|

Floyd'un hüzünlü sonu

Efsanevi rock grubu Pink Floyd'un uzun süredir gözlerden uzak kalması grubun dağıldığı yönündeki iddiaları güçlendirdi. Yedi yıldır albüm yapmayan Pink Floyd, grubun beyni Gilmour'ın konserleri dışında ortalıkta görünmüyor.

z
00:00 - 15/08/2001 Çarşamba
Güncelleme: 15:49 - 30/05/2014 Cuma
Yeni Şafak
Floyd'un hüzünlü sonu
Floyd'un hüzünlü sonu

Efsanevi rock grubu Pink Floyd'un uzun bir süredir gözlerden uzak kalması grubun dağıldığı yönündeki iddiaları güçlendirdi.

1994'te piyasaya sürülen The Division Bell'den (Ayrım Çanı) sonra özgün albüm yapmayan ve konser kayıtlarından oluşan Pulse (Nabız) ile sürdürdüğü çıkışını yarıda bırakan Pink Floyd, bir süredir grubun beyni David Gilmour'ın Britanya'daki solo konserleri dışında ortalıkta pek görünmüyor. Londra'da Floyd'un dağıldığı ve grup üyelerinin bir daha birarada albüm yapmayacakları söylentisi dilden dile dolaşıyor. Grup üyelerinin bir süredir gazetecilerle görüşmedikleri de söyleniyor.

2000 yılında yeni albümünü piyasaya süreceği iddia edilen grubun aslında bu konuda hiçbir hazırlığı olmadığı ortaya çıkmıştı.

1965 yılında Syd Barret, Bob Close, Richard Wright, Nick Mason ve Roger Waters adlı beş gencin biraraya gelerek Sigma 6 adlı albümü piyasaya sürmeleri ile doğan Pink Floyd o günden bu yana tam 32 orijinal albüm, single ve konser kayıt albümüne imza attı. Pink Anderson ve Floyd Council adlı Georgialı iki blues ustasının ilk isimlerinin birleştirilmesiyle oluşturulan The Pink Floyd adını alan grup, ilk zamanlarda "Psychedelic Pop ve Rock grubu" olarak tanımlandı.

Uyuşturucuyla sönen bir yaşam

Gizemli ve büyüleyici müziklerinin yanı sıra protest şarkı sözleriyle bir anda tüm dikkatleri üzerine çeken Pink Floyd, giderek rock tarihinde doğal sesleri en iyi kullanan senfonik rock grubu olarak görülmeye başlandı.

Grubun ilk beyni Barret LSD yüzünden hastaneye kaldırıldı ve tedavi görmeye başladı. O dönemde gruba Barret'dan çok daha iyi bir gitarist olan ve müzik dehasıyla öne çıkan David Gilmour dahil oldu. Böylelikle grubun değişmez dörtlüsü ortaya çıktı: Bas gitarda ve vokalde Roger Waters (pekçok otoriteye göre grubun beyniydi) gitarda ve vokalde David Gilmour, davulda Nick Mason ve klavyede Richard Wright. 1967'de The Piper at the Gates of Dawn adlı albüm ile rock piyasasına hızlı bir giriş yapan Floyd, 1968'de Saucerful of Secrets, 1969'da More ve Ummagumma, 1970'de Atom Heart Mother, Meddle, 1972'de Obscured by Clouds ile yoluna devam etti. Ve 1973 yılında bütün zamanların en çok satan ikinci albümü olan ve ABD'nin 200'lük plak listesinde 740 hafta kalarak dünya listelerinde en uzun süre kalan albüm olarak tarihe geçen The Dark Side of The Moon piyasaya çıktı.

Tüm dünyada 30 milyon satan albüm, bugün Britanya'da her beş evden birinde bulunuyor. The Dark Side of The Moon ile yakaladıkları başarıyı 1975'te piyasaya çıkan Wish You Were Here ile pekiştiren grup artık Deep Purple ve Led Zeppelin gibi köklü rock grupları arasında özgün ve etkileyici tarzıyla bir ekol olmayı başardı. Waters, iyi bir konsept albüm olan The Wall'ın üretildiği günlerde grubun lideri olduğunu hissettirince 1987'de ortaya çıkan ayrılığın kilometre taşları döşenmiş oldu. 1983'de The Wall'da yer almayan parçalardan oluşan The Final Cut adlı albüm piyasaya çıktı ve 6 Nisan 1987'de yıllarca gizlenen gerçek kamuoyuna açıklandı: Waters artık Gilmour ve Mason'la Pink Floyd adı altında hiçbir plak ve konser kaydı yapmayacaktı.

Gilmour bu süreçte grubu toparlamaya çalıştı ve A Momentary Lapse of Reason'ı Mason ve Wright'la birlikte Pink Floyd adı altında 1987'de piyasaya sürdü. Ancak daha çok Gilmour'ın solosu olarak değerlendirilen albüme Waters'ın ilk tepkisi alaycı oldu: "Güzel bir panayır bozması."

Çanlar kimin için çalıyor?

Albüm ne olursa olsun Gilmour'ın müzik dehasını yansıtıyordu ve grubun adeta yeniden dirilişi olarak değerlendirilen The Division Bell'in öncülü olarak önem kazandı.

Öyle ki David Gilmour, Sorrow'da yakaladığı soundu, çan sesleri ve arı vızıltılarıyla beslediği High Hopes'ta geliştirdi. High Hopes'un yanı sıra albümdeki bütün parçalar otorilere göre gerçek bir müzik şöleniydi ancak The Division Bell'in şanssızlığı 1970'lerin rock ruhunun artık yitmesinden kaynaklanan ilgisizliğin ve Waters'ın ayrılışından kaynaklanan kırgınlığın Pink Floyd'un popülaritesinden çok şey götürmüş olmasıydı. Böylelikle Pink Floyd efsanesi, artık eskisi kadar diri olmayan bir efsane olarak müzik tarihindeki yerini aldı.

Waters'ın 1983'te verdiği ayrılık kararının dört yıl boyunca gizlenmesi şu günlerde Gilmour, Mason ve Wright arasındaki ayrılığın da gizlendiği yorumlarına neden oluyor.

23 yıl önce