|

Hangi filme gideceğine karar veremeyenler için ipuçları...

Bu hafta vizyona giren Jane Eyre ve Aşkın Formülü Yok büyük beklentiler içine girmemek kaydıyla keyifle seyredilebilir. Yangın Var ve İz filmleri Batı ve Doğu insanının önyargılarını ve sorunları doğru anlamak adına görülmesi gereken dikkate değer filmler.

Naz Emel Koç
00:00 - 11/12/2011 Pazar
Güncelleme: 22:10 - 10/12/2011 Cumartesi
Yeni Şafak
Hangi filme gideceğine karar veremeyenler için ipu
Hangi filme gideceğine karar veremeyenler için ipu

Altı filmin vizyona girdiği, alternatifi bol bir haftada, sinemaya gitmek isteyip de karar vermekte zorlananlar için haftanın filmlerini kısa kısa değerlendirdik.

JAN EYRE

Haftanın en çok merak edilen filmi hiç kuşkusuz, Jane Eyre. Charlotte Bronte'nin 1847 yılında basılan ve klasikleşen romanı daha önce defalarca sinemaya uyarlansa da, yeni uyarlamalar hala ilgi çekmeye devam ediyor. Kitabın Cary Fukunaga yönetmenliğinde çekilen son versiyonunda, romandaki olayların pek çoğunun filmde birebir resmedildiğini söyleyebiliriz. Ancak koca romanı iki saatlik filme sığdırma güçlüğü pek çok uyarlamada olduğu gibi, Jane Eyre'de de anlatıma olumsuz yansıyor. Kitabı okuyanlar filmdeki boşlukları okuduklarıyla dolduracağından belki eksiklik duygusu yaşamayacaklar, ancak okumayanlar olay örgüsünü son derece bodoslama bulacak ve karakterlerin iç hesaplaşmalarını algılamakta güçlük çekecektir. Jane'i canlandıran genç ve yetenekli oyuncu Mia Wasikowska her ne kadar karakteri başarıyla yorumlasa da, filmdeki anlatım Jane'in iç dünyasından uzak kalarak seyirciyle arasında bir parça mesafe bırakıyor. Özetle Jane Eyre sonuna kadar ilgiyle seyredilebilir ancak büyük beklentiler içine girmemek kaydıyla. Hele ki romandan aldığınız tadı hiç beklemeyin.

YANGIN VAR

Her filminde farklı meselelere değinen yönetmen Murat Saraçoğlu, son filmi Yangın Var'da bu kez ülkemizdeki bölücülük konusuna komedi üslubuyla yaklaşıyor. Filmdeki olaylar itfaiye aracı olmayan Trabzon'daki bir ilçeye, Diyarbakır Belediyesi'nin araç hibe etmesiyle başlıyor. Aracı almak için yollara düşen itfaiye şoförü ve belediye görevlisi arasında geçen aşk hikâyesi Doğu ve Karadeniz bölgeleri arasındaki yollarda geçiyor. Bölücülük gibi hassas bir konuya, kimseyi incitmeden yaklaşabilmesi filmin en dikkate değer tarafı. Bu anlamda senaristleri tebrik etmek gerek. Karadeniz ve Doğu insanının birbirine yabancılıkları ve buradan doğan önyargıların yersizliği son derece gerçekçi bir anlatımla sunulmuş. Şayet yönetmenlik ve senaryo bakımından filmdeki komedi ve duygulu sahneler üzerinde biraz daha çalışılsa ve bu kısımlar biraz daha inceltilse çok başarılı bir yapım olurmuş. Buna rağmen Yangın Var piyasadaki pek çok yerli filmden daha kaliteli ve dikkate değer. Hiçbir rahatsızlık duymadan, ailece izleyebilirsiniz.

AŞKIN FORMÜLÜ YOK

İsveç yapımı bir film olan Aşkın formülü yok, Asperger sendromlu Simon ve abisi etrafında gelişen olayları konu alıyor. Simon, kız arkadaşı tarafından terkedilen Sam'e yardım etmeye çalışırken, kendi hastalığında önemli bir yol kat etmiş oluyor. Kuzey Avrupa filmlerine has köşeli dilin, Hollywood sosuyla yumuşatılmış bir versiyonu olan film, sıcak sayılabilecek bir atmosferde ilerliyor. Ancak soğuk ülke filmlerinin seyirciyi dışarıda bırakan havasını zaman zaman sezmemek mümkün değil. Bir de final sahnesinin kısa ve diğer sahnelerden farksız oluşunu saymazsak keyifli bir seyirlik olduğunu söyleyebiliriz.

İZ

Bu hafta Kürt-Türk meselesine değinen bir diğer film de, İz. Ancak bu kez Yangın Var'daki tarzda keyifli değil, aksine dramatik bir hikâyeyle karşı karşıyayız. Tabi bunda filmin Doğu'daki sorunları bilen, muhtemelen yaşamış bir yönetmenin elinden çıkmasının etkisi büyük olsa gerek. Filmin süresi anlattığı hikâyeye göre biraz uzun olsa da, Batı'dan Doğu'ya doğru tersine bir göçün anlatıldığı yapımın, ülkemizdeki sorunları doğru anlamak adına görülmesi gereken dikkate değer bir ilk yönetmenlik çalışması olarak görüyorum.

KAZANMA SANATI

Brad Pitt ve Jonah Hill'in oyunculuklarıyla dikkat çeken Kazanma Sanatı, haftanın en kalifiye yapımı. Geçtiğimiz yıl Sosyal Ağ (The Social Network) filmine En İyi Senaryo Oscar'ı kazandıran Aeron Sorkin, filmin senaristleri arasında yer alıyor. Sade ve gösterişsiz bir dille ilerleyen film, Amerikan beyzbol ligindeki gerçek bir olayı anlatıyor. Batmakta olan, düşük bütçeli bir takımı alışılmışın dışında yöntemlerle canlandıran Billy Beane'in hikâyesini ABD ekonomik kriziyle paralel bir okumaya tabi tutmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Oyuncuların değerinin rakamlarla belirleme sistemi yine bu bağlamda sorgulanmalı. Konu ve anlatım açısında seyretmeye, arşivlemeye değer bir yapım.

AY BÜYÜRKEN UYUYAMAM

Haftanın bir diğer yerli yapımı Ay Büyürken Uyuyamam, yerli sinemanın son yıllarda ulaştığı seviyeyi 110 dakika içerisinde aşağıya çekmeyi büyük bir ustalıkla başarıyor. Necati Cumalı'nın aynı adlı eserinden uyarlanan film, elli sene öncesinin hikâyesini elli sene öncesinin sinema diliyle anlatıyor. Ama tam elli sene, üzerine bir yıllık bir ilerleme dahi koyamazsınız. Filmin yönetmenliği, senaryosu ve oyunculuklarının başarısızlığını konuşmaya bile gerek yok da, hikâyesine ne demeli… Bir mahalle dolusu insanı yalnızca cinsellikleri üzerinden tanımlayan ve ahlaksızlığı sözde eleştiren filmde, ahlak namına tek bir kırıntıya rastlamak mümkün değil. Filme göre sanki her erkek potansiyel tecavüzcü, sanki herkes yemeyip içmeyip cinsellik düşünüyor. Allah aşkına, biz bu kadar ahlaksız bir toplum muyuz? Mahallesindeki üç tane kadından sırf başını örtmüyor diye istifade etmeye çalışan Anadolu kasabası hikâyesi 2011 yılında ne kadar inandırıcı? Kısaca üzerine zerre kadar çalışılmamış ve düşünülmemiş yapım.



12 yıl önce