Maltepe 3 numaraları L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda kalan 75 ülkeden toplam bin 600 hükümlüye konuk oluyoruz bir Ramazan iftarında. Adalet Bakanlığı'ndan aldığımız özel izinle F-7 ve F-10 koğuşlarında İran, Marakeş, Tunus ve Türkiye'den Müslümanların sofrasında. Maltepe Cezaevi Türkiye'nin en büyük kampuslarından biri olarak biliniyor. L tipi yerleşim ise kampusun sadece bir bölümü. Dış kapıdan yerleşkeye 10 dakikada yürüyerek ulaşıyoruz. Sıkı güvenlik önlemleri ardından nihayet içeri girebiliyoruz. İftara 2 saat var. Mahkumlar birer birer hücrelerini gezdiriyor. 24 metrekarelik odalarda 3 kişi. Küçük koğuşlarda hepsi de kendine bir uğraş bulmuş. Hiçbir şey yapamayan ya kitaba sarılmış ya da spora. Öyle ki kağıdı hamur haline getirip kürdanla kafes yapanlar bile var.
Türkler ile yabancı koğuşları arasında mekik dokuyorum. Cezaevinin verdiği karavana mönüye mahkumlar da elinden geldiğince eklemeler yapıyor. Kimisi salata hazırlıyor, kimisi tatlı. Çorbaları Mehmet abi koyuyor tabaklara. Türk koğuşunda kalan Ferdi ise işi organize ediyor. Türküler eşliğinde süren telaşı "Abi af var mı, yok mu?" sorusuyla başlayan muhabbet bölüyor.
İftar sofrasında yok yok. Hurmayla açıyoruz orucumuzu. Masada cezaevi müdürü ve müdür yardımcıları ile koruma infaz memurlarının yanı sıra tüm mahkumlar aynı sofrada açıyor orucunu. İç avluya kurulan masalarda 30 mahkum. Ana yemek, meyve, tatlı derken kendimi her tarafı özgürlük kokan insanlarla kaynaşmış buluyorum. İçerisi çok sıcak. Hayırseverlerden vantilatör istiyorlar.
Tayfun Evirgen 40 yaşında. Mardin doğumlu, 19 yıldır içeride. Maltepe Cezaevi 21. durağı, “Gezmediğim yer kalmadı” diyor, “Allah kimseye göstermesin.” Ve boşalıyor Evirgen: “Allah'tan tek dileğim: Bir gün buradan çıkarsam annemin mezarında ağlayacağım. Giden gençliğim için. Camiye koşup ellerimi açarak Rabbim'den günahlarım için af dileyeceğim.” Gözleri doluyor Evirgen'in, elleri titriyor. 20 yılın tortusu akarken benim de içim parçalanıyor.
40 yaşında İranlı bir hükümlü olan Rıza Rahmani, 15 yılın 5'ini geride bırakmış bile. Bayrampaşa Cezaevi'nden sonraki durağı burası. Ailesi İran'da. Biri 15, diğeri 9 yaşında 2 kızı var. Haftada bir telefon, yılda bir de açık görüşü bekliyor. Pişmanlığını “Keşke bir ömür boyu çöp toplasa da fakir olsa da buraya düşmese” diyen Rahmani namaza da Kur'an okumaya da koğuşta başlamış. “Çıktığımda 50'imde olacağım” derken gözyaşlarına hakim olamayan Rahmani'nin dudaklarından dökülen “Ailemi, hepsini çok özledim, şimdi çok pişmanım” sözleri oluyor.
400'ü yerli, bin 100'ü yabancı olmak üzere toplam bin 500 mahkûmlu cezaevinden “kitap sitemi” yükseliyor. “Dünyadaki Cehennem bu olsa gerek, 19 yaşındayım, 64 yıl hapis yatacağım” diyen F.D, koğuşa Kur'an ya da kitap göndermeyenlere hayıflanıyor. 26 yaşındaki Ömer Coşkun ile koğuş arkadaşı Sedat Yılmaz ise bu yıl lise 2. sınıf öğrencileri.