Christine Brown, Los Angeles'ta yaşayan, mesleğinde hırslı ve tutkulu bir ev kredisi uzmanıdır. Genç ve güzel kadının hayatındaki her şey, Clay Dalton adlı yakışıklı erkek arkadaşı da dahil olmak üzere tam istediği gibidir. Ta ki, esrarengiz görünümlü yaşlı bayan Sylvia Ganush'un “aldığı konut kredisinin vâdesinin uzatılması” talebiyle bankaya gelişine kadar…
Christine bu noktada kararsız kalır. İçgüdülerinin sesini dinleyip yaşlı kadına istediği süreyi vermeli midir? Yoksa patronu Jim Jacks'ı etkilemek için süre uzatma talebini red mi etmelidir? İkinci seçeneğe yönelirse “kurumu yerine insanları zarara soktuğu” için her zamanki gibi ikramiyesini alacaktır. Christine de ikincisini seçer ve borcuna karşılık evden tahliye edilmesi için gerekli talimatı vererek Bayan Ganush'u “bitirir”. Gördüğü bu katı yaklaşımın ardından, hayattaki tek sığınağını kaybetmenin doğurduğu dizginlenemez öfkeyle intikam hazırlıklarına girişen yaşlı kadın da Christine'ye “lamia” adıyla bilinen çok güçlü bir büyü yapar...
Sonunda bu da oldu ve son iki yıldır -başta ABD olmak üzere- dünya kamuoyunu tek kelimeyle küresel bir depresyonun kucağına oturtan “kredi krizi” gösterişli bir korku filminin konusuna dönüşüverdi. Dikkat ediniz, kapitalist sistem eleştirisi yapan tipik bir Michael Moore belgeseli ya da sağduyu sahibi Amerikan bağımsız sinemacılarından birinin Sundance Film Festivali için çektiği sosyal içerikli bir yapımda değil de öyküsü tüyler ürpertici mezarlar, ölüler, büyüler ve cinlerden geçilmeyen bir korku filminde işleniyor, “mortgage” kasırgasında ocağı sönen milyonlarca kişinin trajedisi… Tabiî, bu türün kendi meşrebi ve kuralları doğrultusunda…
O yüzden, çağdaş Amerikan sinemasının harika çocuklarından Sam Raimi'nin güncel esinlenmelerle kaleme aldığı senaryo ve ondan çektiği “Kara Büyü”nün, sinematografik özellikleri bir yana, salt bu konjonktürel önemiyle bile gelecekte söz konusu türün tarihçesinde apayrı bir konuma oturtulacağına kesin gözüyle bakıyorum.
Sam Raimi ve senaryoyu birlikte yazdığı (aslen tıp doktoru olup, sırf eğlence olsun diye biraderinin filmlerinde asistanlık yapan) ağabeyi Ivan Raimi, muhtemelen son iki yılda Birleşik Devletler topraklarında inanılmaz bir artış gösteren “kredizede intiharları”ndan etkilenmiş olmalılar…
Öte yandan, Raimi'nin, genelde daha hafif meşrep çıkış noktalarından ilham alan korku-gerilim sineması için bu denli ağırbaşlı ve kayda değer bir öykü yakalamakla birlikte, onu aynı düzeyde bir yetkinlikte beyazperdeye aktardığını söylemek pek mümkün değil… Oysa, yeryüzündeki milyonlarca hayranı gibi ben de, bundan yirmi yıl önce “Şeytanî Ölüler” (Evil Dead) filmleriyle karanlık salonlarda korkudan üç buçuk atmış bir sinemasever olarak, Usta'nın yıllar sonra “Örümcek Adam” üçlemesi gibi yeniyetme işi öykülere ara verip baba ocağına geri dönüşünden daha kesin bir başarı bekliyordum. Karşımızda, yaz boyunca neredeyse her hafta bir benzerini -bezginlik içinde- tanıttığımız, izlendikten 15 dakika sonra tamamen unutulup giden ıvır zıvır koku filmlerinden daha üstün bir örnek yok açıkçası… Tamam, kabul etmek gerekir ki Raimi bir kaç sahnede o herkesçe bilinen yetenek ışıklarını yine parlatıyor, Kadir İnanır'vâri bir haykırışla “Ben hâlâ buradayım üleeen!” diyerek perdeye damgasını vuruyor. Fakat, bir bütün olarak bakıldığında bu dev markaya yakışmayacak kadar koftirik bir oyunculuk ve yönetim standardı sunuyor bizlere… Hele de birbirinden yeteneksiz iki başrol oyuncusu, Alison Lohman ve Justin Long'a ne demeli bilemiyorum.
Sam Raimi, filmlerinde yıldız mertebesine çık(a)mamış, o tarih itibarıyla henüz yolun başı ya da en fazla ortalarındaki oyuncularla çalışmayı huy edinen bir yönetmen. Nitekim, bu filmi de böylesi yanlış yüzler berbat ediyor ve Raimi uzun yıllardır ilk yalnızca özel efektlere ve esaslı bir kurguya yaslanarak sonuca gitmeye çalışırken fena hâlde hüsrana uğruyor. Gerçi, ABD'de daha bu yılın ilkbaharında gösterime çıkan “Kara Büyü”nün orada DVD ve Blue Ray edisyonları çoktan piyasaya sürüldü bile. O DVD'lerde de “sinemada gösterilen versiyon” ve “yönetmenin yeniden kurguladığı kesintisiz versiyon” gibi iki ayrı seçenek bulunuyor. Raimi'nin tarzını ve korku sinemasını seven bir izleyiciyseniz, “Kara Büyü”ye abartılı beklentiler içinde gitmemenizi öneriyorum. Ancak, “yuvaları ellerinden alındığı için beddua edenler”in trajedisi üzerine kurulu bir korku filmini de öyle her zaman izleyemezsiniz. Bu yüzden, fırsat olursa sinemada ya da en azından üç-dört ay sonra piyasaya çıkacak olan DVD edisyonunda bir göz atmakta yarar var.