|

Amerika'dan sert itiraflar

Amerika'ya kendi içinden gelen eleştirilerin sesi yükseliyor. Brad Pitt ve Tom Cruise da başrolünde oldukları filmlerle; ekonomi, ordu, emniyet ve siyasete dair eleştirilerin sözcülüğünü üstleniyor.

.
00:00 - 21/12/2012 Cuma
Güncelleme: 23:55 - 20/12/2012 Perşembe
Yeni Şafak
Amerika'dan sert itiraflar
Amerika'dan sert itiraflar

Amerikan rüyasının nasıl da bir kâbus olduğu artık hem yüksek sesle hem de sık sık dile getiriliyor. Haftanın filmlerinden ikisi de bizzat bunun üzerine; üstelik de sözlerini hiç esirgemeden en sert tonda söylüyor. İlkinin, 'Kibarca Öldürmek'in yönetmeni Andrew Dominik, 2007'de 'Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikastı'yla ileride izleyeceği yolun ipuçlarını vermişti zaten. Diğer film 'Jack Reacher'ın yönetmeni Christopher McQuarrie ise meşhur 'Olağan Şüpheliler'in senaristi.

'Kibarca Öldürmek' şahane bir açılışla selamlıyor seyirciyi: Amerika, başkanlık seçimine odaklanmış. Zamanın adayı Obama'nın, kitleyi coşturucu konuşmasını, sık sık keserek veriyor yönetmen. Bütün söylenenler; vaatler, umut dolu ifadeler, Amerikalılar için söylenen güzel sözler, hepsi anlamını kaybediyor. Bu kesintiler esnasında ise yüzünü görmediğimiz bir adamın, seçim kampanyası mekanını, arka kapıdan terk ettiğini görüyoruz. Uçuşan kağıt ve poşetlerin arasına karışıyor açılan kapıdan.

Bir yanda 'büyük' meselelere odaklanılmışken bir yanda da 'küçük' insanlar, küçük hesaplarının peşinde. Ve aslında tabii ki bu iki ölçek biribiriyle ilgisiz değil bilakis paralel. Kuru temizleme dükkanı olan Johnny Amato, gözünü daha fazlasına dikmiştir. Daha önce kendi kumarhanesini soyan Markie'nin kumarhanesini soymaya karar verir. Suçun, evvelce mimlenen Markie'ye kalacağını düşünür. Ancak sahaya inecek cesareti olmadığından da Frankie ve Russell'a havale eder bu işi. Onlar da Johnny'den farksızdır; kendi Amerikan rüyalarına bir an önce kavuşmak için kısa yoldan köşe dönmektir dertleri. Ancak plana, önceden hesaplanmayan Jackie dahil olur: Kurbanlarıyla arasına mesafe koyarak onları 'kibarca' öldüren kiralık katil.

Kibarca öldürüyor zira kapitalizm de aynen böyle yapıyor. Markie'nin kumarhanesi gibi ortada bir çark dönüyor; hak edilmiş bir kazanç yok ama büyük meblağlar el değiştirip duruyor, buna ekonomik hareket diyorlar! Sonra bir gün ortadaki para aniden yok olunca tüm sistem çöküyor ve elbette bunun için bir suçlu bulunması ve ibret-i alem için cezasını çekmesi gerekiyor. Ki bir daha kimse sisteme çomak sokmasın! Aynı zamanda bu sistemin asıl idarecileri hiç görünmüyor (filmde de gerçekte de) ama işlerini yaptırdıkları tetikçileri her an onlar için çalışıyor; tabii parası karşılığı. Son sahnede televizyondan, Amerika'nın adeta bir vücut olduğunu söyleyen Obama'nın ardından Jackie, 'Amerika bir toplum değil, bir şirket' diyor ve avukata dönüyor: 'Şimdi paramı ver'

'Kibarca Öldürmek' tıpkı katili gibi gayet soğukkanlı yaklaşıyor meselesine. Kitabın ortasından konuşurken Amerikan seyircileri için bazı şeyleri de iyice kör gözüm parmağına söylüyor ama ziyanı yok. Hatta başka zaman olsa eleştirebileceğimiz stilize şiddetin bile ziyanı yok zira o kadar yerli yerinde, müzikle o kadar anlamlı destekleniyor ve kapitalist dünyada ağır çekim ölüşümüze öyle güzel nazire yapıyor ki sadece hayranlıkla izliyoruz. Bu hayranlıkta bütün oyuncuların harika performansları da etkili elbette.

'Kibarca Öldürmek' bir mikrokozmos sunarken 'Jack Reacher', manzaranın aynen fotoğrafını çekiyor. Orduyu, adalet sistemini ve bunların gerisindeki politikayı resmen bombardımana tutuyor. Bir suikast sahnesiyle açılıyor film; titiz hazırlıkları görüyoruz peş peşe. Sonra bir keskin nişancının, bir parktaki beş kişiyi öldürdüğünü. Polis; parmak izi, parkmetre fişi, güvenlik kamerası gibi delillerle kısa sürede bir şüpheliye ulaşıyor; eski asker James Barr'a. Ancak Barr, tutuklandığında itiraf edip işbirliği yapması için uzatılan sözleşmeye bambaşka bir şey yazıyor: Jack Reacher'ı getirin! Araştırmalar sonunda Jack Reacher'ın, James'le Irak'ta birlikte savaştığını ve James'in sorumlu olduğu sivil ölümlere şahitlik ettiğini öğreniyoruz. Bir biçimde üstü kapatılan bu işin tekrarı olursa kendisini bulup yaşatmama sözü vermiştir Jack Reacher. O halde katliamı James yaptıysa Jack'i niye çağırsın?

Haliyle işin içinde başka iş olduğu anlaşılıyor. Jack'e düşen de James'in avukatı Helen ile gerçeği ortaya çıkarmak. Ama tabii bu o kadar kolay değil zira şirketler, hukuk sistemi ve emniyet, feci derecede iç içe geçmiş halde. Jack Reacher karakterinin ağzından da bu kurumlara sağlam salvolar savruluyor:

'Orduya 4 çeşit insan gelir. Aileden asker olanlar, gerçek vatanseverler, para biriktirmek isteyenler ve öldürme ihtiyaçlarını yasal yoldan karşılamak isteyenler' Amerika'da her yıl 2,5 milyon insanın öldüğünü de ondan öğreniyoruz. Ve orta halli Amerikalılar'ı göstererek şunu söylüyor Helen'a: 'Başka yerleri özgürleştirmek için savaştık ama bu insanların hangisi özgür, hangisi borçsuz, hangisi rahat?' Özetle Jack Reacher, 'önce kendi kapımızın önünü süpüreydik' diyor. Tabii bu film de öncelikle Amerikan seyircisine yapıldığından tam orta yerinde bitmek bilmeyen bir araba takip/ kovalamaca sahnesi ve kovboy mitine selam çakan bir finali var ama onu da sineye çekeceğiz artık. Hem efsane yönetmen Werner Herzog'u Zec rolünde izlemek, bunları unutturur!

Kibarca Öldürmek
(Killing Them Softly)
Yön: Andrew Dominik
Oyn: Brad Pitt, Richard Jenkins, Ray Liotta, James Gandolfini, Scott McNairy, Ben Mendelsohn

Jack Reacher
Yön: Christopher McQuarrie
Oyn: Tom Cruise, Rosamund Pike, Richard Jenkins, David Oyelowo,
Joseph Sikora, Werner Herzog


11 yıl önce