|

Efendimiz(sav) gibi yetimlere sahip çıkalım

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde Aile Bakanlığı’nın yürüttüğü Gönül Elçileri Hareketi 11 yıl içinde yüzlerce korunma ihtiyacı olan çocuğu yeni aileleriyle buluşturdu. Geçtiğimiz hafta Gönül Elçileri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırlandı. 2016 doğumlu bir erkek çocuğuna koruyucu aile olan Din Görevlisi Hasan Aydın “Peygamber Efendimiz (sav) de Hz. Ali’ye ve Zeyd’e aile olmuştu. O’nun evi bizim evimizden daha geniş değildi ama gönlü daha genişti” diyor. Bir kız çocuğuna annelik yapan Gazeteci Demet Tezcan, “Bir küçük kalbi kazanmak, onun yüzünün aydınlığı olmaya vesile olmak şükür sebebi değil de nedir?“ diye soruyor.

Ayşe Olgun
04:00 - 8/10/2023 Pazar
Güncelleme: 00:51 - 8/10/2023 Pazar
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, korunma ihtiyacı olan çocuklara yuvalarını açan Türkiye’nin dört bir yanındaki gönlü geniş anne babaları ağırladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2012 yılında başlattığı Gönül Elçileri Hareketi, sivil toplum kuruluşları ve il vali eşlerinin destekleriyle büyüdü ve 11 yıl içinde yüzlerce aileyle korunma ihtiyacı olan çocukları buluşturdu. Külliye’de yapılan buluşmada Emine Erdoğan ailelere hitaben bir konuşma yaptı ve bu önemli projenin nasıl harekete geçtiğine değindi. Tüm vali eşlerinin, “Gönül Elçileri” unvanıyla yaptıkları yüz yüze görüşmeler ve teşviklerle koruyucu aile başvurularında dikkat çekici artışlara ulaştıklarını belirten Erdoğan, mevzuatın yeniden yapılandırılmasıyla, “akraba ve yakın çevre”, “süreli”, “geçici” ve “uzmanlaşmış koruyucu aile modeli” olmak üzere 4 farklı model oluşturulduğunu aktardı. Erdoğan, 2002’de 500 koruyucu aile yanında 515 çocuk barınırken, bugün, 1051’i özel gereksinimleri olan 9 bin 335 çocuğu, 7 bin 817 koruyucu aileye emanet etmenin huzurunu yaşadıklarını söyledi. Buluşma sonrasında basın mensuplarıyla da bir araya gelen Erdoğan, hedeflerinin çocuk kuruluşlarındaki her çocuğu bir aile ortamına kavuşturmak olduğunu söyledi.

9 bin çocuk yuvasına kavuştu

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da yaptığı konuşmada, Emine Erdoğan’ın “Merhametle sarmalanan çocuklar, sorumluluk alan, bağlanmaktan korkmayan mutluluk pınarlarına dönüşürler” sözünü hatırlatarak, geleceğe yönelik her umudun başlangıcının da kaynağının da çocuklar olduğunu belirtti. Göktaş, “Koruyucu ailelerimiz çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu güven, aidiyet, sevgi ve fedakarlığı büyük bir yüce gönüllülükle onlara sunuyorlar”dedi. Biz de Yeni Şafak Pazar olarak korunma ihtiyacı olan çocuklara anne baba olan ailelerin kapılarını çaldık ve hikayelerini dinlemek istedik. İşte o yüce gönüllü insanların hikayesi:

Kalbin genişliği yuvada bir kişiye daha yer açar

2016 doğumlu bir erkek çocuğun 2018 yılından bu yana koruyucu ailesi olan Ayşe ve Hasan Aydın çifti Trabzon’da yaşıyor. Hasan Aydın din görevlisi, Ayşe Aydın ise ev hanımı ve çiftin üç biyolojik çocuğu daha bulunuyor. Küçük oğullarının yuvaya katılma hikayesini Hasan Aydın’dan dinliyoruz: “Peygamber Efendimiz’i(Sav) her konuda olduğu gibi yetimlere kol kanat germe hususunda da örnek almamız gerekiyor. Bu düşünceyle hareket ettim. Peygamberimiz evi kerpiçten ve küçük olmasına rağmen hiç tanımadığı ve köle olan Zeyd’i 8 yaşında evine aldı yine Hz. Ali’yi 10 yaşında evine aldı ve büyüttü. Bu da yetmemiş evinin bir bölümünü çocuklara açarak onların Kur’an eğitimi için ayırdı. Peygamberimizin (sav) evi bizim evimizden daha geniş değildi ama kalbi daha genişti. Bu konuda devlet büyüklerimizin çalışmalarını televizyonlardan izledim ve Çocuk Evleri Sitesi’ne giderek çocukları ziyaret ettim. Daha sonra da bir rüya üzerine bir yavrumuzla evimizi paylaşmaya karar verdik. 2 yaşında evimize gelen oğlumuz bugün 8 yaşında.”

Evimize bereket geldi

Koruyucu aile olduktan sonra hayatlarında neler değiştiğini ise Aydın şöyle anlatıyor: “Evimizi yavrumuzla paylaştıktan sonra evinizde manevi olarak huzurumuz arttı. Kişi hayatında manevi olarak zirve yaşıyor aslında. Her insan hayatında maddi rahatlık ister ama asıl rahatlık manevi olarak rahata kavuşunca geliyor. Oğlumuza yuvamızı açtıktan sonra eşimle beraber Kutsal Topraklara yolculuk yapmamız nasip oldu. Ayrıca benim üç çocuğum daha var ve hepsi istedikleri okulları kazandılar. En büyük oğlum ilk yıl atandı yani her anlamda hayatımız güzelleşti. Tıpkı Peygamber Efendimiz süt annesi Halime Annemizin evine gidince nasıl bolluk bereket o eve geldiyse bizim evimize de öyle bereket geldi. Oğlumuz da zaman zaman çizdiği resimlerle yazdığı notlarla bu sevgisini gördüğü şefkati yazıyor. Burada şunu görüyoruz ki anne kucağı gerçekten terbiye ocağıdır. Anne kucağında büyümeyen çocuk şefkatten de terbiyeden de uzak da kalıyor. Unutmayalım ki çocuk kokusu cennet kokusudur. İmkanı olan herkesi bu kokuyu duymaları için koruyucu aile olmaya davet ediyorum.”

Betül Gümüş.

Aile özlemi çeken çocuklar var

Eskişehir’de yaşayan Betül ve Salih Gümüş çifti 2017 yılından bu yana koruyucu aile. Akademisyen olan çiftin iki biyolojik evlatları var. İki yaşındayken koruyucu aile oldukları kızlarıyla hikayelerini Betül Gümüş şöyle anlatıyor: “Biz koruyucu aileler her çocuğun aile şefkati ile büyümesini çok arzu ediyoruz ve her ortamda kalpten doğan yavrularımızı gururla anlatıyoruz. Ben üniversite yıllarından beri “gönüllü abla” olarak kurumu ziyaret ediyor, devlet korumasındaki çocuklarla ilgilenmeye gayret ediyordum. Aklımda, kalbimde her zaman ihtiyacı olan bir yavrumuza aile olma fikri vardı, bunu da eşimle sürekli paylaşıyordum. Üniversiteyi bitirip, evlenip iş hayatında atılınca, yıllar içinde önce büyük kızımız Bilge, sonra da şimdi ortanca olan kızımız İlke dünyaya geldi. Yıllar içinde koruyucu aileliği çok araştırdım, daha önce koruyucu aile olanların hikayelerini dinledim, onlarla dost oldum ve onları örnek aldım. Büyük kızımız 10, ortanca kızımız 6 yaşına geldiğinde de ailece konuşarak koruyucu ailelik başvurumuzu yaptık. Aile özlemi çeken, geceleri yatağına yattığında “Benim de bir ailem olsun” diyen çocukların olması bizim en büyük sebebimiz oldu ve çok şükür şu anda koruyucu ailelikte 7. Yılımızdayız. “

Kalpten doğan kızımız ablasıyla madalya kazandı

Gümüş, koruyucu aile olduktan sonra hayatlarındaki değişikliği ise şöyle anlatıyor: Koruyucu aile olmakla hayatımızda değişen en önemli duygu mutluluğumuzun artması diyebilirim. Biz koruyucu aileler bu hayatta maddiyattan, kariyerden öte, zamansız bir iyilik yapıyoruz. En küçük kızımız bizim hayatımıza dokundu biz de onun. Biz kızımıza koruyucu aile olmakla sadece bir çocuğun hayatını değiştirmedik, sonraki nesilleri de değiştirdik. Buna yürekten inanıyorum. Bizim hikayemizde koruyucu ailesi olduğumuz Pamuk Prensesimiz akademik gelişimi ve sosyal başarıları yanında Wushu Kung-Fu Taichi branşında da istikrarlı biçimde ilerlemeye devam ediyor. 2022 yılında Sakarya’da düzenlenen Taichi Türkiye Şampiyonasında Türkiye ikincisi olarak çift gümüş madalya, 2023 yılında Antalya’da düzenlenen Wushu Kung-Fu Türkiye Şampiyonasında ablası İlke ile birlikte kendi kategorilerinde Türkiye Şampiyonu olarak evimize 2 altın madalya getirdiler. Ve yine bu yıl miniğimiz henüz 8 yaşında çok büyük bir başarıya imza atarak 6. Açık Balkan Wushu Kung-Fu Şampiyonası’nda Bayan Grup C Taichi 16 Form Kategorisi’nde 8,3’lük derecesi ile ülkemizi temsil ederek Balkan Şampiyonu oldu. Tabi sonuçlar açıklandığında sevinçten ne kadar ağladığımı tahmin edebilirsiniz. Kalpten doğan bir çocuğun aile sevgisi ile ablalarının desteği ile, şahane hoca desteği ile neler yapabileceğini minik kuzum kanıtladı, kanıtlamaya da devam ediyor bin şükür. En büyük kızımız Bilge de Güzel Sanatlar Lisesi’nde keman eğitimi alıyor, bir yandan orkestra çalışmalarına devam ederken diğer yandan üniversiteye hazırlanıyor. Biz de eşimle üç kızımızın büyümesini, birbirlerine destek olmalarını, kan bağı değil can bağı ile kurdukları kardeşlik ilişkilerini keyifle izliyoruz.

Hiçbir çocuk anne-babasız kalmasın

Betül Gümüş koruyucu aile olma konusunda diğer aileleri de yüreklendiriyor ve şöyle diyor: “Ben ailelere koruyucu aileliği araştırmalarını tavsiye ediyorum. Hiçbir çocuk annesiz ve babasız kalmaya hazırlıklı değil. Devletimizin koruyucu ailelere sağladığı pek çok imkân var, bize yalnızca onları sevmek ve ilgi ile büyütmek kalıyor. Tecrübeli koruyucu aileler olarak aramıza yeni katılacak koruyucu ailelerimize rehberlik yapma konusunda dün olduğu gibi bugün de gönüllüyüz.”

Zor gördüklerimizi hep ötelemişiz

Hatırlayacağınız gibi koruyucu ailelerin sayısı depremden sonra daha da arttı. 329 bin koruyucu aile olmak için başvurmuş ve bunlar arasından şartları uygun olan 1300 aile koruyucu aile olarak sıraya girmişti. Depremin ardından koruyucu aile olarak yuvasını korunma ihtiyacı olan bir çocuğa açan isimlerden birisi de gazeteci yazar Demet Tezcan. Depremin ardından büyük bir telaşla kendisinin de bölge halkına yardım etmek için harekete geçtiğini söyleyen Tezcan, uzun yıllardır korunma gereksinimi olan çocuklara kucak açmış bir deneyimli isim olarak bu defa yuvasını küçük bir kız çocuğuyla paylaştığını dile getiriyor. Kızıyla yaşamaya başladığında hayatında neler değiştiğini ise Tezcan şu sözlerle paylaşıyor: Kendimi çok  yoğun, koşturuyorum falan zannederken aslında bir konfor alanımın olduğunu fark ettim. Toplumsal sorumluluğunu, mesuliyetlerini asgariye indiren bir konfor alanı... Zor gördüklerimizi ötelediğimiz, kolay bulduklarımıza dört elle sarıldığımız ve vicdanımızı rahatlattığımız alanlardan söz ediyorum. Bunu kimi zaman herhangi bir durum hakkında konuşarak, yazarak, bağışta bulunarak adeta kıyısından köşesinden dolanıp merkezden uzak kaldığımız bir adım ötesine doğru gitmemek için başımızı hemen “yoğunluk” alanına çevirdiğimiz aslında korunaklı hal içindeymişim. Aslında her zaman daha fazlasını yapabilirmişim. Yine yeniden küçük bir kız çocuğuna annelik yapmak, maddi manevi gelişimini düşünmek, hayatıma dair tüm planlarımı onun varlığını düşünerek yapmak bir yanıyla yeni bir yoğunluk alanı gibi diğer yanıyla da hayatımı daha sistematikleştiren, derleyip toplayan bir unsur oldu. Artık daha önce yorulma sınırımı aşmam gerekiyor bu da beni daha dinamik tutuyor. Bu her yönüyle böyle tam torun sevecekken hayata sil baştan pembe mor renkleriyle küçük bir kızın gözünden bakıyorum.”

Hep dua ettim

Koruyucu anne olmaya karar verdiğinde hep “Allah’ım onu bana, beni ona hayırlı eyle, şükür sebebi kıl” diye dua ettiğini söyleyen Tezcan, “Şimdi Allah’ım bana böyle bir güzellikten nasiplenmeyi lütfettiği için şükrediyorum. Küçücük bir tebessümünüz yüzünde güller açtırıyor, okula bırakırken alırken yanağına kondurduğunuz bir öpücükle güneş gibi parlıyor uçarak sınıfına gidiyor. Bir küçük kalbi kazanmak, onun yüzünün aydınlığı olmaya vesile olmak şükür sebebi değil de nedir?” diye soruyor.

Boş vakit diye bir şey yok

Koruyucu aile olmak için “uygun zamanı” bekleyenlere ise Tezcan şunları şöylüyor: “Koruyucu aile olmak korunma ihtiyacı olan bir çocuğa sahip çıkmak boş insanların yahut boş zamanlara has sorumluluk veya ilgi alanı değil eğer öyle düşünürsek bunun için emin olun hiç vaktimiz, imkanımız olmayacak, o gün hiç gelmeyecek. Biyolojik evlatlarımızı da çalışırken, hastayken, yoğunken tüm hayat gailemiz içinde büyüttük hayatın akışı içinde büyüdüler, hayatı ancak öyle öğrendiler. Dilerim herkes bu eylemin Allah’ın nasıl bir nasibi olduğunu fark eder ve hayatlarında şükür sebebi olacak adımları biran önce atarlar.”

Peygamberimiz de yetimleri sevindirirdi

İzmir’de yaşayan Çiğdem ve Fikret Bakar çiftinin dört biyolojik çocukları var. Koruyucu anne Çiğdem Bakan kuran kursunda öğretmenlik yapıyor. Bir süre Diyarbakır’da Çocuk Evleri Sitesi’nde görev alan Bakar, burada çocukların bir anneye, bir aileye ihtiyaçları olduğunu ilk orada fark ettiğini söylüyor ve koruyucu aile olmaya nasıl karar verdiğini şöyle anlatıyor: “Bizler Çocuk Evleri Sitesi’ne gittiğimiz zaman da başka yerlere gittiğimiz zaman da genelde Peygamber Efendimizin(sav) yetim çocuklara ne kadar önem verdiğinden, Kur’an’ın yetim hakkından bahsettiğinden, onlara sahip çıkmamız gerektiğinden bahsederiz. Ancak bizler bunun öneminden bahsettiğimiz halde pratikte bu çocuklar için bir şey yapmadığımızı, yuvalarımızı onlara açmadığımızı fark ettim. Korunma ihtiyacı olan çocuklara bakmıyoruz ancak sahip çıkın diyoruz. Bu tıpkı ‘namaz kılın’ deyip kendimizin namaz kılmaması gibi bir şey aslında. Bu yüzden önce bizler örnek olmalıyız diye düşündüm ve bunun için de ilk adımı atmak istedim. Bu arada benim dört tane evladım var, onları ve eşimi ikna ettim ve kızımızı aramıza aldık ” diyor.

Kaş gözle iletişimi evde öğrendi

Küçük kızları eve geldikten sonra bir çocuğun ne kadar sevgiye, ilgiye, şefkata ihtiyacı olduğunu daha iyi anladığını dile getiren Bakar, yuvada büyüyen çocuğun maddi olarak her şeyi olsa da manen yaşadığı duygusal ihtiyacı şöyle anlatıyor: “Biz anneler çocuklarla evde ya da bir kalabalıkta gözle de iletişim kurarız. Bir çocuk annesinin gözüne bakınca onun ne demek istediğini anlar. Beni ilk şaşırtan bizim kızımızın kimseyle gözle teması olmadığıydı. İlk başta bu iletişimi onunla kuramamıştım. Yine şunu anladım ki anne ve çocuk arasında sevgi şefkat kendiliğinden alınıp veriliyor bunun farkında bile değiliz ama bu çocuk bu sevgi ve şefkatten uzak kalmış. Sevilmek istiyor, sarılmak istiyor, taktir görmek istiyor ve bu onun için çok büyük bir ihtiyaç. Çok şükür kısa sürede o da bizim aile ortamımıza uyum sağlayarak o doğal akışın içinde yerini aldı.”



#Hz. Peygamber
#Aktüel
#Yetim
#Aile
#Toplum
10 ay önce