|

Kameranın ışığı yanınca yalanların kaçacak yeri kalmaz

Ron Howard'ın şapka çıkarılacak bir sanat yönetimi eşliğinde beyazperdeye aktardığı “Frost/Nixon”, yalnızca sabık ABD Başkanı Richard Nixon ve Watergate Skandalı gibi 1970'lere damgasını vurmuş olayların arka planını merak edenler için değil, aynı zamanda televizyonun siyasal algıyı biçimlendirmedeki rolü üzerine kafa yoranlar için de kılavuz niteliğinde bir başyapıt...

Ali Murat Güven
00:00 - 31/01/2009 Cumartesi
Güncelleme: 00:31 - 31/01/2009 Cumartesi
Yeni Şafak
Kameranın ışığı yanınca  yalanların kaçacak yeri k
Kameranın ışığı yanınca yalanların kaçacak yeri k

FROST / NIXON

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2008, ABD-İngiltere-Fransa ortak yapımı

Türkiye Gösterim Tarihi:
30 Ocak 2009

ABD Gösterim Tarihi:
5 Aralık 2008

Türü ve Süresi:
Politik Drama / 122 Dakika

Yönetmen:
Ron Howard

Senaryo:
Peter Morgan

Görüntü:
Salvatore Totino

Müzik:
Hans Zimmer

Kurgu:
Daniel P. Hanley ve Mike Hill

Oyuncular:
Frank Langella (Richard Nixon), Michael Sheen (David Frost), Kevin Bacon (Jack Brennan), Sam Rockwell (James Reston), Oliver Platt (Bob Zelnick), Rebecca Hall (Carolina Cushing)

Dili:
Amerikan İngilizcesi / Türkçe altyazılı

İthalatçı Şirket:
UIP

Dağıtıcı Şirket:
UIP

İçerik Uyarıları:
Bazı diyaloglarda kullanılan kaba dil ve kısa süreli iki çıplaklık görüntüsü nedeniyle, 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

IMDB Künyesi:

Yıldız Puanı:
* * * ½

ABD'de 1977 yılının yaz aylarında yayınlanan David Frost-Richard Nixon söyleşileri, Amerikan televizyon tarihinde bir haber programına en çok izleyici çeken program olmuştu. Dört akşam üst üste yayınlanan bu söyleşi serisini 45 milyondan fazla insan seyretti.

Watergate skandalı sonrasında gözden düşen eski başkanları Richard Nixon'ın düşünce sistemine göz atmak isteyen ve sabık başkanın istifasına yol açan görev suistimallerinden haberdar olan izleyiciler, âdeta “sözlü bir boks maçı”nı andıran bu söyleşiler sırasında ekrana kilitlendiler. Büyük ilgi göreceği en başından belli olan böylesine gerilimli bir program için ekrana çıkarken her şeyini ortaya koyan iki adam da sonuçta aralarından yalnızca birinin kazanacağını gayet iyi bilmekteydi.

Bu dört bölümlük program sonradan televizyonculuk dünyasında bir efsaneye dönüşmekle kalmadı, aynı zamanda beyazcamda icrâ edilen “söyleşi sanatı”nda da bir devrimin yaşanmasına vesile oldu. Söz konusu yayından sonra ABD'de politika ve politikacılara yönelik genel algı kökten değişirken, eski başkanın yaptığı bir itiraf ise bütün dünyayı şaşkına çeviriyordu. Büyük bir ihtimalle kamera önünde aşırı sıkıştırılmanın getirdiği bu itirafa sonradan Nixon'ın kendisi bile şaşırmıştı.


Başkan'ın 'suskunluk yemini'ni bozduğu gün

Halkının gözünden düşmüş, geç de olsa onurunu kurtarma mücadelesi veren eski bir başkan ile televizyon dünyasında isim yapmaya çalışan bir playboy habercinin ekranlardaki tarihî röportajını (daha dürüst bir ifadeyle, “düellosunu”) konu alan “Frost/Nixon”ın yönetmenliğini “Apollo 13”, “Akıl Oyunları”, “Cinderella Man” ve “Da Vinci Şifresi” gibi dev yapımların Oscar ödüllü usta yönetmeni Ron Howard üstleniyor. Yorgun ve küskün başkan Richard Nixon'ı Amerikan sinemasının kıymeti yeterince bilinmemiş emektarlarından Frank Langella, hırslı televizyon sunucusu David Frost'u Michael Sheen'in canlandırdığı filmin senaryosunu ise İngiliz yazar Peter Morgan kaleme aldı.

Filmde, yalnızca milyonlarca izleyiciyi ekran başına kilitleyen o ünlü röportaj serisine yer verilmekle yetinilmemiş; aynı zamanda bu röportajların perde arkası manevraları, taraflar arasında haftalarca devam eden müzakere süreçleri de beyazperdeye ustalıkla yansıtılıyor.

Günümüzde bütün dünyada “Watergate Skandalı” olarak hatırlanan o ünlü siyasal kriz sonucunda 1974 yılında başkanlıktan istifa etmek zorunda kalan Nixon, sonraki üç yıl boyunca ise konuya ilişkin sessizliğini korumuştu. (Bilmeyenler için bu öyküyü kısaca hatırlatalım: “Watergate” olayında, Cumhuriyetçi Nixon'un seçimlerde eline bazı siyasal kozlar geçirebilmek için, rakibi Demokrat Parti'nin Washington'daki Watergate iş hanında bulunan genel merkezini devlet ajanları ve techizatını kullanarak gizlice dinlettiği ortaya çıkarılmıştı. Ki bu olay da Amerikan demokratik sistemi açısından affedilmez bir ayıp olarak toplumda şok etkisi yaptı. Bir süre suçlamalara direnip olaydan haberi olmadığını ileri süren Nixon, sonunda ise hukukî ve medyatik baskıya dayanamayarak sorumluluğunu kabul etti; ardından da istifasını sundu. Kendisinin yerine göreve gelen Başkan Yardımcısı Gerald Ford, eski başkanı affettiğini açıklayarak olayın yargı yolunu kapadı.)

Kameralar önündeki büyük sinir savaşı

Nixon, istifasının ardından uzunca bir süre sessizliğe gömüldükten sonra, 1977 yılına gelindiğinde özel bir söyleşi için televizyon kameralarının karşısına geçmeyi kabul etti. Başkanlık yaptığı döneme ait cevapsız kalmış soruların yanısıra, başkanlığını sona erdiren rakip dinleme skandalına ilişkin sorulara da cevap verecekti. Nixon, itiraflarını yapacağı yayıncı olarak David Frost'u seçmekle herkesi şaşırttı. Böyle bir tercihi yaparken gerçekte, neşeli, hafif, eğlendirici, rahatlatıcı ve izleyicilerine “mesaj” değil “masaj” sunan programlarıyla tanınan bu İngiliz şovmeni kolayca safdışı edebileceğini, Amerikalıların gönlündeki “büyük devlet adamı” statüsünü yeniden kazanabileceğini düşünmüştü. Öte yandan, Frost'un ekibinin de onun “Nixon'a kolayca yem olmama” yeteneği konusunda son derece güçlü kuşkuları vardı.

Kameralar çalışmaya başladığında, Frost ile Nixon arasında müthiş bir zekâ savaşı başladı. Ülkenin siyasal tarihindeki en büyük rezaletlerden biri olarak kabul edilen “Watergate Skandalı”ndaki rolüyle ilgili soruları Nixon savuşturabilecek miydi? Peki, Frost gibi genç bir yayıncı, kendi kuşağının en yetenekli, en kaşarlanmış, en kurt ve en kurnaz politikacılarından birinin hesap vermesini sağlayabilecek, onu cesurca eleştirebilecek miydi?

Söyleşiler sırasında iki erkeğin güvensizlikleri, egoları ve soğukkanlılıkları net olarak ortaya çıktı. İkisi de saf ve yalın gerçeğin en çarpıcı şekilde ortaya çıkması adına her türlü yapmacık davranışı bir kenara bıraktılar.

Nixon'ın ekibinde en önemli rolü, kurmay heyetinin başkanı Yarbay Jack Brennan oynuyordu. Filmde aktör Kevin Bacon'un canlandırdığı Yarbay Brennan, söyleşilerde uygulanacak strateji konusunda Nixon'a rehberlik yaptı.

Buna karşılık, 37'nci Amerikan Başkanı'ndan hesap sormaya hazırlanan Frost'un ekibinde de birbirinden zeki iki danışman vardı. Bunlardan birisi, söyleşilerin editörlüğünü üstlenen deneyimli gazeteci Bob Zelnick (Oliver Platt), diğeri ise Nixon'a muhalif yapısıyla tanınan yazar ve öğretim görevlisi James Reston (Sam Rockwell)'dı.

Her ikisi de, Frost'un uyguladığı stratejinin mimarı olurken, Nixon'ın gerçek yüzünün teşhir edilmesi için ne gerekiyorsa yaptılar. Hazırlanan stratejide Frost'un görevleri ise, söyleşi dizilerinin yayın haklarını satmak, televizyon kurumuyla anlaşmak ve soracağı sorular üzerinde çalışmak oldu.

“Frost/Nixon”, ön hazırlıkları yıllarca süren projelerin peşinde koşup az fakat öz film yapmayı tercih eden Ron Howard'tan (Doğumu: 1 Mart 1954, Duncan-Oklahoma/ABD) yine iki yıllık bir suskunluk döneminin ardından gelen usta işi bir politik başyapıt. Hayranlık uyandırıcı oyunculukları, 1970'lerin giyim kültürünü, otomobillerini ve kent atmosferini müthiş bir gerçeklik duygusu içinde perdeye aktararak âdeta sahiden de o yıllarda çekilmiş bir yapıt izlenimi veren müthiş dekor-kostüm ve görüntü yönetimi, yanısıra da öyküdeki bütün boşlukları tek tek dolduran kendinden emin kurgusu ve öykünün oluşturduğu atmosferi mükemmelen tamamlayan müzikleriyle, Howard'ın mesleğinin zirvesindeki bir orkestra şefi edâsında yönettiği bir film olmuş “Frost/Nixon”…

Yalnızca bu hafta sonunda gösterime girenler arasında değil, Amerikan sinemasının son yıllarda çektiği en iyi filmlerinden de biri olarak göz dolduran böylesi bir başyapıtın, “Sahtekâr”, “Gurur ve Zafer”, Operasyon Valkyrie” gibi her biri kendi türünde gayet ağır örnekler oluşturan kimi önemli yapımlarla gişede yarışacağı bir hafta sonunda gösterime çıkması, belki de tek talihsizliği… Ancak, yakın tarihe ışık tutan kaliteli politik dramalardan hoşlananlar, bu müthiş gösteriye tanık olmak için yine de ne yapıp edip özel bir zaman dilimi ayırmayı ihmal etmesinler.


BU HAFTA SONU GÖSTERİME GİREN DİĞER FİLMLER (TÜRK SİNEMASI)
'İnadım inat' felsefesine gönülden inanmış iki seçmece tip

KİRPİ

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2009, Türkiye yapımı

Türü ve Süresi:
Komedi-Serüven / 100 Dakika

Yönetmen:
Erdal Murat Aktaş

Dili:
Türkçe

Oynayanlar:
Mazhar Alanson, Güven Kıraç, İrem Altuğ, Birsen Dürülü

Yapımcı Şirketler:
Demo Film ve Saran Film

Dağıtıcı Şirket:
Medyavizyon Film

İçerik Uyarıları:
Kaba diyaloglar içerdiğinden 15 yaşından küçük izleyici kitlesi için uygun değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

Yıldız Puanı:
* * ½

“İtinayla intikam alma” konusunda psikopatlık düzeyinde takıntı sahibi iki karakterin traji-komik öyküsünü anlatan “Kirpi” filmi, televizyon dünyası için “Süper Baba”, “İkinci Bahar”, “Alacakaranlık”, “Yabancı Damat” ve “Kiracı” gibi ses getirmiş eserlere imza atan rahmetli yazar Sulhi Dölek'in, 1996 Büyük Edebiyat Ödülü'nün sahibi olan aynı adlı kitabından yola çıkılarak çekildi. Herşey, Sulhi Dölek'in, ölümünden önce bir gün yönetmen dostu Erdal Murat Aktaş'a “Bana söz verin ve alın bu kitaptan bir film yapın” demesiyle başlamış. Dölek Kasım-2005'de aramızdan ayrıldı; ancak sinemacı arkadaşları ona verdikleri bu sözü hiç unutmamışlar.

Merhum yazarın beyazperdeye aktarılan ilk öyküsü olan “Kirpi”, birbirlerinden intikam almak için her yolu deneyen iki inatçı düşmanın, oldukça masum başlayan çekişmelerinin giderek çığırından çıkması ve ülke çapında bir kargaşaya yol açmasını kara komedi diliyle anlatıyor. Filmin kahramanları arasında ilk aşamada basit bir didişme olarak başlayan olaylar, sonrasında ise karşılıklı misillemelerle bir çığ gibi büyüyerek, yalnızca bu ikilinin değil, çevrelerindeki herkesin başını belaya sokan büyük bir hesaplaşmaya dönüşmekte…

Mazhar Alanson ve Güven Kıraç'ın ilk kez bir araya geldiği film, “İntikam, soğuk yenen bir yemektir” sözünün ahlâkî haklılığını kendi meşrebince sorgulayan, bir bütün olarak çok başarılı olmasa bile yer yer eğlendirici ve düşündürücü olabilen orta hâlli bir kara komedi örneği. Yeni Türk komedi sinemasının dili ve anlatım tarzını sevenlerin hoşlanmaması için hiç bir neden yok. Usta oyuncu Güven Kıraç her zamanki kıvamı ve tadında; Mazhar Alanson gibi -sinema kameralarının, yüzünü ilk keşfettikleri günden bu yana çok sevdiği- kendine münhasır bir sanatçıdan, sıkı bir motivasyonla “oyun” anlamında çok daha yüksek verim alınabilirdi sanki…


BU HAFTA SONU GÖSTERİME GİREN DİĞER FİLMLER (YABANCI SİNEMA)
Yozlaşmış bir düzenin karşısında direnen kişilikli anne

SAHTEKÂR / Changeling

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2008, ABD yapımı

Türü ve Süresi:
Polisiye-Drama / 141 Dakika

Yönetmen:
Clint Eastwood

Oyuncular:
Angelina Jolie, John Malkovich, Jeffrey Donovan, Jason Butler Harner, Amy Ryan

Dili: Amerikan İngilizcesi / Türkçe altyazılı

İthalatçı Şirket:
UIP

Dağıtıcı Şirket: UIP

İçerik Uyarıları:
Polisiye filmlere özgü şiddet sahneleri ve kaba konuşmalar içerdiğinden, 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:
Yıldız Puanı:
* * * ½

Mart-1928, Los Angeles… Bir şirkette telefon operatörü olarak çalışan Christine Collins (Angelina Jolie) o cumartesi sabahı dokuz yaşındaki oğlu Walter ile vedâlaşıp her zamanki gibi işine gider. Dul anne akşam evine döndüğünde Walter'in ortadan kaybolduğunu panik içinde fark edecektir. Polis yoğun bir arama çalışması başlatır. Fakat, küçük çocuk ardında hiç bir iz bırakmadan kayıplara karışmıştır. .

Aradan beş ay geçtikten sonra, Emniyet Müdürlüğü'nden -görünüşte- sevindirici bir haber gelir. Christine'in oğlu olduğunu iddia eden bir çocuk bulunmuştur. Kamuoyu önünde itibarını kurtarmak isteyen polis yetkilileri, anne ile oğlunun kavuşmasını bir gövde gösterisine dönüştürürler. Yüzlerce polis, gazeteci ve fotoğrafçı arasında âdeta serseme dönen Christine, kendisine binbir tantana eşliğinde sunulan bu çocuğu kabul edip evine almaya iknâ olur. Ancak, kahramanımız büyük bir baskı altında evine getirdiği bu küçük oğlanın aslında kendi oğlu olmadığını yüreğinin derinliklerinde çok iyi bilmektedir. Oğlunun gizemli bir şekilde kayboluşunun araştırılması için yetkilileri biraz daha zorlayınca, Los Angeles'ta o dönemde geçerli olan yasakların, güçsüz insanların mevcut sisteme meydan okumasına izin vermediğini; özellikle de kadınların hiç ciddiye alınmadığını ve devlet temsilcilerinden hesap sormaya hakları bulunmadığını tecrübe ederek öğrenir. Devlet güçlerinin soğukluğu karşısında çaresiz kalan Christine, aradığı insancıl desteği aktivist rahip Briegleb'de (John Malkovich) bulacaktır. Rahip Briegleb oğlunu bulma mücadelesinde Christine'e yardımcı olmak üzere elinden geleni yapar.

Öte yandan, cevapsız bırakılan sorulardan bunalmış durumdaki genç kadının, kendisinin akıl sağlığını bile sorgulamaya başlayan polise karşı direnişi de oldukça zorlu geçer. Fakat o inatla aradığı cevapları bulmak için her şeyi yapmaya hazırdır. Oğlunu aramasını sürdürürken, Los Angeles'ı yozlaşmış bir polis kentine dönüştüren resmî yetkililerce sistematik biçimde aşağılanan, en ufak bir itirazlarında itilip kakılan ve akıl hastanelerinde vücutlarına elektrik verilen yoksul insanların kahramanı hâline gelir. Kadınlara eşit haklar verilmeyen bir dönemde, bu yoksul fakat yürekli kadının mücadelesi oğlunu bulmadan kesinlikle sona ermeyecektir.

Hem biçimsel kalitesi, hem de dokunaklı öyküsüyle bu hafta sonunda “Frost / Nixon” ile birlikte çağdaş Amerikan sinemasından gelen ikinci klas yapıt… Polislik ve kovboylukla geçen bir 30 yıldan sonra, Hollywood'da 1990'lardan itibaren yönetmen olarak da son derece saygın bir konum elde eden Clint Eastwood sinemasının zirve noktalarından biri. Özellikle de başarılı bir sanat yönetimiyle bezenmiş dönem filmlerine meraklı olanlar tarafından mutlaka görülmeli…


* * *

Ailesiyle meslek ahlâkı arasında sıkışıp kalan bir polis

GURUR VE ZAFER / Pride and Glory

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2008, ABD-Almanya ortak yapımı

Türü ve Süresi:
Polisiye-Drama / 130 Dakika

Yönetmen:
Gavin O'Connor

Oyuncular: Edward Norton, Colin Farrell, Jon Voight, Noah Emmerich

Dili:
Amerikan İngilizcesi / Türkçe altyazılı

İthalatçı Şirket:
Fida Film

Dağıtıcı Şirket:
Warner Bros

İçerik Uyarıları:
Polisiye filmlere özgü şiddet sahneleri ve kaba konuşmalar içerdiğinden, 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

Yıldız Puanı:
* * ½

New York Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı 4 polis tuzağa düşürülerek öldürülünce bütün teşkilât alarma geçer. Sokaklarda serbestçe dolaşan bir polis katilinin varlığı, başta polis câmiası olmak üzere, kentteki herkesi alabildiğine huzursuz etmiştir. Kamuoyunun gözü bu dâvâya çevrilmişken, Manhattan Polis Şefi Francis Tierney (Jon Voight) dedektif oğlu Ray Tierney'den (Edward Norton) soruşturmayı yürütmesini ister. Ray, yitirilen polislerin, ağabeyi Francis Tierney (Noah Emmerich) ve kayınbiraderi Jimmy Egan'la (Colin Farrell) omuz omuza çalıştıklarını bildiği için dâvâyı isteksizce kabul eder.

Olay, ilk anda, işlerin trajik boyutlarda ters gittiği rutin bir uyuşturucu baskını gibi görünse de, Ray soruşturmada derinlere indikçe, birilerinin uyuşturucu tacirlerini “polislerin o mekâna baskın yapacağı” konusunda uyarmış olduğunu fark eder. Bunu da teşkilatın içinden biri yapmış olmalıdır. Daha da kötüsü, sabırla topladığı kimi ipuçları kahramanımıza olabilecek en trajik yönü işaret etmektedir: Kardeşi ve kayınbiraderini…

Kuşku yüklü sorular ardı ardına dizilmeye başladıkça, bu soruşturma Ray'i ailesine sadâkat ile teşkilâtına sadâkat arasında bir ahlâkî seçim yapmaya zorlayacaktır.

“Poliste yozlaşma” olgusunu ele alan özeleştiri dozu yüksek dramalar, Amerikan sinemasının her zaman için en iddialı olduğu alt-türlerden biri ve “Serpico”dan “İlk Gün”e, “Los Angeles Sırları”ndan “Güçlüler Bölgesi”ne uzanan parlak bir seri boyunca, bugüne kadar söz konusu türde pek çok önemli çalışma izledik. O yüzdendir ki benzer bir ana temanın izinden giden “Zafer ve Gurur”, iyi niyetli bir öyküden yola çıkmasına karşılık izleyiciyi öyle çok da sarsabilen bir filme dönüşemiyor. Usta işi oyunculuklarıyla yine de belli ölçüde göz dolduran bu eli yüzü düzgün polisiye, fazlaca yüksek beklentilere girmeden, hoşça vakit geçirmek ve polis teşkilâtının yozlaşmaya açık yapısı üzerine bir kez daha düşünmek için izlenebilir.


* * *

Hitler'den nefret eden bir Nazi subayı

OPERASYON VALKYRIE / Operation Valkyrie

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2008, ABD-Almanya ortak yapımı

Türü ve Süresi:
Tarihsel-Serüven / 121 Dakika

Yönetmen:
Bryan Singer

Oyuncular:
Tom Cruise, Kenneth Branagh, Bill Nighy, Tom Wilkinson, Carice Van Houten, Terence Stamp, Thomas Kretschmann

Dili:
Amerikan İngilizcesi-Almanca / Türkçe altyazılı

İthalatçı Şirket:
Tiglon Film

Dağıtıcı Şirket:
Tiglon Film

İçerik Uyarıları:
Savaş şiddeti içerdiğinden, 15 yaşından küçükler için uygun değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

Yıldız Puanı:
* * *

Albay Claus Von Stauffenberg (Tom Cruise) onuruna düşkün ve ülkesine tek kelimeyle âşık bir subaydır. İkinci Dünya Savaşı sırasında diktatör Adolf Hitler'in yaptıklarını desteklemese de diğer bir çok meslektaşı gibi yaşanan vahşete ve acılara çaresizce tanık olmak zorunda kalmıştır. Almanya ve onunla birlikte de bütün Avrupa yok oluşun eşiğine gelmeden önce, birilerinin Hitler'i durdurmasını dilemektedir.

Böyle bir mucizenin dışarıdan bir müdahaleyle gerçekleşmeyeceğini fark edince de ilk olarak kendisi öne atılmaya karar verir ve Hitler karşıtı sivil bir grup olan “Alman Direniş Örgütü”ne katılır. Kahramanımız, Hitler'e duyduğu nefret ve ülkesine duyduğu sevgiyle, eşi ile çocuğunun hayatı pahasına da olsa Almanya'yı kanlı bir savaşa sürükleyen bu egzantrik adamı bizzat öldürmek üzere harekete geçecektir.

“Operasyon Valkyrie”, özellikle gösterişli sanat yönetimiyle ilgiyi hak eden bir tarihsel drama. “Olağan Şüpheliler” ve “X-Men” gibi filmleriyle dünyanın her köşesinde büyük bir hayran kitlesi edinen Bryan Singer'in yönettiği bu iddialı film, İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanmış gerçek bir öyküden beyazperdeye uyarlandı. Tom Cruise'un oyunculuğunu seviyorsanız ve henüz Hitler Almanya'sına sövüp sayan Nazi'li, gamalı haçlı, toplama kamplı filmlerden ikrah etmediyseniz, bunu da afiyetle hafızanıza indirebilirsiniz.


* * *

İmparator, güzeller güzeli eşini Kar Adamı'na kaptırınca…

PRENSES LISSI VE KAR ADAMI YETİ / Lissi und der Wilde Kaiser

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2007, Almanya yapımı

Türü ve Süresi:
Animasyon-Serüven / 85 Dakika

Yönetmen:
Michael Bully Herbig

Dili: Orijinali Almanca / (Türkiye'de) Türkçe seslendirmeli

Seslendirenler:
Halil Ergün (Büyükbaba), Hümeyra (Sybille), Lissi (Şevval Sam), Franz (Yekta Kopan), Yeti (Yetkin Dikinciler), Şeytan (Feridun Düzağaç), Ignaz (Yiğit Özşener), Üveyz (Fatih Özacun), Mareşal (Mazlum Kiper), Baş Uşak (Erkan Taşdöğen)

İthalatçı Şirket:
Özen Film

Dağıtıcı Şirket: Özen Film

İçerik Uyarıları:
Her yaştan izleyici kitlesi için uygundur.

IMDb Sitesindeki Künyesi:

Yıldız Puanı:
* * *

Prenses Lissi ve İmparator Franz, zengin ve kudretli ülkelerinde tam anlamıyla muhteşem bir hayat sürmektedirler. Birbirlerini deliler gibi seven çiftin mutlulukları halk arasında da dillere destan olmuştur. Ülke, bu sevimli ikilinin yönetiminde uzun süre boyunca huzurlu bir dönem geçirir. Ta ki masmavi bir gökyüzüne sahip o muhteşem topraklar, güzeller güzeli prenses Lissi kaçırıldığında gri bulutlarla kaplanana kadar…

Yapılan araştırma sonucunda, Prenses'i Kar Adamı Yeti'nin kaçırdığı anlaşılır. Küçük hayvanların baş belası olan bu çirkin, kıllı, şişko ve ukalâ yaratık, Şeytan'la girdiği pazarlık sonucunda, kendi hayatını kurtarabilmek için ona çevresinde bulduğu en güzel kadını götürüp teslim etmek zorundadır. Fakat korkusuz kral Franz, hayatının ışığı olan güzel prensesini Yeti'ye asla yâr etmeye niyetli değildir.

Alman yönetmen Micheal “Bully” Herbig, 19'uncu yüzyılda gerçekten yaşamış bir tarihsel kişilik konumundaki Avusturya İmparatoru Franz Joseph ile büyük bir aşkla bağlandığı Bavyeralı bir genç kız olan Prenses Sissi'nin evliliğini masalsı bir animasyon komedi filmine dönüştürmüş. Muhteşem renkleri, gerçek bir orkestra tarafından yorumlanan güzel müzikleri ve kaliteli Türkçe seslendirmesiyle, hem miniklerin hem de ebeveynlerin keyifle izleyebilecekleri üst düzey bir animasyon film…



15 yıl önce