|

Kore yarımadasına barış geliyor mu?

Panmunjom zirvesi, Kore yarımadasında yeni bir dönemin işaretçisi oldu. Ancak atılması gereken daha birçok somut adım bulunuyor. Kim Jong Un hala nükleer kartı elinde tutuyor ve esas düğüm Trump ile Kuzey Kore lideri arasında yapılacak zirvede çözülecek. Kore’de beklentileri gerçekçi düzeyde tutmakta ve barışın kısa sürede sağlanacağını beklememekte fayda var.

Yeni Şafak ve
04:00 - 2/05/2018 Çarşamba
Güncelleme: 03:10 - 2/05/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
DR. ALTAY ATLI - KOÇ ÜNİVERSİTESİ, ÖĞRETİM GÖREVLİSİ

Kore yarımadasında gelişmeler baş döndürücü bir hızda yaşanıyor. Geçtiğimiz yıl bir taraftan Kuzey Kore füze ve nükleer denemelerine devam ederken, diğer taraftan da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetimi bu girişimlere “ateş ve öfke” söylemi ile karşılığını veriyor ve giderek artan gerginlik karşısında bölgede yeni bir sıcak savaşın yaşanıp yaşanmayacağı tartışılıyordu. 2018 yılı ise şu ana kadar bir önceki yıla taban tabana zıt gelişmelere sahne oldu. Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, yılbaşı konuşmasında yönetiminin diyaloğa açık olduğu mesajını vermişti; sonrasında Güney Kore’nin Pyeongchang kentinde yapılan Kış Olimpiyat Oyunları iki taraf arasında kayda değer bir yakınlaşmaya sahne oldu. Oyunlar sonrasında Kuzey ve Güney Kore arasında görüşmeler devam etti ve geçtiğimiz günlerde Kim Jong Un ile Güney Kore Başbakanı Moon Jae-in’in iki ülke arasındaki sınırın güney tarafında kalan Panmunjom köyünde yaptıkları zirveyle ilişkilerde tarihi bir dönüm noktasına gelindi.

GÜÇLÜ SEMBOLİZM

Panmunjom zirvesinin her şeyden önce güçlü bir sembolizmi vardı. İki lider el ele tutuştular, önce sınırın kuzeyine bir adım atıp sonra güneye geçtiler; Kore halkının birliğinden, bütünlüğünden bahsettiler; 1953’de ateşkes ilan edilen ancak hala barış anlaşması imzalanmamış olan Kore Savaşı’nı bu yıl sonuna kadar resmen bitirmek için anlaştılar ve Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılması yönünde görüş beyan ettiler. Panmunjom’dan dünya basınına yansıyan fotoğraflar gerçekten de birkaç ay öncesine kadar hayal bile edilemeyecek kadar olumlu mesajlar yansıtıyordu.

Sembolizmin ötesine geçtiğimizde ise iki önemli soruyla karşı karşıya kalıyoruz: Birincisi, bu hızlı değişim nasıl oldu; savaştan bahsedilirken sadece birkaç ay içerisinde ne oldu da iki lider el ele, kol kola pozlar vermeye başladı? İkinci olarak ise, bundan sonra ne olacak? Kore yarımadasına sonunda barış geliyor mu?

MASAYA GÜÇLÜ OTURMAK İSTEDİ

Sadece birkaç ay içerisinde savaş söyleminden barış rüzgarlarına gelinmesi aslında hiç de şaşırtıcı değil. Taraflar arasında gerginliğin en şiddetli olduğu anlarda bile ülkelerin yöneticileri, Kim Jong Un da dahil olmak üzere, nükleer silahların da kullanılacağı olası bir savaşın tüm taraflar için çok ağır bir bedeli olacağının farkındaydı. Böyle bir savaş, ABD’ye büyük zarar verecek, Kuzey Kore füzelerinin belki de ABD’ye kadar ulaşması söz konusu olacak, Kuzey Kore’nin sadece balistik füzelerinin değil topçu ateşinin de menzili içerisinde olan Güney Kore ağır hasar görecek, ABD’nin müdahalesi sonucunda Kuzey Kore belki de haritadan silinecek, Kuzey Kore’yi destekleyen ama bir yandan da Kim rejiminin füze ve nükleer denemelerinden endişe duyan Çin iyice zor bir duruma düşecekti. Başka bir deyişle, Kore yarımadasında ABD’nin de içinde olduğu bir savaş çıkması durumunda tüm taraflar altından pek kolay kalkamayacakları bir bedel ödeyeceklerdi. Dolayısıyla herkes sorunun çözülmesi için tek yolun diyalog olduğunun da farkındaydı. Kuzey Kore açısından önemli olan müzakere masasına güçlü bir şekilde oturabilmekti. Bunun için de Kim nükleer programını süratle devam ettirdi, sahip olduğu kapasiteyi tehditkâr bir biçimde ortaya koydu, istediği seviyeye gelinince de birden çark ederek diyaloğa açık olduğunu bildirdi ve sadece birkaç ay içerisinde Panmunjom’a kadar gelindi. Güney Kore açısından hemen yanı başındaki tehdidin bir an önce sona erdirilmesi önemliydi. ABD Başkanı Donald Trump ise başından beri ülkesini yeni bir savaşa, hem de nükleer bir savaşa sokan değil, Kore’ye uzun yıllar sonra barışı getiren başkan olmak istiyordu. Panmunjom’a giden yolda Trump da boş durmadı, kartlarını ortaya koydu, elini güçlü tuttu.

O zaman ‘Kore yarımadasında uzlaşı sağlandı, artık barış geliyor’ diyebilir miyiz? Bunun için henüz erken. Kuzey ve Güney Kore liderleri daha önce iki defa, 2000 ve 2007 yıllarında, Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’da görüşmüşler, bu görüşmelerde de güçlü ve olumlu mesajlar verilmiş, ancak sonrasında ümit edilen açılımlar hayata geçirilememişti. Bu görüşmelerde Kuzey Kore’nin lideri, Kim Jong Un’un babası Kim Jong Il iken, 2000’de Güney Kore başbakanı Kim Dae Jung idi; 2007’de ise bu görevde Roh Moo Hyun yer alırken Roh’un kurmayları arasında bugünün başbakanı Moon Jae In de yer alıyordu. O dönemlerde de yarımadanın nükleer silahlardan arındırılmasından ve barışın tesis edilmesinden söz ediliyordu, ancak sonuç alınamadı.


NÜKLEER KART ELİNDE

Kuzey Kore, sahip olduğu nükleer silahları rejimin devamlılığının bir garantisi olarak görüyor ve Kim Jong Un bugün Güney Kore ile ve gelecek ay da beklendiği üzere ABD ile müzakere masasına eşit şartlarda oturabiliyorsa bunun elindeki nükleer kart sayesinde olduğunu biliyor. Panmunjom’da her iki taraf da yarımadanın nükleer silahlardan arındırılmasını desteklediklerini ifade etti, ancak bu konuda herhangi bir somut öneri getirilmedi, bir taahhütte bulunulmadı. Kim Jong Un, Panmunjom’dan bir hafta önce, Pyongyang’da partisinin merkez komite toplantısında bir konuşma yapmış ve ülkesinin artık balistik füze ve nükleer deneme yapmasına gerek kalmadığını açıklamıştı. Aynı konuşmada Kim, Kuzey Kore’nin nükleer bir tehdit veya provokasyon altında kalmadığı müddetçe kendi nükleer silahlarını kullanmayacağını ve başka ülkelere nükleer teknoloji transferi yapmayacağını da ifade etti. Kuzey Kore’nin füze ve nükleer denemeleri sona erdirmesi olumlu bir gelişmeyse de bu Kim’in nükleer silahlardan vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Bugün ABD ve Rusya olmak üzere birçok ülke deneme yapmamakla birlikte halen çok sayıda, hatta Kuzey Kore’den kat kat daha fazla nükleer silaha sahipler. Kim’in söyledikleri, Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan vazgeçtiği değil, tersine nükleer programının artık belirli bir seviyeye ulaştığı için yeni deneme yapılmasına gerek kalmadığı anlamına geliyor. Yine Kim’in sözlerinden, Kuzey Kore’nin “gerekirse” nükleer silahlara başvurabileceğini de anlıyoruz.

Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu’nun 2017 yılına ait verilerine göre dünyada halen 14,900 adet nükleer savaş başlığı bulunuyor. Bunların 7,000’i Rusya’da, 6,800’ü ise ABD’de. İngiltere’nin 215, Fransa’nın ise 300 nükleer savaş başlığı var. Çin için bu sayı 270. Kuzey Kore’nin elinde ise 10’dan az nükleer başlık olduğunu düşünülüyor. Bu tablo içerisinde Kim Jong Un’un kendisini neden “tehdidin kaynağı” değil de “tehdide maruz kalan taraf” olarak gördüğünü anlamak pek de güç değil.

TRUMPLA GÖRÜŞME BELİRLEYİCİ

Mayıs ya da Haziran ayı içerisinde Kore’de bir ilk daha gerçekleşecek ve Kim Jong Un ile ABD Başkanı Donald Trump bir araya gelecek. Panmunjom’u olumlu karşılayan Trump, 28 Nisan’da yazdığı bir tweet’te Kore’de “işlerin iyi gittiğini” ve Kuzey Kore ile yapılacak görüşme için zaman ve yer belirlendiğini ifade etti. Ne var ki, Kim ile Trump’ın görüşmesi Panmunjom kadar olumlu bir hava içerisinde geçmeyebilir. Kim ile Moon, bölünmüş bir yarımadanın iki tarafının temsilcileri, aynı halkın bireyleri olarak bir araya geldiler. Kim ile Trump’ın görüşmesinde ise sıkı pazarlıklar yapılacak, masada nükleer silahlar ve ekonomik yaptırımlar yer alacak. Kore yarımadasının geleceği üzerinde de Panmunjom’dan ziyade bu görüşme daha belirleyici olacak. Kuzey Kore’den nükleer silahlarından tamamen vazgeçmesini beklemek gerçekçi değil. Bununla beraber devam eden ekonomik yaptırımlar ve Çin’in giderek mesafeli bir tutum içerisine girmesi Kim rejimini giderek zorluyor. Kim-Trump görüşmesinden bir nükleer silahsızlanma taahhüdü çıkmasa da taraflar özellikle karşılıklı güven inşası anlamında adımlar atabilirler.

BEKLENTİLER GERÇEKÇİ DÜZEYDE OLMALI

Panmunjom’daki Kuzey-Güney Kore zirvesi tarihi bir gelişmeydi. Taraflar arasındaki diyaloğun bundan sonra da bu şekilde güçlü bir biçimde devam etmesi gerekiyor çünkü Kuzey Kore’nin “normal bir ülke” olmaya, Güney Kore’nin de sürekli olarak yanı başında bir tehdit olmadan yaşayabilmeye ihtiyacı var. Ancak Panmunjom’un yarattığı olumlu havaya kapılarak bugünden yarına Kore yarımadasındaki tüm sorunların çözülmesini beklemek de gerçekçi değil. Kore yarımadasına barış ve huzur zamanla, tarafların karşılıklı olarak birbirlerini daha iyi anlaması ve hassasiyetlerine daha fazla dikkat etmesiyle gelecek. Panmunjom’la birlikte Kim Jong Un, yarımadaya çözümün ABD’li şahinlerin iddia ettikleri gibi Kuzey Kore’de bir rejim değişikliği ile değil, sadece kendisinin de sürecin bir parçası olmasıyla gelebileceğini ortaya koydu. Şimdi sırada çok önemli bir Kim-Trump görüşmesi var. Bu görüşmeyi beklerken belki de bizler de kendimize şu soruyu sormalıyız: Dünya için asıl büyük tehdit Kuzey Kore ve sahip olduğu yaklaşık on kadar nükleer başlık mı, yoksa tamamına yakınına başta ABD ve Rusya olmak üzere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin sahip olduğu 14,900 nükleer başlık mı? Daha iyi bir dünya için belki de öncelikle bu soruyu samimi bir şekilde ele almamız gerekiyor.

#Kore
#Nükleer
6 yıl önce