|

Joffé'nin mâkus tâlihini kırma filmi

1980'ler ve 90'larda Hollywood'da 'Ölüm Tarlaları', 'Misyon' ve 'Kırmızı Leke' gibi muhteşem filmlerle fırtına gibi esen, ancak görece daha az üretim yaptığı 2000'lerdeki düşük kalibreli bir-iki yapımla sektördeki itibarını hızla yitiren İngiliz yönetmen Roland Joffé, İspanya İç Savaşı'na odaklandığı tarihsel draması 'Devlerin Günahı'yla parlak bir dönüş yapmanın peşinde...

Ali Murat Güven
00:00 - 28/05/2011 السبت
Güncelleme: 21:31 - 29/05/2011 الأحد
Yeni Şafak
Joffé'nin mâkus tâlihini kırma filmi
Joffé'nin mâkus tâlihini kırma filmi
alimuratg@yahoo.com

DEVLERİN GÜNAHI / THERE BE DRAGONS

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2011, ABD-Arjantin-İspanya ortak yapımı
Türü ve Süresi:
Tarihsel drama / 122 dakika
Tahmini Bütçesi:
35 milyon Amerikan Doları
Gösterim Formatı:
35 mm standart sinema filmi
Perdedeki Resim Oranı:
2.35:1
(Genişperde / Widescreen)
Türkiye'de Gösterime Sunulan Kopya Sayısı:
50
Yönetmen:
Roland Joffé
Senarist:
Roland Joffé
Görüntü Yönetmeni:
Gabriel Beristain
Özgün Müzik Bestecisi:
Stephen Warbeck
Kurgucu:
Richard Nord
Yapım Tasarımcısı:
Eugenio Zanetti
Sanat Yönetmenleri:
Sonia Aranzabal, Marcela Bazzano, Marcelo Salvioli
Kostüm Tasarımcısı:
Yvonne Blake
Oyuncuları:
Dougray Scott (Robert Torres), Olga Kurylenko (Ildiko), Wes Bentley (Manolo Torres), Charlie Cox (Josemaria), Pablo Lapadula (Isidoro), Unax Ugalde (Pedro), Jordi Mollà (José), Rodrigo Santoro (Oriol), Alfonso Bassave (Jiménez ), Ana Torrent (Dolores), Golshifteh Farahani (Leila), Rusty Lemorande (Peder Lazaro)
İthalatçı Şirket:
Özen Film
Dağıtıcı Şirket:
Özen Film
İçerik Uyarıları:
Filmde cinsellik/çıplaklık yok. Fakat, bir kaç sahnesi kanlı ve kansız şiddet içerdiğinden dolayı, ilköğretim çağındaki izleyiciler için uygun bir yapım değildir.
Ailece izlenebilir mi?
/ ŞARTLI EVET
(Ailenin küçük üyelerinin 13 yaşından daha büyük olması şartıyla)
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:
Yeni Şafak-Sinema Puanı:
* * *

* * *


FİLMİN KONUSU:
Londra
'da yaşayan İspanyol asıllı gazeteci
Robert Torres
, Katolik bir tarikat olan
Opus Dei
'ye ait gizemli bir kitap hakkında araştırma yapmak üzere,
1982
yılında anavatanı
İspanya
'ya gider.
Robert
, araştırmasının ilk bilgilerini aldığı babası
Manolo Torres
ile konuşurken, trajik bir hikâyenin kahramanlarıyla tanışır.
Manolo
'yu
Opus Dei
'ye bağlayan kaynak, tarikatın kurucusu
Josemaría Escrivá
'dır. Hikâye de yirminci yüzyılın başlarında, birbirlerine çok yakın iki çocukluk arkadaşı olan
Manolo
ve
Josemaría
'nın hayattaki yollarının kader tarafından ayrılmasıyla başlamıştır.
Josemaría
'nın sevgi dolu ailesi trajik bir şekilde ölünce, genç adam kilise tarafından yetiştirilir ve vizyon sahibi bir rahip olur.
Manolo
ise çok zengin ve soğuk karakterli bir endüstri devinin oğlu olarak bambaşka bir hayatın içine doğru savrulur.
İspanya
'nın iç savaş sonucu ikiye bölündüğü günlerde
Manolo
Nasyonalistler'in tarafına geçecek ve kendisine verilen görev doğrultusunda Cumhuriyetçiler'in arasına ajan olarak sızacaktır. Kahramanımızın gönüllü ajanlık yaptığı bu iki cepheli hayatında, genç ve güzel bir Macar devrimcisi olan
İldiko
'ya duyduğu güçlü aşk, onun yüzünden yaşadığı kıskançlık krizleri, içinde bulunduğu puslu durumu gitgide daha da karmaşıklaştırır.
İldiko
ise bu yoğun ilgiyi umursamamakta, Cumhuriyetçiler'in cesur lideri
Oriol
ile aşk yaşamaktadır.
Bu sırada
Madrid
'de bir yerlerde, genç rahip Josemaría bir grup idealist Katolik genci bir araya getirmiştir. Komünizm taraftarı Cumhuriyetçi çetelerin kiliseleri ateşe verip sokaklarda rahipleri vurduğu o günlerde, bu ki çocukluk arkadaşının yolları bir kez daha kesişecektir.

* * *

Roland Joffé
gibi, benim kuşağıma mensup olup, onun erken dönem filmlerini izleyen hemen her sinemaseverin,
“Bu adam 10-15 yıla kalmaz önce İngiliz sinemasının, ardından da Hollywood'un en ayrıcalıklı yönetmenleri arasına katılır”
dediği, olağanüstü yetenek pırıltıları taşıyan bir sanatçının 1990'ların ortalarından itibaren bu denli keskin bir düşüş yaşadığına inanmak gerçekten de çok zor…
Öyle böyle değil, beyefendinin
1983
'de çektiği,
3
Oscar
olmak üzere tamı tamına
26
önemli ödül kazanan soluk kesici başyapıtı
“Ölüm Tarlaları”
nı (The Killing Fields); henüz onun üzerimizdeki etkisi geçmeden de
1986
'da -biri yine
Oscar
olmak üzere- toplam
16
ödüllü
“Misyon”
unu (The Mission) gördükten sonra
“Bu adamın acemilik dönemi böyleyse, kalfalık ve ustalık döneminde ortaya neler koyar kimbilir”
diye düşünmüştük pek çoğumuz…
Fakat, ilginç bir biçimde, bütün bu iddialı öngörüleri doğrulamaktan çok uzak bir meslekî grafik çizdi
Joffé
… Sektöre 1970'lerin başlarında İngiliz kanalları için yönettiği televizyon dizileriyle giren
1945-Londra
doğumlu sanatçı, ilk iki uzun metrajlı filminin ardından büyük ölçüde bunların başarısının üzerine yatmayı yeğledi. Ya da daha iyimser bir ifadeyle, o başarıyı artırarak sürdürebileceği, benzer parlaklıkta senaryolar üzerinde çalışma şansı bulamadı. İlerleyen yıllarda çektiği
“Şişman Adam ve Küçük Çocuk”
(Fat Man and Little Boy, 1989),
“Zevk Şehri”
(City of Joy, 1992),
“Hoşçakal Sevgilim”
(Goodbye Lover, 1998),
“Vatel'in Hayatı”
(Vatel, 2000), biçimsel olarak işini bilen bir sinema zenaatkârının maharetini belli ölçüde yansıtmakla birlikte, bunların hiç biri öyle aman aman başyapıtlar değildi.
Ardı ardına imzasını attığı vasat filmlerle hayranlarının güvenini gitgide kaybeden, bunun sonucu sektördeki kredibilitesi de iyice azalan yönetmen, 2000'leri topu topu -öncekilerden bile daha kötü- iki filmle geçirdikten sonra şimdilerde,
1936-1939
yılları arasında gerçekleşen
İspanya İç Savaşı
dönemini arka fon olarak kullandığı gösterişli bir tarihsel dramayla sıkı bir geri dönüşün hesapları içinde…
“Devlerin Günahı”
bu açıdan bakıldığında
Joffé
'ye nicedir yitirmiş olduğu itibarını topyekün geri kazandırabilir mi? Bence biraz zor… Fakat, önceki örneklerden, hele hele
2007
'de çektiği
“Kapana Kısılmış”
(Captivity) pespayeliğinden çok daha eli yüzü düzgün bir iş ortaya koyduğu da kesin… Farklı ülkelerden gelen uluslararası oyuncuları beklendiği kadar iyi çıkmasa bile, başarılı bir müzik çalışması, özenli bir sinematografi, en önemlisi de ilgiyi son dakikalara kadar diri tutmayı başaran kıvrak bir senaryoyla durumu kısmen toparlamayı başarıyor.
“Devlerin Günahı”
,
İspanya İç Savaşı
ekseninde, çok bağırmasa da açıkça komünist tarafa antipatiyle yaklaştığı için solcu izleyicilerin zerrece haz etmeyecekleri bir gösteri… Pekiyi, Marksist ideolojiyi sevmiyoruz diye, biz de onlara inat, faşist General
Franco
'nun birliklerinin tarafını mı tutmak zorundayız? Elbette ki hayır… Sanırım en iyisi,
“al birini vur ötekine”
cinsinden taraflara sahip bu hazin hikâyede bütünüyle tarafsız kalıp, iki saat boyunca güzel güzel ilerleyen entrikanın ve başarılı sanat yönetiminin tadını çıkartmak…

* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *
(4 Yıldız)
Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.
* * * 1/2
(3,5 Yıldız)
Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.
* * *
(3 Yıldız)
Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…
* * 1/2
(2,5 Yıldız)
Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.
* *
(2 Yıldız)
Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.
* 1/2
(1,5 Yıldız)
Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.
*
(1 Yıldız)
Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!
٪d سنوات قبل