Dr. Nabil F. Safwat İslam Sanatları ve el yazmaları üzerine uzman bir sanat tarihçisi. Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika incelemeleri Okulu SOAS''ta dersler veren Safwat, İngiltere''deki Nur İslam Sanatı Vakfı''nda yaz ve hat sanatı danışmanı olarak çalışıyor. Kalem Sanatı: 14. Yüzyıldan 20. Yüzyıla kadar hat'', Hattı anlamak: Osmanlı katkısı'' gibi eserleri bulunan sanat tarihçisiyle geçtiğimiz hafta IRCICA tarafından düzenlenen Uluslararası Hat Sanatı Buluşması''nda biraraya geldik. Sunum yapan Nabil Safwat''la, hat sanatının gelişim serüvenini, sanat olarak geldiği noktayı konuştuk.
Osmanlı''da özellikle Fatih Sultan Mehmet döneminde hat konusunda gelişme yaşandı. Şeyh Hamidullah Hamasi Fatih''ten yedi yaş büyüktür ve onun hocasıdır. Fatih''in hat sanatına olan ilgisi büyüktü. Demokrat bir insandı. Avrupa''dan çeşitli ressamları İstanbul''a çağırması çok büyük bir gelişme kaydetti. Ardından gelen Beyazıt sanatla çok ilgilenmediği için bir süre durdu. 1922 yılına kadar hat sanatının Osmanlı tarafından çok geliştirildiğini görüyoruz.
Türklerde çok önemli bir hat kabiliyeti var. Şimdiye kadar bütün Arap memleketlerinde İstanbul''a gelinip icazet name alınıyordu. Hat usulüne İstanbul''da alışıyorlar. Şimdiye kadar bütün icazetnameler İstanbul''da veriliyordu. Arap memleketlerinde Arapça konuşulmasına ve yazılmasına rağmen Türk hattatlar çok yetenekli. Türkler latin alfabesine geçseler dahi eski usulü kaybetmemişler. İcazetname, hocaya hürmet, kültüre ve dine her zaman saygı duymuşlar. Türkiye''de bir hususiyet var kimse bunun sebebini bilemiyor. Asıl hat ustaları burada yaşıyor. Mehmet Özçay, Fuat Başar, Hasan Çelebi, Hüseyin Kutlu, Davut Bektaş. Yeni hattatlarda da o kabiliyet var.
Estetiğin kökleri Fatih Sultan Mehmet döneminde ekildi Türkiye''de. O zamandan beri bütün Avrupalılar daima iki ismi takdir etmişlerdir. İlki Fatih Sultan Mehmet ikincisi Kanuni Sultan Süleyman. Fatih''e en büyük Türk, Süleyman''ın ise Muhteşem Süleyman denmiştir. Fatih''in açık görüşlülüğü günümüze kadar taşındı. Çünkü hürriyetin olmadığı bir yerde sanat olamaz.
Günümüze baktığımız zaman batıdaki sanatçıların İslam ve doğu kültürüne çok daha fazla ilgisi olduğunu görüyorum. Bu konuda uzun uzun araştırma yaptılar, ilgilendiler o yüzden doğuya oranla daha çok yol kat etti. Sonra Türk, Arap, İran ve doğudaki Müslüman sanatkârlar ''niçin bizim kendi sanatımızı batılılar daha çok biliyor?'' şeklinde kendilerine soru sorarak bu boşluğu kapatmaya çalıştılar.
Bana göre boşluğu fark edenlerden biri Gürlu Necipoğlu''dur. Harvard Üniversitesi''nde okutman olarak çalışıyor ve yavaş yavaş aradaki bu açıklığı kapatmak için uğraşıyor. Tabi Türkiye''de Uğur Derman ve başkaları da var onlar Türk hat sanatına çok hizmet ediyor.
Bu bakışı doğru bulmuyorum. Doğu sanatı ile batı sanatı arasında bir kıyasa gidilmemesi gerekiyor. Bu hata yıllardır farklı çevreler tarafından yapılıyor. Batı''nın doğu sanatını veya kendinden olmayanı küçümsemesi gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü bu kültür meselesidir. Fakat önemli bir husus var; Avrupalılar sanat ve kültür üzerine çok yazı yazmıştır. Fakat doğu bunu ihmal etmiştir. Kültür ve sanat iki tarafta da vardı. Uzun yıllardır Amerika''da kaldım. Orada da aynı soruyla karşılaşıyorum. Böyle olmamalı çünkü sanat üzerine yazdıkça aynı seviyeye geleceğiz. Teknoloji olarak son dört beş yüz yıldır batının arkasında kaldık. Fakat sanat konusunda geri kaldığımız anlamına gelmiyor.
İlim onlarda geliştiği için terimler batılılar tarafından konuldu. İlmi ve teknik terimler batıda daha geniş. Teknolojide geride kaldığımız için terimlerimiz daha dar. Bu zamanda Türkler, Araplar, farslar İngilizce yazmaya başladılar. Tüm dünyada bu boşluğu kapatıyorlar. Hem İngilizce hem de Türkçe yazıyorlar. Bu sayede sanatın güzelliği de artıyor. Sanat yalnız siyaset, diyanet, para için olursa sanatın kıymeti kalmaz. Sanat güneş gibi hizmet eder. Sanat çıkar uğruna yapılmamalıdır.
Kesinlikle. Çünkü bana göre asıl İslam sanatı hat sanatıdır. Şiir, Kur''an-ı kerim, Hz. Peygamberin sözleri yazıyla yazılıyor. O yüzden bizim en önemli sanatımız hat sanatıdır. Hiç kaybolmayacak çünkü bu kültüre ait bir şey.
İRCİCA''nın tüm İslam ve Arap memleketlerine faydası çok oldu. Hat sanatı buradan doğdu. Yıllar önce Muhammed Zekeriya adlı Amerika''da yaşayan bir şahıs İRCİCA''ya kendisine hat konusunda eğitmenlik yapabilecek birisinin atanmasını istedi. İRCİCA''da o şahsı Hasan Çelebi''ye yönlendirdi. Öğrencilik bittikten sonra Muhammed Zekeriya icazetini istedi. İcazetini alırken tören yapıldı ve çeşitli hattatlar gelip icazete imza attılar. Buradan büyük bir teveccüh oldu. Ortadoğu sanatkârlar ortamına yenilik kattı ve bir şeyleri tetikledi, sanatta bir bağın kurulabileceğini gösterdi ve hat sanatını uluslararası platforma taşıdı. İcazetname seremonisi ilk burada başlamıştır.
Hayır. İslam memleketlerinden gelen hattatlar, İstanbul''a gelerek Hasan Çelebi, Davut Bektaş, Mehmet Özçay veya Fuat Başar gibi isimlerden icazetname almaya başladılar. Bir hattat icazetname alınca başka talebe yetiştirip onlara icazet verebilir hale geliyor. Bu da tabi hat sanatının gelişmesini sağlıyor. Bu yüzden İstanbul''un farklı bir önemi var.
İngiltere''de eğer doğu kültürüne yakın değillerse bu konu hakkında pek yorum yapmazlar. Fakat İslam sanatını ve kültürünü takip eden kişiler gayet ilgililer. Hatta İngiltere''de çok değerli hat koleksiyonerleri bulunuyor. İngilizler İslam sanatına ve hat sanatına başka bir gözle bakıyorlar, çok değer veriyorlar. Bütün kitaplar orada binlerce dolara satılıyor. En güzel kitaplar orada. Mesela Türkiye''de Cengiz Çetindoğan''ın yazı, levha, hilye, murakka, kur''anın da olduğu çok değerli bir koleksiyonu var. O İngiltere''deki değerli parçaları tekrar Türkiye''ye getirmek istedi. Bu sayede çok başarılı bir koleksiyonu oldu.
Modern hat örneğinin karşısında durmak yanlıştır. İster istemez bir değişiklik olacak. Günümüze gelene kadar hat bir değişime uğradı ve güzelleşti. O yüzden biz bu sanatı kaybedeceğiz gibi korkular üretmeyelim. Yeni kapılar açılacak, herkes bir kapısı var o kapıdan geçecek. Onun için modern hattan korkamamak lazım. Bir sanatı kuvvetle reddedersen et o sanat bitmez. Sanatın kaybolmasından korkmayalım. Tekâmül edecektir.