|

Çalıkuşu'nu yeniden yazıyorum

Bir dönem gazetecilik yapan Kemal Tahir, bir röportaj için Ada’da oturan Reşat Nuri’nin peşine düşer. Orada onu bulur ve iskele başındaki denize nazır gazinolardan birinde bir araya gelirler. Kemal Tahir’in Tan gazetesi okuyucuları için sorduğu soruya şu cevabı verir romancı: “Doğru, Çalıkuşu’nu yeniden yazıyorum.”

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/03/2018 Cumartesi
Güncelleme: 04:31 - 10/03/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
​Kemal Tahir, 1930’lu yılların ortalarına doğru, bazı gazetelere, daha çok sosyal içerikli röportajlar hazırlıyordu. Bunlardan birini de Reşat Nuri’yle Çalıkuşu üzerine gerçekleştirdiğini yeni öğrendim.
​Kemal Tahir, 1930’lu yılların ortalarına doğru, bazı gazetelere, daha çok sosyal içerikli röportajlar hazırlıyordu. Bunlardan birini de Reşat Nuri’yle Çalıkuşu üzerine gerçekleştirdiğini yeni öğrendim.
ÂLİM KAHRAMAN

Kemal Tahir, 1930’lu yılların ortalarına doğru, bazı gazetelere, daha çok sosyal içerikli röportajlar hazırlıyordu. Bunlardan birini de Reşat Nuri’yle Çalıkuşu üzerine gerçekleştirdiğini yeni öğrendim.

Çalıkuşu romanını hepimiz biliriz. Fakat onunla ilgili hikâyeden çok azımız haberdarızdır. Bu roman önce 1 Ağustos–1 Aralık 1921 arasında Vakit gazetesinde tefrika edilmiş ardında da kitap olarak basılmıştır. Büyük ilgi görmüş, o zamana kadar daha çok tiyatro eleştirmenliği, bazı oyunları ve hikâyeleriyle tanınan Reşat Nuri adını bir şöhret haline getirmiştir. Kitap o kadar benimsenir ki cephedeki askerlerin çantalarına kadar ulaştığı söylenir. Sözünü ettiğimiz röportajdan önce dört-beş baskı yapar. Ancak 1937 yılında yapılan bu röportajdan öğreniyoruz ki, Reşat Nuri, Çalıkuşu’nu tekrar yazmaktadır.

Kemal Tahir, o sıralar, ekmeğini gazetecilikten çıkaran 27 yaşında bir gençtir. Ortada onu bugünkü Kemal Tahir yapacak hikâye ve romanları yoktur henüz. Önce Yahya Kemal sonra Nazım Hikmet etkisinde yazdığı şiirlerle edebiyat dünyasında tutunmaya çalışmış, bunlarla bir başarı elde edememiştir. Gazetecilik yapmaktadır. Bu röportaj için Ada’da oturan Reşat Nuri’nin peşine düşmüştür. Orada onu bulmuş, iskele başındaki denize nazır gazinolardan birine oturmuşlardır. Kemal Tahir’in Tan gazetesi okuyucuları için sorduğu soruya şu cevabı verir romancı:

“Doğru, Çalıkuşu’nu yeniden yazıyorum.” Sebebini ise şöyle açıklar: “Dokuz-on sene evvel, bir dostum beni ziyarete gelmişti. Çok meraklı bir adam olduğundan kâğıtlarımı, defterlerimi karıştırırken eline bir tomar geçti. Serlevhayı yüksek sesle okudu: - İstanbul Kızı.. Roman.. Aman senin böyle bir romanın var mıydı?”

ADI İSTANBUL'UN KIZI İDİ

Hikâyenin devamından İstanbul Kızı’nın Çalıkuşu olduğu anlaşılır. Reşat Nuri evine gelen arkadaşına durumu şöyle açıklar: “Çalıkuşu, evvela İstanbul Kızı adı ile dört perdelik bir piyes olarak doğdu. Bu piyesi Darülbedayi için hazırlamıştım. Eskiden genç kızlarda neşe ve serbestlik bir özür, bir kabahat sayılıyordu. Ben bu piyeste bu telakkinin saçmalığını, gençliğinde hoppa ve serbest olan Türk kızının iş başa düşünce hayatı çok ciddi ve çok müspet karşılayabileceğini ispat etmek istemiştim, piyesin tezi buydu.”

Fakat piyesin Darülbedayi’de oynanamayacağı anlaşılır: “O zamanki tiyatro dekorları yaldızlı, cafcaflı, saray kaplamaları halindeydi. Hâlbuki İstanbul Kızı’nın Anadolu’da köy mekteplerinde cereyan eden vakası bu dekorlar arasında oynanamazdı.” 1920’lerin Darülbedayisi dekor yanında oyuncu kadrosu bakımından da Reşat Nuri’ye yetersiz görünür: “Bir de Darülbedayi’de Türk kadın sanatkâr mevcut değildi. Artık takdir edersin, kötü bir Türkçe ve ekleme bir dekor içinde bu hayat tezi ne hale gelecektir.”

Bu gerekçelerle Reşat Nuri, İstanbul Kızı oyununu romana çevirmiştir. Romanda olaylar romancının ağzından anlatılmaktadır. Yazar o zaman bunun daha doğru olduğuna karar verir. Vakit gazetesindeki tefrika da böyle başlar. Bir süre sonra bu anlatım tekniğinden memnun olmayan Reşat Nuri bir değişikliğe gider. Anlatımda sözü roman kahramanı Çalıkuşu Feride’ye verir. Yıllar sonra bugün (1937) yapacağı iş şudur: “İçimde bir ukde olan bu gençlik hatasını temizlemek. Çalıkuşunu (…) Autobiographie tarzında tekrar yazmak istiyorum.”

ROMAN KAHRAMANLARI İTAAT ETMEZ

Kemal Tahir, Reşat Nuri’nin ağzından bunları duyduktan sonra şöyle düşünür:

“O zamanki Reşat Nuri ile bugünkü üstat romancımız arasında şüphesiz çok büyük değişiklikler oldu. Üstat, Feride’yi tekrar yaşatmaya başlarken bugünkü telakkilerden ve hayat görüşünden ne dereceye kadar ayrılabilir, eski telakki ve düşüncelerine ne dereceye kadar sadık kalabilir.

Hem roman kahramanları ekseriya romancıya itaat etmez. Romancıyı çok defa peşleri sıra sürüklerler. Hele Çalıkuşu Feride bu tiplerin en hırçını ve itaatsizidir. İnsan onunla beraber ne olacağını hiç kestirebilir mi?”

Kemal Tahir’in üzerinde durduğu iki nokta var. Birincisi, anlatıcının Feride olmasıyla roman akışının bu yeni yazılışta bambaşka bir görünüm alabilecek olması.. İkincisi on beş yılı aşkın bir süreden sonra “hayat görüşü ve telakkisi”nde yeni anlayış ve durumların devreye girebilecek olması. Aradan geçen zaman çok fazla değil gibidir. Ancak bu süre içinde Türk toplumu adeta bir dünyadan başka bir dünyaya geçmiştir. Yeni bir devlet kurulmuş, yaşantıyı etkileyen bir seri devrim gerçekleştirilmiştir. Romandaki değişiklik acaba sadece anlatım tekniğiyle sınırlı kalabilecek midir? Karşımıza nasıl bir roman çıkacaktır?

Bundan sonraki gelişmeler şöyle olur: Aralık 1937 sayısında Yedi Gün’de derginin ve Reşat Nuri’nin bazı açıklamalarına yer verilerek Çalıkuşu’nun yeniden yazılmakta olduğu daha etraflı bir şekilde ilan edilir. Reşat Nuri’nin “meraklı arkadaş”ının Sedat Simavi olduğunu da bu açıklamalardan öğreniriz. Hemen ardından Çalıkuşu aynı dergide tefrika edilmeye başlanır. Tefrika esas alınarak kitabın yeni baskıları yapılır. Böylece Çalıkuşu’nun ilk hali, 1921’deki tefrikası ve sonrasındaki dört-beş baskısıyla tarihin malı haline gelir.

Bu konuyu 1999 yılında yazdığı iki yazıyla bir ucundan kurcalayan Ahmet Özalp, yapılan değişiklikleri “yazıldığı dönemin [Osmanlı Dönemi] tarihsel ve sosyal koşullarını yansıtan öğelerin ayıklanması”… Yine romanda aynı döneme ait “olumlu bir izlenim edindirecek olgu” ve “bunlara ilişkin göstergelerin ayıklanması veya tersine çevrilmesi”… Ayrıca dinî “bir anlamı olan ya da böyle bir anlamı çağrıştıracak öğelerin ayıklanması” şeklinde yorumlar ve örneklendirir.

Daha sonra aynı konuda bir Yüksek Lisans çalışması yapan Nihan Abir, bazı karşılaştırmalar yaparak eski ve yeni Çalıkuşu arasındaki değişiklikleri 396 sayfa içinde enine boyuna incelemiştir.

Bu yazımızda, Kemal Tahir’in röportajı çerçevesinde, bir pencereden romanın hikâyesini bir kere daha ele almış olduk. Çünkü bu röportaj, daha önce konuyla ilgilenenlerin her nedense gözünden kaçmıştır. Hâlbuki Kemal Tahir’in bu röportajı Çalıkuşunun yeniden yazıldığını ilk haber veren (Tan, 28.11.1937) yazı olmuştur o tarihte.


#Kemal Tahir
#Çalıkuşu
#Reşat Nuri Güntekin
6 yıl önce