|

Uluslararası festivaller bizi neden seviyor?

Dünya festivallerinden ardı ardına gelen ödüllerle sevinen Türkiye sineması, uluslar arası arenada büyük prestij kazandı. Bu başarıda Bakanlık desteği kadar, sinemacıların yurt dışı bağlantılarının da büyük etkisi var.

Suat Köçer
00:00 - 1/12/2013 Pazar
Güncelleme: 17:25 - 30/11/2013 Cumartesi
Yeni Şafak
Uluslararası festivaller bizi neden seviyor?
Uluslararası festivaller bizi neden seviyor?

Özellikle son yıllarda, pek çok yerli filmin, dünyanın çeşitli ülkelerinde 'görünür' hale geldiğine şahit oluyoruz. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, farklı coğrafyalarda düzenlenen uluslararası film festivalleri, Türk filmlerinin adeta uğrağı haline geldi. Kimi Türk filmleri ödüller alırken, bazıları özel gösterimlerde seyirciyle buluşuyor, diğer bazıları da övgüler alarak kamuoyunda adından sıkça söz ettiriyor.

ÖDÜLLER DAHA BÜYÜK BAŞARILARI TETİKLİYOR

Filmlerimizin dünyada uyandırdığı bu ilgi, hiç kuşkusuz yerli sinema sektörünü derinden etkiliyor. Başarılardan cesaret alan yapımcılar yurtdışı seyahatlerini arttırarak, bağlantılarını güçlendirme adına lobiler yapıyor, çeşitli ortak etkinlikler düzenliyor.

Kazanılan ödüller, alınan övgü ve jestler, elbette sinemamız için büyük önem taşıyor. Ancak bu yükselişin nedenlerini sorgulamak da, olumlu algının devamı adına gereklilik arz ediyor. Sinemamızın geçtiği önemli sürece dikkat çekme amacıyla, bu yükselişin nedenlerini sorgulamak istedik.

BAKANLIK 'DESTEK' FESTİVAL 'CESARET' VERİYOR

Türkiye sinemasının dünya genelindeki başarısı, elbette ki çeşitli nedenlere dayanıyor. Bu yükselişin önemli bir nedeni, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Sinema Destekleme Fonu aracılığıyla, yerli sinemaya destek vermesi. Geçmiş yıllara oranla yerli sinemaya desteğini arttıran Bakanlık, uluslararası festivallere uzanan süreçte de çeşitli kolaylıklar sağlıyor. Öte yandan Nuri Bilge Ceylan ve Semih Kaplanoğlu gibi isimlerin Avrupa festivallerinde büyük ödülleri kucaklaması, yeni kuşak başta olmak üzere, sinemacılarımızı cesaretlendirdi. Teknolojik gelişmelerin tetiklediği iletişim ağı ve çeşitli olanakları verimli değerlendiren sinemacılar, filmlerini yurt dışı arenaya taşımaktan geri durmuyor.

Kısaca özetlediğimiz meseleyi konuk ettiğimiz bazı sinema yazarlarına sorduk.

SADİ ÇİLİNGİR – (Sinema Yazarı): YABANCI ORTAKLAR ETKİLİ OLUYOR

TV dizilerimizin tüm dünyada ilgi görmesi ve büyük gelir getirmesi üzerine yapımcılarımız sinema filmlerine de büyük yatırımlar yapmaya başladılar. Filmlerimizin teknik ve sanatsal kaliteleri son yıllarda çok yükseldi. Yabancı festivallerdeki ortak yapım arayışlarının müspet neticelenmesi, yeni sinemacılarımızın, bilhassa Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes Festivali'nde ödüller kazanmasının sinema filmlerimizin tüm dünyada ilgi görmesine vesile olduğuna inanıyorum.

MELİS ZARARSIZ – (Sinema Yazarı): GENÇ KUŞAK YÖNETMENLERİN PAYI BÜYÜK

Türk filmleri son yıllarda, başta Avrupa olmak üzere pek çok yurtdışı festivallerinde ödüller almaya, özel gösterimlerde şans bulmaya, etkinliklerde rol almaya başladı. Bu çok gurur verici bir durum tabii. Türk sinemasının geliştiğine, daha evrensel hikâyeler anlatabildiğimize bağlayabiliriz bu tabloyu. Üstelik bu filmlerin bazıları usta yönetmenlerimize ait olsa da, azımsanamayacak bir kısmı da ilk filmlerini çeken genç yönetmenlerin filmleri oluyor. Kısa filmlerimizle bile yurtdışında görünür hale gelmeye başladık iyice. Bunda genç yönetmenlerimizin artık daha aktif olmaları ve filmlerini dünyaya sunmak adına gereken tüm bağlantıların peşinde koşmalarının büyük payı var elbet.

İLGİ GÖRMEYEN YURTDIŞINA GİDİYOR

Sevindirici olmakla birlikte acıklı ve şaşkınlık verici bir yanı da var. Yurtdışında ödüllere boğulan, övgüler alan, ilgi çeken, gösterime giren filmler ülkemizde salon bulamayabiliyor, vizyonda birkaç haftadan bile az kalıp kaybolup gidebiliyor. Bu filmlerin isimleri, yönetmenleri, oyuncuları halkımız tarafından hiç tanınmıyor, bilinmiyor. Duyulsa da, 'sanat filmiymiş, yurtdışında ödül almış ama kim bunlar, bize hitap etmiyor' gibi tepkilerle, hatta bazen önyargılarla karşılandığını çevremde görebiliyorum. Zaten yönetmenlerimizin, son zamanlarda filmlerini yurtdışına bu denli açmalarında bunun da etkisi büyük. Kendi ülkesinde salon bulamayan, ilgi göremeyen, reklâm yapamayan, düşük bütçeli ama kaliteli çoğu yapım yurtdışında kucaklandığı için, biraz da 'çare' olarak bu yola başvurulduğunu düşünüyorum.

MEHMET GÜLERYÜZ (YÖNETMEN): KÜLTÜR BAKANLIĞI BÜYÜK DESTEK VERİYOR

Ben Kültür ve Turizm Bakanlığının sinema destekleme fonunun oluşturduğu sinerji ile üretimin arttığını düşünüyorum. Bu nedenle destekleme fonu önemlidir. Sanat sinemasının özellikle desteklenmesi gerekir. Destekleme kurul üyelerinin belirlenmesinde aşırı titiz davranılmalıdır. Ülkemizin genç bir nüfus sahip olması, sinemamıza değişik bir kan getirmektedir. Son yıllarda bir çok genç yönetmenin farklı konularda üretim yapması çeşitlilik ortaya çıkarmıştır.

Sinemacılarımız bürokrasiyi çözdü

Nuri Bilge Ceylan'ın başarısının bir yol açtığı, bir farkındalık yarattığı, yurtdışındaki Türk sineması algısını değiştirdiği muhakkak. Ardından Çoğunluk gibi ödül kazanan başka filmler de benzer bir etki yarattılar. Zaten bu filmlerin başarısı çekilen minimal filmlerin sayısını da artırdı. Bu filmler de vizyondan çok, festivallere daha uygun. Ancak yurtdışında sizin deyişinizle 'aktif rol' alan her filmin ödülle dönecek, alkışlarla karşılanacak kadar nitelikli olduğunu söylemek yanıltıcı olur. Bu bahiste daha çok etkili olan filmlerimizin niteliğinden çok, yapımcıların ya da yönetmenlerin artık bu tür organizasyonların diplomasisini, bürokrasisini çözmüş olması. Yeni kuşak sinemacılarımız artık bu konularda daha özgüvenli, daha girişken, daha becerikli. Bu tür organizasyonlarda yer almalarının filmlerinin tanıtımlarına katkıda bulunacağının, sonraki filmlerinde çeşitli destek fonlarına başvururken bunların referans teşkil edeceğinin farkındalar. Elbette festivallere katıldıkça ilişkiler geliştiriliyor ve başka festivallere gidebilmek için yeni fırsatlar yaratılıyor.

Son festivallerden güzel haberler

Son günlerde dünyanın çeşitli ülkelerinde düzenlenen film festivallerinden sinemamıza dair güzel haberler geldi. İşte o haberlerden bazıları:

Sevgi Taşı'na Kardeşlik Filmi Ödülü

Sevgi Taşı filmi 01 – 03 Kasım 2013 tarihleri arasında Almanya'nın Frankfurt kentinde gerçekleşen Avrupa Birliği Kalite Zirvesi'nde büyük beğeni topladı. Filme Barış ve Kardeşlik Ödülü verildi.

Nevada'dan Genç Sinemacılara Ödül

Nevada Uluslararası Film Festivali'nin Metraj Film Yarışması'nda, Utku Çelik'in yönettiği ve başrollerinde Alex Dawe, Derya Aslan, Sarper Semiz ile Aydın Orak'ın oynadığı, savaş ve kadın haklarını konu alan Mavi Adam (The Blue Man) Gold Reel ödülü, Mete Sözer'in yönettiği Kayıp kısa film dalında Platinum Reel ödülü, Ayşenur Sıtkı'nın yönettiği Zor Yılların Kayıp Çocukları ise Uzun Belgesel dalında Silver Reel ödülü kazandı.

Semi, Umud Vaad Etti

Bu yıl, 13.'sü düzenlenen Frankfurt Türk Film Festivali, Umut Vaad Eden Oyuncu Ödülünü, Refik Çakar'ın yönettiği Semi filmindeki rolüyle, 12 yaşındaki Semi Çakar'a verdi.

Reha Erdem ve Mehmet Bahadır Hindistan'daydı

Reha Erdem'in tüm filmleri düzenlenecek bir retrospektif dahilinde 10 – 17 Kasım 2013 tarihleri arasında Hindistan'da gerçekleştirilen Kolkata Film Festivali'nde gösterildi. Festivalde ayrıca, Maryna Er Gorbach ile Mehmet Bahadır Er'in yönettiği Sev Beni filmi de seyirciyle buluştu.

Frankfurt'un en iyisi: Küf

13. Frankfurt Türk Film Festivali'nde, bu yıl ilki yapılan Uzun Metraj Film Yarışması'nın büyük ödülü Ali Aydın'ın yönettiği Küf filmine gitti. Küf ayrıca En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu (Ercan Kesal) ödüllerini de aldı.

Portekiz'den belgesel ödülü

19 – 26 Ekim 2013 tarihlerinde, Portekiz'de gerçekleştirilen Uluslararası CineEco Çevre Filmleri Festivali kapsamında düzenlenen yarışmada, Ilısu Barajı projesi nedeniyle yok olma tehdidi ile karşı karşıya olan Hasankeyf ve Amazon'u konu alan Damocracy belgeseli ödül aldı.

Dışarıdan ilk ödül Susuz Yaz'a

Sinemamıza yurt dışından ilk ödülü, Metin Erksan, Susuz Yaz filmiyle getirdi. İşte tarihimizde yurt dışı festivallerden ödülle dönen bazı filmler:

SUSUZ YAZ

Türkiye'de sansür engeline takılan, bu nedenle de ilk gösterimi Haziran 1964'te Berlin Film Festivali'nde yapılan 'Susuz Yaz', festivalin büyük ödülü olan Altın Ayı'yı kazandı. Film, Türk sinema tarihinde uluslararası ödül kazanan ilk film unvanına sahip oldu.

SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM

Yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı Selvi Boylum Al Yazmalım, 1977'de düzenlenen Taşkent Film Şenliği'nde, Türkan Şoray'a En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü getirdi.

YOL

Yılmaz Güney'in senaryosunu yazdığı, yönetmenliğini Şerif Gören'in üstlendiği Yol, 1982'de Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülünü aldı.

DERMAN

Yönetmenliğini Şerif Gören'in yaptığı, başrollerini Hülya Koçyiğit ve Tarık Akan'ın paylaştığı Derman, Suriye'nin başkenti Şam'da 1983'te düzenlenen 4. Uluslararası Şam Film Festivali'nde En İyi Film seçilerek, Altın Kılıç ödülünü aldı.

BEŞİNCİ BOYUT

İsmail Güneş'in yönettiği Beşinci Boyut isimli film, 1993 yılında, 52. İtalya Uluslararası Salerno Film Festivali'nde En İyi Film Ödülü'ne layık bulundu.

TABUTTA RÖVAŞATA

Senaryo ve yönetmenliğini Derviş Zaim'in yaptığı Tabutta Rövaşata, 1998'de, ABD'de düzenlenen San Francisco Uluslarası Film Festivali'nde En İyi Film Ödülü'nün sahibi oldu.

ÜÇ MAYMUN

Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, 2008'de, Üç Maymun filmiyle, 61. Cannes Film En İyi Yönetmen seçilerek Altın Palmiye Ödülü'nü aldı.

10 yıl önce