|

Tarih “Evet” diyor

2007 yılında AK Parti’nin Cumhurbaşkanı’nı Meclis’te seçmesini engellemek için “367 Garabeti” ortaya atıldı. Statüko kendini değişime karşı kriz çıkartarak korumak istedi.

Yeni Şafak
04:00 - 9/03/2017 Perşembe
Güncelleme: 05:09 - 9/03/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Yavuz Selim Kıran


26 Aralık 2006… Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Cumhuriyet'te yayımlanan yazısında Meclis'te 354 sandalyeye sahip AK Parti'nin tek başına Cumhurbaşkanı seçemeyeceği, meclisin bu iş için 367 üye ile toplanması gerektiğini belirtti. Ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal, iktidar partisinin uzlaşma olmadan kendi adayını çıkarması durumunda oylamalara katılmayacaklarını ve 367 tartışmalarının ciddiye alınması gerektiğini söyledi.



12 Nisan 2007…Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Ahmet NECDET Sezer'den boşalacak Cumhurbaşkanlığı koltuğu için “Hem vatandaş hem TSK'nın bir personeli olarak cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde sahip olan bir kişinin cumhurbaşkanı seçilecek olmasını umut ediyoruz.” dedi.



14 Nisan 2007… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan veya başka bir Millî Görüş kökenli siyasetçinin Cumhurbaşkanı adaylığına karşı düzenlenen Cumhuriyet Mitinglerinin ilki Ankara'da yapıldı.



24 Nisan 2007… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Grup toplantısında AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayını açıkladı ve “Adayımız, bugüne kadar bu yolda olduğumuz, bu hareketi beraber kurduğumuz Abdullah Gül kardeşimdir.” diyerek Gül'ün adaylığını ilan etti.



27 Nisan 2007… Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin TBMM'de ilk turu yapıldı. Toplam 361 oy kullanılırken, Abdullah Gül 357 oy aldı. Oylamanın hemen sonrasında, CHP 367 iddiasıyla seçimi Anayasa Mahkemesine taşıdı.



27 Nisan 2007… TBMM'de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Erkan Mumcu(ANAP) ve Mehmet Ağar(DYP) katılmadı.



27 Nisan 2007… Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunun yapıldığı akşam Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine bir basın açıklaması konuldu. Açıklamada seçimlerde laikliğin tartışma konusu yapılmasına Genelkurmayın taraf olduğu söylendi.



1 Mayıs 2007… Anayasa Mahkemesi 367 iddiasını kabul ederek yapılan birinci tur oylamayı iptal etti. Bunun üzerine 6 Mayıs'ta yapılan iki yoklamada da 367 rakamının bulunamayışı yüzünden 11. Cumhurbaşkanı seçilemedi.



1 Mayıs 2007… Başbakan Erdoğan, AK Parti MYK toplantısının ardından Anayasa Mahkemesi'nin kararına saygı duyacaklarını belirterek “Hemen yarın sabahtan itibaren ve öncelikle genel seçim tarihini öne almak için TBMM'ye başvuracağız.” dedi.



3 Mayıs 2007… Yüksek Seçim Kurulu erken seçimin 22 Temmuz'da yapılmasını kararlaştırdı.



10 Mayıs 2007…TBMM Genel Kurulunda, ''Milletvekili genel seçimlerinin 4 yılda bir yapılmasını, cumhurbaşkanının halkoyuyla ve 5 artı 5 sistemiyle seçilmesini'' de içeren Anayasa değişikliği teklifinin tümü, 376 oyla kabul edildi.



25 Mayıs 2007…Yeni Cumhurbaşkanı seçilemediğinden, görev süresi dolmasına rağmen görevini sürdüren Ahmet Necdet Sezer, yapılan Anayasa değişikliklerini "rejimi sıkıntıya sokar" eleştirisiyle veto etti.



31 Mayıs 2007… Sezer'in vetosu üzerine Meclise tekrar getirilen Anayasa değişiklik paketi bu kez 370 oyla aynen kabul edildi.



15 Haziran 2007… Aynı metinle ikinci kez önüne gelen paketi veto yetkisi bulunmayan Sezer, paketi halk oylamasına sunma kararı aldığını; ayrıca Anayasa Mahkemesine iptal davası açacağını duyurdu.



5 Temmuz 2007… Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığının iptal taleplerini reddetti.



22 Temmuz 2007… Yapılan seçimde %46,6 oy alan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti, 341 milletvekilliği ile yeniden tek başına iktidar oldu.



28 Ağustos 2007… Abdullah Gül üçüncü tur seçimde 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi.



21 Ekim 2007… Anayasa değişiklik paketi halk oylamasında, %69 oyla kabul edilerek yürürlüğe girdi.



İKİ SEÇMENDEN BİRİNİN OYUNU ALMIŞ AK PARTİ'YE KAPATMA DAVASI


14 Mart 2008… Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, seçmenin yarısının oyuyla tek başına iktidarda bulunan AK Parti'ye kapatma davası açtı.



30 Temmuz 2008… Anayasa Mahkemesi tarafından AK Parti'nin kapatılmamasına hükmedildi.



25 Mart 2009… BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, helikopterle Kahramanmaraş mitinginden Yozgat-Yerköy mitingine hareket ettikten sonra helikopter bilinmeyen bir nedenle düştü.



FETÖ/DARBE GİRİŞİMLERİ!



7 Şubat 2012… İstanbul'da özel yetkili savcı Sadrettin Sarıkaya, KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner, eski müsteşar yardımcısı Afet Güneş ve iki MİT görevlisini ifade vermeye çağırdı.



17-25 Aralık 2013… Terör örgütü FETÖ'nün yargı, emniyet ve medyası eliyle AK Parti Hükümeti'ne karşı yolsuzluk kisvesi altında darbe operasyonu gerçekleştirildi.



19 Ocak 2014… MİT'e ait yardım tırları Adana'nın Ceyhan ilçesinde FETÖ operasyonuyla durduruldu.



7 Haziran 2015… Yapılan genel seçimlerde AK Parti %40,9 oy oranıyla birinci oldu, ancak tek başına iktidar olacak çoğunluğu elde edemedi.



24 Ağustos 2015… Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Meclis Başkanı İsmet Yılmaz'la yaptığı görüşme sonrasında 7 Haziran seçimlerinin yenilenmesine karar verdi.



15 Temmuz 2016… FETÖ'nün kanlı darbe girişimi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın milleti sokağa çıkmaya davet etmesi ile bastırılan bu darbe girişiminin ardından başlatılan operasyonda darbeyi örgütleyenlerin TSK içine sızmış FETÖ silahlı terör örgütü militanlar oldukları ortaya çıktı.



****



Ülkemizin yakın tarihine ilişkin sadece bazı detayları kronolojik olarak alt alta yazdığımızda ortaya şu sonuç çıkıyor.



Türkiye'nin siyasi tarihi bir krizler tarihidir.



Siyasi krizler beraberinde ekonomik ve sosyal krizleri de doğurdu, Türkiye istikrarsızlık sarmalı içerisinde gerekli hamleleri bir türlü yapamadı.



Vesayet sahipleri, koalisyonlardan, siyasi suikastlardan, ekonomik darboğazdan, iç kargaşa ve sosyal patlamalardan beslenmek suretiyle iktidar alanlarını tahkim ettiler.



Milletin değil, vesayetin iktidarı ülkeye hâkim oldu.



Siyaset de bu vesayet odaklarının kendi gündemlerini hayata geçirme aracına dönüştü.



Siyaset makamı, iktidar olanların değil, iktidar doğanların elinde kullanışlı bir mekanizmaya dönüştü.



Doğal olarak siyasete güven de her geçen gün azaldı.



Bu kısır döngü istikrarsızlık devam ettikçe daha da derinleşti.



14 Ağustos 2001'de Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti'yle başlayan süreç, bu kısır döngünün kırılıp Türkiye'nin istikrar ve güven içerisinde gerçek gündemine dönüşü için bir milat oldu.



Vesayete meydan okuyup “Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyerek milletten 3 Kasım 2002'de yetkiyi alan AK Parti, o günden bu yana tek başına iktidar olarak Türkiye'ye yeni bir ufuk çizdi.



AK Parti ile birlikte artık söz de karar da yeniden milletin eline geçti.



AK Parti adaletin, kalkınmanın, istikrarın, küresel vicdanın adresi olduğu kadar iktidarın vesayetten millete geçmesinin de sembolü oldu.



Ancak aradan geçen 15 yıl, milletten bu kadar güçlü bir yetki almasına rağmen AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan için de kolay olmadı.



İktidarı elinden alınan statüko ve vesayet odakları, ellerinde kalan araçlarla, Erdoğan ve AK Parti'yi kilitlemeye, sistematik bir itibarsızlaştırma kampanyasıyla gündeminden saptırmaya çalıştı.



Hesap da zihniyet de yöntem de hep aynı oldu.



Tutmayan her kirli planı, sonrasında daha kirli ve kanlı planlar izledi.



FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi en kanlı planlarıydı.



Ancak millet yine planlarını bozdu.



Esasen Türkiye'nin yönetim sistemini değiştiren Anayasa Değişiklik Paketi, bu bakımdan millet iktidarının kalıcı ve kurumsal olarak tescil edilmesi, vesayetin tedavülden tamamen kalkması için son dönemeçtir.



Bunun kararını da nihayetinde millet verecektir.



Bu tek başına bir kişinin ve bir partinin meselesi de değildir.



Recep Tayyip Erdoğan elbette bir fanidir.



Ancak onun yaşamı boyunca atlattığı badireler ve siyasi tecrübesi ülke ve millet için çok kıymetli bir hazinedir.



Türkiye'nin yaşadığı tecrübeler, karşı karşıya kaldığı tehditler, varlığı aşikâr olan bir büyük sorunun daha fazla gecikmeksizin ortadan kaldırılmasını zaruri kılıyor.



Doğrusu herhangi bir siyasetçinin çift başlılığın giderilmesine, Cumhurbaşkanlığı makamının güçlendirilerek ülkesine daha güçlü bir iradeyle hizmet etmesine, Türkiye'de artık koalisyon ihtimalinin ortadan kaldırılmasına karşı çıkması kendi kendini inkâr etmekle eşdeğerdir.



Böyle bir şeye karşı çıkması için bir siyasetçinin veya siyasi partinin ülkesini yönetmeye, milletine hizmet etmeye dair hiçbir iddia ve hedefinin olmaması gerekir.



Hiç şüphesiz 16 Nisan'da kriz değil çözüm üreten bir sistem için millet en doğru kararı verecek.



Mührünü statükoya değil değişime vuracak.



Halkın oyu, bütün oyunları bozacak.



(Bu yazının ilk bölümü 7 Mart 2017 tarihli nüshamızda yayınlanmıştır. )





#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#FETÖ
#AK Parti
#367 Krizi
7 yıl önce