|

Roni Margulies, İstanbul! Emret komutanım!

Roni Margulies, İstanbullu Yahudi bir şair, savaş karşıtı bir eylemci, parti yöneticisi, “Darbeye Dur-De İnisiyatifi'nin aktivisti, İsrail karşıtı bir anti-siyonist.... Margulies, büyük şairleri, kaybolan idealleri, Türkleri ve Yahudileri anlattı.

Ertan Altan
00:00 - 7/09/2008 Pazar
Güncelleme: 21:29 - 6/09/2008 Cumartesi
Yeni Şafak
Roni Margulies, İstanbul! Emret komutanım!
Roni Margulies, İstanbul! Emret komutanım!

“Türkiye'de yaşayan büyük şair olduğunu düşünmüyorum. Çünkü post-modernizmle beraber dünya şiirini yitirdi. 1980 ve 2000 yılları arasında tek kutupluluğa yönelen dünya berbat bir dönem geçirdi. Ancak bu durum değişmeye başlıyor. Gelecek kuşaklar, içinde yaşadığımız çağın şiirini keşfedecek.”

Bu sözler, İsrail karşıtı İstanbullu bir Yahudi ve sosyalist bir şair olan Roni Margulies'e ait. Makalelerinde ve kitaplarında İsrail'i “Irkçılığın son kalesi” olarak tanımlayan Margulies, Yahudi cemaatinin bir bölümü tarafından “anti-semit” (Yahudi karşıtı) ve “self-hater” (Kendinden nefret eden) ilan edilmiş. Eğitim için 17 yaşında gittiği İngiltere'de yaklaşık 30 yıl yaşadıktan sonra, Troçkist bir partinin yöneticisi olarak geri dönen Margulies, Türkçe yayınladığı “Benim Yahudilerim” ve “Bugün Pazar Yahudiler Azar” adlı kitaplarıyla kendisini “self-hater” olarak gören cemaatin içinde çocukluğu boyunca yaptığı gözlemleri anlatmıştı. Kendisini bir Yahudi'den çok sosyalist ve edebiyatçı olarak tanımlayan Margulies'le edebiyat, siyaset, siyasi edebiyat, post-modern zamanlar, Yahudiler ve daha pek çok konuyu içeren bir söyleyiş yaptık.

Margulies, 19. ve 20. yüzyıl Avrupa'sında sık rastlanan ve kıtanın tarihinde önemli izler bırakan ancak bugün pek ortalarda görünmeyen bir neslin son temsilcilerinden. Yahudi, Marksist, partili ve şair. Bir zamanlar Avrupa'da bu özellikleri taşıyan yüz binlerce insan, toplama kamplarında, gaz odalarında, iç savaşlarda yaşamını yitirdi. Belki hepsi ünlü birer şair değildi ama dünya henüz şiirini kaybetmemişti.


POST-MODERNİZM BİTİYOR

Peki büyük şairler nereye gitti? Margulies'e göre şiirin ve şairlerin bittiği doğru değil. Çünkü geçmiş yılların büyük şairleri de aslında tam olarak yaşadıkları çağı yansıtmıyorlardı. Sanat toplumla her zaman bir yansıtma ilişkisi kurmadı. Margulies, post-modern durumun başlangıç tarihi olarak gösterilen birinci ve ikinci dünya savaşı sonrası ise tüm dünyada büyük bir belirsizlik dönemi başladığını söylüyor. Bu dönemde büyük anlatıları geniş kitlelere tercüme eden şairler, edebiyatçılar yavaş yavaş kayboldu. Çünkü idealler, büyük ufuklar, partiler, ideolojiler, ikinci dünya savaşının enkazı altında kalmıştı. İçinden geçilen dönem insanlığa anlatacak büyük bir hikâye bırakmamıştı. Margulies'e göre ise bu geri çekiliş doğrudan çağdan kaynaklanmıyor. Yani genel kabul gördüğü üzere post-modernizm kalıcı değil geçici bir durum. Hatta geçmek üzere. 80'li yılların dünyasında post-modern yaklaşımların bilinçli bir şekilde benimsendiğini söyleyen Margulies şöyle diyor: “Post-modernizm ne diyor? 'Dünyayı anlamak mümkün değil, teorize etmek de mümkün değil. Böyle bir dünyayı değiştirmek de mümkün değil. Üst söylemler, büyük söylemler yoktur önemli olan bilimin deneyimleridir.' Böyle devam eden bir yaklaşım içinde, Türkiye'nin dar sınırları içinden bakmazsak dünya berbat bir dönem geçirdi. 1980-2000 arasında muhalifler yenilgiye uğradı. Bu durum edebiyatı da etkiledi tabi. Bu dönemde Türkiye'de solcu şairler ortaya çıktı. Ancak bu gelenek çok büyük şairler yetiştiremedi. Ama bana göre 2000 yılından bu yana dünya değişiyor. Post-modernizmin rolünün artık bittiğini düşünüyorum.”

Margulies, “Yaşlı bir İttihatçı'nın belki de düşünmüş olabilecekleri”, “İttihat ve Terakki Katibinin Hüznü”, “Hatibi Şehrin Tifüsten Ölümü” adlı şiirlerinde, İttihatçı kadroların içine düştükleri durumu, hayal kırıklıklarını tarihten silinişlerini anlatmıştı. Margulies'e göre tarihi değiştirdiğini düşünen ancak tarihten silinen birinin hissettikleri, ya da artık polis takibinden ve parti denetiminden yorulan birinin sıradan bir hayat sürme özlemi, şiirsel özellikler taşıyordu. Peki, tarih şiirsel de bugün yaşadıklarımızdan bir şiir çıkar mı?


BUGÜNÜN ŞİİRSELLİĞİ VAR MI?

Birçokları tarafından “Neo-İttihatçılar” olarak tanımlanan Ergenekon olayında da şiirsellik bulunabilir mi? Bu döneme ilişkin yazılan tek şiirin Ozan Arif'in “Plan yapmayın plan” olduğunu hatırlatarak sorduğumuz bu soruya Margulies şöyle cevap veriyor: “Ergenekonculuğun İttihatçılığın devamı olduğu anlayışı çok yaygın Türkiye'de. Bunun ne ölçüde doğru olduğunu çok sorguluyorum. Bir kere İttihatçılar bir imparatorluğu devirip onun yerine meşrutiyeti getiriyorlar. Her ne yapıyorlarsa bir şeyi korumak için değil aşmak için yapıyorlar. Şimdikiler ise mevcut devleti aynen muhafaza etmek için yapıyorlar yaptıklarını. Aralarında böyle bir fark var. Ayrıca bunlara İttihatçı deyince Kemalizm'in üstünü örtmüş, onu bir anlamda aklamış oluyoruz. Hoşumuza gitmeyen şeyleri İttihatçıların üstüne yıkıp Kemalizm'i kurtarıyoruz. Oysa İttihatçıların suçları artık çok geride kaldı. Kemalizm ise yaşıyor. Eğer şiirsellik arıyorsanız her dönem bulabilirsiniz. Ben onların başına gelenlerde bir şiirsellik buldum. Gelecek kuşaklar da bizim yaşadıklarımızın şiirini yazacaktır.


İNGİLTERE'DE TÜRK, TÜRKİYE'DE YAHUDİ

Peki azınlık olmak Margulies'in edebiyatını nasıl etkiliyor? Ünlü Şair bu soruya şöyle cevap veriyor: “Benim hayatımda Yahudi bir ailenin çocuğu olmak her zaman ikinci plandaydı. Edebiyatıma yansıyan tayin edici unsur 17 yaşında eğitim için yurtdışına gitmem oldu. Uzun yıllar İngiltere'de kaldım. Orada çektiğim yalnızlık, yabancı olarak algılanmam edebiyatımı belirledi. Çok gariptir İngiltere'de Türk olarak yabancı görüldüm Türkiye'de de Yahudi olarak.” Margulies partili bir şair. Tıpkı bir zamanlar Sabahattin Ali'nin ya da Pablo Neruda'nın olduğu gibi. Yani artık pek rastlanmayan bir durum. Şiirlerimde parti yer almaz diyen Margulies, “Dünya bugünün dünyası gibi değildi. O zaman kimseye 'vay dinozor sen hâlâ bunlara mı inanıyorsun' demek yoktu. Bugün farklı bir dönemde yaşıyoruz. Kitlesel bir mücadele vermenin garipsendiği bir dönemde yaşıyoruz” diyor.



Herkesten daha çok İstanbulluyum

Margulies, 1955 yılında İstanbul'da, Polonya göçmeni Yahudi bir ailede dünyaya geldi. Uzun yıllar İngiltere'de yaşayan Margulies'in edebiyat tarih ve siyaset konusunda çok sayıda makalesi bulunuyor. Şiir, anı ve deneme kitapları yazan ünlü şair, 2002 Yunus Nadi Şiir Ödülü'nün de sahibi. “Kendimi İstanbul'da hiçbir zaman azınlık olarak hissetmedim. Çünkü hiçbir İstanbulludan daha az İstanbullu değilim. Hatta büyük çoğunluğundan çok daha İstanbulluyum” diyen Margulies'ten bir askerlik anısı:

“Erzincan'da 59. topçu er eğitim tugay'ında askerlik yapmaya gittim. Avazım çıktığı kadar, 'Roni Margulies İstanbul, emret komutanım' diye bağırdığımda yüzbaşının yüzündeki "neeeee?" ifadesi, askerliğimin en tatlı anılarından biri oldu. Sonra, aylarca hemen herkese ismimin esrarını izah etmem gerekti...

16 yıl önce