|

'Ülkücüler Türkeş'ten sonra beni terketti'

MHP lideri merhum Alparslan Türkeş'in yakın dostu ve sanat danışmanı İlham Gencer, ülkücülere sitem etti. "Merhum Türkeş'ten sonra bana sahip çıkmadılar" diyen Gencer, "Ama kimseye kırgın değilim" dedi.

Yeni Şafak
00:00 - 24/07/2005 Pazar
Güncelleme: 14:13 - 29/05/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv


  • ŞAMİL KUCUR / İSTANBUL


    Müziğe küçük yaşlarda başladığını belirten İlham Gencer, "Ortaokula Şişli Terakki Lisesi'nde başladım. Okulun müsamerelerinde müzik yapardım. Şişli, Eminönü, Beşiktaş, Taksim Halkevleri'nde profesyonel olarak para almadan sahneye çıktım. Daha sonra Baltalimanı'nda Miyami adında bir gazinoda çıkmaya başladım. İstanbul Harbiye Orduevi komutanı, piyanist olarak bana 10 lira vererek angaje etmişti. Düğünlerde orduevinde piyano çalıyordum. Beyoğlu'nda da bazı yerlerde çıkıyordum" diyor.

    1949 yılında İstanbul Radyosu'nda haftada bir gün 'İlham Gencerle tatil gecesi' diye bir program için anlaşır. Haftada bir gün 20 dakikalık canlı yabancı müzik sunar. İlk eşi şarkıcı Ayten Alpman da Gencer'in sunduğu programın solistidir. Gencer, o günleri, "Ankara'nın bütün sosyetesini orduevine topluyorduk. Ankara radyosunda da güzel programlar yaptık" diyerek anlatıyor. Amerika'nın 1950'lili yıllarının ünlü şarkıcısı Eartha Kitt, İstanbul'a geldiği zaman, İlham Gencer ile tanışır. Kitt 'Üsküdar'a gideriken aldı da bir yağmur' şarkısını dinler. Çok hoşuna giden bu şarkıyı İlham Gencer'den öğrenir. Kitt, şarkıyı uluslararası üne kavuşturur.

    Çatı'dan geçen ünlüler

    İlham Gencer'in 1960 yılı başlarında Şişli'de açtığı Çatı Kulübü pekçok sanatçının sahne aldığı mekandır. Gencer, "6 katlı bir binanın en üst katında açtık Çatı'yı. Gayriresmi bir konservatuvar gibi idi. Altın Mikrofon yarışmalarının provaları da Çatı'da yapıldı. O zaman Cahit Obenler, Mavi Işıklar gibi sanatçılar vardı bizde. Kamuran Akkor ilk geldiği zaman İtalyan parçalar söylerdi. Sonra Türk Sanat Müziği Konservatuvarı'na gitti. Ajda Pekkan, Cem Karaca, Emel Sayın, Erol Büyükburç, Tülay German, Füsun Önal, Ertan Anapa, Ayten Alpman gibi sanatçıların meşhur olmadan önceki ilk adresleri Çatı'dır. 'Bak bir varmış bir yokmuş' şarkısını Çatı'da Fecri Ebicioğlu ile birlikte yapmıştık. Hatta ilk söylediğim zaman defalarca alkışlarla istenmişti o şarkı" diyor. Bir zamanların ünlü şarkıcısı Ayten Alpman ile yaşamını birleştiren Gencer'in bu evliliği yedi yıl sürer. Gencer, "Ben Ayten'in hem hocası hem kocası oldum. Dostluğumuz her zaman bakidir. Ayten Alpman'ın 50. sanat yılı kutlamalarına ben ve çocuklarımız hep birlikte sahneye çıkıp şarkı söyledik" dedi.

    'Memleketim' milli olamaz

    Ünlü sanatçı İlham Gencer, 1970'lerde çok popüler olan ve eski eşi Ayten Alpman'ın söylediği 'Memleketim' şarkısının milli bir şarkı olarak kabul edilemeyeceğini savunuyor. Gencer "Bir İsrail şarkısının üzerine Fikret Şenes'in yazdığı sözler, bir milli şarkı mıdır? Sadece müzik olsa tamam ama sözler işin içine girince iş değişir. 1974'de İsmail Cem'in Genel Müdürlüğü'nü yaptığı TRT'yi de çok suçladım. Çok haklıyım, neden? Çünkü bu şarkının bestesi yabancıdır. Kıbrıs Harekatı olduğu günlerde, her zaman Hasan Mutlucan'ı çıkartırlardı ihtilal zamanlarında, bu sefer milli bir şarkı diye bunu millete yutturdular. Şarkıda 'bir başkadır benim memleketim' diyor ama ismi yok. Türk, Türkiye, bayrak, vatan adı geçmiyor. Kıbrıs'ta o kadar insan gazi ve şehit oluyor. Peki şarkıda ne diyor. 'Ben gönlümü eylerim gerisi Allah kerim.' İşte zaten sonrası da malum" diye konuşuyor.

    Başol'u taklit ettim, başım derde girdi

    İlham Gencer'in başı 27 Mayıs'tan sonra yaptığı bir şov nedeniyle derde girer. Yassıada Mahkemeleri Başkanı Salim Başol'u taklit edince apar topar alınıp götürülür. Gencer, o günleri şöyle anlatıyor:

    "Yassıada Mahkemeleri'ne her zaman karşı çıktım. Çatı Kulüp'te çalıyordum, alttaki salonda yaptığım bir şovda da, Yassıada Mahkemesi Başkanı Salim Başol'un ses tonu ile, 'Sanıklar getirildiler. Yerlerini aldılar. Bağlı olarak yerlerini aldılar. Olmayarak yerlerini aldılar. Müdafilere açık olarak mahkemeye başlıyoruz' sözlerini yüksek sesle okudum. Bir alkış bir uğultu, kıyamet kopuyor. Beni alıp alelacele, Harbiye Örfi İdare Komutanlığı'na götürdüler. Üç dört tane general, bir tane yarbay falan birlikte olduğu halde, 'Mahkemeyle alay mı ediyorsun?' dediler. Sayın generalim, benim böyle bir kastım yok, yalnız radyolarda devamlı böyle tekerleme olunca, dilim sürçtü dedim. Aslında inanmadılar, ama o yıllarda çok meşhur olduğum için, 'Hadi hadi git' dediler."

    Atatürk'ün cenazesinde ölüyordum

    "1938'de rahmetli dedem, Atatürk'ün cenazesine götürmüştü beni. Atların nallarının altında kaldım. Teşvikiye Sağlık Yurdunda gözlerimi açtım. O gün izdihamdan 14 kişi öldü. Bir buçuk ay hastanede yattım. 12 yaşımda Atatürk benim beynime girdi."

    1958 yılında İstanbul'a gelen Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle de İlham Gencer ile tanışmış. De Gaulle, ülkesine döndükten sonra Gencer'e, Türk-Fransız dostluğuna katkıları nedeniyle bir berat bile göndermiş. Gencer, Bill Clinton'un eşi Hillary Clington ve kızının İstanbul gezisinde, onuruna verilen yemekte 4 saat piyanosu ile şarkılar söylemiş. Bir ay sonra Bill Clinton'un imzalı Devlet Başkanlığı armalı kravat iğnesi ve altın bir saksafon, İstanbul Başkonsolosluğu yetkilileri aracılığıyla İlham Gencer'e hediye edilmiş.

    İlham Gencer'in vasiyeti

    İlham Gencer'in elinden geçen bir diğer ünlü sanatçı ise merhum Cem Karaca'dır. Cem Karaca'nın babası ünlü tiyatrocu Mehmet Karaca, Gencer'in dostlarındandır. Gencer, Cem Karaca ile tanışmasını şu sözlerle anlattı: "Bir gün rahmetli Mehmet Karaca bana geldi. Yanında Cem vardı. Bana, 'İlham al bu çocuğu adam et' dedi. Ondan sonra Cem ile aralıklı olsa da dostluğumuz her zaman devam etti. 1998'de Cem'in babasının mezarını ziyaret ettik. Rahmetli Barış Manço'nun cenaze töreninde tekbir ve dua yerine alkış yapılmıştı. Cem ile birlikte bu durumu eleştirdik. Cem bana ben de ona "Eğer hangimiz daha önce gidersek, birbirimize vasiyetimiz olsun. Bizim cenazemizde alkış değil, tekbir ve dua ile tören yapılsın' dedik. Onun cenazesinde alkış olmadı. Tekbir ve dualar ile cenaze töreni tam bir Müslüman ve Türk gibi yapıldı. Ben de sizin aracılınız ile vasiyet ediyorum. Benim cenazemde de elbette, Müslüman bir insan olduğum için tekbir ve dualar okunacak. Alkış olmayacak."

    İlk çatı eylemi benim eserim

    'Yedi sene çalıştırdığım Şişli'deki Çatı Kulübü binanın 6. katında idi. Hapisten çıkmış komünistler binanın girişindeki dükkanlara ve kafeteryalarda barınırlardı. Bu kasıtlı bir hadise idi. Çünkü müşterile-rimizi ürkütüyordu. Provdkosyanlara girişiliyordu. Bina sahibini uyardım. Ama sonuç alamadım. Ben de kirayı ödemedim. Sonuçta benim müşterilerim gelmemeye başladı. Binayı tahliye etmem için zorlanıyordum. Canıma tak etti. Binanın en üst katındaki asansör boşluğunun balkonuna çıktım. Beni iflasın eşiğine getirmişlerdi. 7 sene vergi rekortmeni olmuşum. Gece Türk bayrağı açtım, hoparlörle marşlar çaldım. Dışarıda binlerce kişi toplandı. 4 buçuk saat orayı terketmedim. Rahmetli eşim ve kızıma haber vermişler. Kızım Ayşe daha küçüktü. Onu getirdiler. O başladı ağlamaya, onu görünce dayanamadım. Baban çatıya çıkmış, kendisini aşağı atacağını söylüyor demişler. İşte Türkiye'de böyle çatıya çıkıp da protesto eylemini yapan da benim."

    'Hiç kimseye küskün değilim'

    İlham Gencer, MHP lideri merhum Alparslan Türkeş'in hayranlarındandır. Merhum Türkeş ile dostluğu 1960'ların sonlarından itibaren başlıyor. 1970'lerde Ülkü Ocakları'na mensup gençler, Gencer'in bestelediği marşları söylüyorlar hep. Gencer ülkücü camia ve Alparslan Türkeş ile tanışmasını şöyle anlatıyor: "1969 yılında İzmir'de çalıştığım otelin arkasındaki elektriği, suyu olmayan harap bir binadaki Ülkü Ocakları'ndaki çocuklarla tanıştım. Çırpınırdın Karadeniz'i falan söylüyorlar. MHP İzmir teşkilatı beni bir geceye davet etti. Türkeş Bey de geldi. Türkeş Bey'i ilk kez, Ankara'da 1959-60 yıllarında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin yemeğinde görmüştüm, birlikte fotoğraf çektirmiştik. 'Bozkurtların Başbuğları Kükreyince Söğüt'te' marşını ilk kez İzmir'deki gecede söyledim. Ondan sonra MHP'nin ve Ülkü Ocaklarının gecelerine akerdeonla çıkıp, şarkılar, marşlar söyledim. Rahmetli Türkeş Bey'le de sık sık görüşürdük. Türkeş beyin fahri olarak sanat danışmanlığını üstlendim. Türkeş bey son derece nazik, insani ilişkilerde hassas, kültürlü, imanlı ve çok vicdanlı bir insandı. Empoze edilmek istendiği gibi kimseye vur, kır, öldür diyecek bir insan değildi. Bora ve İlhan adındaki oğullarım Kahire'de uluslararası bir müzik yarışmasında Türkiye adına yarışmışlar ve birincilik kazanmışlardı. Sadece Türkeş Bey 'çocuklarınızla gurur duyuyoruz' diye tebrik telgrafı gönderdi. Türkeş Bey'den sonra ülkücü camia bana sahip çıkmadı. Yazık. Ama kimseye küskün değilim. MHP'li bir nefer olarak her zaman hizmetimi ederim. Yanlışını gördüğüm zaman da yanlışlıklarını söylerim. Benim siyasi beklentim yok. Başında kim olursa olsun, Devlet Bahçeli yahut bir başkası, farketmez. Çağırırlarsa gecelerine giderim, o kadar." Gencer, müzk dünyasının kendisine vefasızlık yaptığına inanıyor. İstanbul Caz Festivali Yaşam Boyu Başarı Ödülü verilen trompetçi Muvaffak (Maffy) Falay, 1953 yılında İlham Gencer'in grubunda müzik yapmıştır. Gencer, Türkiye'nin ilk cazcılarından olduğunu ve 65 yıldır aralıksız sahnede caz yaptığı halde siyasi nedenlerle görmezden gelindiğini söylüyor. Gencer, "Ülkemin değerlerine sahip çıktığım için bana vefasızlık yapıldı. Türkiye'de caz müziğini lk yapan sanatçı İlham Gencer'i yok saymışlardır. Bırakın müziğe olan katkılarımdan dolayı ödül vermeyi, hiçbir toplantıya davet bile etmediler" dedi.

    Çatı'dan çıkan süper star

    Ajda Pekkan da Çatı'dan geçer profesyonel müzik yaşamına. Ajda Pekkan'ı teşvik eden kızkardeşi Semiramis Pekkan'dır. Bir gazetede "Kabiliyetli, sesi güzel gençler Çatı Klüp'e müracaat etsinler" şeklindeki bir ilan üzerine Semiramis, kardeşi Ajda'yı ikna etmeyi başarmış. Ajda Pekkan, "Sesimin çok güzel olduğunu söylüyorlardı. İlham Gencer ile görüşmek istediğimi söylemiştim. Telefon numarasını çevirip, kardeşim Semiramis'i konuşturdum. Semiramis'e, 'Ben Ajda Pekkan, sizi her zaman uzaktan izliyoruz, zevkle dinliyoruz. Bizi de dinlemeniz mümkün mü' diye konuşmasını istedim" diye anlatmış. Gencer olayın sonrasını şu sözlerle anlatıyor: "Ajda Pekkan ve Semiramis Pekkan Çatı'ya geldiler. Birkaç tane İtalyanca şarkı söylediler. Ondan sonra da şöhreti yakalamaya başladı. Ajda da benim 50. Sanat yılımda gelerek şarkı söyledi.."

    Sayın hapisten kurtardı

    Gencer'in meşhur ettiği ünlüler arasında Emel Sayın da vardır. Sayın, 1962 yılında Gencer'in Çatı Klübü'nde İngilizce ve İtalyanca şarkılar söylüyor. İlham Gencer'in Emel Sayın'la ilgili olarak ilginç bir de anısı var. 1974 yılında Mersin'de bir otelde çalıştığı dönemde Alaettin Demirtaş adlı bir katip, kendisine "Bu dünyada dost kalmadı" diye başlayan bir şiir getirir. İlham Gencer de bunu besteler. Sonra notere de onaylatırlar. İstanbul'a dönen Gencer'in çalıştığı Maçka Oteli'ne Emel Sayın doğum gününü kutlamak için gelir. O akşam, İlham Gencer, bu adı geçen şarkıyı Emel Sayın'a hediye ediyorum der. Ancak ertesi gün gazetelerde "Sözleri Necla Gencer'e bestesi İlham Gencer'e ait olan şarkıyı Gencer, Emel Sayın'a hediye etti" diye bir haber yayınlanır.

    Alaettin Demirtaş İlham Gencer'i mahkemeye verir. Hakim, Emel Sayın'ın şahit olarak dinlenmesini talep etmiş. Emel Sayın mahkemeye gelmeyince, İlham Gencer telefona sarılır, "Gelmezsen hem mahkeme uzayacak, hem ben hapis yatacağım" der. Emel Sayın da hocasının mağdur olmasını istemez ve mahkemeye gelir. Sayın, şahitlik yapar ve böylece dava düşer.


    ----------------- imza------------------

    ----------------- imza------------------



  • #Arşiv
    #Yeni Şafak Arşiv
    19 yıl önce