Etiyopya kökenli sanatçı Theo Eshetu “Yüzler ve Yerler” sergisiyle İstanbul’a konuk oldu. Sanatçı, “Bu yüzlerin her birinin gerçek yüzümüz olduğunu düşünüyorum. Yüzlerimiz de tarihimize, anılarımıza ve kültürel mirasımıza ait” diyor.
İlk kez karşılaştığınız biri için ilk izlenimini ve ipucunu yüzler verir. Karşımızdaki kişinin nasıl biri olduğunu, neler hissettiğini yüzüne yansıyan mimiklerinden anlayabiliriz. Bu noktada yüzümüz bizim kimliğimiz gibidir. Suret analizinin yanı sıra yaşadığımız coğrafyaların fizyolojik sembolleri yüzümüze yansır. Etiyopya kökenli sanatçı Theo Eshetu farklı yüzleri çokkültürlüğe atıfla, kölelik kavramlarıyla birlikte çalışıyor. Eshetu’nun portre fotoğraflarından ve iki video enstelasyonundan oluşan çalışmaları İstanbullu sanatseverlerle buluşuyor. Eshetu’nun “Yüzler ve Yerler” adını verdiği sergisi Akbank Sanat’ta ziyarete açıldı. Çok kültürlülük üzerine yaptığı çalışmalarıyla bilinen Eshetu, kültürel kimliklerin sabit ve tanımlı olmadığını, politik gelecek tasarıları tarafından oluşturulduğuna dikkat çekiyor. Aynı zamanda izleyiciye yüzler eşliğinde kültürel ve politik bir okuma yapma fırsatı sunuyor.
HANGİSİ GERÇEK?
Açılışta konuştuğumuz Eshetu, yüzlerin farlı kültürden imgeleri yansıttığı belirtti ve şöyle konuştu: “Buradaki yüzler arkadaşlarıma ve daha önce tanıştığım insanlara ait. Farklı kültürlerden imgeler yansıtmaya çalıştım. Çünkü bu yüzlerin her birinin gerçek yüzümüz olduğunu düşünüyorum. Yüzlerimiz de tarihimize, anılarımıza ve kültürel mirasımıza ait. Bu yüzden merak ediyorum, biz hangi yüzleriz. Bireysel yüzler miyiz, yoksa bir yüzün parçası mıyız? Bizi kültürel sanatın etkilediği bu nesnede yani yüzde birleştirmiş oluyor.”
9 MART’A KADAR AÇIK
- Sanatçı sergide portre fotoğrafları serisinin eşlik ettiği “Atlas Fractured” ve “The Slave Ship” adlı iki video enstalasyonu da sunuyor. Eshetu’nun 2015 tarihli “The Slave Ship” Atlantik’teki ticaret rotalarından Orta Geçiş’te denize atılan Afikalı kölelerin kurduğu hayali su altı şehri Drexciya inanışını dahil ediyor. Çalışmada öne çıkan nokta ise boğulan, köleleştirilmiş erkek ve kadınların ruhlarının Avrupa limanlarına korku saçmak üzere hala denizlerde olduğunu ima ediyor. Atlas Fractured ise gerçek insanların yüzlerine büstlerin, heykellerin, maskelerin ve sanat eserlerinin görüntülerinin yansıtılması üzerinden kültürel kimliklerin tarihi üzerine eğiliyor. Tarabya Kültür Akademisi işbirliğiyle düzenlenen sergi 9 Mart’a kadar ziyaret edilebilir.