|

Süreli yayınlarda roman eleştirisi

Semra Yaman’ın süreli yayınları merkeze alarak hazırladığı II. Meşrutiyet Dönemi Roman Tenkidi adlı çalışmasında görüldüğü üzere, gazete ve dergilerde kaleme alınan roman eleştiri yazıları, türün kendine özgü biçimsel sorunlarından çok topluma ne ölçüde hizmet edip etmediğiyle ilgilenmiştir.

04:00 - 15/12/2023 Cuma
Güncelleme: 01:56 - 15/12/2023 Cuma
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
Erdem Dönmez

Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval’iyle başlatmayı kabul ettiğimizde yüz elli yılı aşan modern Türk edebiyatı tarihçiliğimizin pek çok yönden sorunlar barındırmasının başını süreli yayınlar üzerinde yeteri kadar çalışamamanın çektiğini söylemek mümkündür. Bir taraftan dönem adlandırmalarında yaşanan sorunlar, edebiyat eğitimi ve çalışmalarının hemen her seviyesinde yeniden ele alınması gereken bir problem olarak öne çıkarken diğer taraftan belli başlı isimler etrafında dönmek, edebiyat dışı etkenlerle bazı isimleri ve eserleri daha fazla konuşmak, edebiyat tarihini belirli sınırlılıklar etrafında kurgulamaya, yazar ve eserler arasındaki etki ve tepkileri tekrar edilegelen bilgiler çerçevesinde değerlendirmeye yol açar. Gündelik alışkanlıklardan yönetim tarzına, estetik beğenilerden devletin algılanış biçimine değin hemen her alanda sürekli yenileşmeye maruz kalınan bu sıkıştırılmış süreç, edebiyatta da gelenekte karşılığı bulunmakta güçlük çekilen birtakım yeni tür ve yaklaşımları beraberinde getirmiş; esasında bütüncül bir zihniyet dönüşümü gerektiren modernleşme, daha çok maddi koşullarda yerleştirilmeye çalışılan pratikleri uygulamaya koyma anlayışı olarak değerlendirilmiştir. Bu kapsamda Divan geleneğinde şiirin gölgesinde kalan nesrin yeni türlerle birlikte yükselişe geçmesi, hem şiirin biçim ve içerik yönünden dönüşmesine hem de roman ve hikâyenin yanı sıra makale, fıkra gibi düşünceyi temel alan türlerin yayılmasına imkân sağlamış, söz konusu yayılım ise süreli yayınlar vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Bu çerçevede yeni Türk edebiyatı tarihinin süreli yayınlar üzerinden şekillendiğini söylemek abartılı olmayacaktır.

ROMAN VE MODERNLEŞME ENDİŞESİ

Edabiyat tarihçiliği için göz önününe alınması gereken bir diğer husus, edebi türlerin birbirinden farklı çizgide gelişmesi meselesidir. Şiir, gelenekli yapısı ve biçim-öz ilişkisinin daha belirgin olması dolayısıyla kendine özgü bir çizgide ve tartışma ortamında değişimini sürdürürken modernleşme faaliyetlerinin bir getirisi olan ve başından itibaren endişeyle karşılanan roman, öncelikle kendisine bir alan bulmaya çalışmıştır. Yirminci yüzyılın ortalarına değin süren bu arayışta roman, daha çok modernleşmeye dair toplumsal kaygıları dindirmek maksadıyla işlev görmüş, tür üzerine gerçekleştirilen eleştiriler de romanın bu yönü esas alınarak sürdürülmüştür. Semra Yaman’ın süreli yayınları merkeze alarak hazırladığı II. Meşrutiyet Dönemi Roman Tenkidi adlı çalışmasında görüldüğü üzere, gazete ve dergilerde kaleme alınan roman eleştiri yazıları, türün kendine özgü biçimsel sorunlarından çok topluma ne ölçüde hizmet edip etmediğiyle ilgilenmiştir. Yaman, üç bölüme ayırdığı çalışmasının ilk kısmında 1908-1918 arasında gazete ve dergilerde roman türü üzerine yapılan değerlendirmeleri, ikinci bölümde Türk romanı ve romancılarını, üçüncü bölümdeyse yabancı roman ve romancıları ele alan tenkit metinlerini tespit etmiştir. Yazar, genel çerçevede ele aldığı metinleri her ne kadar tahlil etme girişiminde bulunmasa da roman üzerine odaklanan eleştirilerin ekseriyeti, türün estetik bir metin olarak algılanmadığını gösterir.

TENKİDİN ZEVKLE İLİŞKİSİ

II. Meşrutiyet sonrasında her ne kadar basın-yayın dünyasında büyük bir patlama yaşansa da ortaya çıkan karnaval görüntüsü modern düşüncenin yahut düşünme biçiminin seyrinde aynı ölçüde etkiye yol açmamış; Batı’daki tarihçesinde tenkit fikriyle birebir ilişkili olan roman türüne yönelik eleştiriler daha çok kişisel beğeniler yahut ahlaki ölçülerle sınırlı kalmıştır. Bu çerçevede herhangi bir yönteme dayanmayan Meşrutiyet devri roman eleştirileri, türün 19. yüzyıldaki algılanma şeklinin devam ettiğini düşündürür. Örneğin romanın kadınlar üzerinde bırakacağı tesir, roman aracılığıyla cemiyetin tetkik edilmesi, sanatkârın yüklendiği toplumsal misyon gibi esaslar, önceki yüzyılın uzantısıdır. Diğer taraftan roman ve romancılara İzlenimci eleştiri kapsamında yaklaşan münekkitler, Tanzimat’tan farklı olarak Fransız tesirinden çıkıp diğer Avrupa milletlerinin edebiyatlarından da beslenerek romanlara yaklaşır. Ayrıca bu döneme kadar Türk edebiyatında Romantizm-Realizm gibi tartışmalar tecrübe edildiği için, eleştirilerin odağı bu hususiyetler etrafında toplanır. Yaman’ın çalışmasında ortaya koyduğu örneklerden hareketle Meşrutiyet sonrasında roman türünün Türk modernleşmesine özgü bir tarzda yerleşmeye başladığı hissedilir.

Tarihçesi ve gelişimi şiir ve hikâyeden farklı çizgide gerçekleşen roman türünün örneklerinin yanı sıra nasıl algılandığına dair metinleri incelemek, türün tarihsel süreçte uyandırdığı etki ve tepkilerdeki benzerlik veya farklılıkları göstermek bakımından gereklidir. Elbette bu tür metinleri incelemenin de tenkidi bir yaklaşıma ihtiyacı vardır. Türk edebiyatında gazetecilikle birlikte doğan ve gazeteciler maarifetiyle yayılan roman türünün tarihçesini süreli yayınlar üzerinden izlemek, türün gelişimini belirli bir çizgiye oturtulmasına da imkân sağlayacaktır.



#aktüel
#toplum
#edebiyat
5 ay önce