|

İsrail'in barbarlığı kayıt altında

Filistin'in acılarını ve işgali beyaz perdeye taşıyan Filistinli yönetmen Hany Abu Assad, geçtiğimiz hafta İstanbul'daydı. Filistin sinemasına dair konuşan yönetmen “İsrail medeniyetten faydalanarak silahlar kullanıyor, tanklar alıyor. Bense medeniyetin iyi yönünü, yani sinemayı kullanıyorum. 50 yıl sonra İsrail barbarlığı bitecek ama bizim sinemamız her şeyi kaydetmiş olacak” diyor

Röportaj: AYSEL YAŞA
00:00 - 18/12/2010 Saturday
Güncelleme: 23:31 - 17/12/2010 Friday
Yeni Şafak
İsrail'in barbarlığı kayıt altında
İsrail'in barbarlığı kayıt altında

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamında yönetmen Hüseyin Karabey ve Sevil Demirci'nin projesi olan Unutma Beni İstanbul filminin çekimleri tamamlandı. Yedi yabancı yönetmenin İstanbul hakkında yazdığı senaryoların 15'er dakikalık kısa filmlere dönüşeceği projenin son filmini, Vaad Edilen Cennet filmiyle Altın Küre ödüllü Filistinli yönetmen Hany Abu-Assad çekti. Yönetmen filmde kendi anne ve teyzesinin hikayesini anlatıyor. Senaryosunu Nazlı Elif Durlu'nun yazdığı filmde Hiam Abbass, Amer'in yanı sıra Abu-Assad'ın annesi Suhelia Abu- Asad ve teyzesi Salima Hamed başrolleri paylaşıyor. İsrail Devleti kurulduğunda Suriye'ye göç eden Filistinli Samah'ın kızkardeşi Zahra'ya ulaşmak için yürüdüğü son 500 metrenin ve şehrin onu bu karşılaşmaya hazırlayışının hikayesini anlatan filmde konuk oyuncu olarak Belçim Bilgin

ve Mert Fırat yer alıyor. Çekimlerin bittiğin gün yönetmenle kurgu masasında buluşup, filmi konuştuk. Dört yıldır beraber çalıştığı Türk senarist Nazlı Elif Durlu'nun aracılığıyla Hüseyin Karabey'le tanışan Hany, böyle bir projede yer aldığı için çok mutlu olduğunu söylüyor.


İSTANBUL'DA FİLM ÇEKMEK SAVAŞ GİBİ

Filmde anne ve teyzesini de oynatan yönetmen “İstanbul'da film çekmek oldukça kolay. Teyzem çok yaşlı onun için çok zor olabilirdi. Ama sonu çok iyiydi yaşına ve zorluklara rağmen çok iyi bir performans sergiledi” diyor. Yönetmen çekim bölgesi olarak Taksim ve İstiklal Caddesi'ni seçmiş. “İstanbul'da bir film yapmak savaş vermek gibi ama Türkiye'de film çekmek Amerika'da film çekmekten daha iyi” diyen Abu Assad sözlerine şöyle devam ediyor: “İstanbul'da şu anda sinema, endüstrileşmemiş halde. Yani daha az kural var ve bu film çekimi esnasında belli bir esneklik sağlıyor.” İstanbul'dan çok etkilendiğini de sözlerine ekleyen yönetmenin ailesi savaş esnasında ikiye bölünmüş ve aile seneler sonra İstanbul'da ilk defa bir araya gelmiş. Savaşın çocuğu olarak büyüyen Abu Assad'ın bugüne dek çektiği filmlerin çoğu işgali, Filistin'de yaşananları ve insanların çaresizliğini ele alıyordu. “Filistinli olmak ve Filistinli bir geçmişten gelmek benim sinemam için çok önemli bir olgu” diyen yönetmen sadece bu işgalden beslendiği görüşüne ise katılmıyor. Abu Assad “Baskı altında yaşamış olmak hayatı farklı bakış açılarından görmenizi engelliyor. Yani o geçmiş kim olduğunuzu gösteriyor ve hatırlatıyor. Bu anlamda benim sinemam için geçmişim ve orada yaşananlar tabi ki de çok önemli bir besin kaynağı” diyor.


FİLM YAPARAK HAYATTA KALIYOR

Filistin'de film yapmak her açıdan risk taşıyan bir iş. Kontrol noktaları, korkan insanlar ve kamera. Bunların hepsi bir araya geldiğinde ortaya pek de iyi bir tablo çıkmıyor. Abu Assad da “Kameradan korkan, başının belaya gireceğini düşünen insanlar var. Fakat bunun tam tersine kamera gördükleri zaman sesini duyurmak için çabalayan insanlar da yok değil. Aslında onların yaşadıkları kameradan korkmak değil, kontrol noktalarında aşağılandıkları zaman bunların çekilmesini istemiyorlar” sözleriyle bizimle aynı görüşte olduğunu belirtiyor. Filistin sinemasında baktığınızda genelde işgal ve yaşanan acılar anlatılıyor. Aşk ve kadın filmlerinin çok fazla çekilmediğine dikkat çeken yönetmen “Dünyadaki izleyiciye baktığınızda onlar Filistin'den aşk filmi görmek istemiyor. Onların görmek istedikleri şey Filistin'deki bu acı hikayeler, savaşla ilgili hikayeler. Uluslararası film izleyicisi o dramı izlemek istiyor” diye belirtiyor.


SÖMÜRÜNÜN BİR PARÇASI: FİLİSTİN SİNEMASI

Filistin sinemasını değerlendirmesini istediğimiz yönetmen bize pozitif bir tablo çizemiyor. Çünkü çoğu yönetmenin maddi anlamda problem yaşadığına değiniyor. Abu Assad'ın “Filistinli yönetmenlerin çoğu hala hayatta kalmak için savaşıyor. Maddi anlamda çok sıkıntıdalar. Filistin sineması sömürünün bir parçası olarak uluslararası arenada değer kazanıyor. Sinema cebimdeki paranın miktarını değiştirdi ama Filistin'deki durum daha da kötüye gitti” cümleleri durumu özetlemeye yetiyor. Sinemanın işgali önlemekte başarılı olamayacağına inanan yönetmen “Sinemanın ve genel olarak sanatın bir şeyi daha iyi veya daha kötü getirmekte bir rolü olduğuna inanmıyorum. Sinema bir tanıktır sadece” diyor. Çektiği filmlerle sadece tanıklık ettiğinin altını çizen Abu Assad: “Benim için kişisel olarak film çekmeye devam etmek hayatta kalmanın bir parçasıydı. İsrailliler medeniyetin kötü taraflarını kullanıyorlar. Uçaklar, helikopterler, bombalar ve savaş... Ben ise bir Filistinli olarak medeniyetin güzellikle olan tarafını sanatı, sinemayı kullanıyorum. Bu baskı karşısında hayatta kalmak için üstelik. Çünkü bundan 50 yıl sonra onların kullandıkları uçaklar, tanklar toz olacak ama benim filmlerim kalacak ve hep tanıklık edecek” diyor. Şimdilerde Hollywood'a bir aksiyon filmi çeken yönetmen İstanbul dönüşünde bu filmin kurgusuna başlayacak. Bundan sonra yine Filistin'le ilgili film çekmeye devam edecek olan Abu Assad, yeni projelerini sır gibi saklıyor.


BİR KIZ SEVDİM YÖNETMEN OLDUM

Hany Abu Assad Hollanda'da uçak mühendisliği okurken sinemaya geçiş yapmış bir isim. Sinemaya geçiş öyküsü ise oldukça ilginç. Aslında sinemayla birilerine ders vermeyi amaçlamış. Abu Assad sinemaya geçiş sürecini ise şu cümlelerle özetliyor: “Hayatta bu tür kararlar almanızda tek bir sebep olmuyor, birden fazla sebep oluyor. Ben bir kıza aşık oldum o beni sevmedi ve eğer bir film yönetmeni olursam ve başarılı olursam buna pişman olacağını düşündüm. Ben kendi çapında bir yönetmen oldum ama o pişman oldu mu hiç öğrenemedim.”



13 years ago