|

'İranlılar için milli dava halini aldı'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Akif Emre köşesinde İran toplumunun gelecek tahayyülatına işaret etti. Ayşe Böhürler, Yasin Aktay, Taha Kılınç ve Ali Saydam da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:07 - 20/05/2017 Cumartesi
Güncelleme: 09:22 - 20/05/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
​Akif Emre, Taha Kılınç, Ayşe Böhürler, Ali Saydam, Yasin Aktay.
​Akif Emre, Taha Kılınç, Ayşe Böhürler, Ali Saydam, Yasin Aktay.

Akif Emre, Ayşe Böhürler, Yasin Aktay, Taha Kılınç ve Ali Saydam'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Her İranlının böylesi bir deneyimi yaşaması gerekecek

Cumhuriyet tarihi boyunca adeta yok gibi davrandığımız Güney ve Doğu komşularımızda olup bitenler tam tersi politikalara zorluyor. Irak'ta iç savaş devam ederken Suriye'deki savaş uluslararası boyut kazandı. Irak'taki durum zaten Amerika'nın denetim ve gözetimindeydi başından beri. Suriye'deki iç savaş ise artık Türkiye'nin de fiili olarak müdahil olduğu, iç mesele olma potansiyeli yüksek bir hal aldı.Ama her iki ülkedeki yaşanması muhtemel gelişmelerin mutlaka Türkiye'yi etkileyecek. Ama her halükarda Suriye ve Irak'taki gelişmelerde doğrudan veya dolaylı olarak İran etkisi, nüfuzu her aşamada kendini gösteriyor.Her ne kadar dışardan bakılınca İran bölgede aktif bir aktör olarak sınır ötesi nüfuzu geliştiren bir görünüm verse de içerdeki tartışmalar bu duruma tezat gibi görünüyor. Dün yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sonucu belirlemede en önemli faktörlerden biri olan nükleer anlaşma ülkenin siyasi dengelerinden toplum psikolojisine kadar çok şeyi belirler mahiyette.Bu yazı kaleme alındığında henüz cumhurbaşkanlığı seçim oylaması tamamlanmamıştı. Katılma oranının yüksekliğine bakılacak olursa Ruhani'nin yarışı önde tamamlaması pek mümkün.

Türkiye ve Katar arasında önemli

Meşkin, mis kokulu kalemler demekmiş. Yani manayı, muhabbeti yazı sanatına döken kalemlere bu isim verilirmiş. Güzel bir yazının ötesinde kudret ile nezaketi, tevazu ile ihtişamı aynı anda hissettiren bu sanata dairşair Ali Ulvi Kurucu'nun şu dizeleri de hat sanatının geleneksel sanatlar içindeki önemini çok iyi özetler: Aslında bu san'attaki hikmet dolu mana/Mazileri, atilere aksettiren ayna.Hat sanatının merkezi şüphesiz İstanbul. İstanbul aynı zamanda bu sanatın yaşatıldığı, klasik ile modernin buluştuğu, yeni yorumlarla gelecek nesillere aktarıldığı da bir şehir. Japonya'dan Amerika'ya hat sanatına ilgi duyan birçok talebenin hat için geldiği de bir şehir. Dünyanın neresinde bir hat sanatçısı varsa mutlaka yolu İstanbul'dan geçmiştir. İstanbul'un ve meşki burada almış sanatçılarının bu sanatın yaşatılmasında emeği büyüktür. Bu emek, geçen hafta Katar'ın başkenti Doha'da Katar Müzesinde açılan bir sergiyle uluslararası kültür çevrelerinin de dikkatine sunuldu.

'Sessiz devrim' olarak isimlendirilmeyi hak ediyor

Yarın AK Parti'nin 3. Olağanüstü Kongresi düzenleniyor. 16 Yıl önce kurulmuş olan AK Parti'de 14 yıl boyunca hiç olağanüstü kongre yaşanmadığı halde, son iki seneye tam 3 tane olağanüstü kongre sığdırmış oldu. Bundan dolayı birilerinin aklına olağanüstü olanları olağan olanlarının birkaç katı olan Kurultay Partileriyle karşılaştırmak gelebiliyor.Hemen söyleyelim ki, AK Parti kongrelerindeki olağanüstülük parti içindeki bir tartışma veya bir ihtilafın veya bir çatışmanın neticesi olan bir olağanüstülük değil. Partinin kendi kontrolündeki bir siyasetin doğal neticesi olarak gelişiyor kongreler AK Parti'de.Birincisi Genel Başkanının Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi neticesinde, anayasa gereği partisiyle bağının kesilmesi dolayısıyla yaşanmıştı. İkincisi parti içinde delegelerin oy birliğiyle yaşanan bir görev devir-teslimi olarak yaşandı. Şimdiki ise yine AK Parti'nin ön ayak olduğu ülke tarihindeki en kapsamlı yönetim sistemi reformunun neticesine dayanıyor.

T. E. Shaw takma adıyla kaleme alacaktı

Meşhur İngiliz casusu 'Lavrens', gelen haberlere göre, bir motosiklet kazası neticesinde ağır surette yaralanmıştır. Harbi umumide bilhassa Arabistan'da birçok entrikalar çeviren ve o koca ülkelerin Türkiye'ye karşı isyanını ve bugünkü halini temin eylemek hususunda büyük roller oynayan 'Lavrens', acaba yaptıklarının cezasına mı uğradı? 'Su testisi su yolunda kırılır' dedikleri gibi, bu meşhur ve azılı casusa da rahat döşeğinde tabii bir surette ölmek müyesser değil mi imiş?”16 Mayıs 1935 tarihli Akşam gazetesi, Şerif Hüseyin ve ailesinin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı isyanında kritik bir rol oynayan İngiliz ajan ve stratejist Thomas Edward Lawrence'ın başından geçen kazayı böyle haberleştirmiş. Başlık da, en az haberin içeriği kadar yorum ve yönlendirme dolu: “Casus Lavrens'in kafatası çatladı, hali fena!”Bugünkü Ortadoğu coğrafyasında geçen çalkantılı yılların ardından, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bölgede oluşan yeni siyasal atmosferde barınamayan Lawrence, 13 Mayıs 1935 günü kendi kullandığı motosikletin devrilmesi sonucu ağır yaralanmıştı. İngiltere'nin güneyindeki Wareham kasabası yakınlarında gerçekleşen kazayı müteakiben altı gün komada kalan Lawrence'ın ölüm haberi 19 Mayıs 1935'te dünyaya duyuruldu.

Türkiye'nin yumuşak güç alanı

"Lillie (Hera Hilmar) Jude (Josh Hartnett) ile tanışıp, 60 gün süren zorlu bir yolculuk ile önce İstanbul'a, ardından Doğu Anadolu'ya gider. Melih Paşa (Selçuk Yöntem) onu İstanbul'dan yanında Türk Subay İsmail (Michiel Huisman) ile birlikte Doğu'ya yollar. Yardım götürdüğü hastanenin Başhekimi Woodruff (Sir Ben Kingsley) hastanenin de bulunduğu coğrafyanın bir kadına uygun olmadığını, geri dönmesini söyler. Komutan Halil Bey (Haluk Bilginer)'in de farklı bir gerekçeyle Lillie'nin kalmasına itirazı vardır. Ancak genç kadın tüm itirazlara rağmen savaşın eşiğindeki bölgede ve iki aşk arasında kalacaktır..”Filmin sinemaların resmî sayfalarında yer alan özeti böyle.Oysa Osmanlı Subayı'nın (The Ottoman Lieutenant) pek de bir şey anlaşılmayan bu özetin fersah fersah ötesinde içeriği, özü ve anlamı var.Bir kere bu film, bizce Türkiye'nin 'resmî tarih anlayışının' sınırlarını zorlayarak tezlerinden birini sinema gibi en yaygın kültür ve sanat aracıyla ilk kez uluslararası ölçekler düzeyinde bir yapıtla, son derece profesyonel şekilde ifade edebildiği ilk üründür…

#​Akif Emre
#Ayşe Böhürler
#Yasin Aktay
#Taha Kılınç
#Ali Saydam
7 yıl önce