|

Cennete postalanan mektuplar

Gazeteci Gülcan Tezcan’ın hazırladığı 251 Mektup/15 Temmuz Şehitlerine Mektuplar kitabı okurla buluştu. Hain darbe girişimin 5. yıl dönümünde yayınlanan kitapta, şehit ailelerinden, yazarlardan, gazetecilerden, akademisyenlerden ve farklı meslek gruplarından toplanan mektuplar yer alıyor.

Arzu Şahin
20:11 - 14/07/2021 Çarşamba
Güncelleme: 20:35 - 14/07/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
251 Mektup 15 Temmuz Şehitlerine Mektuplar Haz. Gülcan Tezcan Okur Kitaplığı 2021 424 sayfa
251 Mektup 15 Temmuz Şehitlerine Mektuplar Haz. Gülcan Tezcan Okur Kitaplığı 2021 424 sayfa

Kalemi kağıdı elinize aldığınızda ya da akıllı telefonlardan, bilgisayarlardan birine mektup yazdığınızda o mektuba bir cevap geleceği ihtimalini bilirsiniz. Peki yazdığınız mektuba bir cevap gelmeyeceğini bile bile ne yazarsınız? “251 Mektup / 15 Temmuz Şehitlerine Mektuplar” kitabı tam da bu sorunun cevabı niteliğinde. 15 Temmuz Derneği’nin okurla buluşturduğu kitap, şehit ailelerinin, gazeteci ve yazarların kaleme aldığı satırlardan oluşuyor. Hain darbe girişiminin yaşandığı gece şehadete yürüyen 251 vatandaşımız için yazılan mektuplarda farklı duygular bir arada yer alıyor. Özellikle şehit ailelerinin acıları ve özlemleri ön plana çıkıyor. Yazarların o geceyle ve sonrasıyla ilgili duyguları ise milletimizin zihninde şehitlerin yaşamaya devam ettiğini gösteriyor. Kitap ayrıca 251 şehidin ailelerinden alınan doğru künye bilgileriyle bir kaynakça olma özelliği de taşıyor. İşte sözün bittiği duyguların satırlara ilmek ilmek işlendiği 251 Mektup / 15 Temmuz Şehitlerine Mektuplar kitabından yüreğe dokunan bazı alıntılar;

  • Şimdi sen cennette biz buradayız
  • Aşkım, Akın’ım,
  • Ne çok isterdin şehadeti. Birlikte geçirdiğimiz o son Ramazan nasıl da can-ı gönülden dualar etmiştin “Allah’ım bana şehitlik nasip eyle.” diye... Her zaman en büyük dileğindi ama bu kez bambaşka bir yakarışla her akşam iftarda “Allah’ım bana şehitlik mertebesini nasip et!” diyordun. O yıl, Ramazan’da çalışmamı istememiştin “Ramazan’da yanımda ol.” demiştin. Gidecekmişsin meğer. Ben de “Tamam.” dedim “Rahat rahat orucumu tutar, mukabeleme giderim.” Mukabele bittiği gün hatim duası yapılacağı zaman hoca “Dünyalık değil ahretlik bir şey isteyin.” dedi. “Rabbim cennetini, cemalini istiyorum.” diye dua etmiştim ben de.
  • Şimdi sen cennette, biz burada kavuşacağımız günü bekliyoruz.
  • Şehit Akın Sertçelik’in eşi Sema Sertçelik


Peki gurur senin yerine bizi korur kollar mı?

Babam,

Uykunu bölüyorum ama seninle konuşmak istiyorum. Öncelikle seni çok özlediğimizi belirtmek istiyorum. Sana söylemek istediğim o kadar çok şey var ki nereden başlasam bilmiyorum. Başucuna gelip sana bir şeyler söylediğimde beni görüyor ve dinlediğini biliyorum. Ama gücüm ne toprağı aşıp gözlerine ulaşmaya, ne de fısıltılarını dinlemeye yetiyor. Sen gideli tam üç yıl oldu. Eve gelmeyeli, bizleri öpmeyeli, gülüşünü görmeyeli, sesini duymayalı, sensiz, sessiz geçen tam üç yıl. Seni hep bizimle beraber, evimizin başköşesinde durursun sanıyordum. Öyle değilmiş meğerse baba.

Bazen diyorum ki biraz daha yaşasaydın. Daha güzel günlere uyansaydık birlikte. Ne bileyim işte gezseydik. Sen yine eskisi gibi olsaydın, “Hadi baba yemek hazır diyebilseydim.”

Her ölüm erkendir de seninki daha erken oldu babam. Babalar Günü gelip geçiyor, bayramlar gelip geçiyor, sabah kalkıp “Bayramın kutlu olsun.” deyip elini alnımıza koyamıyoruz babam....

İnsan gurur duyunca ağlar mı? Özleme alışır mı baba?

Peki gurur senin yerine bizleri korur kollar mı?

İçimde bir yer var. Seni her düşündüğümde orası çok acıyor, sızlıyor, sanki kopacakmış gibi oluyor...

Şehit Ali Mehmet Vurel’in kızı Elif Vurel
  • Sen bize aslında vedaya gelmişsin
  • Sevgili oğlum,
  • Ben halen senin yokluğunu kabul edemiyor, hazmedemiyorum. İçimde hiç bitmeyen büyük yangınsın. Seni çok ama çoookkkk özlüyoruz baban, abin, ben ve arkadaşların...
  • Seni kaybettiğimden beri çok mutsuzum, heyecanımı, ruhumu, ışığımı kaybettim ve her gün senin fotoğraflarına, videolarına bakıp avunuyorum. O kadar güzel, o kadar yakışıklı ve gençsin ki toprağın altında olman bana çok ağır geliyor. Yağmur yağdığında evde duramıyorum. Hayat dolu bir çocuktun sen! Bir sürü hayallerin, hayallerimiz vardı. Ve daha askerden geleli 63 gün olmuştu. Daha kavuşmanın mutluluğunu yaşarken, kader seni bizden aldı. Ben her gün seninle beraber 12 ay boyunca şafak saydım. Bir yıl bile zor gelmişti... Sen bize aslında vedaya gelmişsin. Sonradan anladım tabii.
  • Seni kaybettikten sonra sana özel, benim hiç görmediğim özel eşyalarını buldum. Askerdeyken Boğaz Köprüsü’nün resmini yapmışsın. İlk gördüğüm an tüylerim diken diken oldu. İzmirli Kadir ile yapmışsınız. Hemen Kadir’i arayıp sordum. O resmin hikâyesini bana anlattı. Sana malûm olmuş, sanki şehit olacağın yerin resmini yapmışsın. Şimdi o resmi odanın duvarına astım...
  • Şehit Batuhan Ergin’in annesi Deniz Ergin

Daima ön safta olmak isterdin

Bugün bir tanıdığımdan bahsedeceğim size. “Vatan” deyince gerisini unutuveren bir delikanlıdan. Siz de bileceksiniz; adını Fahr-ı Kainat’ın adıyla anıp “Muhammetçik” dediğimiz, “Mehmetçik” dediğimiz kahramandır o. Bazılarınız onu tarih sayfalarından tanırsınız.


Onunla ilk önce, Alparslan’ın ardında, Malazgirt Ovası’nda karşılaşmıştık, hatırlayacaksınız. Ve yine hatırlayacaksınız, Kosova sahrasında Türk’ün bayrağı olan ay ile yıldız, ilk kez onun kanına yansıyarak inmişti yere. Fetih günü, Bizans burçlarına sancağı diken oydu. Viyanalar, Zigetvarlar, Bağdatlar birer birer onun kanıyla vatan olmuştu sonra. Güçlü, atılgan, zeki, becerikli ve gözü pekti. Daima ön safta olmak isterdi. Durmazdı, durmak nedir bilmezdi. Cepheden cepheye koşarken arkasında bazen bir bacağını, bazen bir kolunu, bazen bir gözünü bırakır ama vatan sevgisini daima ileride, önde tutar, “Vatan sağ olsun!” derdi, “Yeter ki vatan sağ olsun!”

Mevsimlerden en çok baharı, aylardan en ziyade ağustosu sevdiğini bilirdik ama bir 15 Temmuz gecesinde, büyük sevgisini ebedî bir aşka dönüştürdüğüne şahit olduk, hayranlık ve gıptayla...

Şehit Bülent Aydın için Yazar İskender Pala’nın yazdığı satırlar
  • Hangi kelimeyi tutsam elimde kaldı...
  • Kışlanın önünde yatıyordun.
  • Hangi kelimeyi tutsam elimde kaldı... Kuzum dedim, olmadı. Körpe kuzum, kınalı kuzum, sürmeli kuzum dedim, aralarına gözyaşı koydum; aralarına hak, vebal, boyun borcu, olmadı. Göz hakkın açık kaldı, incirin ve zeytinin, tuzun ekmeğin hakkı açık kaldı. Ne yapsam ödeşmiyor, içemediğin su, bakamadığın gök açık kaldı.
  • Kışlanın önünde yatıyordun, körpe bedeninde tank izi. O tank Türkiye’nin üstünden geçmesin diye genç ömrünü siper etmiş, on beş yaşınla yatıyordun, kim ödeyebilir o hakkı! ...
  • Şehit Engin Tibeç için Yazar Ertuğrul Başer’in yazdığı satırlar

Zaten kalbimiz kırıktı bir de üstümüze ateş açtılar

Şehidim,

Zaten kalbimiz kırıktı, Bir de üstümüze ateş açtılar.

İnsan bazen sadece öfkeli oluyor. Öyle bir öfke ki sıkınca taşı heykele dönüştürecek bir yutkunma, suya dokunsan her yeri buzula çevirecek bir hissizlik, gökyüzüne dokunsan her yeri karanlığa çevireceğin bir öfke. Sizi aramızdan ayıran kurşunlar, bizim öfkemizi büyütse de size her iki cihanda berrak, masum ve yiğit bir kimlik bıraktı. Bize de özlem.

Öfkem, sizin ansızın biten, yarım kalmış bu dünya hayatlarınıza ve geride bıraktıklarınızın üzüntüsüne dair. İnsan, neyi yarım söylüyorsa orada yaradan başka bir şey oluşmuyor. Sizin de hikâyeniz burada yarım kaldı. Sizin ve sevdiklerinizin...

Şair Yazar Bülent Parlak
  • Şehitliğinin işareti o kan...
  • Nereden başlasam İlhan?
  • Hatıralarımdaki ilk anılardan mı, yoksa Bezmialem Hastanesi’nin morgunda sana son sarıldığım, dudaklarının kenarından hafifçe kan sızmış yanağından öptüğüm son geceden mi?
  • Yüzün temizdi aslında. O geceki vahşeti hatırlatacak hiçbir iz yoktu. Hatta yüzün acı çekmiş gibi de değildi. Huzurlu, rahat uyuyan bir yüz vardı karşımda. Sadece dudağının kenarından süzülmüş ve kurumuş biraz KAN. Belki yüzünü temizlerken fark etmemişlerdi de kalmıştı, belki de sildikten sonra tekrar sızmıştı. Belki de şehitliğinin işaretiydi o KAN...
  • Şehit İlhan Varank’ın ablası Ayşe Arslantürk;

Bizi güldürmek isterlerse ölümle tehdit etsinler

...Dostum, aklıma, tam yirmi bir sene önce, 2000 yılının 1 Ocak’ında, 28 Şubat cuntasının Bandırma Cezaevi’ne “Noel Baba” adıyla düzenlemiş olduğu operasyonda vurulduğum an geldi. Senin beni yatırıp kafamı dizine koyup dudaklarıma su serpiştirmen, “Yakup ölürsen şehit kalırsan gazisin” deyip motive etmen. Hatırlıyor musun, bir gönüldaşın benim öldüğümü zannedip, “Yakup Köse şehit, Yakup Köse şehit” diye haykırışını işitmiştik. Ben de sana, “Halil benim için şehit diye bağırıyorlar. Şehit oldum da farkında değil miyim?” diye sormam üzerine sen, “Dur ya o kadar acele etme” diye espri yapmıştın. Gülmüştük. Ölüme gülen insanlardık, sen güle güle gittin. Biz ise güleceğimiz günü özlemle, hasretle bekliyoruz. Ne derdik seninle, “Bizi güldürmek isterlerse ölümle tehdit etsinler...”

Şehit Halil Kantarcı’nın dostu Gazeteci-Yazar Yakup Köse’nin satırları
  • “O geceden beri her sela şehitlere gönderilen bir selam”
  • Kardeşim,
  • Sana nasıl hitap edeceğimi düşündüm uzunca bir süre. Dünya gözüyle hiç görmediğim, şu anda ve burada olmayan ama varlığıyla tüm eksik ve boşlukları dolduran birine nasıl seslenmeliyim?
  • Sonunda buluyorum: Kardeşim demeliyim sana. Bir anadan bir babadan doğan mıdır sadece kardeş? Aynı vatan için aynı anda kıyama duranlara ne demeliyiz o hâlde? 15 Temmuz gecesi tanımı yeniden yapılan benzersiz bir kardeşliğin parçasıyız biz.
  • Sana bu satırları yazarken inceden bir sela sesi uzanıyor gökyüzüne. O geceden beri her sela bana şehitlere gönderilen bir selam gibi geliyor. Seni bu içe işleyen selayla ebedî alemdeki tahtında selamlıyorum kardeşim...
  • Feda edilen her bir hayatın, bir milletin hayatına güneş gibi doğduğu o geceyi hatırlıyorum. Bir kıyam çağrısı olan selalarla, bizi yeryüzünün en büyük kardeşliğinin parçası kılan o geceyi...
  • Şehit Fikret Metin Öztürk için İletişimci-Yazar Hilal Turan’ın satırları
#Gülcan Tezcan
#15 Temmuz
#Mektup
3 yıl önce