Merve Şebnem Oruç, Abdullah Muradoğlu, Ömer Lekesiz, İsmail Kılıçarslan ve Sema Karabıyık'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
Şam rejiminden aldığını unutmayalım
Kılınç şöyle diyor yazısında: “20 yaşındaki saldırganın sosyal medyada yaptığı paylaşımlar, sayısız benzeri gibi klâsik bir aşırı sağcı-ırkçı profile işaret ediyordu. Adolf Hitler’e ve Nazilere övgü dolu ifadelerin yanında Nazi işareti olan gamalı haç (svastika) ve diğer semboller, alışılmış şeylerdi. Ancak bir kare vardı ki, meseleyi yakından takip etmeyenleri epey şaşırtmıştı: Fields, Beşşar Esed’in bir fotoğrafını paylaşmış, üzerine de ‘Yenilmez’ yazmıştı.”Kılınç’ın köşesinde kaynak gösterdiği Washington Post yazısında, gazetenin Beyrut Büro şefi Liz Sly ve dış haberler muhabiri Rick Noack ayrıca, eski Ku Klux Klan lideri David Duke’ün Beşar Esad’a övgüler düzen bir dizi tweet serisinden bahsediyor. Duke, tweetlerinde Esad’ı “muhteşem lider” olarak tanımlamaktan tutun, Suriye bayrakları ve Esad posterleriyle bezenmiş arabaların ABD sokaklarında çekilmiş fotoğraflarını paylaşmaya, Esad’ı “modern dünyanın kahramanı” ilan ederek ailesine övgüler düzmeye adeta Amerikalı bir ergenin Justin Bieber’a sevgisini göstermesi gibi Suriye kasabına olan hayranlığını ortaya koymuş.
“Dışişleri” ve “Savunma” gibi kurumlar
Karacaoğlan’ı pınarda görenler
Geçtiğimiz hafta, Mersin’deydim.“Güzel günlerin üçten azını saymaya değmez” derler, bu nedenle çabuk bitti Mersin günlerim nitekim. Fakat oradaki güzel dostlarla sohbetlerimizin tadı bâkîdir, tıpkı Karacaoğlan Pınarı’ndan gürül gürül akan suyun ve onun ürettiği çağrışımların bâkî olduğu gibi. Karacaoğlan’ın kimliği hakkında bilgi vermeme ne gerek var. Yunus Emre’nin imana getirdiği Türkçe’yi, aynı iman planında gündelik –dünyevi- kullanıma açarak, Acem illerinden Tuna boylarına taşıyan ozanlardan biridir o; kısaca, onlarca Yunus Emre’nin, yüzlerce Karacaoğlan torunundan biri!
Aşi abla yeniden ütüledi pantolonumu
Sendin o. Yeşiller içinde üzerime doğru yürümeye başladığında bunu anlamıştım. Sendin.Ertesi gün Üsküdar’dan Kızkulesi’ne doğru yürürken iyiden iyiye ikna olmuştum meseleyi uzatmamak gerektiğine. Uzatacak bir şey de yoktu zaten. Sendin o. Seni bırakıp Üsküdar’a döndüğümde İbrahim abi gördü beni. Ah o delikanlılık ateşiyle anlattım olan biteni. Elini omuzuma koydu, çay söyledi, gülümsedi. Ah ne güzel gülümser zaten. Üsküdar’ın en güzel adamıdır yani. ‘Akşam bize gel, Aşi ablan güzel yemek yapmış, hem Hallaç Divanı’nı da daktilo edelim biraz.’