|

Yeşilçam’ın efsane yönetmeni Ertem Göreç: Türk sinemasının en kötü filmini ben çektim

Türk sinemasının en önemli yapı taşlarından olan Yeşilçam filmleri, kendi döneminde olduğu gibi günümüzde de izlenmeye devam ediyor. O filmlerin birçoğunda imzası bulunan usta yönetmen Ertem Göreç, "Türk sinemasının en kötü filmini ben çektim" diyecek kadar cesur. Yeşilçam’ın efsane filmlerinin yönetmeni Göreç, 87 yaşına öğrenmekten de geri durmuyor. Huzurevinde yaşayan ve sosyoloji eğitimi için Kartal’dan Vezneciler’e giden Göreç ile sinema dünyasını ve eğitim aşkını konuştuk.

Fatma Çelik
10:18 - 22/01/2019 Salı
Güncelleme: 11:38 - 22/01/2019 Salı
Yeni Şafak
Ertem Göreç
Ertem Göreç

Öksüzler, Pamuk Prenses ve 7 Cüceler, Sezercik Küçük Mücahit, Ayşecik Fakir Prenses, Krallar Ölmez, Yılan Soyu, Otobüs Yolcuları, Karanlıkta Uyananlar… Yeşilçam’ın sayısız filminde onun imzası var. 87 yıllık hayatının 70 yılını sinemaya adayan usta yönetmen Ertem Göreç için Yeşilçam filmlerinin canlı hafızası desek yeridir. Bir Twitter kullanıcısı sayesinde haberdar olduğumuz efsane yönetmenin hemen kapısını çaldık. Kendisi gibi bir döneme damga vuran isimler ile birlikte yaşadığı Sanatçı Yaşam Evi’nde bizi karşılayan Göreç ile geçmişten günümüze uzanan bir yolculuk gerçekleştirdik.

İlklerin yönetmeni oldu

Sayısız film ve belgeselde imzası bulunan usta yönetmen Göreç, aslında milli bir basketbolcu. Tesadüf eseri tanıştığı montaj işine aşık olup kariyerini bambaşka bir yöne çevirdi ve sinemaya girdi. Orhon Atadeniz’den işin tüm inceliklerini öğrendikten sonra Memduh Ün, Abdurrahman Palay, Atıf Yılmaz gibi ustaların yönetmen yardımcılığını yapan Göreç, Kanlı Sevda ile yönetmen koltuğuna oturdu. Otobüs Yolcuları filmi ile başarıyı yakalayan Göreç, Türkan Şoray’ın oynadığı ilk filmi yönetti. Ayhan Işık, Kartal Tibet gibi oyuncularla çalışan Göreç, Türk sinemasının ilk işçi işveren filmi olan Karanlıkta Uyananlar ile toplumsal gerçekçi filmleri başlattı. Masalsı filmlerin çekilmesinde de öncü olan Göreç, sinema hayatına 100’e yakın film sığdırdı.
Bugün ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kartal Yakacık’ta hizmet veren Sanatçı Yaşam Evi’nde hayatını sürdürüyor.

Evinizde gibisiniz

“Burada tabiri caizse ekmek elden su gölden…” diyen Göreç, evinden ayrılıp burada yaşama sebebini şöyle açıklıyor: “Buraya gelişimizin iki tane sebebi var. Bir tanesi bütün imkânlarınız da olsa bir yerde tek başına yaşanmıyor. Burada arkadaşlarınız var meslektaşlarınız var. İkincisi de belli yaşlardan sonra muhakkak sağlık problemleri çıkacak. Bir evde bir hemşire, bir doktor devamlı olarak tutamazsınız ve manasız bir şey. Ama burada 24 saat iki tane hemşire var. Mesai saatlerinde de doktora yakın bilgili sağlıkçılar var. Bir de evinizdeki gibisiniz.”

  • Seyircisiz sinema yapılamaz
  • İlerleyen yaşına rağmen kendini öğrenmekten bir an olsun geri bırakmayan Göreç, gençlere taş çıkaran enerjisi ile 2 hafta bir Yakacık’tan Vezneciler’de bulunan Bilim ve Sanat Vakfı’na gelerek “Türkiye’de Toplumsal İlişkiler” isimli derse katılıyor. Bunun sebebini ise şöyle açıklıyor: “Bence seyircisiz sinema yapılamaz. Yani sinemanın ham maddesi insan ilişkileri, insan tiplemesi ve buna bağlı hikayeler. Tecrübelerimizle ve birikimimizle biz bunu kendi aramızda kendi içimizde mesleki bakımdan hallediyoruz ama bence bunları bizden sonraki nesillere anlatırken iletirken muhakkak bilimsel bir temele oturması lazım. Bunun için ben bu derse geliyorum. Çünkü bu dersin konu başlığı Türkiye’de Toplumsal İlişkiler. Bunu ben merak ettiğim için yani biliyorsunuz öğrenmenin yaşı da yok. Bunu geçte kalmış olsam öğrenmek için geliyorum. Bana yararı olmasa bile ben o kültürü aldıktan sonra bunu gençlere naklederken daha yararlı olacağına inanıyorum.”

7 sene hiç mağlup olmadık

Aslen Bursa doğumlu olan Göreç’in sinema ile tanışması İstanbul’a geldiğinde oluyor. Abisinin okulu sebebiyle İstanbul’a göçtüklerini anlatan Göreç ve ailesi ilk olarak Arnavutköy’e gelmişler. Arnavutköy’ün o zamanlar sporcuların mekanı olduğunu söyleyen Göreç, “Ben çocukluk yaşımda sporla ilgilenmeye başladım. Abim de Robert Koleji’nde basketbol oynuyordu. Milli takımın antrenörlüğünü yaptı. Biz mahallede futbol da oynuyoruz ama Robert Koleji’nde basketbol sahası var. Oraya da gidip oynuyoruz.

diyerek spor kariyerini anlattı.

Bütün köprüleri attım

Göreç, milli bir basketbolcu iken ise sinemaya yönleşini şu şekilde anlattı: “Arnavutköy’de yalnız sporcular değil sinemacılarda vardı. Mesela Orhan Atadeniz diye bir abimiz vardı. Yılmaz Atadeniz’in abisi. Kodaman Sokak’ta Ant Film’in platosu var. Hem film çekiliyor hem de bir atölye var. Montaj yapılıyor. Ben de tesadüfen gittim Orhan abiye görmeye. Bir baktım bir şeyler yapıyor. Parçalamış filmi. Omuzunda, cebinde filmler var. Kesiyor, kazıyor, yapıştırıyor, seyrediyor. Bir şey ifade ediyor. Ben de böyle ilgiyle seyrediyorum. Bambaşka bir şey oluyor. Beni çok ilgilendirdi. Ben sabaha kadar seyrettim onu. Çok hoşuma gitti ve büyülendim. Karar verdim. 18 yaşındaydım. Kabataş Lisesi’nde okuyordum. Bütün köprüleri attım. Ben dedim montajcı olacağım. Okulu bıraktım. O çevreden de çıktım. Başladık. 1949 senesi Orhan abi montaj yapıyor yapıyor ben yardımcısıyım. Filmleri raftan indiriyorum ona veriyorum. Numarayı söylüyor, numaralar var kesilip konmuş oraya onları falan veriyorum. Sabahlara kadar çalışıyoruz böyle.”

  • Türk sinemasının en kötü filmini çektim
  • 10 sene boyunca hem montaj yapıp hem de film setlerinde asistanlık yaptıktan sonra ilk filmi olan Kanlı Sevda’yı çeken Göreç, “86 yaşındayım. 70 senelik sinemacıyım ama Türk sinemasının en kötü filmini çektim. Filmi çekerken bile o kadar rahatsız oluyorum ki. Allah’ım ben ölsem de kurtulsam şu filmden dedim. Film bitti montajını falan yaptık.
    Bir seyrettim felaket. Zaten isminde bile meymenet yok. Kanlı Sevda
    ” diyen Göreç, gülerek kendi kendini eleştirebilmeyi bilen bir yönetmen.

Türk sinemasına tecavüz etmesinler

Yeşilçam olarak adlandırılan Türk filmlerinin aşağı yukarı 80 sene sürdüğünü belirten Göreç, “O 80 sene içinde 6 bin 500 tane film üretildi. Bu filmler Türk filmi. Bu dönem bitince yeni sinemacılar geliyor. Tabii meslek devam ediyor.

Yeşilçam filmleri dediğimiz yani Türk sinemasının ürettiği filmler, Türk halkının Türk sinema seyircisinin beğenisine ve örf âdetine uygun olarak seyretmekten mutluluk duyacağı bir ortamı oluşturuyor. Onun için hem zevkle seyredildi ve hem de hala seyrediliyor” dedi.

Karanlıkta Uyananlar güncelliğini korumaya devam ediyor

Filmler içinde bulunduğu şartların ve seyircinin talebine göre tayin edildiğinin altını çizen Göreç, günümüzde festivallerde gösterilmeye devam eden ‘Karanlıkta Uyananlar’ filmi ile ilgili ise şunları söyledi: “27 Mayıs hareketi oldu. Ondan önce çok yoğun bir sansür vardı. Görece olarak toplumun düşünce hayatı biraz daha gevşedi. O arada toplumun problemlerinden rahatsız olanlar ve ona ait film yapmak isteyenler ortaya çıktı. Toplumsal gerçekçi bir film akımı meydana geldi. Bu 5 tane yönetmen ve 11 tane film ve 1960’da başladı 65’te bitti. Karanlıkta Uyananlar işçi-işveren mücadelesini anlatan bir film. O zaman da günceldi. 60 sene oldu bu filmi çekeli. Hala gündemde ve devam edeceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.

#Ertem Göreç
#Yeşilçam
#Karanlıkta Uyananlar
#Ayşecik
5 yıl önce