|

Şahit olduğumuz dramı anlattım

Derviş Zaim’in yeni filmi “Flaşbellek” son yıllarda Suriye’de yaşanan dramı ele alıyor. Zaim, şahit olduklarımıza sessiz kalamadığını söylüyor. Filmin çekilme hikayesini Zaim şöyle anlatıyor: “Ortada kanayan bir yara var ve sizin o yaraya ilişkin bir şeyler söylemeniz gerekiyor. Durdurulabilmesi için ahlâken bir şeyleri söylemenizde, tavrınızı ortaya koymanızda yarar vardır. Bu motivasyonlar, filmi yapmamda etken oldu."

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 11/10/2020 Pazar
Güncelleme: 15:38 - 10/10/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Flaşbellek filminden bir kare...
Flaşbellek filminden bir kare...

Yönetmen, senarist, yazar Derviş Zaim’in yeni filmi “Flaşbellek” son yıllarda Suriye’de yaşanan insanlık dramını ele alıyor. Savaşta yaralanıp konuşmakta zorlanan başkarakter Ahmet’in tanık oldukları yürek burkarken gerçekleri dünyayla paylaşma konusunda yaşadığı ikilem gerilim dozu yüksek bir seyir vaat ediyor. Film önümüzdeki günlerde Antalya Altın Portakal Film Festivali başta olmak üzere birçok yarışmada gösterilecek. Çekimleri Konya ve Gaziantep'te tamamlanan filmde uluslararası kariyere sahip Filistin ve Suriyeli oyuncular Saleh Bakri, Sara El Debuch, Ali Süleyman, Husam Chadat, Hanin Abaji rol alıyor. Flaşbellek’te ayrıca Suriye’deki olaylar nedeniyle ailesini, arkadaşlarını, evini kaybeden Suriyeliler de oyuncu olarak yer alıyor. Derviş Zaim ile “Flaşbellek” ve sinema üzerine konuştuk.


Flaşbellek, izlerken seyirciye ağır gelecek görüntülerden oluşuyor. İzleyeni diken üstünde tutan bir film diyebiliriz sanırım. Hikâye çizgisi hakkında ne söylemek istersiniz?

Flaşbellek benim yaptığım 10. film. Diğerleriyle kıyaslandığında daha farklı olduğu görülecektir. Seyirciyi memnun edecek bir doğrultuda ilerleyen bir hikâye çizgisi var, duyguları ön plana alan bir tarafı var. Anlatmaya çalıştığı konuya daha incelikli yaklaşmaya gayret eden, derin bir perspektif sunan, derinliği olan bir film istedim.

SİNEMA HEM KAYDEDER HEM VİCDAN OLUR
Filmlerinizin kompartımanlara ayrılabileceğini söylüyorsunuz bir röportajınızda. Peki bu filmi “Gölgeler ve Suretler”in yanına yazabilir miyiz? Yoksa yeni bir kompartıman mı açıyor?

Şaşmaz, tamamlanmış bir reçete vermek istemem. Dileyen bu filmi Çamur, Gölgeler ve Suretler kümesine atabilir ancak sanki biraz daha onlardan farklı duruyor.


Bu farklı filmin deneyimi nasıldı?

Benim filmografimde dalgalı bir gidişşattan bahsedilebilir. Bu, biraz daha yukarıya doğru seyreden çizgiye sahip filmlerden bir tanesi. Yani hikaye ritminin söyleyeceği konunun aciliyeti ve önemi göz önüne alındığında kendini hissettiren bir film.

Çalıştığınız başka projeler olduğunu biliyoruz. Suriye meselesi film projesi olarak neden ilginizi çekti?

Yanı başımızda olup biten, devam eden bir hikaye. On yıla yaklaştı.... Bütün coğrafyayı oduğu kadar bizi de etkileyen bir hikaye. Sebeplerden birisi bu. İkincisi; çok büyük bir insani dram yaşanıyor ve buna şahitlik ediyoruz. Sinemanın bunu kayıt altına alması gerekiyor. Çünkü sinema tanıklığının yanı sıra bir vicdan işlevi de görür. Ortada kanayan bir yara var ve sizin o yaraya ilişkin bir şeyler söylemeniz gerekiyor. Durdurulabilmesi için ahlâken bir şeyleri söylemenizde, tavrınızı ortaya koymanızda yarar vardır. Bu motivasyonlar, filmi yapmamda etken oldu. Bu motivasyonların yükselmesine neden olan şeylerin arasında da benim şahsen tanık olduğum hikayeler, olaylar, karakterler, tipler vardı. Öğrencilerim arasında Suriyeli olan çocuklar var, onlardan kendi hikayelerini dinlemeye başladım. Elbette medyadan, basından bir şeyleri izliyorduk ama o çocukları dinledim. Sonra göçmenlerin dramına şahit oldum. Seneler önce Yunan adalarından birine giderken çok uzakta belli belirsiz botlarla adaya çıkmaya çalışan can yelekli insanlar gördüğümü hatırlıyorum. Adaya yaklaştıkça da kıyıya vurmuş botlar, can yelekleri gördüğümü hatırlıyorum. Adada dolaşırken de denizden yeni çıkmış göçmen kalabalıklarıyla karşılaştım. Ayrıca İstanbul sokaklarında, Antep’te, Kilis’te gördüklerim bir şeyler yapma isteği uyandırdı bende.


Flaşbellek, herkesin vicdanında sorguya neden olacak diyebilir miyiz?

İnsanlığa karşı yerine getirmesi gereken bir görevi var kahramanın ama bu görevi yerine getirirse hayatı riske atmak gibi bir riskle karşı karşıya kalacak. Ya hayatını riske atacak ya da vicdanının sesini dinleyecek. Yunan tragedyalarına benzer bir ikilem var hayatında. İşte o ikilem arasında salınırken kararını veriyor. Film, bu süreci anlatıyor. Vicdan üzerine bir film demek çok da yanlış olmaz. Bir vicdan muhasebesi içerisinde kendimi anlatmaya çalıştığım bir iş olsun istedim.

KONULARI ESTETİK BİR MESAFEYLE ELE ALIYORUM
Kurgu sanatçısı Mustafa Preşeva, bir programda ilk filminiz “Tabutta Rövaşata"nın yapımındaki zorluklardan bahsetmişti. Üzerinden 25 sene geçti. Film yapım süreci kolaylaştı mı sizce?

Kolaylaştı ve kolaylaşmadı. Tabutta Rövaşata gibi bir film yapmanın ayrı zorluğu vardı, Flaşbellek’i yapmanın ayrı zorlukları vardır. İlk filmi yaparken 32 yaşındaydım o zaman. Film bittikten sonraki yorgunluğumla bugünkü film bittikten sonraki yorgunluğum arasında fark yok. Ancak yorgunluk kumaşları farklı. Her ikisi de farklı silahları olan ejderhaydı. Birini kılıçla, diğerini kezzapla öldürebilirsiniz, alt edersiniz ancak örneğin... İşte onu keşfedebilmek sanatıdır film yapmak.

Dünyayı ilgilendiren böyle büyük bir olay 10 yıl önce başladı ve hâlâ devam ediyor. Sizin sinema, zaman ve tarih arasındaki ilişkiye bakışınızı merak ediyorum...

Geçen zaman, bazen, mesafe almayı kolaylaştırabilir. Bazen... Zamanın geçmiş olması, bazı fırsatların ıskalanmasına da sebep olabilir. Dolayısıyla burada çetrefilli ve kolay kolay yanıt verilemeyecek bir nüans söz konusudur. Sırf mesafe alacağız diye bazı fırsatları kaçırmak gibi dezavantajları yaşamalı mıyız? Hayır. Üstelik kapanmayan, devam eden bir yara var. Örneğin Yahudi soykırımında 6 milyon insan fırınlara atılırken; bekleyelim zaman geçsin, ortalık bir sakinleşsin böylece zamansal olarak daha fazla mesafe alırız ve dramı daha iyi yansıtırız demek doğru olmaz. Şahit olunan insanlık dramını gündeme getirmek gerekiyor. Ben böyle bir noktadan hareket ediyorum.

Yazarken de kendimi, bilince çıkacak bir otosansüre uğratmamaya gayret ettim. Yaşanan şeylere mümkün olduğu kadar mesafe almaya gayret ettim. Konuyu estetik bir mesafeyle ele alıyorum. Böylece daha soğukkanlı bir portre ortaya çıkartırsınız. Aksi takdirde yapmaya çalıştığınız şeyle savrulursunuz, sloganlara doğru gitmeye başlarsınız. Ben mesafe alarak dinlemeye, yazmaya, tasnif etmeye gayret ettim. Sübjektifliğim içinde, onu da söylemek isterim. Bütün zamanlara nüfuz edecek bir objektiflik çok da mümkün olmayabilir.


Oyuncuların psikolojik hazırlığı esnasında neler yaşandı?

Sadece Arap dünyasında değil uluslarası tanınırlığı olan profesyonel oyuncuların yanı sıra amatörler de var. Amatörlerin çoğu, savaştan kaçmak zorunda kalmış insanlar. Bu oyuncu yapısı içinde çalışmak benim için çok öğretici oldu. Canını güç bela kurtaran, acı deneyimlerden geçen insanlar, küçük çocuklarla yan yana olmak, onlarla ortak üretimi paylaşmış olmak enteresan bir deneyim oldu.

Hikâyeni anlattığında kurtulursun
Suriye hakkındaki gerçekler var ve hikâye de anlatmanız gerekiyor. Sizin gerçek ve hikâye arasındaki ayrımınız nasıldı?

Hikâye anlatmanın nüansları üzerine bir film de denebilir bu filme. Çünkü hikaye anlatmanın öneminin de altını çiziyor. Hikâye anlatmak bizim geleneğimizde önemlidir, bir kurtuluş umududur. Hikâyeni anlattığın zaman kurtulursun. Eğer sen hikâyeni istediğin gibi anlatabilecek özgürlüğe sahipsen kurtuluş umudun da vardır. Bu inşa özgürlüğünün peşinde olan bir film. Kendi hikâyemizi istediğimiz gibi anlatmalıyız, buna kimse engel olmamalı diyen bir film.

İlham çalışana gelir
Üniversitelerde sinema eğitimi verdiniz, devam ediyorsunuz. Akademide verilen sinema eğitimi nasıl bir etki sağlıyor?

Otuz sene önce piyasada çalışırken okuluna giden arkadaşlar vardı. Lastik değiştirmeye tamirhaneye gidiyorum bahanesiyle okula giderlerdi. Çünkü okulla olmak iyi bir şey olarak görülmezdi. Okumayan insanın cahil olacağını öne süren ters örnekler de vardı. Aşırı tarafları olan görüşler bunlar ama gerçek ikisinin arasında. Sinema eğitimi, bir projeniz varsa size faydalı olur. Çok net bilemeyebilirsiniz bunu, sezgilerinizle biliyor olabilirsiniz. Fikirleri olan kişiye okudukları yardımcı olabilir. Aksi takdirde genel kültür kazanmış olursunuz. Daha hiçbir şey bilmeyen adamın nasıl bir projesi olsun derseniz de; o da işi bazı insanların niçin yapabildiğini bazılarının niçin yapamadığının sırrı.

Bir yandan da konuşmalarınızda ilhama inanmadığınızı söylüyorsunuz?

İlham, çok çalışana gelir.

#Derviş Zaim
#Sinema
#Flaşbellek
4 yıl önce