|

Torunun dilinden Mevlana

Hazreti Mevlana hakkında bugüne kadar sayısız araştırma yapılmış, görüş beyan edilmiştir. Kırmızı Beyaz Dergisi de, onun sevgisinin peşinden gitmek adına, onu yalnız kanı ve teninde değil kalbinde de hala en çok taşıyan şahsiyetlerden Hazreti Pir’in 22. kuşak torunu Sayın Esin Çelebi Bayru Hanımefendi’yi ziyaret etti. Halihazırda Uluslararası Mevlana Vakfı’nın İkinci Başkanı olan Sayın Çelebi, ‘insanlık nuru’ büyük dedesini anlatırken Belh’ten başlayan ve Konya’da son bulan fiziki yolculuğun aynı zamanda Hazreti Mevlana’nın ruh olgunluğuna ulaştığı manevi bir yolculuk olduğunu da belirtiyor.

Yeni Şafak
11:00 - 12/06/2017 Pazartesi
Güncelleme: 11:02 - 12/06/2017 Pazartesi
Mevlana, babasının rahle-i tedrisinden geçmiş, dünyevi ve ilahi ilimleri tahsil etmiştir.
Mevlana, babasının rahle-i tedrisinden geçmiş, dünyevi ve ilahi ilimleri tahsil etmiştir.
Efendim, Hazret-i Mevlana'nın hayat öyküsü nasıl başlıyor?

Hazret-i Mevlana 30 Eylül 1207 yılında Türkistan'ın Horasan bölgesinin Belh şehrinde dünyaya gelmiş. Belh şehri şu anda Afganistan sınırları içerisinde yer alıyor. Annesi Mümine Hatun, babası ise Sultan ul-Ulema yani 'bilginler sultanı' diye anılan Bahaüddin Veled. Belh'te fi lozofl arla, özellikle yönetime yakınlığıyla tanınan Fahrüddin Razi ile yaşadığı fi kir ayrılıkları, bu tartışmalardan incinmesi ve yaklaşan Moğol tehdidi nedeniyle, 1213-1214 yılları arasında Bahaüddin Veled, ailesi ile birlikte göçe karar veriyor. Bu göç Bağdat, Mekke, Medine, Şam, Malatya, Erzincan, Karaman'ı kapsayarak 3 Mayıs 1228 yılında Konya'da nihayet buluyor.

Bu göç yolcuları kimlerden oluşuyor ve Mevlana o zaman kaç yaşlarında?

Sultan ul-Ulema'nın kervanında sadece aileden kişiler yok, öğrencileri ve sevenleri de bu kervana katılarak Anadolu'ya geliyorlar. Mevlana bu göç sırasında yeni yetmelik dönemini tamamlamaya yakın bir yaştadır. Göç, Konya'da nihayetlendiğinde ise evlenip çoluk çocuğa karışmış bir alimdir. Daha Karaman'dayken Gevher Hatun ile evlenen Mevlana'nın iki oğlu dünyaya geliyor. Sultan Veled ve Alaaddin, Gevher Hatun'dan olan çocukları… Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlana, Kerra Hatun ile evlenir. Bu evlilikten de Muzaff ereddin Emir Alim Çelebi ve Melike Hatun isimli çocukları dünyaya gelir.

Yani aile Konya'ya yerleştiğinde Mevlana, babasının rahle-i tedrisinden geçmiş, dünyevi ve ilahi ilimleri tahsil etmiş, Allah yolunda hakikatleri ve sırları aramaya başlamıştır.

Yani ilk eğitimini babasından tahsil ediyor…

Evet, babasının vefatına kadar bu eğitim devam ediyor, daha sonra babasının halifesi olan Seyyid Burhaneddin'in manevi terbiyesine giren Mevlana eğitimini geliştirmek için Halep ve Şam'a gitmiş, burada Kemalettin bin Adim'den fıkıh, tefsir ve usul dersleri tahsil etmiş.

Günümüzde bile ağır sayılacak bir eğitim…

Evet ve Şam'da pek çok alimle sohbetlerde de bulunuyor. Konya'ya dönüşünde erbain denilen kırkar günlük üç çile çıkarıyor. Yani az yiyip az içerek, az uyuyarak, vaktinin tamamını ibadetle geçirerek nefsini arıtıyor. Seyyid Burhaneddin'le geçirdiği bu eğitimin sonunda Mevlana, Farsça'nın yanında, Türkçe, Arapça, halk Rumcası, eski Yunanca dilleri, mukayeseli dinler tarihi, İslami ilimlerinin tamamını bilen ve bu konularda ders verme yetkisi olan bir öğretmen haline geliyor. Bilgisini Konya'daki medresesinde yüzlerce öğrencisine aktarmaya başlıyor.

Bu dönemde Mevlana bir alim ve öğretmen. Peki Mevlana'yı Mevlana yapan değişim nasıl gerçekleşiyor?

Bu sırada Şems-i Tebrizi, ulaştığı manevi makama kanaat etmeyip ruhen anlaşacağı bir hak dostu, sohbet arkadaşı aramaktadır. Konya'da Mevlana ile buluşur. Allah aşığı bu iki veli ilahi sohbetlere dalarlar ve nice ulu mertebelere ulaşırlar. Vaktinin çoğunu manevi dostu ile sohbet edip, şiirler okuyup, sema ederek geçirmeye başlayan Mevlana'yı öğrencileri Şems'ten kıskanır, Şems hakkında ileri geri konuşmaya başlarlar. Bu sözlerden incinen Şems, Konya'yı terk ederek Şam'a gider. Bu ayrılığa çok üzülen Mevlana bir köşeye çekilir ve tüm dostlarıyla ilgisini keser. Sebep olanlar yaptıkları hatayı anlar ve özür dilerler. Sultan Veled babasının isteğiyle Şam'a gider ve Şems'i Konya'ya dönmeye ikna eder.

Şems'in Konya'ya gelmesiyle fitne yeniden başlar ve bir gün Şems aniden yok olur. Mevlana her yerde can dostunu arar. Bu uğurda iki kere Şam'a gider.

Dostun kaybı ile yeni bir döneme giren Mevlana manevi bir alemde yaşamaya başlar. Başıboş kalan talebelerine önce Şeyh Selahaddin Zerkubi'yi, onun vefatından sonra da Çelebi Hüsameddin'i ders vermeleri için tayin eder.

Çelebi Hüsameddin, ilk onsekiz beytini bizzat Mevlana'nın kaleme aldığı Mesnevi'yi yazmaya başlar.

Mevlana, Hz. Muhammed'in gösterdiği yolda Allah'a yönelmiş, O'nun emirlerine uymuş, İslami esaslar içinde söylemiş ve yaşamıştır. 17 Aralık 1273 yılında Allah'a ve sevgili peygamberine kavuşmuştur. Ayrılığın sona erdiği bu geceye Mevleviler, Şeb-i Arus(düğün gecesi) derler.

Mevlevilik, ne zaman bir tarikat haline dönüşüyor?

Mevlevi tarikatı, Mevlana'nın oğlu Sultan Veled zamanında kurulmuştur. Mevlevi dergahları Mevlana'nın tasavvufi düşüncelerinin anlatıldığı, dini ve edebi bilgilerin yanı sıra sanat eğitimi de veren okullar olmuşlardır.

Tarikatın Türkiye'deki son resmi temsilcisi TBMM başkan vekilliği yapan ve yeşil şeritli İstiklal Savaşı Madalyası'na sahip olan büyük dedelerimden Abdülhalim Çelebi olmuştur. Tekkeler kapanınca da yolun sorumluluğu manevi miras olarak Çelebi ailesine kalmıştır.

HAZRET-İ MEVLÂNÂ'NIN ANLAYIŞI:

Mevlânâ'nın tasavvufu, hiç bir zaman bir bilgi sistemi yahut hayalî bir idealizm değildir. Onun tasavvufu, irfan, tahakkuk, aşk ve cezbe âleminde olgunlaşmadır.

Mevlânâ, dâima hayâtın gerçeklerini görür, hayatın bütün gerçeklerini kabul eder, ondan el etek çekmez. Miskinliği, hayattan el etek çekmeyi reddeder; hayatı, hayâtın içinde yaşatır. Onun dünyayı tarifi , bize, onun tasavvufunu açıklar:

“Dünyâ nedir! Allah'tan gafi l olmaktır. Kumaş, para, ölçüp tartarak ticaret yapmak ve kadın; dünya değildir.

Din yolunda sarf etmek üzere kazandığın mala, Peygamber, “Ne güzel mal" demiştir.

Suyun gemi içinde olması geminin helakidir. Gemi altındaki su ise gemiye; geminin yürümesine yardımcıdır.

Mal, mülk sevgisini gönülden sürüp çıkardığındandır ki Süleyman Peygamber, ancak yoksul adını takındı.

Ağzı kapalı testi, içi hava ile dolu olduğundan derin ve uçsuz, bucaksız su üstünde yüzüp gitti.

İşte yoksulluk havası oldukça insan, dünya denizine batmaz, O denizin üstünde durur.

Bütün bu dünya, onun mülkü olsa bu mülk, gözünde hiç bir şey değildir."

Mevlânâ'nın tasavvufunda gaye, kulluk ve yokluktur. Dolayısıyla hakîkî padişahlık; gerçek varlık makamına erişmektir:

“Asıl o Allah mülk ve saltanat sahibidir, kendisine baş eğene bu topraktan yaratılan dünya şöyle dursun, yüzlerce mülk, yüzlerce saltanat ihsan eder.

Fakat, Allah huzurunda bir secde, sana ikiyüz devlet ve saltanattan daha hoş gelir.

Ben ne mal isterim, ne mülk; ne devlet isterim, ne saltanat. Bana o secde devletini ihsan et, yeter diye ağlayıp sızlanmaya başlarsın."

“Senin taht dediğin şey, tahtadan yapılma tuzaktır. Konduğun yeri baş köşe sanmışsın ama, kapıda kalakalmışsın.

İğreti padişahlığı Allah'a ver de Allah sana herkesin kabul edeceği hakîkî bir padişahlık versin."

“Yok olmadıkça hiç kimseye yüce huzura varmaya yol yoktur."

“Kapıda dolaşan, Ben'den Biz'den dem vuran kapıdan sürülür, “Lâ" makamında dolaşıp durur."

“Kim benlikten kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmadığı için herkese dost kesilir. “

“Yokluk küheylânı, ne de güzel bir buraktır. Yok olduysan seni varlık makamına götürür."

Mevlânâ'nın tasavvufunda esas, gönül sahibine erişmek ve cevher olmaktır.

Nitekim şöyle buyurur:

“Allah ile oturup kalkmak isteyen kişi, velîler huzurunda otursun.

Mevlana'nın insanlara gösterdiği yol nedir?

Hayatını özetlemeye çalıştığım Mevlana Celaleddin Rumi'nin oğlu Sultan Veled'e öğütleri sanıyorum bu sorunuzun cevabı olur;

“Baheddin!

Eğer daima cennette olmak istersen herkesle dost ol,

Hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma.

Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden fazla olma

Merhem ve mum gibi ol,

İğne gibi olma.

Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen

Fena söyleyici

Fena öğretici

Fena düşünceli olma!

Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun.

İşte o sevinç cennetin ta kendisidir.

Dostlarını andığın vakit içinin bahçesi çiçeklenir, gül ve fesleğenlerle dolar.

Düşmanlarını andığın vakit için dikenlerle ve yılanlarla dolar.

Canın sıkılır, içine pejmürdelik gelir.

Bütün peygamberler ve veliler böyle yaptılar, içlerindeki karakteri dışarı vurdular.

Halk onların bu güzel huyuna mağlup olup tutuldu, hepsi gönül hoşluğu ile onların ümmeti ve müridi oldular"

Teşekkür ederiz, efendim.

Ben, teşekkür ederim.
#Kırmızı Beyaz Dergisi
#Mevlana
#Esin Çelebi Bayru
7 yıl önce