|

Kadın evliyalar sıradışı değil

Anadolu'da halk hayatını sabır, iyilik, fedakarlık ve sevgi ile kuşatan kadınların mucizevi hallerine 'Ermiş' ismini yakıştırdı. Yazar, Gülenay Pınarbaşı da bu kadınların hikayelerini "Anadolu'nun Ermiş Kadınları"adıyla kitaplaştırdı. Pınarbaşı, kitabının yenilenen baskısında 69 olan kadın hikayesini 80'e çıkarıyor. Yazar, "Olağanüstülük atfedilen bu kadınlar, aslında gündelik hayattan kopmadan sıradanlığın içindeki güzelliği yakalamışlar"diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 24/12/2017 Pazar
Güncelleme: 06:01 - 24/12/2017 Pazar
Yeni Şafak
FOTOĞRAF: TALHA MENTEŞ
FOTOĞRAF: TALHA MENTEŞ

Gülenay Pınarbaşı, 2011 yılında kaleme aldığı ve büyük ilgi gören “Anadolu'nun Ermiş Kadınları” kitabının genişletilmiş ikinci baskısını çıkardı. Kitabın birinci baskısında 69 olan kadın hikayesi, ikinci baskıda 80'e ulaşmış. Pınarbaşı, konferans, seminer ya da ziyaret için gittiği yerlerde karşısına çıkan ermiş kadın hikayelerine kayıtsız kalamamış. Daha önce 50'ye yakın köye ve kasabaya gidip hikayeler derleyen yazar, bu kez 80'e yakın yeri ziyaret etmiş. Yazar, Anadolu'nun bu kadınlara verdiği hükümlerden ermiş kadın tanımının doğduğunu ifade ediyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “ Biz de genellikle erkek evliyalara atfedilen sadece ilimle ve ibadetle uğraşan bir model anlatıldı. Bu anlatılarda ise kadınlar annelik, eşlik, kayınvalidelik vasfıyla karşımıza çıkıyorlar. Zaten Anadolu'da kadın 10 bin yıldır eş, tüccar, anne, kraliçe, kayınvalide olarak hayatın tam içinde yer alıyor. Ermiş kadınlar içinde bunu söyleyebiliriz. “

BİR EL YARDIM ETTİ

Pınarbaşı, bir tasavvuf büyüğünün eksik hikayeler sana tamamlandıracak sözünün ardına düşmüş ve görünmez bir el ona yardım etmiş. "Eğer gerçekten bilinmek istiyorlar ise siz vesile oluyorsunuz" diyen yazar, ermişlerin hikayelerini ortaya çıkarırken en çok yaşlılardan ve kadınlardan bilgi aldığını söylüyor. Genelde kır kökenli insanlarla görüştüğünü ifade eden Pınarbaşı, eğitim düzeyleri farklı olsa da Anadolu'nun kadim kültürüyle bağını kesmeyen insanlardan faydalı bilgiler edindiğini belirtiyor. Ermiş kadınların çoğu öldükten sonra halk tarafından bilinir hale gelmesini ise şöyle açıklıyor: “ Anadolu'da kadın ne cam fanusların arkasında, ne de tarihin akışını değişterecek olayların ortasında yer almış. Onun hiçbir zaman bir görünme ya da görünmeme kaygısı olmamış. Sadece hayatını yaşamış. Ancak halk kültüründe kavga ne kadar büyük olursa olsun kadın başörtüsünü ortaya atınca son bulur. ”


KADINDAN EVLİYA OLMAZ ALGISI

Toplum genelindeki kadından evliya olmaz algısının sanıldığı gibi geçmişte yaygın olmadığına vurgu yapan yazar, bunu şöyle açıklıyor: “Ermiş kadınların yaşadığı dönemde toplumda günümüzün tam aksine olumlu algılar var. Çok sıradışı bizim de aklımızın kavrayamadığı bazı zorluklara katlanan insanlardan bahsediyoruz. “ Aslında ermiş kadınların bu olağanüstü olarak nitelenen halleri günlük hayatın içinde sıradan olaylar gösterdikleri sabır ve anlayıştan kaynaklanıyor diyen Pınarbaşı bunu bir örnekle açıklıyor: “ Mesela Bursa'da Şerife Hanım isimli bir kadın ermiş var. Hiç çocuğu olmamış ve kocası felç. Şerife Hanım, her gün kocasını sırtına alıyor ve halkın içinden geçerek onu bir yokuştan çıkarıp evine götürüyor. Bedenin fiziksel olarak gerçekleştiremeyeceği bu hareket halkın dikkatini çekiyor ve hikayesi dilden dile dolaşıyor. Aslında bu bir iman gücü. Bu bir sevgi ve saygının sonucu oluşan duruma bir olağanüstülük atfediliyor. Şerife Hanım iyi olarak kabul edilen bir kişi ise, üstüne olağanüstü olaylar gerçekleşince bu kişi ermiş olarak kabul ediliyor. Bir süre sonra hem yaşarken hem vefat ettikten sonra bu bir ermiş kadın,onu ziyaret edelim diyorlar. “

ALLAH'A ULAŞMANIN YOLUNU ARAMIŞLAR

Ermiş kadınların kitabına bakınca okurların bir değerler sistemi göreceklerini ifade eden yazar, bu sistemin kaynağının ilk önce İslamiyet'ten daha sonra Hz. Peygamber'in ve Hz. Fatma'nın ahlakından alındığına dikkat çekiyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor : “Ermiş kadınlar, değerler sistemini coğrafi ve siyasi şartlar altında Anadolu'yu Türkleştirmeye ve İslamlaştırmaya çalışan ama yolunu ahlakla, iyilikle, güzellikle ve sabırla bezemiş sıradan kadınlar. Bu 80 kadından sadece bir tanesi Afyon'daki Destina Hatun, bizim düşündüğümüz anlamda bir yere kapanıp tespih çekiyor. Diğerlerinin hepsi geçim derdiyle, kocasıyla, kaynıvalidesiyle, çocuklarıyla hayatın içindeler. Hayatın içinde kendi seyrü selük evresini tamamlamış. Toplumun içinde ve topluma rağmen Allah'a vasıl olmuşlardır. ”

  • Kadınlar hayatın içindeler
  • * Halk araştırmacısı Pınarbaşı, önümüzdeki günlerde de kadın araştırmaları yapacağını belirtiyor ve ekliyor : "Altı yıl önce yola çıkarken şöyle bir motivasyon ile yola çıkmıştım. ' Hayır Batılıların söylediği gibi kadın Anadolu'da ezilmiyor ben bunu ortaya çıkaracağım' Evet o idealist bakış açımla belli bir noktaya vardım. Kadınların gündelik hayatta sadece eve bağımlı kalmadığını, erkek-kadın ayrımının çok keskin olmadığını ortaya çıkardım. Günümüzde kadın değişti mi, yozlaştı mı yoksa post modern bir sürece mi girdi ? Buradan yola çıkarak kadın kimlik konularında çalışmayı düşünüyorum. Toplumda kadın nasıl konumlanması gerekiyor, kimlik, küreselleşme ve Anadolu kadını kodları üzerinden gideceğim. 10 yıl boyunca gezdiğim kent, kasaba ve köylerde bu süreçteki değişim ve dönüşümler benim için önemli veriler sağlayacak."
Mucize hikayelerinin çoğu sözlü kültürle yaşatılıyor

* Pınarbaşı, kitabının sadece halk hikayelerinin derlendiği bilimsel bir araştırma olmadığına dikkat çekiyor ve derlediği onlarca mucizevi hikayelerden birini bizim için şöyle aktarıyor : “Araştırmayı yaparken Ankara Haymana'da Cimcime Sultan diye bir türbe ismi ile karşılaştım. Bir araştırmacının bu kişiyi Erzincan'da yaşayan bir erkek olarak belirtmesi üzerine Haymana'ya gitmedim. Ermiş kadınların birinci baskısının ardından Ankara'ya kitap ile ilgili bir toplantıda 70'li yaşlarda bir kadın 'kitapta Cimcime Sultan'ı bulamadım' dedi. Ben de gerekçesini söyledim. Bana şöyle bir hikaye anlattı. Annesi medrese tahsili almış, ilim sahibi bir kadınmış. 18 yaşında iken evlenmiş ve çocuğu olmamış. Sürekli rüyasında genç bir kadını görüyormuş. Beni buradan kurtarırsan senin bir kız çocuğun olacak diyormuş. Üç gün üst üste bu rüyayı görmüş. Söylediği yerde Haymana'nın merkezinde imiş. Bu rüyalar üzerine belediye başkanı ile görüşmüş. Başkan onun dediği yeri kazdırmış ve orada genç hiç bozulmamış bir kadın cenazesi bulmuşlar. Böylece türbesini inşa etmişler."

#Gülenay Pınarbaşı
#Yazar
#Anadolu
6 yıl önce