|

Ayşe Şasa’nın Şebek Romanı neden film olmadı?

Eserleriyle Yeşilçam’ın ve yazın dünyamızın önemli kalemlerinden biri olan Ayşe Şasa’nın 2004 yılında yayımlanan ancak o dönem beklenen ilgiliyi görmeyen Şebek Romanı Ketebe Yayınları tarafından yeniden okurla buluşturuldu. Ayşe Şasa Kitaplığı’nın yeni halkası olan roman, bir bilim kurgu parodisi olarak içinde mizahı, bilimkurguyu, tasavvufu ve felsefeyi barındırıyor. Yazarın ölmeden önce verdiği son röportajında kitapla ilgili “senaryovari bir anlatıma” başvurduğunu söylediği Şebek Romanı’nın filmi çekilir mi bilinmez ancak çekilirse bu film, Ayşe Şasa’ya saygı duruşu olacağı gibi önemli bir misyonu da yerine getirecektir.

Arzu Şahin
04:00 - 15/11/2023 Çarşamba
Güncelleme: 23:39 - 14/11/2023 Salı
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Yazdığı senaryolar ve kitaplar kadar hayat hikayesi ile de pek çok kişiye ilham veren Ayşe Şasa, Yeşilçam sinemasının önemli isimlerinden biriydi. 1941 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Şasa, Amerikan Kız Koleji’nden mezun olduktan sonra Robert Koleji’nin İdari Bilimler Bölümü’ne devam etti ve 1963 yılından itibaren senaristlik yaptı. Sinema tarihimizde kült filmlerin senaryolarına imza atan Ayşe Şasa’nın hayatı yaşadığı büyük ruhsal çöküntü ile tepetaklak oldu. Orhan Pamuk’un “Bir kitap okudum hayatım değişti” cümlesini yaşayan Ayşe Şasa, Muhyiddin İbn Arabî’nin Fusûsu’l-hikem isimli eseriyle karşılaşıp bu kitabı okuyarak buhran döneminden çıkıp küllerinden yeniden doğdu.

Hayatı boyunca içinde bulunduğu korunaklı alanın dışına çıkmayan, dine ve geleneğe tepeden bakan bir çevrenin içinde zihin kodları oluşan Ayşe Şasa, tasavvufla şifa bulmakla kalmadı kendi köklerini yeniden keşfetti. Yazar, Bir Ruh Macerası adlı otobiyografik kitabında yaşadığı dönüşümü ve Fusus’un hayatına nasıl dokunduğunu şu cümlelerle anlattı; “Fusûs’u okumaya başladıktan bir müddet sonra mantıkla akılla izah edilemeyecek bir olay vuku buluyor. Önümde sanki büyük bir sevinç ışığı, bir aydınlık deniz beliriyor. İçimden ‘Ayşe, bugüne kadar hiç bilmediğin bir kaynakla karşı karşıyasın, bu okuduğun hiçbir şeye benzemiyor’ diyorum. Hazret, Fusûs’ta hep Allah’ın Rahman sıfatını öne çıkararak kâinatın, âlemlerin tasvirini yapıyor, manâlandırıyor. Ve orada tasavvuf adamlarının çok sevdiği o meşhur hadisi zikrediyor: “Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi sevdim” Bu hadis-i kudsi sarıp sarmalıyor beni. Kendi kendime ‘Ayşe bugüne kadar okuduğun, öğrendiğin, sana yapılan her türlü telkin, öğretilen her şey yanlıştı. Şimdi yepyeni bir şey var, gözünü dört aç, bu kapıdan girmeye çalış. Bugüne kadar taşıdığın bilgileri toptan sil” diyorum.”

YAYINLANDIĞI DÖNEM HAK ETTİĞİ İLGİYİ BULMADI

Ayşe Şasa, İslamla ünsiyet kurduktan sonra çalışmalarında tasavvufun ruha şifa veren yanlarını anlatmaya başladı. Bu çerçevede 2004 yılında yayınlanan Şebek Romanı, konusu ve diliyle zamanının ötesinde bir eser olmasının yanı sıra, yazarın yaşadığı dönüşümden önemli izler taşıyordu. Bir bilim kurgu parodosi olan kitap, 2075 yılının Viyana’sında, yeni adıyla XB21’de yaşanan olayları anlatarak okuru, insanlığın geleceği üzerine düşünmeye davet ediyordu. Ayşe Şasa romanda, bilimkurgu, mizah ve tasavvufu harmanlayarak ortaya sıra dışı bir metin çıkarmıştı.

“Beni mutlu eden filmlerim değil, kitaplarım” diyen Ayşe Şasa’nın Şebek Romanı, yayınlandığı dönemde beklediği ilgili görmedi. Bu duruma üzülen Şasa, romanının anlaşılmadığını yakın arkadaşlarıyla sık sık paylaştı.

Ketebe Yayınları yıllar sonra Ayşe Şasa Kitaplığı serisi ile sinemamızın ve edebiyatımızın bu nevi şahsına münhasır kalemini yeniden okurla buluşturarak önemli bir misyonu tamamladı. Külliyatın son halkasını oluşturan ve distopya türüne iyi bir örnek olan Şebek Romanı, Mustafa Yavuz Gül’ün birbirinden özel çizimleriyle raflardaki yerini aldı.

MİZAH, TASAVVUF, BİLİMKURGU BU ROMANDA İÇ İÇE

“Oyunbaz, havai, vurdumduymaz olabilmek. Tam bir şebek olabilmek. Aklın, duyguların parazitlerinden kurtulup duyuları iyi çalıştırmak. Muhteşem Şebek İmparatorluğu’nun uyumlu, verimli, başarılı, buluş sahibi bir bireyi olabilmek” cümleleriyle romanda putları olan modern toplumun özetini yaptığını söyleyen Ayşe Şaşa, “Maymundan geldik, şebeği arıyoruz” diyerek Darwincilere atıfta bulunuyor. Sınıfsal ayrımlar ve çıkmazların içinde maymundan eşrefi mahlukata giden yolu işaret eden Şasa, tanıdık kahramanlarla unutulan değerleri gelecekte bir yerde buluşturarak okuru şaşırtmakla kalmıyor ruhuna da dokunuyor.


Şebek Romanı’nda Amadeus’un münzevi hayatında melankolinin diplerinde gezinmesini, İslamı gizli yaşayan Manyak Arşimed’in iç huzuruyla yaşadığı dünyaya kadim zamanlardan gelen değerlerle sahip çıkmasını, çocukluğunda ailesinden göremediği sevgi nedeniyle otuzuna gelmeden deliren ve akıl hastanesine kapatılan Şizoid Re-Re’nin hastaneden kurtuluşunu, Batın Baba’nın Oğlak Çukuru’nda tüm bu farklı karakterleri dualarıyla iyileştirip onları insanın özü olan İslamla tanıştırmasını okurken Ayşe Şasa’nın zihin dünyasında geziniyorsunuz bir bakıma.

ŞİZOİD RE-RE İLE AYŞE ŞASA’NIN İKİNCİ ÇOCUKLUĞU

Bir Ruh Macerası’nı okuyanlar Şebek Romanı’nda Şizoid Re-Re ile Ayşe Şasa’nın hayatı arasındaki paralelliği net bir şekilde görüyor. Hayatı arayışla geçen ve huzuru İslamda bulan Şasa, yaşadığı dönüşümün onun ikinci hayatı olduğunu romanda şu cümleler aktarıyor;

“Amadeus yükselen güneşe umutla baktı. İc geçirdi. “Sen şimdi ikinci çocukluğunu yaşayacaksın,” demişti ona Şizoid. Amadeus pencereyi açtı. Bahar kokan havayı içine çekti.

Havada asılı duran huzur ve sükûnu ciğerlerine doldurdu.”

“SENARYOVARİ BİR ANLATIM”

Kadim değerleri bir bilim kurgu hikayesinin içinde eriterek mizah ve felsefe ile harmanlayıp sıradışı bir romana imza atan Ayşe Şasa, vefat etmeden önce son röportajını Karabatak Dergisi’nden Zeynep Ural’a verdi. Ural, romanın filminin çekilmesini isteyip istemediği soruduğunda ise şöyle cevapladı; “Şebek Romanı geleceğin sinemacılarına ne ifade eder bilmem ama formasyonum gereği az çok senaryovari bir anlatıma başvurduğumun farkındayım.”

On dokuz yıl sonra yeniden okurla buluşan Şebek Romanı’nın Türk edebiyatında çok sık karşılaşmadığımız bilim kurgunun iyi bir örneği olarak külliyatta yerini alıp bu sefer hak ettiği ilgili göreceğine eminim. Romanın bugünün yönetmenlerine hitap edip filminin çekilmesi ise sadece Ayşe Şasa’ya bir saygı duruşu olmakla kalmaz; bizi biz yapan değerlerimizin yeni nesle sinemayla aktarılmasını sağlayacağı için önemli bir misyonu yerine getirir. Romanı okuyup bıraktığı duygudan etkilenen bir okur olarak iyi yönetmenlerin Şebek Romanı’nı okuyup filmini çekmelerini canı gönülden isterim.



#aktüel
#sanat
#yazar
10 ay önce