkezi'nde öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. Bütün bunların yanında, birçok değişik ülkede festivallere katıldığımı da hatırlatmalıyım.

Latin insanının gitara ayrı bir düşkünlüğü var. Bu düşkünlük nereden geliyor?

Gitar adeta bizim bilgisayarımızdır da onun için. Piyano pahalı... Latin insanı fakir. Gitar ucuz. Her evde mutlaka bir gitar vardır... ama iyi, ama kötü. Telsiz veya telleri eksik, kırık, çatlak, eski, tozlu. Mutlaka bir gitar vardır. Tabii ki İspanyollar gelince bize çok kötülük yaptılar, ama iki tane çok güzel şey verdiler bize: Gitar ve İspanyolca. Onlara sadece teşekkür ediyoruz.

Siz Arjantinlisiniz, oysa Orta Avrupa'da bir "klasik gitar geleneği" var. Bir de Latin dünyasının kendine has bir gitar geleneği var. İki gitar geleneği arasında ne gibi farklar var. Sanki klasik gitar daha notaya bağımlı, Latin gitar ise daha özgür.

Güzel bir soru. Bu yaptığınız ayırım, çok doğru. Arjantin yani Latin Amerika gitarı nereden geliyor? Barok müzikten geliyor. İspanyollar Amerika'ya barok yani eski gitarla geldiler. Biz, barok teknikle çalıyoruz. Baş parmağı çok kullanıyoruz. Dörtyüz sene önce böyle öğrendik. Biz daha ritmli müzik çalıyoruz. Barok gitar hep rasquado çalmayı istiyor.

Marine adlı albümünüzde Âşık Veysel'in "Kara Toprak" adlı eserini yorumluyorsunuz. Bir Arjantinli gitar sanatçısına Âşık Veysel ve Kara Toprak ne vermiş olabilir ?

Türkiye'ye ilk geldiğimde bir müzik mağazasına girdim ve çok çok iyi bir Türk müziği kaseti istedim. Âşık Veysel kasedi verdi. Mağaza görevlisi bana tekrar ne zaman geleceğimi sordu. "İki ay sonra" dedim. "Tamam" dedi, "bu sana iki ay yeter, iki ay sonra yeni şeyler veririm". Kasedi aldım, dinledim. Tabii ki hiçbir şey anlayamıyordum... ama her şeyi anladım Âşık Veysel'de. Müzik, üniversal bir şey. Sonra durmadan dinledim ve belki bir gün çalarım diye düşündüm. Uğraştım, uğraştım, uğraştım. Bir gün farklı bir akord buldum, gitardaki normal "mi-si-sol-re-la-mi" yerine başka bir akord yaptım. "Mi-si-fa diyez-sol-do diyez-fa diyez"e çevirdim gitarın tellerini. Daha bir bağlama gibi oldu ve bağlama gibi ses çıktı. Normal parmaklara göre çok kolay oldu, sesi de bağlamaya benzedi. Uğraştım, yaptım. Eşim Türk. Eşimin anneannesi bir gün beni dinlerken "Çok güzel çalıyorsun" dedi. O gün anladım ki, doğru yoldayım.

Âşık Veysel müziğinin, bağlama müziğinin gitara uyum sağlaması da çok ilginç. Sizin başka bir şey yakalamış olmanız lazım.

Galiba Arjantin'in Âşık Veysel'ini yakaladım.

Arjantin'in Âşık Veysel'i kim?

Size şimdi tuhaf gelebilir ama Arjantin'in de bir Âşık Veysel'i var. Bizim de bir Âşık Veysel'imiz var. Onun ismi Atahualpa Yupanki'dir. Yupanki, gitarla çok basit şeyler çalar, re minör, la minör. Ama sesleri inanılmaz güzeldir. Tıpkı Âşık Veysel gibi. Âşık Veysel'i dinlerken, onu kendime çok yakın hissettim. Çalarken de aynı yakınlığı hissettim. Benim için Âşık Veysel'i çalmak, Arjantinli usta Atahualpa Yupanki'yi çalmak gibi bir şey.

Anadolu müziklerini, Klasik Türk Müziği'ni nasıl buluyorsunuz ?

Harika buluyorum. Muhteşem. Çok iyi Türk müzisyenleri ile çalıştım. Onlarla birlikte çok güzel şeyler yaptık. Halk müziğinde yalan olmaz. Gerçektir halk müziği... doğrudur. Onun için çok seviyorum Anadolu müziğini.

Ben de Ricardo Moyano bizim Anadolu müzikleri ile Latin müziği arasında bir benzerlik mi yakaladı diye düşünüyordum.

Ruhları benziyor. Ritmler farklı, melodiler farklı, ama ruhlar aynı. Galiba Latin müziği daha kare bir müzik. Ritm olarak hep dört dörtlük. Ama Türk Halk müziği çok değişik ritmlere sahip. Klasik müzik... opera... yok yok... bunlar benim için çok zor. Sonra.

Latin kültüründe iki şey çok belirgin. Hüzün ve coşku. Bunlar birbirine taban tabana zıt. Latin insanı bu iki duyguyu nasıl birarada ifade edebiliyor, bunlardan bir müzik üretebiliyor... neden hüzün ve coşku var Latin insanının hayatında ?

İlginç bir soru sorduğunuzu söylemeliyim. Doğrusu bilmiyorum. Evet, galiba bilmiyorum. Ama, hayat böyle olmalı diye düşünüyorum. Doğru, hüzün ve coşku biz Latin insanının hayatında önemli bir yere sahip. Hayatımız böyle.

İspanya'ya bakıyorum, Franko faşizmi hüzün demek. Endülüs'ün hüzünlü bir öyküsü var. Güney Amerika deseniz hep hüzünlü. Ama bir o kadar da coşku var. Hüzne coşku ile cevap veriyorlar sanki.

Evet, galiba bu güneşten gelen bir şey. Gülümsemek, güneşten, güzel havadan geliyor. Arjantin'de en yoksul insanların bile yüzünden gülümseme eksik olmaz. Başka bir şeyleri yok çünkü. Sahip oldukları en tabii şeyleri bu. Bu insanlarda filozofik bir derinlik var. En negatif durumlarda bile pozitif tavır sergileyebilme olgunluğuna sahip Latin insanı. Kötü durumları pozitif duygularla geçiştiriyorlar. --------------- imza ve tarih ----------------

 


-------------------------------- yazdir,postala baslangici ----------------------------

#Arşiv
#Yeni Şafak Arşiv
24 yıl önce