|

Kıraat birinciliği olan bir musiki icracısı: Kâni Karaca

Türk musikisi icracısı Hafız Kâni Karaca, “İstanbul Hafızları” arasında. Oğlu Mehmet Ali Karaca, pek bilinmese de Karaca’nın Malezya’da düzenlenen Kur’an-ı Kerim okuma yarışmasında farklı tarzlarda kıraat hafızlığı birinciliği olduğunu söylüyor.

Latife Beyza Turgut
04:00 - 19/03/2023 Pazar
Güncelleme: 05:47 - 19/03/2023 Pazar
Yeni Şafak
Kani Karaca.
Kani Karaca.

Musiki tarihimizden gelip geçen isimler arasında üslup sağlamlığı ve tavır güzelliği ile dikkat çeken Türk musikisinin büyük icracısı, hafız, Mevlidhan ve ses sanatkârı Kâni Karaca, henüz yaşarken dahi tarihe mâlolan isimler arasında yer alıyor. Oğlu Mehmet Ali Karaca, o dönemde hem musiki bilgisi hem de hafızlık anlamında Kâni Karaca’ya eş bir isim olmadığını, pek çok kişiden cümleyi duyduğunu söylüyor. İstanbul’daki ilk hocası, Hafız Üsküdarlı Ali Efendi’nin “Bana emr-i Hak vâki olunca gözüm arkada kalmayacak. Zîrâ hamdolsun Kâni’yi yetiştirdim” sözleri ve Sadettin Kaynak’tan sonraki hocası Sadeddin Heper’in “Öğretecek eser yetiştiremiyorum. En aşağı bir ayda geçilebilecek bir besteyi bir derste öğreniyor” yorumları da bu görüşü destekliyor. Karaca, “Haliyle bazı isimlerin babamın bu duruma serzenişi var, ‘Kâni Hoca hafızlıkta kalsın, müziği bize bıraksın’ diyenler oluyor. Oysa dönemindeki isimler 100-150 makam bilirken, babam 650’nin üzerinde makam biliyor. Bunu ona serzenişte bulunana isimler de biliyor” diyor. Neticede Kâni Karaca, devlet sanatçılığından çıkarılıyor. Bu karara tepki gösterenler arasında pek çok müzisyenin yanında Cumhuriyet Gazetesi’nin o dönemki başyazarı da var. Karaca, bu durumu şöyle anlatıyor: “Babamın bir özelliği vardı ki her cenahtan insanın ortak olarak benimsediği bir isimdi. Şimdi kaç kişi var böyle? O gibi insanlar, bugün daha çok aranıyor.” Kâni Karaca, yalnızca ideolojileri farklı insanları değil, dini farklı insanları da kendine çekiyor, öyle ki Karaca’nın Beyazıt, Fatih ve Üsküdar Yeni Valide Camii’nde okuduğu Mevlid’i dinlemeye hahamlar dahi geliyor.

Fatih Belediyesi tarafından, Nusret Çolpan Sanat Galerisi’nde açılan Kâni Karaca’nın anıldığı “Karanlıkta Bir Sadâ: Kâni Karaca” sergisini oğlu, Mehmet Ali Karaca ile birlikte gezdik.

KÂNİ KARACA’YI BİR KENARA İTTİLER

Kâni Karaca’nın, Sadettin Kaynak’ın kendisini emanet ettiği Sadeddin Heper ile ilk meşklerini Cihangir’deki Kadiri tekkesinde yaptığı biliniyor. Sergide yer alan kişisel eşyalar arasında Kâni Karaca’ya ait bir Kadiri kıyafeti de bulunuyor. Hemen yanı başında ise bir Mevlevi sikkesi sergileniyor. Mehmet Ali Karaca, bu sikkenin bir temsil olarak konulduğunu, Karaca’nın kendi sikkesinin ise Mevlevi geleneği gereği onunla beraber defnedildiğini anlatıyor. Kâni Karaca, hem Konya’da hem de dünyanın birçok yerinde düzenlenen Mevlevi ayinlerinde kudümzenbaşı olarak yer almış bir isim. Hatta Mehmet Ali Karaca, Mevlevi ayinlerinin babasının teşviki ile başladığını söylüyor. Sadettin Heper’in tüm Mevlevi ayinlerini meşk ettirdiği isim olan Kâni Karaca aynı zamanda tüm Mevlevi ayinlerini bilen son kişi. Karaca, “Bütün bu özelliklerine rağmen babam bunlar ile hiç övünmez. Siz de, o da aynı onun için. Hiç bu yeteneklere, bilgiye sahip bir insan değilmiş gibi gözüktüğü için, etraf onu bir kenara itmiştir” diyor.

Karaca çiftinin nikah hatırası

Kâni Karaca’nin kendi çabasıyla öğrenip çaldığı udu da sergilenen eşyalar arasında. Oğlu Mehmet Ali Karaca, babasını bu ud ile besteler yaptığını, enstrüman akordunu kendi sesi ile yaptığını hatırlıyor. Kâni Karaca’nın yaklaşık on, on iki adet bestesi olduğu düşünülüyor. Karaca, “Udu da tek başına öğrendi. Çok da güzel besteler yapardı. Bu besteleri kayıt altına almak için kimse kendisine yardımcı olmadı. Notaya almak lazımdı. Ben dahi yapabilirdim ama yapmadım” diyor.

Mehmet Ali Karaca.

KIRAAT BİRİNCİLİĞİ VARDIR

Serginin “İstanbul Hafızları” kısmında yer alan tabloda yer alan fotoğrafların çekildiği tarihte İstanbul hafızlarının birçoğu hayatta. Bu nedenle yalnızca birkaçından “merhum” ifadesi bulunuyor. Kâni Karaca ise yaşça diğer hafızlardan küçük olmasına rağmen onların arasına girebilmeyi başarmış. Mehmet Ali Karaca bu isimlerin pek çoğunun çocukluk hatıralarında yeri olduğunu, evlerine gelip gittiklerini hatırlıyor. Zaman zaman Kâni Karaca’dan nota almak veya makam öğrenmek için de gelirlermiş. Örneğin bir gün Aziz Bahriyeli, “Bana birkaç makam lazım” diyerek Kâni Karaca’ya ders almaya gelmiş. 5. haftadan sonra da “Tamam, bu kadarı bana yeter” diyerek, dersleri bitirmiş.

Kâni Karaca ve Hafize Karaca oğullarının sünnet merasiminde.

Kâni Karaca’nın o dönemde uluslararası tanınmasında özellikle Türkiye’ye gelen Mısırlı hafızların etkisi varmış. İstanbul, Laleli’de hafızların bir cemiyeti varmış ve Mısırlı hafızlar oraya geldiğinde Karaca da babasını Fatih’ten alır o cemiyete götürürmüş. Mehmet Ali Karaca, pek bilinmese de Kâni Karaca’nın Malezya’da düzenlenen Kur’an-ı Kerim okuma yarışmasında farklı tarzlarda kıraat hafızlığı birinciliği olduğunu söylüyor. Kâni Karaca’nın yolculuklarından biri de Suudi Arabistan’adır. Orada sanki hiç Üsküdarlı Ali Efendi’den ders almamışcasına Suudi Arabistan kralını ağlatacak bir sesle Arap tarzı bir tilavet gerçekleştirir. Ardından Kâbe içerisinde bir namaz kıldırır.

Musikiden bıkmıştım

lMehmet Ali Karaca, henüz üç-dört yaşlarında iken babasını kaybeden Kâni Karaca’nın hem kendisine hem de kardeşlerine mükemmel bir baba olduğunu söylüyor. “Kitap okuyacağım der kitap almaya kendim giderdim. O, sadece yol gösterirdi. Herkes ilkokula başladığında tıpış tıpış okula gider. Ben ilkokula başladığımda Cağaloğlu’nun arka sokaklarında çizgi roman peşinde koşardım. Ama babam hiç ses çıkarmazdı” diyor. Bir baba olarak çok güzel nasihat eden Kâni Karaca’nın azarı ise dayaktan betermiş. Karaca, günümüz anne babalarının takdirle karşılayacağı başarıları babasının pek de önemsemediğini söylüyor ve ekliyor: “Benim üniversiteye girdiğimi akademisyen olduğumu gördü ama bunun bizim için pek bir önemi yoktu. Bunu bir başarı olarak görmezdi. Büyük adam olmak demek merhametli, dürüst, akıllı başlı, kimseye zarar olmayan insan olmak demekti.” Evlatlarına mesleki bir hedef dayatmadığı gibi onları yönlendirmezmiş de. Kendisi Türk musikisinin büyük bir icracısı olmasına rağmen Mehmet Ali Karaca’nın Batı müziği ile ilgilenmesine müsade etmiş. “Sadettin Heper ve bazı müzisyenler ben 4-5 yaşındayken evimize gelirlerdi. Babam bir buçuk saatte tüm meşki tamamlardı. Ama diğerler takıldığı için meşk gece 2’ye 3’e kadar devam ederdi” diyen Karaca, o meşkleri yıllarca masanın altından dinlemiş ve “Artık musikiden bıkmıştım oradan yönlenip Batı müziğine geçtim” diyor. Mehmet Ali Karaca sekiz yaşında mandolinle başlamış ama dokuz yaşında neredeyse bütün müzik aletlerini çalabiliyormuş. Bununla birlikte Klasik Batı müziği ile ilgileniyor, Cem Karaca’ya nota veriyormuş. Ancak babası Kâni Karaca’ya sorduklarında o hala oğlunu “Çok iyi mandolin çalar” diye tanıtırmış. Karaca babasının kendisini böyle anmasına sinirlenirmiş. “‘Ben bu kadar enstrüman çalıyorum. Cem Karaca’ya, Barış Manço’ya akor verdim. Hala babam beni mandolin çalar diye söylüyor’ der kızardım. O zaman anlayamazdım, şimdi çok hoşuma gidiyor. İyi ki hep öyle söylemiş” ifadesinde bulunuyor.

Bir ömre eşlik

1958 senesinde bir Mevlid merasimine davet edilen Kâni Karaca, burada Hafize Hanım ile görüştürülmüş. Âmâ biri ile evli olmanın zorlu olacağına dair uyarılara rağmen, Hafize Hanım, Kâni Karaca’yı görünce kendisi ile evlenmeyi kabul etmiş. 46 sene süren evlilik boyunca da hiçbir zaman eşini yalnız bırakmamış. Yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerinde, konserlerinde hep eşlik etmiş. Anne babaları seyahatte iken Mehmet Ali, Hasan ve Yasemin Karaca’nın başlarına bakıcı bir teyze bırakılırmış. “Haccehanım” olarak seslendikleri bu teyze, Doğu Türkistan’ın sürgün edilmiş başbakanı İsa Yusuf Alptekin’in Türkiye’ye gelirken beraberinde getirdiği saray kadınlarından biriymiş.

Kâni Karaca’nın kendi ifadeleriyle hayat hikâyesi, hakkında söylenenler ve yazılanların yanı sıra Murat Bardakçı’nın arşivinde yer alan ve bugüne kadar yayınlanmamış, çok özel icraları da “Karanlıkta Bir Sadâ: Kâni Karaca” sergisi vesilesiyle müzikseverlerle buluşuyor. Serginin hazırlanmasında Karaca ile vefatına dek en uzun ve kapsamlı röportaj yapan Mehmet Güntekin, Osman Özsoy ve elindeki kıymetli ses arşivini paylaşan Murat Bardakçı’nın emeği var. Fatih Belediyesi tarafından, Nusret Çolpan Sanat Galerisi’nde açılan sergiyi 28 Nisan tarihine kadar ziyaret edilebileceğinizi de not düşelim.

#Kani Karaca
#Musiki
#Mehmet Ali Karaca
1 yıl önce