|

'Suriye'deki sorun küreseldir'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da son yaşadığımız gelişmelerin ışığında, esasen, küresel ekonomiyi ve enerji arz güvenliğini yeniden konuşmak, yeniden müzakere etmek takdir edersiniz ki artık kaçınılmaz hale gelmiştir' dedi.

Aa
00:00 - 17/11/2011 Perşembe
Güncelleme: 12:15 - 17/11/2011 Perşembe
Yeni Şafak
'Suriye'deki sorun küreseldir'
'Suriye'deki sorun küreseldir'

Erdoğan, 3. Karadeniz Enerji ve Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, forumu düzenleyen Atlantik Konseyi'ne ve bu önemli organizasyona destek veren, katkı sağlayan tüm kurum ve şahıslara teşekkür ederken, forumun ülkeler ve bölgeleri başarılı geçmesini temenni etti. Erdoğan, bu vesileyle, Türkiye'nin doğusunda, Van ilinde meydana gelen deprem nedeniyle taziyelerini ileten, yardım teklifinde bulunan ya da yardım gönderen tüm dost ülkelere teşekkürlerini sunduğunu ifade etti.

Yeterli miktarda, kaliteli ve temiz enerjinin, uygun fiyatlarla ve kesintisiz olarak temin edilmesinin, yani enerji arz güvenliğinin bugün artık her ülke için hayati önem arz etmeye başladığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: 

'Diğer birçok etkenin yanında, enerji arz güvenliği, ülkeler ve bölgeler arasındaki işbirliğini de farklı bir boyuta taşıdı, hatta bunu daha da yoğunlaştırdı. Enerji arz güvenliğiyle ulusal güvenlik, ekonomik bağımsızlık, sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal huzurun karşılıklı bir etkileşim içerisinde bulunduğunu teslim etmek durumundayız.

Esasen, içinden geçmekte olduğumuz küresel ekonomik kriz, ülkelerin birbiriyle etkileşimini çok net şekilde ortaya koymuştur. Atlantik ötesinde meydana gelen bir ekonomik krizin Avrupa'yı, Avrupa'da oluşan bir krizin Asya'yı etkisi altına aldığını, Avrupa içinde bir ülkedeki sıkıntının tüm Avrupa'da yoğun şekilde hissedildiğini hep birlikte gördük ve görmeye, yaşamaya devam ediyoruz. Asya'nın en uzağındaki bir ülkede yaşanan sorunlar artık zincirleme olarak Avrupa'nın en batısındaki ülkeleri etkileyebiliyor. Ortadoğu sorunu, Kuzey Afrika'daki gelişmeler, dünyanın her köşesinde hissediliyor. Bunu çok açık net yaşadık ve görüyoruz.'

Ekonomide olduğu gibi, enerjide de dünya üzerindeki hemen her ülkenin birbiriyle iletişim ve etkileşim içine girmiş durumda olduğunu belirten Erdoğan, 'Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da son yaşadığımız gelişmelerin ışığında, esasen, küresel ekonomiyi ve enerji arz güvenliğini yeniden konuşmak, yeniden müzakere etmek takdir edersiniz ki artık kaçınılmaz hale gelmiştir' dedi. 

Erdoğan, Karadeniz bölgesini de içeren Avrasya Bölgesinin, petrol, doğal gaz ve maden kaynakları bakımından dünya enerji piyasalarında son derece önemli bir konuma sahip olduğuna işaret ederek, gerek üretici gerek tüketici gerekse transit ülkelerin bir arada olduğu Avrasya Bölgesinin, küresel enerji arz güvenliğinin önemli bir unsuru olduğunu vurguladı. 

Erdoğan, 'Enerji kaynakları bakımından zengin bölgeler ile bu kaynakları tüketen bölgeler arasında tabii bir köprü konumunda olan Türkiye, söz konusu kaynakların transitinde de önemli bir rol üstlenmiş durumda. Nitekim ülkemiz, gerek Doğu-Batı, gerek Kuzey-Güney ekseninde birçok stratejik projeye de şu anda ev sahipliği yapıyor' diye konuştu. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Hiç şüphesiz, gerek Suriye'deki, gerek genel olarak Ortadoğu'daki sorunlar, lokal, bölgesel sorunlar değildir, küresel sorunlardır. Dolayısıyla, enerji arz güvenliği adına olduğu kadar, küresel refah, huzur, dayanışma adına, bölgede yaşanan trajediyi görmek, çığlıkları işitmek ve akan kanın durması için acilen tedbirleri almak zorundayız' dedi. 

Türk hükümeti ile Atlantic Council Dinu Patriciu Eurasia Center işbirliğinde, çok sayıda bölgesel ve uluslararası kurum ve kuruluşun desteğinde düzenlenen 3. Karadeniz Enerji ve Ekonomik Forumu'nun açılışında konuşan Erdoğan, Libya'da yaşanan acı hadiselerin çok önemli dersler verdiğini belirterek, ülkelere ve halklara, sadece yer altı kaynakları noktasından bakanların, sadece petrol zaviyesinden bakanların, çok büyük hayal kırıklığı yaşayacakları gibi, tarifi mümkün olmayan acıların da yaşanmasına zemin hazırlayacaklarını söyledi.

Ne yazık ki, kriz sürecinde, birilerinin Libya'ya baktıklarında sadece ve sadece petrol kuyularını gördüğünü ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

'Maalesef Libya'da insan unsuru gözardı edildi, Libya'da yaşanan acılar görmezden gelindi, Libya için demokrasi, Libya için temel insan hak ve hürriyetleri bir lüks olarak değerlendirildi. 20. yüzyıl, otoriter rejimler eliyle enerji arz güvenliğinin garantiye alındığı, ancak insan unsurunun ihmal edildiği bir yüzyıl oldu. 21. yüzyılda bu acımasız sistemin yürümeyeceğini dünya artık anlamak durumundadır. Tek tek ülkeler, halklar ve insanlar dikkate alınmadan, insana, insan olduğu için değer verilmeden; küresel ekonominin refaha ulaşamayacağını, enerji arz güvenliğinin sağlanamayacağını ve küresel barışın tesis edilemeyeceğini dünya görmek zorundadır. Son küresel ekonomik krizin dünyaya verdiği en büyük ders de aslında işte budur.'

Mısır, Tunus ve Libya'nın, acılı, sancılı bir dönemin ardından, yeni ve farklı bir geleceğe doğru yol almaya başladığını anlatan Erdoğan, Yasemin devriminin, hemen ardından Tunus seçimlerinin yapıldığını ve Tunus'ta yeni bir demokratik dönemin başladığını kaydetti. 

Bu ay sonu itibariyle Mısır'da seçimler yapılacağını, bu seçimler sonucunda da Mısır'da da halk idaresinin iktidarda yerini bulacağını kaydeden Erdoğan, Libya'nın da, önümüzdeki hafta yeni hükümetini açıklayacağını, Libya'da da yeni hükümetin açıklanmasıyla yeni demokratik sürece geçişin adımlarının atılacağını anlattı.


'Yeterince dikkat ve hassasiyetle izlenmiyor olabilir'
 

Erdoğan, bugün benzer acıların ve acıların Suriye'de yaşandığına şahit olunduğunu ifade ederek şöyle konuştu: 

'Suriye, enerji kaynakları noktasında yeterince zengin bir ülke olmadığı için, dünya kamuoyunda yeterince dikkat ve hassasiyetle izlenmiyor olabilir. Yeterince petrole sahip olmadığı için, Suriye, Libya kadar yankı uyandırmıyor olabilir. Ama bilmenizi isterim ki, Libya'da ölenler ne kadar insansa, ne kadar cansa, Suriye'de öldürülenler de o kadar insandır, o kadar candır. Libya için iştahlarını kabartanların, Suriye'deki katliamlar için sessiz ve tepkisiz kalması, insanlık vicdanında tamiri zor yaralar açmaktadır. Hiç şüphesiz, gerek Suriye'deki, gerek genel olarak Ortadoğu'daki sorunlar, lokal, bölgesel sorunlar değildir, küresel sorunlardır. Dolayısıyla, enerji arz güvenliği adına olduğu kadar, küresel refah, huzur, dayanışma adına, bölgede yaşanan trajediyi görmek, çığlıkları işitmek ve akan kanın durması için acilen tedbirleri almak zorundayız.'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'nin refah ve huzurunu, Türkiye'nin refah ve huzuruyla eşdeğer olarak gördüklerini, bu amaçla acilen huzur ve istikrarın tesis edilmesi için gayret gösterdiklerini bildirdi. 

Türk hükümeti ile Atlantic Council Dinu Patriciu Eurasia Center işbirliğinde, çok sayıda bölgesel ve uluslararası kurum ve kuruluşun desteğinde düzenlenen 3. Karadeniz Enerji ve Ekonomik Forumu'nun açılışında konuşan Erdoğan, Suriye konusunda insani boyut dışında hiçbir kaygı taşımadıklarını vurguladı.

Türkiye'nin Suriye ile 910 kilometre sınırı olduğunu, akrabalık ilişkileri bulunduğunu ifade eden Erdoğan, 'Bu kadar içli dışlıyız. İleri derecede dostluk ve arkadaşlıklar geliştirmiş bir başbakanım. Ama insan söz konusu olduğu anda biz her şeyi bir kenara koyarız ve koyduk. Çünkü yaklaşımlarımız karşılığını bulmadı. Suriye'nin refah ve huzurunu, kendimizin, Türkiye'nin refah ve huzuruyla eşdeğer olarak görüyor, bu amaçla acilen huzur ve istikrarın tesis edilmesi için gayret gösteriyoruz' dedi.

Esad yönetimine, son 9 yıllık süreçte, bir an önce reformları gerçekleştirmesi için yoğun öneri ve tavsiyelerde bulunduklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

'Çünkü hep bize şunu sordular? 'Siz Türkiye'de ne yaptınız da bu noktaya geldiniz?' Biz de onlara Türkiye'deki demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti yapısını saatlerce anlattık. Hatta 'Gönderin partinizin mensuplarını onlara bizler nasıl bir parti çalışması yapıyoruz anlatalım' dedik. Hatta kısmen de bunu yaptılar ama devamlılık arz etmedi. Reformların sağlıklı ve hızlı yapılması için geçmişte Suriye yönetimiyle samimi işbirliğimiz maalesef karşılık bulmadı. Ne var ki, reformlar geciktirildiği gibi, verilen sözler tutulmadı ve toplumdan yükselen tepkiler dikkate alınmadı. Şu anda da, sadece Türkiye'nin değil, birçok ülkenin ve Arap Ligi başta olmak üzere birçok kuruluşun uyarılarına rağmen, Suriye'de maalesef kan akmaya devam ediyor. Biz, Türkiye olarak, barışçı ve çözüm üretici uyarılarımıza devam ediyoruz. Suriye'nin istikrarını, bölgenin istikrarıyla eşdeğer olarak görüyor, bölge ülkelerine de konuya hassasiyet göstermeleri noktasında çağrılarımızı yapıyoruz. Suriye halkıyla bizim ayrı düşmemiz söz konusu değil.'


'Türkiye, terör konusunda yeterli desteği alamadı'

Başbakan Erdoğan, Suriye ile birlikte bölgesel istikrar ve enerji arz güvenliği noktasında önemli olan bir başka konunun da Irak'tan Türkiye'ye yönelen terörist saldırılar olduğunu belirtti.

Türkiye'de ekonomik büyüme istikrarlı şekilde seyrederken, demokratikleşme noktasında ciddi ve tarihi nitelikte adımlar atılırken, eş zamanlı olarak terörist saldırıların da yoğunlaştığını kaydeden Erdoğan, 'Ne yazık ki, terörle mücadele konusunda da Türkiye dünyadan yeterli desteği alamadı. Terörün gerçek yüzü noktasında diplomatik çabalarımızdan sonuç alsak da, bazı Avrupa ve bölge ülkelerinin bu hassasiyetleri paylaşmadıklarını görüyoruz. Bu toplantı vesilesiyle, Türkiye'ye yönelik terörist saldırıların, insani boyutla birlikte bölgesel ekonomi ve enerji arz güvenliğine ciddi bir tehdit teşkil ettiğini hatırlatmak isterim' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye için nükleer enerjinin alternatif bir kaynak  olduğunu belirterek, 'Nükleer enerjinin iklim üzerinde artık yeni teknolojilerle herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmaması, bu kaynağa yönelmemizin önemli nedenlerinden biridir. Ayrıca nükleer enerjiden faydalanılmaya başlanması, ithal edilen hidrokarbon kaynaklara olan bağımlılığımızın azaltılması yönünde de olumlu bir etki oluşturacaktır' dedi. 

Türk hükümeti ile Atlantic Council Dinu Patriciu Eurasia Center işbirliğinde, çok sayıda bölgesel ve uluslararası kurum ve kuruluşun desteğinde düzenlenen 3. Karadeniz Enerji ve Ekonomik Forumu'nun açılışında konuşan Erdoğan, Türkiye'nin yalnızca transit olarak değil, aynı zamanda önemli bir tüketici olarak da küresel enerji ilişkilerinde ön plana çıkmaya başladığını vurguladı.

Küresel krize rağmen, Türkiye'nin, 2010 yılında yüzde 9, 2011 yılının ikinci çeyreğinde de yüzde 8,8 büyüyerek, dünyada ilk sıralarda yer aldığını anımsatan Erdoğan, 'Hedefimiz, Türkiye'nin 2023 yılında, 2 trilyon dolarlık milli gelirle, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olması. Bu hedefe paralel olarak, ülkemizdeki enerji talebinin de yıllık yüzde 6-7 oranında artacağını bekliyoruz' dedi.

Türkiye'nin enerji politikasında temel hedefinin, çevreye en az olumsuz etkide bulunacak şekilde enerji arz güvenliğinin sağlanması ve bu politikanın daha da güçlendirilmesi olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

'Bu doğrultuda, kendi enerji kaynaklarımızı ve enerji bileşenimizi geliştirmeye, yenilenebilir ve nükleer enerjiyi yaygınlaştırmaya yoğunlaşmış durumdayız. Aynı şekilde, ithal etmek durumunda olduğumuz enerji kaynaklarının temininde güzergah ve kaynak çeşitliliğine önem veriyoruz. Başta hidroenerji olmak üzere, yenilenebilir enerji potansiyelinin tamamını kullanabilmek için son yıllarda yatırımlarımızı hızlandırdık. Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektriğin toplam elektrik üretimimizde halen yüzde 20 civarında olan payını 2023 yılında yüzde 24 seviyesine çıkarmayı hedefliyoruz. Bizim için diğer bir alternatif kaynak nükleer enerjidir. Nükleer enerjinin iklim üzerinde artık yeni teknolojilerle herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmaması, bu kaynağa yönelmemizin önemli nedenlerinden biridir. Ayrıca nükleer enerjiden faydalanılmaya başlanması, ithal edilen hidrokarbon kaynaklara olan bağımlılığımızın azaltılması yönünde de olumlu bir etki oluşturacaktır.'

Nükleer enerji projelerini yürütürken, uluslararası düzeyde kabul edilen en ileri nükleer güvenlik standartlarını uygulayacaklarını ve şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra da bu alanda ilgili kurumlarla en yakın şekilde işbirliğini sürdürmeye devam edeceklerini anlatan Erdoğan, nükleer güvenlik alanında daha etkili işbirliği yollarının araştırıldığı tüm çalışmalara, Türkiye tarafından aktif ilgi ve katkıda bulunulduğunu vurguladı. 

Başbakan Erdoğan, 'Türkiye'de hayata geçirilmesi planlanan nükleer enerji projelerinde, hiç kimsenin şüphesi olmasın, güvenlik en öncelikli konuyu teşkil edecektir. Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede yer alan toplam 147 nükleer santrale uygulanmasına karar verilen 'stres testleri'ni ülkemiz de ileride inşa edilecek nükleer santrallerde uygulamayı gönüllü olarak kabul etmiştir. Bu şekilde, diğer uluslararası güvenlik standartlarının yanı sıra Avrupa Birliği'nce tespit edilen güvenlik önlemlerinden de faydalanmayı amaçlıyoruz' dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk Boğazlarından yaklaşık 150 milyon ton petrol geçerek, dünya pazarlarına ulaştırıldığını belirterek, 'Türk boğazlarındaki tanker trafiğinin oluşturduğu tehlikenin bertaraf edilmesi amacıyla boğazların kullanılması yerine 'by-pass' boru hatlarına ağırlık vermek zorundayız. Benzer şekilde, Türk Boğazları üzerindeki trafiği artıracak LNG terminalleri yerine by-pass nitelikli doğal gaz boru hatlarının yapılmasını da destekliyoruz' dedi. 

Türk hükümeti ile Atlantic Council Dinu Patriciu Eurasia Center işbirliğinde, çok sayıda bölgesel ve uluslararası kurum ve kuruluşun desteğinde düzenlenen 3. Karadeniz Enerji ve Ekonomik Forumu'nun açılışında konuşan Erdoğan, Türkiye'den, Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum, Kerkük-Yumurtalık gibi, enerji zengini bölgelerdeki kaynakları dünya pazarlarına ulaştıran petrol ve doğal gaz boru hatları geçtiğini anlattı. 

Dolayısıyla Türkiye'nin transit ülke olma özelliğinin çok çok büyük ve güçlü olduğunu kaydeden Erdoğan, bunlara ilaveten, Türk Boğazlarından yaklaşık 150 milyon ton petrol geçerek, dünya pazarlarına ulaştırıldığını söyledi. 

İklim noktasında hassasiyet gösteren dünyanın, özellikle çevre tehdidi noktasında böyle bir tehdidin altında olan güzel İstanbul ve Türkiye'nin konumunu da masaya yatıracağını ifade eden Erdoğan, Türk Boğazlarında giderek artan tanker trafiğinin İstanbul halkı, Boğazlardaki seyrüsefer güvenliği, çevre, kültürel ve tarihsel varlıkları için büyük bir tehdit oluşturmaya devam ettiğini söyledi. 

Her ne kadar, İstanbul Boğazı'na paralel bir kanal, yani 'Kanal İstanbul Projesi'ni planlasalar da devasa büyüklüğüyle bu projenin belli bir zaman alacağının da yadsınamaz bir gerçek olduğunu kaydeden Erdoğan, Türk Boğazlarındaki tanker trafiğinin oluşturduğu tehlikenin bertaraf edilmesi amacıyla Boğazların kullanılması yerine 'bypass' boru hatlarına ağırlık vermek zorunda olduklarını belirtti. 

Erdoğan, Türk Boğazlarında meydana gelmesi yüksek bir kaza riskine karşı İstanbul halkını, kentin kültürel varlıklarını ve ekolojisini korumanın Türkiye'nin en tabiİ hakkı olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: 

'Benzer şekilde, Türk Boğazları üzerindeki trafiği artıracak LNG terminalleri yerine bypass nitelikli doğalgaz boru hatlarının yapılmasını da destekliyoruz. Avrupa'nın enerji arz güvenliğinde Türkiye olarak önemli sorumluluk yüklenmeyi arzuluyoruz. Doğalgazda Avrupa'ya dördüncü bir arter oluşturmak, hedeflerimiz arasında bulunuyor. İşte bu amaçlarla, Hazar havzası ve Ortadoğu doğalgaz kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa'ya erişimini sağlayacak Güney Gaz Koridoru'nu hayata geçirmeye büyük önem veriyoruz. Güney Gaz Koridoru'nun gerçekleşmesi, Türkiye için olduğu kadar, Avrupa Birliği'nin enerji güvenliği bakımından da önem taşıyor. Ülkemiz, başta Nabucco olmak üzere Türkiye üzerinden geçecek tüm güney gaz koridoru projelerini desteklemeye devam edecektir.

Şahdeniz Faz 2 kapsamında elde edilecek doğalgazın 6 milyar metreküplük bölümünün Türkiye'ye satışı, 10 milyar metreküplük bölümünün Türkiye üzerinden Avrupa'ya transit taşınmasına ilişkin olarak tüm taraflar arasında mutabakata varıldı. Bu konuda bir hükümetlerarası anlaşma ile detaylı teknik sözleşmeler 25 Ekim 2011 tarihinde İzmir'de imzalandı. Türkiye bu anlaşmalar ile Şahdeniz Faz 2 yatırım kararının alınmasına büyük bir katkıda bulundu. Böylelikle bir yandan Hazar havzasındaki ekonomik gelişmeye diğer yandan da kendimiz ve Avrupa'nın enerji arz güvenliğine önemli bir katkı sağlamış olduk. Nabucco'nun yanı sıra Türkiye-Yunanistan-İtalya boru hattı da Güney Gaz Koridoru'nun kayda değer halkalarından birini teşkil ediyor. Türkiye-Yunanistan bağlantısı 2007 yılında tamamlanan hattın, İtalya bağlantısının da öngörülen takvim içerisinde tamamlanmasını umuyoruz.'


'Enerji, işbirliği unsuru olmalı'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, enerjinin, bir rekabet unsurundan çok, gelişen dünyada bir işbirliği unsuru olması gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle tamamladı: 

'Enerji meselelerinin artık bir tehdit unsuru olarak görülmemesi gerekir, enerjiyi dünya barışına katkıda bulunacak bir unsur olarak sunmak bizim dünya barışına sağlayacağımız en büyük katkı olacaktır. Uluslararası işbirliğine, üretici, tüketici ve transit ülkeler arasındaki diyaloğun güçlendirilmesiyle kalıcı olarak çözülebileceğine olmazsa olmaz bir şart olduğuna inanıyoruz. Türkiye olarak, küresel refah adına, bölgesel refah, istikrar ve barış adına, enerji arz güvenliği konusunda yapıcı katkılar vermeye devam edeceğiz. İnsan unsurunu göz ardı etmeden, insan odaklı bir büyüme anlayışıyla, barışı, dayanışmayı öne çıkaran politikalarımızı ısrarla sürdüreceğiz. Bu forumun, bölgemizin refah, barış ve istikrarına katkıda bulunacak sonuçlara ulaşmasını diliyorum.'

12 yıl önce