|

Rus edebiyatındaki yerli damar

İletişim Yayınları arasında çıkan Gogol’le Dostluğumuz ve Mektuplaşmalarımız adlı eser, yirmi yıllık bir dostluğu, bir pencereden ve mektuplar üzerinden bize gösteriyor. Kitabın yazarı Sergey Aksakov. Kitap Gogol’ün ölümünün ardından hazırlanırsa da yayımı 1890 yılını bulur. Öncelikle şunu belirtelim: Bu mütevazı kitap, yazar Gogol’ü tam kuşatma iddiasında değil. Belki onun kişiliğine gerçek anlamda ışık tutabilmeyi amaçlamaktadır.

04:00 - 15/09/2019 Pazar
Güncelleme: 09:18 - 15/09/2019 Pazar
Yeni Şafak
Sergey Aksakov
Sergey Aksakov
ÂLİM KAHRAMAN

Nikolay Vasilyeviç Gogol,1809’da doğdu, 1852’de öldü. Kırk bir yıllık bir ömrü oldu. Aslen Ukraynalı. Poltava eyaletinin Mirgorod kasabasına bağlı Vassiyileviç çiftliğidir onun doğum yeri. Babası, bir akrabasının amatör tiyatrosuna hafif komediler yazıyordu. On altı yaşındayken (1825) onu kaybetti. Annesi dindar bir kadındı. Oğlunu da öyle yetiştirdi. Edebî ve dinî duyarlılık Gogol’ün tüm hayatını belirledi.

1829’da, cebinde bir şiirle Petersburg’a geldi. Yayın dünyasına o yıl, şiirini yayımlayarak girdi. Demek ki yirmi üç yıllık bir edebiyat hayatı oldu. Bu yirmi üç yıl içinde, hikâye, roman ve tiyatro dallarında ortaya koyduğu az sayıdaki eserle, Rus nesir dili ve edebiyatının temellerini attı. Rus edebiyatı bir bakıma onun “Palto”sundan çıktı. XIX. Yüzyıl Rus Edebiyatındaki belirleyici rolü ülkesiyle sınırlı kalmadı, ünü ve etkisi modern dünya edebiyatlarına doğru yayıldı.

YİRMİ YILLIK DOSTLUK

İletişim Yayınları arasında çıkan Gogol’le Dostluğumuz ve Mektuplaşmalarımız (1832-1852) adlı eser, yirmi yıllık bir dostluğu, bir pencereden ve mektuplar üzerinden bize gösteriyor. Kitabın yazarı Sergey Aksakov. Kitap Gogol’ün ölümünün ardından hazırlanırsa da yayımı 1890 yılını bulur. Öncelikle şunu belirtelim: Bu mütevazı kitap, yazar Gogol’ü tam kuşatma iddiasında değil. Belki “onun kişiliğine gerçek anlamda ışık tutabi”lmeyi amaçlamaktadır.


Aksakov, daha baştan Gogol’ü zeki fakat insanlar üzerinde olumsuz etki bırakan bir kişilik olarak tanımlar. Bu duygusu, aralarında bir yakınlaşma olduktan sonra da tamamen silinmez. Gogol’ün uzun yıllarını Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde geçirmesi sebebiyle mektuplarla süren bu “dosluk (!)”un ardından, Aksakov’un şu satırları yazmış olması dikkat çekici: “Bilmiyorum, Gogol’ü şahsen sevdim mi? Hayır, şimdi sevmediğimi söyleyebilirim.” Kitabı okuyunca görüyoruz ki, karşılıklı mektuplaşmalarında onlar birbirlerine eleştirici duygularını iletmekten de geri durmamışlardır. Gogol, Rusya’da, kendisine ve eserlerine yönelen ilgi ve tepkileri, arkadaşları aracılığıyla, onların mektuplarından öğrenmiştir. Şunu da belirtelim ki, eserde, mektuplara yansıyan eleştiriler düzeysiz ve karalayıcı olmaktan çok, katkı sağlayıcı özelliktedir.

Gogol’ün hayatı boyunca, hem dostları hem de kendi kendisiyle çatışması, didişmesi bitmiş değildir. Bir mektubunda kendisinin de belirttiği gibi “dengesiz ve istikrarsız” bir tarafı vardır. Bu yönü onun sık sık dostlarıyla arasının açılmasına sebep olmaktadır. Annesinden aldığı dinî terbiyenin mahiyeti zamanla onu daha büyük tedirginlikler içine sürükler. Büyük bir toplum eleştirisi içeren eserlerine gelen tepkiler, eserlerindeki mizahî boyut, onu inancıyla eseri arasında bırakır. (Eserlerine gelen tepkiler arasında, bazı karakterlerini ortaya koyarken gerçek kişilerden yola çıktığı konusu önemli bir yer tutar. Rus insanını olumlu tipler ortaya koymadan dolandırıcı ve güvenilmez kişiler olarak tasvir etmesi ve bu durumu toplumun bütününü kapsayacak şekilde genişletmiş olması da bir başka itiraz noktasıdır.) Sonunda yazarın bunalımı baş edilemez bir noktaya ulaşır. Yazı hayatının uzun bir dönemini içine alan Ölü Canlar serüveni, eserin. yazımını bitirmiş olduğu ikinci cildini bir gece ateşe atıp yakmasıyla sonuçlanır. Bir süre sonra da ölür.

KENDİMİZE DAİR BİR BİLİNÇ UYANDIRDI

Gogol’ün eserine sadece bu kişisel trajedi boyutuyla bakarsak, onun eserlerinin dönemini aşan işlevini gözden kaçırabiliriz. Klasik dönem Rus edebiyatının eleştiri alanındaki önemli isimlerinden Çernişevski, Gogol’ün rolünü açıklarken “O, kendimize dair bir bilinç uyandırdı bizde” demektedir. Kendisinden önceki yenileşmeci yazarlarla Gogol arasında böyle bir fark görür. Çernişevki’ye göre, Rus edebiyatını Avrupa eserlerini taklitten kurtaran da Gogol’dür. Ancak bunları söylerken Puşkin adını unutmamak lazım. Gogol’deki yeteneği ilk görenlerin başında gelir Puşkin. Onu destekler. Önemli hikâyelerinden biri olan “Burun”u, gönderildiği dergi tarafından yayımlanmayınca alıp, çıkarmakta olduğu dergide yayımlar. Hatta Ölü Canlar’ın konusunu kendisine veren de odur. Puşkin’in bir düelloda hayatını kaybetmesi, Gogol üzerinde derin bir etki bırakır.

Tiyatroyla da yakından ilgilenen Gogol, dünya edebiyatına Müfettiş gibi değeri kaybolmaz bir eser bırakır. Ancak onun Rus edebiyatına getirdiği gerçekçi soluk, ünlü romanı Ölü Canlar yanında hikâyelerinde de kendini gösterir. Hikâyeci Gogol ise ayrıca ele alınmalıdır. “İki Soylu Kişinin Hikâyesi”, “Kaput (Palto)” ve “Burun” bunların en önemlileridir. Dikanka Yakınlarında Bir Köyde Akşamlar başlıklı fantastik halk hikâyelerinden sonra, o, hikâyedeki asıl açılımını bunlarla yapar. “Kaput” hikâyesi, ilk hikâyelerindeki fantastik öğeyi de daha makul bir düzeyde içine alan, asıl hikâyesini temsil edici eserlerinin başında gelir. Gogol’deki gerçekçi ve yerli damarı devam ettirmiş olan Dostoyevski’nin, biz hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık, sözleri de bu temsil gücünün bir belgesi olarak günümüze kadar ulaşmıştır.

Gogol’le Dostluğumuz ve Mektuplaşmalarımız (1832-1852) kitabına tekrar dönecek olursak belki bu kitabın, Gogol’ün kişiliğine gerçek anlamda ışık tutabilmede yeterli olmadığını belirtebiliriz. Ancak, kitapta böylesi büyük bir yazar için birinci elden bir tanıklığın söz konusu olması ona ilgi duymamız için yeterlidir. Kaldı ki, Gogol’ün birçok mektubunu da içermektedir kitap.

#Gogol
#Sergey Aksakov
#Puşkin
5 yıl önce