Nice asırlar geçirdik cevapsız kalan soruların ağında. Çatlayan her düşünce, iklimini arayan gayretli her fikir gün yüzü göremeden nasıl da toprağın altında çürüyüp gitti kim bilir? Kim bilir kaç insan soruların ve onların doğurduğu sorunların hararetini dindirecek cevaplarla tanışamadı, ömrü insan ömründen kısa doktrinlerin, sistemlerin ve düşünce oyuncaklarının önünde oyalandı durdu. Kim bilir ne kitleler zamanın çarklarında ezildi, gözyaşı döktü, çile çekti, ne için olduğunu bilemediği kavgalara kurban gitti.
Kominizm, kapitalizm, faşizm gibi beşer karihasından çıkan nice doktrinler gördü dünya, ama insanın sorularına bir türlü cevap veremedi hiç biri. İnsanoğlu çocuk İbrahim'in arayışı gibi güneş dedi, ay dedi, yıldız dedi onlara ama onlar da ihtiyarlamaya, eskimeye ve bayatlamaya, yok olmaya mahkumdu…Nitekim de öyle oldu. Onca arayış geride milyonlarca ölü yığınlar bırakıp tarih sayfalarındaki kanlı yerini aldı.
Hiçbiri insanın inceliklerini bilemedi, onun bir varlık olduğunu ve var olma nedenlerinin ne olduğunu, yaratıcı ile münasebetlerini keşfedemedi. Sadece mideyi, sadece aklı muhatap kıldıklarından bir bütün halinde göremediler insanı. İnsan kadar uzun ömürlü olamadılar, ne kadar revizyona muhatap olsalar da bırakın insana hayat vaat etmeyi hayatta kalacak gücü kendilerinde bulamadılar.
Bu doktrinlerin hepsi nasıl ve hangi yönleriyle ele alınırsa alınsın hiç biri, insanın ezel ve ebetle alakasını anlatamadı, ruhlardaki meyillerden haberdar olamadı, insanın zaman zaman kanat çırpıp semalara doğru uçuşunu, bütün dünyayı elinin tersiyle itecek hamlelerini, ebeden ve ebedî Zât'tan başka hiçbir şeye razı olmayışını anlayamadı.
Bir tek din vardı. İnsanın tüm sorularına ve ihtiyaçlarına cevap veren, bunu da hiçbir beşeri sistemle irtibatı olmadan yapan hesaplar üstü bir hesap, düşünceler üstü bir düşünce olarak İslâm vardı, onun Kutlu Rehberi'nin yanılmaz ve yanıltmaz çizgisi vardı.
'Saf Kur'an Kültürü'nün ortaya konması adına devrinin tüm beşeri düşünce sistemlerine karşı ümmilik yelpazesi içerisinde korunan Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve selem) risâletinin sancağı altında tüm meselelerin bir batılının ifadesiyle 'kahve içme rahatlığında' çözüme kavuşması, ortaya konulan çözümler bir yana insanlığa iki cihanın mutluluğuna giden yolu da gösteriyor olması bunun en önemli kanıtıdır.
Nil yayınları kalitesiyle Prizma Serisi'nin sekizinci kitabı olarak okurlarıyla buluşan M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Çizgimizi Hecelerken isimli kitabı, Efendimiz Hz. Muhammed'in(sallallahu aleyhi ve selem) 15 asır önce çizdiği, rahmetinden ve bereketinden istifade etme niyetiyle çizgimiz dediğimiz bir yolda yine kırık dökük, mütevazi bir dua niyetiyle ortaya konan bir eser.
İnsanoğlunun soru ve sorunlarının ancak Muhammedî bir pencereden bakıldığında cevap bulacağını, İslâm'ın enginliğinde tüm meselelerin izah ve çözüme kavuşacağını hayatı boyunca dillendiren, dillendirmekle kalmayıp bu düşünce merkezinde hareket eden, sorulara cevap veren müellifin, yine farklı konularda kendisine sorulan sorulara ayet ve hadisler ışığında verdiği derinlikli ve kuşatıcı cevaplardan müteşekkil bir eser Çizgimizi Hecelerken.
'Bana göre kalbi kafayla evlendirmenin zamanı gelmiştir. Günümüzde din ve ilmin birlikte ele alınması bize yeni ufuklar açacaktır.' diyerek yaşayan her insanı ilgilendiren meseleleri kuşatıcı bir bütünlük içerisinde ele alan ve engin fikirleriyle dünyayı yeniden yorumlayan çağımızın mütefekkirlerinden Fethullah Gülen Hocaefendi, insanlığın soru ve sorunlarına kendi çizgimizin bilgi, düşünce ve ruh enginliğinde çözüm arama niyetiyle 'Dirilişimizin Yol Haritası'nı ortaya koyma adına iddiasız bir heceleme gayretinde bulunuyor Çizgimizi Hecelerken isimli yeni eserinde.
Bu mütevazi duruşa rağmen, muhtevası ve o muhtevanın sunumu açısından ele alındığında eser, insanımızın zihnini kurcalayan, aslı astarı bilinmediğinden şüphe ve tereddütlere neden olan pek çok sorunun cevabını sayfaları arasında buluşturmuş.
1970'li yıllardan itibaren farklı zaman ve mekanlarda bir çok soruya muhatap kalan müellifin o soruları nasıl kucaklayıcı bir bütüncül yaklaşımla cevaplandırdığına tanık olacaksınız Çizgimizi Hecelerken isimli kitapta. Hz. Âdem yaratıldığı anda onu harekete geçiren ilahi nefesin nasıl vuku bulduğundan farklı dillerin, renklerin ve ırkların meydana geliş şekline; 'İslâm sosyalizmi' tabirinden insanlık tarihi boyunca ihtilâlleri meydana getiren içtimaî hastalıklara; mezheplerin doğuşu ve çok oluşunun hikmetlerinden kabir hayatında verilecek hesabın keyfiyetine kadar çok çeşitli ve farklı konular, bu eserde Kur'ân ve Sünnet perspektifinden ele alınıyor.
Soru kalitesi ve cevap tarzı ile okuyucuyu sürükleyecek, tüm zamanları içinde barındıran konuları ihtiva eden yönü ile vaktini ve kıymetini hiçbir zaman kaybetmeyecek ender eserlerden birisi şimdi karşımızda. Salt bilgi yığını yok bu kitapta. Bir ruh ve estetik var. Mesela Osmanlı Devleti'ndeki 'devlet-i ebed müddet' düşüncesini ayakta tutan dinamiklerin yer aldığı makalede milletçe yeniden dirilişimizi hazırlayacak ruhumuzun temel esasları var. Ashab-ı Kiram'ın Efendimiz(sas)'e fikirlerini söyleme serbestisinin ele alındığı makale de ise Asr-ı Saadetten tablolar var.
Perspektif, Düşünce Boyutu ve Din Ekseni Etrafında isimli üç ana başlıkta ele alınan 57 farklı ve ilgi çekici konunun yeterli, sade ve derinlikli bir biçimde ele alındığı 'Çizgimizi Hecelerken' dünü, bugünü ve yarınları sağlam ve zengin bir düşünce ikliminde yaşamak, günümüzün doğurduğu sorulara cevap bulmak isteyenler için bulunmaz bir fırsat.
