|

Bunalıma girenler bir de Çanakkale'yi okusun

Türkülerin anonimleşme süreci belli değildir. Çanakkale Türkü'sü de anonim türküdür ve bu nedenle hangi yöreye ait olduğunu bilmiyoruz.

Kübra & Büşra
00:00 - 29/06/2008 Pazar
Güncelleme: 16:24 - 28/06/2008 Cumartesi
Yeni Şafak
Bunalıma girenler bir de Çanakkale'yi okusun
Bunalıma girenler bir de Çanakkale'yi okusun

Melda Duygulu birçok radyo ve televizyonda türkü üzerine programlar yapmış, Devlet konservatuarı çıkışlı eğitmen bir türkücü. Temmuz ayının ikinci haftasında çıkacak olan kitabı için buluştuk. 'Çanakkale Türkü Söyler' derleme ve araştırma kitabı. Bu kitap Çanakkale Türküsü'nün çıkışını ve geniş bir coğrafyaya yayılışını anlatıyor. Araştırmaları yaparken Melda hanımı en çok etkileyen o dönemde yokluğun içinde yılmayan ve inanç dolu insanların var olduğunu görmek olmuş. O yüzden şimdi yaşadığımız bunalımlara anlam veremiyor. Öyle ki bunalımda olanları Çanakkale ile ilgili yazıları okumaya çağırıyor.

Kübra

21 Haziran Cumartesi akşamı her beşerin başına gelebilecek bir trajedi yaşadım. Evde sohbet halindeyken, içi çay dolu dev bir kupa üzerime devrildi. Ne olduğunu bile anlamadım. Kaynar su, kupa ve çay…Bu sevdiğim üçlünün bir gün, farkettirmeden canımı yakacağını hiç düşünmedim. öyle ya insanı en ummadığı zamanda en çok sevdiği yakabiliyor bazen…Bu yüzden çarşamba günkü Melda Duygulu'nun randevusuna gidemedim. Çıkaracağı kitabı okudum, üzerine düşündüm ama tedavi görüyordum. Aslında hem içinde hem de dışında oldum bu röportajın. Ama bu hafta okuyacağınız röportajda ben de sizler gibi bir okuyucuyum. Bu hafta Kübra'yı okuyacağız.


Türkü, televizyon programcılığı, şimdi de kitap... Nereden çıktı bu kitap merakı?
Müzik üzerine eskizlerim vardı. Kitap çıkarmak için mevcut çalışmalarım da. Ama tabiki birinin beni dürtmesi gerekiyordu.
Nasıl eskizler?

Töre cinayetleri, berdel ve başlık parası üzerine yapılan evlilik anlayışı var Doğu ve Güneydoğu'da. Bunları anlatan türküleri araştırdım. Ayrıca ölümler üzerine yazılmış türküler de var. Ama bunlar kitap olarak çıkmadı.

Peki 'Çanakale Türkü Söyler' nerden çıktı?

Bu bana öneri olarak geldi. Benim tarihe merakım hep vardı. O yüzden kabul ettim. Yabancı olduğum bir konu değildi ve elimde fazlasıyla döküman vardı. Hazırlayıp sundum.

Nasıl bir araştırma bu?

Yoğun bir arşiv çalışması aslında. Kütüphaneleri dolaştım, Gelibolu'dan bana gelen kitapları araştırdım ve Yarımada Yayınevi'nin kaynaklarından faydalandım. Dedeleri bu savaşa tanıklık eden kişilerle konuştum. Bunun yanı sıra Muzaffer Sarısözen'den ve TRT arşivlerinden de faydalandım.



ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ'NÜ ALMANLAR DA SÖYLEMİŞ
Sizi şaşırtan şeyler çıktı mı?

O dönemde oldukça fazla mani ve türkü üretilmiş ama teknolojinin yetersizliğinden günümüze ulaşamamış. Çok uzak bir tarih olmasa da biz kulaktan kulağa ulaşan eserlerle var diyoruz. Çanakkale Türküsü de 1973 yılında incelemeye alınmış. İhsan Ozanoğlu “Kastamonu yöresinde böyle bir türküye rastlandı size notalarını gönderiyorum” diyor.

Ama kitap Kastamonu yöresine ait değil diyor. Bunu neye dayanarak söylüyor?

Ali Osman Öztürk'ün kaynaklarından faydalanarak bunun muğlak bir konu olduğunu söyleyebilirim. Çünkü türküler her zaman bir şehre ait olmayabiliyor. O dönemdeki türküler zaman içerisinde göç, askerlik ve gurbet, insanların kültürlerini başka yerlere taşımalarına sebep oluyor. Bugün Türkiye sınırları dışında yaşayan Almanya ve Romanya daki Türklerin söyledikleri türküler de yer alıyor.

Kültürümüzde her yörenin kendine ait türküsü var. Neden Çanakkale Türküsü bir yöreye ait olmasın?

Türküler çalındıkları enstrümana göre farklılık gösterebiliyorlar ve bu Kastamonu'da olabilir, Trakya da. Elbette birileri yaptı ama o türküye sahip çıkanlar melodi ve söz eklemişler ve böylelikle günümüze kadar gelmiş. Türkülerin anonimleşme süreci belli değildir. Çanakkale türküsü bir anonim türküdür. O yüzden yöresini bilmiyoruz.

Başka dillerde de söylenmiş mi bu türküler?

Sırpça, Yunanca, Görence, Makedonca ve Almanca'sı da var. Bunun nedeni göçebe bir toplum oluşumuz. Osmanlı döneminde bu topraklarda yaşamış soydaşlarımız var. Hatta bu türküye Kerkük'te bile rastlıyoruz.

Bir benzerlik var mı?

Evet. Ama türkü bir yerden başka bir yere geçtiğinde farklılıklar olabiliyor. Bunlar insanların benimsemesi için gerekli değişiklikler. Bunlardan birisi de tabiki dil. Ama yine de onlar bizim soydaşlarımız.

O savaşta duyan bir Alman yok muydu mesela?

Evet. Almanlar savaş esnasında duymuşlar, etkilenerek o melodinin üzerine kendileri söz yazmışlar ve o türküyü söylemişler.

Birebir aynısı mı?

Mümkün değil çünkü sözler uymuyor zaten orada bir değişme oluyor. Bir de müzikte kendi kültürlerine uygun çalgılarla söyledikleri içinde benzerlik oluyor. Ama bunlar ufak değişiklikler.

Siz en çok hangisinin uyarlamasını beğendiniz?

Makedoncasını çok beğendim. O kadar güzel bir melodi ki. Yerel enstrümanlarını kullanarak çok güzel bir beste yapmışlar, çok sıcaktı.


ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ SAVAŞTAN ÖNCE VARDI
Gayrimüslimlere rastladınız mı hiç?

Gayrimüslimler toplumumuzda her zaman varmış özellikle o dönemlerde daha çokmuş. Savaşa gitmişler onlar da yitirilmişler. Kaç kişinin gazi olduğu konusunda bilgiler var ama arasında türkü ile ilgili dökümanlar yok. Çanakkele savaşlarının trajedisi büyük ve kayıpların çok olduğu bir harp… Bulduğunuz belgelerde rastladığınız şey neydi? Acı, ölüm, hasret…

Olağanüstü bir inanç olduğunu gördüm Çanakkale Savaşı'nda. Günümüzde topluma ve ailesine güvensizleşen insanlara baktığınızda, onların tek vücut olmaları ve başarıyı yürekten istemeleri beni çok etkiledi. Elbette bir daha yaşamak istemeyiz o savaşları ama oradaki etkileşim oldukça güçlü. Depresyon, bunalımda olanlar Çanakkale'yi anlatan kitaplar okusunlar. İnancımızla ne için savaşıp neyle karşılaştığımızı daha iyi anlarlar.

Savaşta yer alanların kimlikleri belli mi?

Savaşan insanların çoğu eğitimli. Mimar, mühendis, doktor, mektep ve medrese görmüş olan kesim. Diğer taraftan gaziler memleketlerine dönebilmek için sekiz yıl bekliyorlar. Döndüklerinde ise herşey değişmiş oluyor.

Kitapta sadece Çanakkale türküleri değil Kurtuluş Savaşı türküleri de var…

Evet sınırlamak istemedim. Balkanlardaki o yenilginin vermiş olduğu sıkıntının sonrasında Çanakkale büyük bir zafer. Ardından da Kurtuluş Savaşı başlıyor.

Peki Çanakkale türküsü Çanakkale Savaşları'nın olduğu zaman mı doğmuş yoksa sonrasında mı?

Daha öncesinde.

Nereden bu yargı?

Bir mektup var. Bir delikanlı okumak için Çanakkale'ye geliyor. Şöyle yazıyor; “Bizi askere çağırıyorlar. Sizler Allah'a emanet olun. Caddede yürüyen askerler Çanakkale Türküsü'nü söylüyorlar.”diyor. Savaş başlamadan önce de söylendiği kaydedilmiş.

İstanbullu Kemali Kevser Hanım'ın bestesi olduğu da söyleniyor….

Evet böyle bir iddia var. Savaş öncesinde söylediğine göre var olan bir melodiydi. Savaş çıkınca da sahiplenmişler. Bu nedenle o eser zaman içinde türküleşmiş. Artık yöresinin neresi olduğu önemli değil. Mesela; bu Fırat Türküsü içinde geçerlidir. Bazıları Malatya derken bazıları da Urfa yöresine ait olduğunu söylüyorlar.

Bir de ağıtlar var… O dönemin ağıtlarına nasıl ulaşılmış?

O ağıtlara kitaplarla ulaştım. Zaten kitap derleme ve araştırmadır. O araştırmaları yapan kişiler bizzat görüşmüşler. Ben de kaynak göstererek, görüşmeler dahilindeki ağıtları aldım.

Çanakkale türküsünün etki alanı çok geniş. Türkünün bunca yıldır korunmasını nedeni ne?

Melodik yapı ve sözlerindeki samimiyet bence. Bütün toplumu kavrayan bir özelliği var. Bir nevi marş haline gelmiş bir türkü.

Çanakkale Türkü Söyler kitabının dışında başka bir derleme çıkar mı?

Çıkar çünkü ben Kurtuluş Savaşı'nda noktaladım. Çok iyi eserler ve dökümanlara rastladım. Çanakkaleye ait olmadığı için bu kitapta yer vermedim. Sakarya savaşı ile ilgili olabilir.


İNANCIMIZI YİTİRİYORUZ
Değişik şekillerde de çok bestelenmiş bu türkü… Bu değişimler devam ediyor mu?

En son Esat Kabaklı'nın eserini koyduk kitaba. Ama Zeytinburnu Belediyesi tarafından yapılan bir çalışma da yeni bir beste ortaya koydu. Günümüzde etkileşimler hala devam ediyor.

Çanakkale savaşındaki Anzaklar ve İngilizler kendi kayıplarını anlatırken nasıl bir ifade biçimi kullanıyorlar?

O konuyla ilgili sadece bizim kahramanlıklarımızı ile ilgili sözler var. Şöyle; bizde olmayan Anzaklarda olan fotoğraflar var. Savaşta sadece bir somun ekmekle bir hafta idare etmeleri onları çok şaşırtıyor. Çünkü onların her türlü imkanı var. O yüzden dünya bu başarıyı çok konuşmuş.

Hey Onbeşli türküsünün hikayesi çok acıklı ama türkü hareketli? Neden müzik ile söz bu kadar zıt?

Aslında türkülerimizin büyük çoğunluğu acılar üzerinedir. Ama toplum tempolu ve hareketli haline getirmiş bu türküleri. Hareketli türkülerin daha çok tutulduğuna dair bir kanı var. Ama zaten o türkünün içerisinde bir dinamizm vardır ve hareketli olması gerekmez. Çok fazla hareketlendirilmiş türkülerimiz var.

Mesela?

“Yüksek Yüksek Tepelere” türküsü, Trakya türküsüdür. Normalde bu türkü yavaştır çünkü kızlarını gelin veriyorlar, mutlu olamıyor ve ölüyor. Trajik bir türkü ama toplum olarak oynamayı çok seviyoruz.

Kitaba konu olan türküler once o dönem sonra da bugün için nasıl bir psikoloji resmediyor?

Toplumun çok dejenere olduğunu gözlemliyorum. Müzik ve yaşam şekli olarak hep yıpranmış durumda. Çabuk tüketiyoruz ve dolayısıyla kalıcılığı azaltıyoruz. Gurbete gidenler aileleri para göndermek için çalışırlardı. Şimdi ise gurbete hep birlikte geliniyor ve sefalet içinde. İnsanlar kendi memleketlerini geldikleri yerleri unutuyorlar.

Nereden geldiğimizi mi unutuyoruz aslında…

İnanç çok önemli. İnancınız olmadığında hiçbir şey yapamazsınız. Müthiş bir teslimiyet de var tabiki. Çünkü herşeye rağmen o savaşta mücadele etti insanlar. Güven duygusu içinde yaptılar bunu.


Yazılarda ve ağıtlarda isyan yok…
Mektuplarda ve ağıtlarda isyan yok...

Çok fazla mektup okudum bu konuyla ilgili isyan yok. Çanakkale Türküsü'nde de yok. “Gençliğim eyvah” diyor mesela. Ama bir üzüntü ifadesi. Bir tek ellerinde inançları var ve onlarla bu kadar başarı yakalanabiliyor. O yüzden bugünkü insanların bulanıma girmesine gerçekten anlam veremiyorum. İlaç alıp uyuşmaktansa insanlar bir baksınlar , yokluk içinde ne tür zorluklarla günümüze ulaşıldığını.

O döneme yaptığınız zaman yolculuğu sizde nasıl tezahür etti?

Kitabı hazırlarken hem günümüzü hemde o zamanı düşündüm. O hikayeleri ve türküleri düşündüm. Şimdi herşeyimiz varken böyle davranmamız anlamlı gelmiyor.

Peki bundan sonra ne olacak, ne yazacaksınız mesela?

Yine talep üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. Daha çok toplumu ilgilendiren sosyal konular üzerine yazılmış türküler. Gurbet türküleri. Mesela; neden gurbete gider insan? Bu başlık paraları ve berdeller neden olur? Neden istişaresiz bir eylemdir ve bu hangi gelenekten gelmiştir?

Bu soruların cevapları için türküler yeterli bir kaynak mı?

Türküler bana yol gösteriyor. Mesela; Töre türküsünde diyor ki “beni taşlara vurun, tabuta kanımı sürün, aynı tabut içinde kardeşime götürün.” Kardeşi ölüyor ve adam yengesiyle evlenmek zorunda kalıyor. Korkunç birşey bu. Bunları araştırıyorum. Buradaki amacı sorgulamak istiyorum.



16 yıl önce