|

Süper güçleri olmayan süper kahraman Sherlock Holmes

1854 yılında Conan Doyle tarafından kaleme alınan Sherlock Holmes karakterinin, sayısız macerası yazılmakla kalmamış, kahramanımız pek çok sinema filmine, tiyatro oyununa, hatta çizgi filmlere dahi konu olmuştu. Holmes'un yeni macerası, yönetmen Guy Ritchi'nin yorumuyla bir kez daha seyirci karşısına çıkıyor. Film öylesine bir estetiğe sahip ki, bir dövüş sahnesini seyretmekle dans sahnesini seyretmek arasında önemli bir fark göremiyorsunuz.

Naz Emel Koç
00:00 - 17/01/2010 Pazar
Güncelleme: 22:46 - 16/01/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
Süper güçleri olmayan süper kahraman Sherlock Holm
Süper güçleri olmayan süper kahraman Sherlock Holm

Sherlock Holmes pek çoğumuz için o kadar tanıdık bir kahraman ki sokaktaki adama sorsanız, onun tarihte yaşamış bir kişilik olduğunu söyleyecektir. Dikkati ve zekâsıyla olayları çözme becerisi gösteren dedektif, bu macerasında kendi alanının biraz dışındaki doğaüstü güçlerle mücadele ediyor. Holmes'un aklı gerçek üstü konulara pek yatmasa da yine de konuyu çözme konusunda büyük bir başarı gösteriyor.

KARA BÜYÜYE KARŞI AKIL

Filmin başrol oyuncusu Robert Downey, Holmes'ü “süper kahramanların ilki” olarak tanımlıyor. Karakterin yetenekleri ve yeteneklerini kullanma becerileri hesaba katıldığında, Holmes gerçekten de bir tür süper kahraman. Ancak bugünün süper kahramanları gibi doğaüstü güçlere sahip değil. Holmes'in en önemli yeteneği üstün zekâsı. Öyle ki, filmde seyrettiğimiz Holmes'un dövüş sanatlarındaki başarısının altında bile bilek gücü değil, zekâsı yatıyor. Karakter insan zekâsı ve iradesinin her istediğini yapmaya muktedir olduğu düşüncesinden hareketle ortaya çıkmış gibi. Holmes'un bir kahraman olarak ilk kez ortaya çıktığı dönemi düşündüğümüzde, böylesine idealize edilmiş bir insan evladının varlığına şaşmamak gerekir. Nitekim o dönemde hızla yaygınlaşan pozitivist düşüncenin etkilerini Holmes üzerinde görmek mümkün. Filmde türlü dertlerle cebelleşen Holmes'un en büyük derdinin kara büyüyle olmasının altında biraz da bu yatıyor herhalde.

Filmin senaryosu Conan Doyle'un dört romanı ve elli altı öyküsü üzerinde çalışılarak, eldeki malzemeden hareketle üretilmiş. Oldukça iyi çalışıldığı belli olan senaryonun tek bir karesi boş geçmiyor. Film konusu ve türü itibariyle kişisel beğenilerime hitap etmese de, ilk dakikasından itibaren kendimi kaptırarak seyrettiğimi itiraf etmeliyim. Bunun nedeni daha önce görülmedik tarzda bir yapımla karşılaşmak değil şüphesiz. Bilakis film gerek senaryosu, gerek yönetmenliği, gerekse anlatımıyla alışıldık bir gişe filmi formunda. Filmin hangi dakikasında kim hamle yapacak, kimler ölecek kimler hayatta kalacak, sonunda kazanan taraf kim olacak gibi olayları önceden tahmin etmek hiç de güç değil. Ancak eldeki malzeme öylesine ustalıkla kullanılmış ki, filme kendinizi kaptırmadan edemiyorsunuz.

KARANLIK BİR ESTETİK

Film gerek görselliği, gerek mizansenleri, gerek dekor ve kostüm çalışmasıyla son derece başarılı bir yapım. Görüntüye hâkim gri tonları, ölümle birlikte havalanan karga, filmin en etkileyici unsurları arasında. Film öylesine bir estetiğe sahip ki, bir dövüş sahnesini seyretmekle dans sahnesini seyretmek arasında önemli bir fark göremiyorsunuz. Eğer ruh sağlığı normal bir insan filmi seyrederken, perdede asılı duran bir adama tüyleri ürpermeden, tablo seyreder gibi bakabiliyorsa bunun iki anlamı olabilir. Bir; sahne estetiği, gösterdiği şeyin vahametinin önüne geçmiştir ve bize seyrettiğimiz şeyin gerçekliğini unutturmuştur. İki; bu tip görüntülerle fazlaca muhatap olmak içimizdeki insani duyguları köreltmiştir. Her iki durumda da sinemanın insan duyguları üzerindeki tahrip edici etkisinden söz etmek mümkündür. Bir seyirci olarak sinemanın bu yönünü unutmamamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmış olalım.

Sherlock Holmes filmi 1890'lı yılların Londra'sında geçse de seyirciyi içine alma ve gerçeklik duygusu yaratma noktasında büyük bir başarı gösteriyor. Senaryo ve yönetmenin dönem filmi yaparken kahramanı güncelleştirme noktasında gösterdikleri başarı, benzer bir çalışma yapmak isteyenler için iyi bir örnek teşkil etmelidir.


KİM, NEDEN SEYRETMELİ?

Temposu hiç düşmeyen, maceralı bir dönem filmi izlemek istiyorsanız Sherlock Holmes türünün başarılı örneklerinden biri.

KİM, NEDEN SEYRETMEMELİ?

Sinemada tempo yerine dinginlik, ihtişam yerine doğallık arıyorsanız, bir de dövüş ve kovalamaca sahnelerinden hoşlanmıyorsanız film sizin için pek uygun değil.



14 yıl önce