|

Müslüman olduğumu sonradan anladım

1938'te Çekoslavakya'dan Türkiye'ye göç eden Yahudi bir ailede dünyaya gelen İrvin Cemil Schick, nasıl Müslüman olduğunu şöyle anlatıyor: 'Lübnanlı Müslüman bir arkadaşım vardı. Bana bir gün bir takım sorular sordu. Bende dalgın dalgın cevap verdim. Döndü bana 'sen Müslümansın' dedi. Ondan sonra Müslümanlığın gerekliliklerini yerine getirmeye başladım.' Schick, 'O zamana kadar kendimi İslam'a ilgi duyan gayri Müslim olarak tanımlıyordum. Müslüman olduğumu sonradan anladım' diyor.

Büşra Sönmezışık
00:00 - 19/05/2013 Pazar
Güncelleme: 14:05 - 18/05/2013 Cumartesi
Yeni Şafak
Müslüman olduğumu sonradan anladım
Müslüman olduğumu sonradan anladım

İrvin Cemil Schick hat sanatına gönül vermiş ve sonradan Müslüman olmuş bir akademisyen. Ancak onun hikayesi bildiklerimizden biraz farklı. İstanbul'a göç etmiş Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Schick, eğitim için gittiği Amerika'da Müslüman oluyor. Akrabaları İkinci Dünya Savaşı'nda Naziler tarafından öldürülen Schick, bize neden Müslüman olduğunu hat ve tasavvufa olan ilgisinin nasıl başladığını anlattı.

Aileniz Musevi. Nasıl bir ortamda büyüdünüz?

Annem Bağdatlı. Babam Çekoslavakyalı. 1938'de Türkiye'ye geldik. Şişli Terakki Lisesi ve Robert Koleji'nde okudum. 19 yaşıma kadar buradaydım. Eski İstanbul'un o büyülü atmosferinde büyüdüm. Buna rağmen evimizde Türk kültürünü yansıtan hiçbirşey yoktu.

Türk İslam kültürüne ne zaman ilgi duymaya başladınız?

Amerika'ya gittikten sonra. Okuduğum okul Harvard Üniversitesi'ne çok yakındı. Oradaki ders kataloğunu inceledim. Tasavvuf Tarihi dersine yazıldım.

Okulda ne öğrendiniz?

Türkiye'de 'tasavvuf' deyince aklımıza Yunus Emre, Kaygusuz Abdal veya Mevlana geliyor. Aslında tasavvuf daha önce başlıyor. Başında Şeyh Galip geliyor. Onun üzerine araştırma yaptım.

Peki daha önce inançlı biri miydiniz?

Dindar bir aileden gelmiyorum. İslamla tanıştıktan sonra inancın ne olduğunu anladım.

Yönlendirilme gibi bir durum oldu mu?

Hayır. Kendi kendime buldum. Planlı da olmadı. Tasavvuf derslerine girmeseydim bugün çok farklı biri olabilirdim. O dersten öğrendiklerim beni çok etkiledi. Osmanlıca öğrenince Hat sanatına olan ilgim arttı. Ardından Kuran'ı Kerim'i okudum.

KANIKSAMADIM DÖRT ELLE SARILDIM
Yurt dışında İslamiyet'i öğrenmenin farkı ne?

Ben Müslümanların içinde büyümüş olsaydım, pek çok şeyi kanıksayabilirdim. Hat sanatını çok seviyorum. Fakat Müslüman arkadaşlarımın pek çoğu ilgi duymuyor. Benim için bunların hepsi birer keşif oldu. Onun için herşeye dört elle sarıldım.

Amerika'daki Müslümanlar buradakilere benziyor mu?

Çok farklı. Mesela Amerika okurken İran, Arap, Türk, Güney Asya kökenli Müslüman arkadaşlarım oldu. Bir Pakistanlı arkadaşım, tasavvufa düşmandı. Tasavvufu İslam'dan uzaklaşmak olarak görüyordu.

Siz önce tasavvufla sonra İslam ile tanıştınız. Alışmanız nasıl oldu?

Evet. Dindar bir ailede büyümediğim için ibadet konusunda çok iyi olduğumu söyleyemem. Anarşik bir ortamda büyüdüm henüz o ruh halinden kurtulabilmiş değilim.

Museviler dinleri konusunda çok tutucudur. Din değiştirmek sorun olmadı mı?

Hayır. Anneminki folklorik bir inanç. Ancak din babam için mücadeledir. Ailesi öldürüldüğünden Yahudi olarak yaşamayı önemsiyor. Bunu anlıyorum. Ama bende bu hiç olmadı.

İslamiyet'te sizi ne etkiledi?

Beni İslamiyet'e götüren yol tasavvuf ve sanattı. Bir inanç arayışım olmadı. Başka dinlere de bakmadım. Tasavvufu çok sevdim, sonra Kuran'ı okudum ve İslam hakkında bilgi edindim.

Tasavvufta ilginizi çeken şey neydi?

Tasavvufta benim çok önem verdiğim şey Allah sevgisi ve aşkı. İslamiyet'in Allah'a olan aşkla ve sevgiyle yaşanabileceği. Severek yaklaştım, korkarak değil. Tasavvuf çok zengin bir anlam dünyası var. İçinde öğrenecek o kadar çok şey var ki...

İSLAM'DA BARIŞ, HUZUR, FERAHLIK VAR
Nasıl Müslüman oldunuz?

Lübnanlı çok dindar ve Müslüman bir arkadaşım vardı. Onunla konuşurken bana bir gün bazı sorular sordu. Bende dalgın dalgın cevap verdim. Döndü bana 'Sen Müslümansın' dedi. O noktaya kadar kendimi İslam'a ilgi duyan gayri Müslim olarak tanımlıyordum. Müslüman olduğumu sonradan anladım.

Müslüman olduktan sonra hayatınız nasıl değişti?

Gündelik hayatımda çok değişmedim. Değişmek çok isterdim ama henüz o noktada değilim. Fakat algı, insanlık ve kâinata bakış olarak çok değiştim.

Sonradan Müslüman olanlar daha radikal olur genellikle. Sizde böyle bir durum oldu mu?

Haklısınız. Fakat ben hiç öyle bir süreçten geçmedim. Aksine İslam'da barış, huzur, ferahlık buldum.

MÜSLÜMANLAR MENFAATTE AYRILIYOR
Avrupa'daki Müslüman algısında bir değişiklik oldu mu?

'İslam Dünyası' diyoruz. Ancak İslam Dünyası'nın içinde binlerce dünya var. Pakistan'da karikatür krizinden dolayı sokaklara dökülen yüzbinlerce Müslüman öldü. 11 Eylül'de yaşanan olayları İslam'la bağdaştırmak mümkün değil. Naziler de Hristiyan'dı. Ancak 'Hristiyanlık insanları Nazi yapıyor' demiyoruz.

Peki bu Müslümanlara karşı oluşturulmuş kasıtlı bir algı mı?

Soğuk savaş bittikten sonra Batı'ya yeni bir düşman gerekiyordu. O düşmanın ne olacağını merak ediyorduk. Sonra yeni düşmanın İslam olduğun anladık. Düşman oluşturduğunuzda pek çok politikayı meşrulaştırmış oluyorsunuz. Batı bugün İslam'ı komünizmin yerine koydu. Bütün bunların İslam adına yapılması dinimize çok zarar veriyor.

Müslümanlar arasında bir çözülme var mı sizce?

İttihad-ı İslam fikri bana çok gerçekçi gelmiyor. Dinsel bir ortaklık olsa bile farkı gelenek, farklı dilde olan insanların bir araya gelmesi çok zor. Çok geçerli bir fikir değil. Müslüman nüfuslu devletlerin her birinin farklı menfaatleri ve arayışları var. Bunu mezhep, dil farkıyla meşrulaştırıp ayrışıyorlar.

Akrabalarımı Naziler öldürdü
Babam azılı bir Türk milliyetçisi diyorsunuz. Nasıl oluyor?

Babam Türkiye'ye 6 yaşında gelmiş. Büyük babam bir ayakkabı firmasında deri uzmanıymış. Türkiye deri üreten bir ülke olduğu için buraya geliyor. İşi uzun sürünce babamı da yanına almış. Geldikten birkaç ay sonra Almanlar Çekoslavakya'ya saldırmışlar. Bütün akrabalarını savaşta kaybetmiş. O yüzden babam hala 'Türkiye benim hayatımı kurtardı' der.

Akrabalarınızın Naziler tarafından öldürümmesi kendi geçmişinizi aramaya itmedi mi?

Benim değil ama babamın bu sebepten dolayı İkinci Dünya Savaşı'na karşı ilgisi vardır. Ben bunun içinde büyüdüğüm için özel bir ilgi duymuyorum.

Sonra kendi geçmişinizi araştırdınız mı?

Hayır. Çünkü ben daha evrensel kavramsallarla ilgileniyorum. Bana 'Sıra dışı hayat hikâyen var' diyorlar. Hayatım başkalarına sıra dışı geliyor ama bana öyle gelmiyor.

Kadınlar her dönemde araçsallaştırıldı
Siz Osmanlı'da kadın, cinsellik ve cinsiyet üzerine kitaplar yazıyorsunuz. Neden özellikle kadın?

Toplumsal tarihle ilgileniyorum. Askeri ve diplomatik tarih ilgi alanım değil. Azınlık tarihi ile ilgilenirken kadın tarihi karşıma çıktı. Kadınlar toplumun içinde ve ana akım değil. Kadınlara nasıl bakılmış? Özellikle temsil sistemleri beni çok ilgilendiriyor.

Kadın nasıl temsil ediliyor?

Gerek Türkiye'de gerek ise batıda kadın bir sembol olmuştur. Kadın kendi seçimi olmadan erkekler tarafından cereyan eden bir söylemin sembolü. O beni çok ilgilendiriyor. Özellikle Müslüman kadınını araştırıyorum.

HAREM'E AVRUPALI GİBİ BAKIYORUZ
Ne gördünüz?

Bilgimiz çok az. Mesela anılarını yazan cariyeler yok. O konularda elimizde veri yok. Ortaçağ'da İslam aleyhtarı polemiklere baktığınızda orada da kadın ve cinsellik çok önemli bir rol oynuyor. Mesela İslamiyet'te boşanmanın yasak olmaması. Katoliklerde boşanma yok. Dolayısıyla Avrupalılar bunu evliliğe ve namusa değer vermemek olarak görüyorlar. Bu tamamen İslam'a karşı yürütülen bir propaganda savaşında tuğla oluyor.

Siz nereden bakıyorsunuz? İçerden mi dışardan mı?

Ben her şeye aynı mesafede bakıyorum. Hiçbir şeyin içinde değilim. Bence bu daha sağlıklı bir bakış kazandırıyor. Çünkü içeriden bakınca bunu onur meselesi haline getiriyorlar. Kendimi bir şey ait hissetmedim. Oryantalizm, bir siyasi araç. Bu bakış açısı zaten uyduruk. Buna karşın Türkiye'de bazı kesimlerin geliştirdiği tepkisel yaklaşım da uyduruk. Sonuçta bu işe tarihi gerçeklerle yüzleşerek bakmamız lazım. Heyecanla değil.

Kadınlara oryantalist bakma bu dönemde de devam ediyor mu?

Tabi. Hem bizde var hem de batıda var. İşin kötü tarafı şu, bizimkiler bilgileri batı kaynaklarından alıp okuyorlar. Bu nedenle bir Türk'ün Harem'e bakışıyla bir Amerikalı'nın bakışı aynı.

Hattat Uğur Derman babam gibi
Hat sanatına ne zaman başladınız?

1970'lerde. Hat sanatına merak saldığımda hiçbir şey bilmiyordum. Hatırlıyorum, Uğur Derman'ın Ebru kitabı çıkmıştı. Büyük bir heyecanla kitabı aldım. Uğur Bey bana yol gösterici oldu.

Uğur Derman'dan ne öğrendiniz?

Hat sanatının tarihini ve önemini niteliğini. Uğur Derman benim hocam, babam, üstadım her şeyim.

Hat sanatını hangi yönüyle ilgileniyorsunuz?

Türk İslam dünyasında Hat sanatının neden önemli olduğunu araştırıyorum.

Ne buldunuz?

İki tarafı var. Biri resim yasak olup olmadığı. İslam dünyasında bol bol tasvir de yer verilmiştir. Resim yapılmadığı için yazıya önem verdiler iddiası gerçekle örtüşmüyor. İslamiyet'in birçok açıdan çok aşkın bir din olduğu açık. Allah'a hiçbir sıfat yakıştırmamak onu tenzih etmek, buna örnek. Fakat aynı zamanda İslam dünyasında yazı çok önemli. Bir hadis var 'Allah'ın ilk yarattığı şey kalemdir' diyor. Bir din ki kaleme bu kadar önem atfediyor. Bütün bunlara baktığınızda İslam dinin öteki dinlerden farkını çok iyi anlayabilirsiniz.

Siz Hat sanatının biçimine mi yoksa maneviyatına mı vuruldunuz?

İkisi de. Harfleri öğrenince bu harflerin plastikliği benim çok ilgimi çekti. Bir de ben renk körüyüm. Bu ned enle siyah beyaz görseli algılayabiliyorum. Ancak sonra biçiminden daha çok anlamına yöneldim. Çünkü şuna inanıyorum; Hat sanatında anlam ve biçim bir bütün. Başka hiçbir sanatta bu kadar bu bütünlük yok. O yüzden orada yazılan ayetlere tamamen kayıtsız kalınabileceği aklıma gelmiyor.

Yazmaya devam ediyor musunuz?

Ben hattat değilim. Kısa bir dönem Savaş Çevik'ten meşk aldım. Devam etmek istiyorum fakat vaktim yok.


11 yıl önce