|

Bizim gibi yobazların mantığının alamayacağı bir 'aile' modeli

Üstüste gerçekleştirdiği 'erkek eşcinselliği'ne ilişkin filmlerle bu mayınlı arazide hatırı sayılır bir yol kateden Hollywood, şimdi de benzer türden bir mevzî kazanma çabasını 'kadın eşcinselliği' konulu yapımlar üzerinden sergiliyor. Erkek bir donörün 'bağışıyla' çocuk sahibi olan lezbiyen bir çiftin hikâyesinin anlatıldığı 'İki Kadın, Bir Erkek', genç kuşaklara ballandıra ballandıra tanıttığı bu yeni aile modeliyle damak zevkinize uyuyorsa, iki hatunun duygu sağanağı şeklindeki aşk hikâyesi (!) salonlarda sizleri bekliyor. Ben ise her zamanki gibi almayayım!

Ali Murat Güven
00:00 - 11/03/2011 Friday
Güncelleme: 00:27 - 13/03/2011 Sunday
Yeni Şafak
Bizim gibi yobazların mantığının alamayacağı bir '
Bizim gibi yobazların mantığının alamayacağı bir '
alimuratg@yahoo.com

İKİ KADIN, BİR ERKEK / The Kids are All Right

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2010, ABD yapımı
Yapım Bütçesi:
4 milyon Amerikan Doları
Türü ve Süresi:
Eşcinsellik övgüsü ve savunusu yapan drama / 106 dakika
Gösterim Formatı:
35 mm standart sinema filmi
Perdedeki Resim Oranı:
1.85:1
Yönetmen:
Lisa Cholodenko
Senaristler:
Lisa Cholodenko, Stuart Blumberg
Görüntü Yönetmeni:
Igor Jadue-Lillo
Özgün Müzik Bestecisi:
Carter Burwell
Kurgucu:
Jeffrey M. Werner
Yapım Tasarımcısı:
Julie Berghoff
Sanat Yönetmeni:
James Pearse Connelly
Oyuncular:
Julianne Moore (Jules), Annette Bening (Nic), Mark Ruffalo (Paul), Mia Wasikowska (Joni), Josh Hutcherson (Laser), Yaya DaCosta (Tanya), Kunal Sharma (Jai), Eddie Hassell (Clay), Zoshia Mamet (Sasha)
İthalatçı Şirket:
Bir Film
Dağıtıcı Şirket:
Tiglon Film
İçerik Uyarıları:
Doğanın, semavî dinlerin ve en kadim ahlâkî yasaların reddettiği bir “aile” kombinasyonunu; kadın eşcinselliğini ve bu içerikteki evlilikleri kitlelere son derece olağan bir cinsel tercih şeklinde sunduğu, dahası "aileye/evlilik kurumuna çağdaş bir bakışın yansıması" şeklinde tasvir ettiğinden dolayı, 18 yaşından küçükler ve temel ahlâkî değerlere hâlâ inatla bağlı olanlar için uygun bir yapım değildir. Odak noktasını lezbiyen bir çiftin oluşturmasının dışında, ileri düzeyde cinsellik/çıplaklık, alkol-sigara-uyuşturucu kullanımı ve argo diyaloglar içermektedir.
Ailece izlenebilir mi?
/ HAYIR
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:
Yeni Şafak-Sinema Puanı:
* 1/2

* * *

FİLMİN KONUSU:
Uzun süredir aynı evde yaşayan lezbiyen bir çift, ilişkide
“koca”
rolünü üstlenmiş olan
Nic
ve onun
“hanımı”
pozisyonundaki
Jules
, bu beraberlikleri süresince yapay döllenme yöntemiyle iki kez çocuk sahibi olmuşlardır. Dünyaya getirdikleri çocuklar ergenlik dönemine girdiklerinde
“doğanın kadim yasaları”
nın devreye gireceği tutar ve gençler gerçek babaları ile tanışmak isterler. Merakla biyolojik pederlerini araştırmaya başlayan kahramanlarımız, bu yasal bir hak olduğu için kısa sürede de onun kimliğine ulaşırlar. Kendilerinin dünyaya gelmesini sağlayan spermleri bağışlayan meçhul donör,
Paul
adındaki orta yaşlı bir adamdır. Sevinç içindeki çocuklar ilk kez gördükleri babalarını evdeki lezbiyen anne ve babalarıyla tanıştırmak isterler. Bir süre sonra da bu büyük buluşma gerçekleşir. Ancak, mutlu ailemizin rutin düzeni
Paul
'ün aralarına katılmasıyla birlikte büyük ölçüde değişecek ve evde yepyeni bir aile tanımının yapılmasına yol açacaktır.


ÜZÜLME, BİR SONRAKİNDE ÖDÜLÜNE KAVUŞURSUN!

Columbia Üniversitesi Sinema Okulu
mezunu Amerikalı kadın yönetmen
Lisa Cholodenko
'nun (Doğumu: 1964, Los Angeles-California) hem yazıp hem de yönettiği
“İki Kadın, Bir Erkek”
, her ne kadar bu ödüllerin hiç birini alamasa da, geçtiğimiz günlerde sonuçlanan
83'üncü Oscar Töreni
'nde
4
önemli dalda aday gösterilerek boyunu fazlasıyla aşan bir sükse yapmıştı.
“Erkek eşcinselliği”
konusundaki ahlâkî bariyerleri özellikle 2000'lerden sonra büyük ölçüde aşmış gözüken; hattâ aşmak ne kelime,
“Brokeback Dağı”
ve
“Milk”
gibi (bütün sinemasal numaraları bu mayınlı araziye bodoslama girmek olan) filmlerdeki sevecen yaklaşımıyla bu tür bir ilişki biçimini resmen kutsayan Hollywood için bile
“kadın eşcinselliği”
henüz diğeri kadar rahatlıkla telaffuz edilebilen,
Oscar
'ları silip süpürecek ölçüde sindirilmiş bir alan değil… O yüzden, yeryüzündeki en büyük eşcinsel nüfusunu barındıran yerleşim bölgesi olarak ün yapmış
California
'nın bağrından çıkan
Cholodenko
, epeyce heves etmesine rağmen kırmızı halının üzerinden evine bu defalık eli boş bir vaziyette yürüdü. Olsun, hiç üzülmesin,
sanat
ve
medya dünyası
, eşcinselliği hem yasalar hem de toplum nezdinde legalize etme noktasında bugünkü heyecanı ve hırsını yitirmeden çalıştığı sürece,
en fazla 5-6 yıl içinde
kadın eşcinselliğini göklere çıkartan bir film de o parlak sarı heykelcikle mutlaka buluşacaktır. Çünkü dünya için uygun görülüp planlanan yeni ahlâk anlayışı bu yönde ilerliyor.
Bir sinema yazarı olarak, kendisine tıpkı semavî dinlerin kutsal kitaplarına benzer, hattâ ondan çok daha ötelerde bir
dokunulmazlık/kutsallık
atfedilmiş bulunan
“sanatta özgürlük”
mevzûsu karşımda âdetâ bir şaman totemi gibi yükselirken, böylesine
“hassas”
bir filme olumsuz bir eleştiri getirmemin, boynumda son 5-6 yıldır aslanlar gibi asılı duran
“gerici”
yaftasına yepyeni yaldızlar ekleyeceğinin pekâlâ bilincindeyim. Fakat, söz konusu yaklaşımıma üzülecek ya da hiddetlenecek olanlar adına ne yazık ki üzgünüm. Çünkü,
hayatı
,
aşkı
,
evliliği
ve
aileyi
benim perspektifimden okuyan birinin böylesi bir hikâyeyi durduk yere yüceltmesi mümkün değil. Kaldı ki karşımızdaki filme (küresel ölçekte büyük bir başarıyla örgütlenmiş durumdaki eşcinsel komünitesinin her zaman yapageldiği üzere,
IMDb
sinema sitesinde
7.3
gibi insana
“Oha!”
dedirten ve
“Bir Zamanlar Amerika”
gibi yapıtlarla yarıştıran
rağmen)
“sinemanın evrensel ilkeleri”
açısından bakıldığında da ortada öyle aman aman bir gösteri yok. Çıkartın bu filmden eşcinselliği, geriye
Disney
şirketinin pazar sabahları ekranı için ürettiği sıradan bir aile dramasından daha fazlası kalmayacaktır.
Fakat,
“eşcinsellik”
bu, boru değil;
“Brokeback Dağı”
gibi bayık bir filme
60
'ın üzerinde ödül kazandırır, kariyeri birbirinden müthiş performanslarla dolu olan
Sean Penn
gibi usta bir aktöre en sıkı hayranlarının bile 2-3 yılda unuttuğu
“Milk”
adlı yapımdaki eşcinsel politikacı
Harvey Milk
rolüyle kestirme şekilde
“en iyi erkek oyuncu Oscar'ı”
nı kazandırır. Belki gerici ve yobazım; fakat muhataplarımın medyada, modada, gösteri dünyasındaki kudretlerinin farkında olmayacak kadar da aptal biri değilim doğrusu!

ALMAYAYIM... ALANA DA MÂNİ OLMAYAYIM!

Velhasıl,
Yeni Şafak
'ın her biri dehşetengiz fedakârlıklar eşliğinde hazırlanıp basılan
cumartesi eki
sayfalarını, böyle bir hikâyeyle daha fazla doldurmak istemiyorum. Çünkü, insanlığın bu yöndeki sinemasal anlatılardan alabileceği hiç bir olumlu mesajın bulunmadığını düşünmekteyim. O yüzden de
“İki Kadın, Bir Erkek”
gibi misyoner filmler karşısında tarafsız kalabilmem mümkün değil…
İki lezbiyen kadının, kendilerine çocuk doğurmaları için spermini veren bir erkek ve ondan olma iki çocuklarıyla yaşadığı karmaşık duygusal ilişkileri merak ediyorsanız; aralarda da bu hatunların birbirleriyle cinsel oyunlarını izleyerek söz konusu alternatif alanın iç gıcıklayıcı gizemlerini keşfetmek isterseniz, kimilerince peşinen kutsanmaya mahkûm bir
“yüksek sanat eseri”
olarak film orada duruyor. Ben ise kendim ve sevdiklerim adına bu zokayı hiç yutmamayı tercih edeceğim. Çünkü, birileri onları ciddiye almasa da insanlık tarihinden gelip geçmiş bir kaç bin bilge kişinin, adına
“peygamber”
dediğimiz o çilekeş insanların ortak tavsiyesine uyarak,
“hayatta beni ilgilendirmeyen bölgelere hiç girmemek”
gibi temel bir ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmayı sürdürüyorum.

* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *
(4 Yıldız)
Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.
* * * 1/2
(3,5 Yıldız)
Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.
* * *
(3 Yıldız)
Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…
* * 1/2
(2,5 Yıldız)
Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.
* *
(2 Yıldız)
Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.
* 1/2
(1,5 Yıldız)
Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.
*
(1 Yıldız)
Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!

13 years ago