|

İsrail halkı radikallere yöneldi

Türkiye'deki Musevilerin gazetesi Şalom'un yayın yönetmeni İvo Molinas: İsrailliler radikallere yöneldi ama istedikleri sertliği bulamayacaklar.

Hamza Aktan
00:00 - 21/02/2009 Cumartesi
Güncelleme: 03:19 - 21/02/2009 Cumartesi
Yeni Şafak
İsrail halkı radikallere yöneldi
İsrail halkı radikallere yöneldi

Filistin sorununu bambaşka bir boyuta taşıyan Gazze işgalinin hemen ardından yapılan İsrail seçimlerinin sonuçları, bu problemin çözümüne dair umutları bir kat daha azalttı. Çünkü, 120 mevcutlu İsrail parlamentosu Knesset, bundan böyle tarihinin en sağcı ve sertlik yanlısı milletvekillerine ev sahipliği yapacak. Muadillerine oranla daha 'barışçıl' görünen merkez sağ parti Kadima'nın (Tzipi Livni) en çok milletvekilini (28) almış olmasının, rakiplerinin 'başarısı' karşısında hiçbir anlamı kalmadı. Sertlik yanlısı Likud (Benyamin Netenyahu) oylarını ikiye katlarken aşırı sağcı Evimiz İsrail (Avigdor Lieberman) 15 milletvekiliyle olası bir koalisyonun kilit partisi haline geldi. 7 milyon nüfuslu İsrail'de halk tercihini aşırı sağdan yana kullandı, bir anlamda İsrail'in savaş politikalarını da desteklemiş oldu. İsrail'de seçim sonuçları Çarşamba günü resmen açıklandı, dün de koalisyon görüşmeleri başladı. Şimdi korkulansa, İsrail aşırı sağcılarının yeni hükümette ne kadar etkili olacakları... Peki, İsrail toplumu neden çözümü zorlaştıracak bir parlamento tercihi yaptı... Türkiye'deki Musevi vatandaşların gazetesi Şalom'un yayın yönetmeni İvo Molinas, yakından takip ettiği süreci bizimle paylaştı...


HEM BEKLENMEDİK HEM TUHAF

Bu seçimlerle İsrail'de çok ilginç bir parlamento fotoğrafı ortaya çıktı. Siz nasıl karşıladınız sonuçları?

İsrail tarihinin sonuçları itibariyle hem beklenmeyen, hem tuhaf hem ondan sonra kurulacak hükümetlerin oluş süreçleri anlamında gerçekten değişik bir seçim oldu. Tabii, Gazze olaylarının akabinde olması seçim sonuçlarının önemini bir kat daha artırdı. Aşağı yukarı İsrail halkının yarısından fazlası merkez ve merkezin yanında olabilecek marjinal partileri tuttu. Yani sağ-muhafazakar ve dinci partileri ağırlıklı olarak, yüzde 65 gibi bir farkla tercih etti.


- Hükümetin güvenoyu alabilmesi için gerekli milletvekili sayısı ne?

Gerekli sayı 61... Likud ve İsrail Evimiz gibi aşırı sağcı partilerin aldığı milletvekili sayısı ise 65. Daha ılımlı sayılabilecek, Livni'nin Kadima partisi gibi merkez sol sayılan ama solla hiç ilgisi olmayan merkez-liberal şehirlilerin partisi ve ona yakın partiler de 55 milletvekili çıkardı.


- Ortak kanı, İsrail tarihinin en sağcı hükümetinin kurulacağı... İsrail toplumunu bu tercihe yönelten saikler nelerdi?

Her ne kadar Gazze saldırılarının nedenleri Türkiye'den farklı görünse de, İsrail halkı terörden korktu, kızdı. Özellikle sınır şehirdekiler. Hamas'ın kimseyi öldürmediği doğru ama teknolojik açıdan geri de olsa füzelerinin sınır bölgelerindeki yerleşim yerlerine gelişigüzel atılması nedeniyle halk Livni'ye son derece öfkelendi. Gazze operasyonunda sivil kayıplarının büyümesi, seçimlerin yaklaşması uluslararası baskılar nedeniyle İsrail'deki mevcut hükümet operasyonu sonuna kadar götürmedi. Böyle yapınca da Hamas'ın sınır bölgeleri için olan tehlikesi devam etti ve dolayısıyla halk daha radikal çözümler üreten partilere yöneldi. Bunun en büyük nedeni bu. Halk, “Livni bu işi başaramayacak, uluslararası baskılara boyun eğiyor, bu tehlikeyi ancak Netanyahu ve Lieberman ikilisi başarabilir” diye düşündü. İsrail'de dinci partilere ise her zaman oy verilmiştir. Onların oylarında çok büyük değişimler olmaz.


- Peki Gazze saldırıları sırasında İsrail kamuoyunda “madem başladınız, bunu sonuna kadar götürün” şeklinde bir beklenti mi oluştu?

Evet, öyle bir beklenti oldu. Hatta Haaretz gazetesi gibi ülkenin muhalifleri, solcuları bile ilk başta bu operasyona destek verdiler.


- Niye desteklediler?

Çünkü, şöyle düşünüyorlar: “Hamas abluka altındadır ama hâlâ anayasasında İsrail'i tanımayan ve o bölgeden bütün Yahudilerin gitmesini isteyen bir örgüt. Dolayısıyla bu amaca ulaşmak için de her türlü enstrümana başvuracağını belirten çok açık bir anayasası var. Bunu da uyguluyorlar. Hamas'ın füzeleri belki şu anda düşük teknolojili ama yarın nükleer başlıklı da olabilir. Buna şimdi bir önlem alınmazsa bizim artık buradaki varlığımız gerçekten tehlike altına girecektir.”


ARTIK OBAMA FAKTÖRÜ VAR

- Seçimlerde bu tehdit algısı bakımından yerleşim yerlerine göre farklılıklar var mı?

Tabii. Örneğin, şehirli olup refahı, modernizmi isteyenler Tel Aviv'de yaşar. Ve Tel Avivliler çok ağırlıklı olarak Livni'ye oy verdi. Aynı şekilde kuzeydeki, İsrail'in en modern şehri olan Hayfa'da da aynı resim var. Fakat iç bölgelere doğru gidince, mesela Kudüs her zaman sağcı ve dindar partilerin önde olduğu bir yerdir, bunda da bir değişiklik olmadı. Daha sınırlara, Batı Şeria ile Gazze sınırlarına baktığımızdaysa Netanyahu ile Lieberman'ın kazandığını görüyoruz.


- The Guardian'dan Jonathan Freedland, İsrail toplumunu bir kabarcığın içine hapsolmuş halk olarak tanımlıyor. İsrail toplumu için bu seçimlerden sonra daha fazla kabuğuna çekildi, dışarıyla bağını kesti diyebilir miyiz?

Seçim sonuçları itibariyle bir parça kabuğuna çekilmiş görünüyor ama bu oran da milletvekili sayısı itibariyle söyleyecek olursak 65'e 55'tir. Dolayısıyla çok da abartmamak lazım. Tabii ki yüzde 50'den fazlası kabuğuna çekilip İsrail'in sonuç getirici politikalar uygulamasını isteyen bir grup olmuştur. Fakat artık Obama faktörü var. Obama faktörü İsrail'i Bush dönemindeki gibi her istediğini rahatlıkla yapabilmesini önleyecek bir faktördür. Tarihi gerçekler, İsrail'in içine kapanıp sert politikaları rahatlıkla uygulayamayacağını gösteriyor. ABD yönetimi ve Avrupa Birliği, artık neredeyse açıkça Likud'la Kadima'nın ortaklaşa bir birlik hükümeti kurması taraftarı. Yani marjinalleri dışlayıp merkez partilerinin iktidarda olduğu bir hükümeti istiyorlar. Bu da ne ABD'nin ne AB'nin bizim kabuğuna çekilmiş halkın yansımasını iktidarda görmek istemediklerini gösteriyor. Çünkü sertlik yanlısı politikalar belki İsrail halkının gururunu okşayacaktır ama İsrail'i bölgede ilk kez gerçek anlamda yalnız bırakacaktır. İsrail bundan böyle attığı her adımda Amerika'ya bir yan gözle bakacaktır. Futbol maçlarında futbolcu topu taca veya dışarıya attığında kulübeye şöyle bir bakar “acaba hocam ne diyor” diye. ABD, İsrail'in hocası değil ama onun büyük partneri...


- Bir aşırı sağcı koalisyona, ABD'deki Yahudi lobisinin tepkisi ne olur?

Yahudi lobisi de artık İsrail ne yaparsa yapsın desteklemek tavrından uzaklaşacaktır. Orada bir kopuş beklenebilir. Çünkü sertlik politikaları sadece İsrail'i izole etmeye yeter. Dolayısıyla Amerikan-Yahudi lobisinin hepsi olmasa bile çoğu Obama'nın peşinden gider. Netanyahu da her ne kadar Livni'ye “ben sensiz koalisyonu kurarım” dese de Lieberman'lı bir koalisyonun hem içeride hem dışarıda kendisini zorlayacağını biliyor.


- Yahudi lobisinin Obama'yla arası nasıl?

Şu anda bir problem görünmüyor. Obama gelmiş geçmiş tüm başkanlar arasında en fazla Yahudi politikalarına dur diyebilecek biri olmasına rağmen Yahudilerin yüzde 70'i ona oy verdiler.


LİVNİ'YLE NETANYAHU'NUN FARKLARI

- Livni ile Netanyahu'nun Filistin'e yaklaşımlarındaki farklar neler?

Livni iki devletli bir çözümden bahsediyor. İsrail'in kendi güvenli sınırları olacak, Filistinliler de kendi devletlerini kursunlar diyor. Netanyahu'nun yaklaşımı biraz daha farklı. Filistin devletinin kurulmasından bahsetmiyor. Çünkü Filistin devletinin İsrail için tehlikeli olacağını söylüyor. Dolayısıyla “biz onları ekonomik olarak güçlendirelim, fakat sınırlarını havadan-karadan ve denizden kontrol edelim” diyor. Pek de gerçekçi değil bu tabii... Bir halk ya devletini kurar ya da kurmaz. Bu arada, Livni'nin iki devletli bir çözümden yana olması da önemli. Bunlar eskiden telafuz edilmezdi. İsrail siyasetinde bu yönlü bir değişim yaşandığını görmekte çok fayda var. İsrail'in tamamını sağcı-sertlik yanlısı olarak görmek çok yanlış. Haaretz gazetesini okursanız devlete inanılmaz bir muhalefet yaptıklarını görürsünüz. Gazze saldırıları sırasında Tel Aviv'de 50 bin kişi, Hayfa'da 10 bin kişi savaş karşıtı gösteri yaptılar.


- Gazze işgali sırasında Amerika, Kanada, Avustralya ve Avrupa'daki Yahudilerin barış yanlısı gösteriler yaptıklarını gördük. İsrail kamuoyunun tepkisi nasıldı?

Gazze saldırılarının ilk günlerinde yüzde 85 gibi bir destek vardı hükümete. Fakat o destek sivillerin öldürülmesiyle ve en son insanlar İsrail vatandaşı bir Arap doktorun evinin bombalanıp üç kızının öldürülmesini naklen izledikleri anda İsrail halkı şoke oldu. İsrail kamuoyu o andan itibaren “neler oluyor” demeye başladı. “Biz Hamas'ı yok edeceğiz dedik ama bu adam İsrailli, vergisini veren başarılı bir Müslüman doktor. Altı çocuğundan üçünü öldürdük...” Bu olay üzerine İsrail halkı da desteğini çekti.


- İsrail medyası Gazze'de yaşanan insanlık dramını İsrail halkına yansıtıyor muydu?

Bizde çıkanın aynısı orada da yansıyordu. Özellikle Haaretz ve benzeri gazetelerde kimileri yaşananları bir Arap gazetecinin duyarlılığı ve empatisiyle yazdılar. Zaten bu yansımalar sonrasında Livni de zor duruma düştü bir süre sonra.


- Gazze saldırılarına olan destek düştü belki ama daha sonra seçimlerde halkın yine sertlik yanlısı siyasetçileri seçtiğini görüyoruz. Burada bir çelişki yok mu?

Bir çelişki gözüküyor. Fakat bir toplumun tümü her zaman aynı düşünmüyor. Toplumun yetişme tarzı, iklimi gibi sebeplerle. Mesela sınırda sürekli bir tehditi hisseden halktan hiçbir zaman barış yanlısı birine oy vermesini bekleyemezsiniz. Tel Aviv, füzelerin ulaşmadığı, ekonomik gelişmenin olduğu bir yer ve orada barış yanlısı politikalara oy çıkıyor. Ama sınırdakiler de kendilerini güvende hissetmeyince “sizi en sert şekilde ben koruyacağım” diyene oy verir. Sınırdaki adam “Livni, 40 gün boyunca saldırdı, onca insan öldü ama hala füzeler gelmeye devam ediyor, ben buna nasıl oy vereyim” diyor. Çelişkiler biraz da bunlar işte.


SOL ÖLMÜŞ DURUMDA

- İsrail'de sol ne durumda?

Sol ölmüş durumda. Dünyada sol uygulamaların Sovyetleri dışarıda tutarsak, en gerçekçi biçimde uygulandığı yerler Kibuts'lardır. Bunlar çiftlik birlikleridir. Gerçek bir sosyalist pratik yapılıyor oralarda. İsrail'de çok gerçekçi bir sol vardır kuruluşundan beri. Fakat özellikle globalleşmeyle birlikte -İsrail biliyorsunuz refah düzeyi bakımından Avrupa düzeyinde bir ülke, 20-25 bin dolar kişi başı geliri var- üretim arttı, üretim artınca da refah düzeyi yükseldi. Bunlar da olunca sol İsrail'de varlık nedenini kaybetti. İsrail'de klasik kapitalist gelişmenin aksine sermaye arttıkça dengesizlikler de artmadı, pasta genişledi. Halk, sol politikaların Ortadoğu'daki sorunlara çare üretemediğini gördü. Meretz diye gerçek anlamda solcu bir parti vardı. Çünkü biz İşçi partisine sol demiyoruz. İşçi Partisi bizim CHP gibidir, ülkeyi kuran partidir. Laikler olduğu için solcu denmiştir ama her zaman Siyonist anlamda savaşçı, sınırlarını korumaya and içmiş bir parti. Gerçek anlamda solu temsil eden Meretz partisiyse bugün sadece üç parti çıkarabildi. İsrail'de sol maalesef kötü durumda. Maalesef diyorum, çünkü solun olmadığı bir ülke doğru yöne gitmez diye düşünüyorum.


- Peki Müslüman Arapların eşit vatandaşlık anlamında ne tür problemleri var?

Genellikle kendi bölgelerinde yaşıyorlar ama Tel Aviv'de de Araplar var. refah toplumu olunca insanlar radikallikten uzaklaşıyorlar. İsrailli Araplar bütün İsrailli vatandaşlar gibi haklardan yararlanıyorlar. Eğitimden sağlığa kadar. Belki sadece yüksek mevkilerde iş bulmak sözkonusu olduğunda bir parça farklı muamele gördüklerini ve 'avantajını' kaybettiğini söylemek mümkün.


- İsrail-Filistin sorunu size göre nereye doğru ilerliyor?

Benim yazılarımı takip edenler her zaman yazılarımda barışı sonuna kadar savunduğumu ve o bölgede iki devletli bir yapıyı sonuna kadar desteklediğimi bilir. Fakat Hamas faktörü çok önemli. İzak Rabin'in bir lafı vardır; barış düşmanla yapılır, dostla yapılmaz. Karşı tarafın da bunu demesi lazım. Filistin Kurtuluş Örgütü ve Arafat, İsrail'i bir gerçek olarak kabul etti ama son anda bir takım başka nedenlerden dolayı nihai barış anlaşması yapılmaktan vazgeçildi. FKÖ en azından silahlı direnişten vazgeçtiğini ve diplomatik yollardan görüşmeleri kabul etti, Mahmut Abbas da bunu devam ettiriyor. Eğer sadece Abbas olsaydı, önümüzdeki beş yıl içinde barış sağlanır derdim. Ancak Hamas faktörü olunca, uluslararası başka ilişkilerin de olduğu görülüyor. Dolayısıyla Hamas'ın ne kadar barış yapılabilecek bir “düşman” olduğunu bilemiyorum. Bir barış yapmak istiyorlar mı bilmiyorum, o nedenle de bir şey söylemek çok zor. Yine de mucizelere inanmak lazım. Belki Filistinliler Hamas'a biz burada iş-aş istiyoruz, savaş istemiyoruz demeye başlarsa o zaman bu defa da İsrail'de barış istemeyenler zor duruma düşer.


HAMAS FKÖ'NÜN YAŞADIĞIYLA KARŞILAŞABİLİR

- Tarihsel açıdan, İsrail'in FKÖ ile yaşadığı süreç şimdi de Hamas'la yaşanabilir mi?

Yaşanabilir. 20 yıl öncesine kadar Arafat İsrail'e göre silahlı bir teröristti. Fakat on yıl sonra Peres ve Rabin'in el sıktığı bir FKÖ lideri oldu. Bu süreçten Hamas da geçiyor, eğer halkından bir tepki gelir ve uluslararası bazı baskılardan da kurtularsa belki değişir ve Hamas lideriyle İsrail başbakanı masaya oturacak. Bunun başka çaresi yok. Dünyada o kadar savaş olmuş ama bir o kadar da barış olmuştur. Barış yapanlar da birbirini boğazlayan komutanlar olmuştur.


LİEBERMAN AŞIRI SAĞCI BİR REFORMİST

- Koalisyon seçenekleri arasında kilit önemdeki aşırı sağcı İsrail Evimiz partisi var... Sizce Livni veya Netanyahu bu partiye yanaşmayı göze alacak mı?

İsrail Evimiz, ilginç bir parti... Başkanı Lieberman da ilginç bir siyasetçi. Moldova göçmeni ve daha çok Rus Yahudi göçmenlerini temsil eden bir adam. Sovyetlerin yıkılmasından sonra Rusya'dan bir milyona yakın Rus Yahudi'si İsrail'e göç etti. Yani aslında İsrail'in kendi içindeki demografik yapısında da bu nedenle epeyce değişimler oldu. İsrail bu nedenle homojen bir toplumdan daha heterojen bir toplum haline geldi. Rus göçmenler Avrupa Yahudilerinden çok farklı bir kültüre sahip. Dolayısıyla meselelere bakışları da biraz farklı. Lieberman da Filistinlilere karşı savaşçı, yok edici politikaları savunurken, bu anlamda da İsrail sağının hoşuna giden kelimeler sarf ederken, bir yandan da İsrail dincilerinin hiç hoşuna gitmeyecek şeyler söylüyor. Örneğin, Musevilikte domuz eti yemek günahtır ama o böyle bir şeyin olmaması gerektiğini söylüyor, sadece dini nikâhların değil, resmi nikâhların da kabul edilmesini istiyor. Museviliğe geçiş çok zordur biliyorsunuz, Lieberman “hayır, isteyen istediği gibi Yahudi olabilir” diyor. Bu ve bunun gibi diğer başka bir sürü şeyi değiştirmek istiyor. Bütün bunlar dinci partilerin çok tepkisine yol açıyor.


- Reformist bir aşırı sağcı...

Aynen böyle. Siyasi anlamda sağcı, fakat kültürel anlamda laik veya solcu sayılabilecek bir yaklaşımı var. Dolayısıyla bu nedenlerle Livni ve Netanyahu için Lieberman'la koalisyon kurmanın çok da kolay olmadığı ortaya çıkıyor. Çünkü dinci partiler “bu partinin olacağı bir koalisyonda biz olmayız” diyorlar.


- Lieberman'lı bir hükümet uluslararası bir krize yol açmaz mı?

Bugüne kadarki söylemlerine baktığımızda, mutlaka bir krize yol açacaktır. Siyasiler iktidara gelmek için her şeyi söylerler, her şeyi mubah görürler. Fakat temel düşüncelerinin çok da değişeceğini sanmıyorum ama bir takım ödünler verecektir. Çünkü “Gazzelileri atalım” gibi şeyler bir çocuğun bile söylemeyeceği şeyler. Bir buçuk milyon insanı kim nereye atıyor... Bu tür radikal şeyler törpülense de toplumuna bir takım ekmekler de verecektir. Ama vurgulamak gerekir ki Lieberman tam bir soru işareti. Çünkü tanımıyoruz, çünkü bir geçmişi yok. Nasıl ki Obama için “geçmişi yok” deniyorsa o da öyle.


- Bir buçuk milyonluk Arap İsraillilerin geleceği ne olur? Lieberman'ın 'Sadakat yemini' tehtidini de dikkate alırsak...

Bunlar olacak şeyler değil. İsrail devleti İsrailli Araplara vatandaşlık hakkı vermiştir, parlamentoda da temsil hakkı vermiştir. Bugün üç tane Arap partisi var mecliste. 10 tane Müslüman milletvekili var. Müslüman toplumu demokrafik olarak Musevi toplumuna oranla çok daha hızlı genişliyor. İsrail'in buna nasıl bir 'önlem' alacağını öngörmek mümkün değil. Ama büyüyen, doğum yapan bir toplumu nasıl engellersiniz ki... Bu şu anda İsrail'in ajandasında değil ama 20-30 yıl sonra bir sorun olacaktır.




15 yıl önce