|

Yanık suratlı psikopat, Elm Sokağı'na geri döndü!

Korku-gerilim sinemasının büyük ustalarından Wes Craven'in 1984'de gerçekleştirdiği aynı adlı kült yapıtın hemen hemen bire bir yeniden çevrimi görünümündeki 'Elm Sokağı'nda Kâbus', dijital teknolojinin sağladığı bazı avantajlarla özel efekt kalitesi açısından selefine fark atmakla birlikte, Craven'in 26 yıl önce çok daha mütevazı mekanik efektlerle kotardığı orijinal filmin kendine özgü atmosferi ve mizahını yakalayamıyor.

Ali Murat Güven
00:00 - 21/05/2010 Cuma
Güncelleme: 13:41 - 21/05/2010 Cuma
Yeni Şafak
Yanık suratlı psikopat, Elm Sokağı'na geri döndü!
Yanık suratlı psikopat, Elm Sokağı'na geri döndü!


ELM SOKAĞI'NDA KÂBUS
(Yeniden çevrim) / A Nightmare on Elm Street (Remake)

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2010, ABD yapımı
Türü ve Süresi:
Korku-gerilim / 95 dakika
Yönetmen:
Samuel Bayer
Senaristler:
(Senarist-yönetmen Wes Craven'ın 1984 tarihli özgün filmindeki öykü ve karakterlerden uyarlamayla) Wesley Strick, Eric Heisserer
Görüntü Yönetmeni:
Jeff Cutter
Özgün Müzik Bestecisi:
Steve Jablonsky
Kurgucu:
Glen Scantlebury
Yapım Tasarımcısı:
Patrick Lumb
Set Dekoratörü:
Karen Frick
Kostüm Tasarımcısı:
Marian Ceo
Saç Tasarımcısı:
Dominic Mango
Makyaj Tasarımcısı:
Karen Lynn
Sanat Yönetmeni:
Craig Jackson
Oyuncular:
Jackie Earle Haley (Freddy Krueger), Kyle Gallner (Quentin Smith), Rooney Mara (Nancy Holbrook), Katie Cassidy (Kris Fowles), Thomas Dekker (Jesse Brown), Kellan Lutz (Dean Russell), Clancy Brown (Alan Smith), Connie Britton (Dr. Gwen Holbrook), Lia Mortensen (Nora Fowles)
İthalatçı Şirket:
Warner Bros.
Dağıtıcı Şirket:
Warner Bros.
İçerik Uyarıları:
Bir çok bölümünde kanlı ve zalimâne şiddet görüntüleri içerdiğinden dolayı, 18 yaşından küçükler ve bu tür öykülerden rahatsız olanlar için uygun bir yapım değildir.
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

(Türkçe internet sitesi mevcuttur)

Yeni Şafak-Cumartesi Eki Puanı:
* *

Nancy, Kris, Quentin, Jesse ve Dean, Elm Sokağı'nda yaşayan bir grup lise öğrencisidir. Bu gençlerin hepsi, gecenin karanlığı kentin üzerine çöktüğünde ortak bir kâbusu paylaşmaya başlarlar. Kırmızı-yeşil çizgili kazağı, ağır yanıklarla dolu yüzü, ürpertici sesi, fötr şapkası ve sağ el parmaklarına taktığı -jilet gibi bıçaklarla donatılmış- kirli bahçıvan eldiveniyle rüyalara zorakî konuk olup dehşet saçan bu adam, çocuk katili Freddy Krueger'dir.


Yıllar önce aynı bölgede yaşayan ve işlediği sapıkça cinayetler nedeniyle bölge halkı tarafından yakılan Krueger, şimdi kendisini infaz edenlerin torunlarından öç almak üzere geri dönmüştür. Rüyalardaki kanlı oyunun kurallarını o koymaktadır ve pençesinden kurtulmanın tek yolu da tehlike yaklaştığı anda ne yapıp edip uyanmaktır.


Gençler, içlerinden biri uykuda vahşi bir şekilde öldürülünce, rüyalarında yüz yüze geldikleri bu dehşetin gerçekte de yaşandığını ve hayatta kalmanın tek yolunun uyanık kalmak olduğunu anlarlar. İlk saldırılardan kurtulmayı başaran dört arkadaş el ele vererek, bu karanlık adamın peşlerine nasıl düştüklerini çözmeye çalışırlar. Hemen hemen hiç uyumayarak, hedefin neden onlar olduğunu, anne babalarının kendilerinden ne gibi bir sır sakladığını anlamak için mücadele eden kahramanlarımız, yörenin geçmişinde “artık ödenme zamanı gelmiş bir borcun” bulunduğunu öğreneceklerdir. Gençlerin hayatlarını kurtarmak için yapmaları gereken şey, doğrudan doğruya Krueger'ın zihnine dalmaktır ki bu da kâbusların en dehşet verici olanıdır.


ÇEYREK YÜZYIL SONRA, YENİ NESİL BİR FREDDY!

1980'li yılların sinemasına damgasını vuran en önemli korku ikonu Freddy Krueger, sırtını günümüzün baş döndürücü dijital teknolojilerine dayamış olarak beyazperdeye bir kez daha geri döndü. Ancak, Krueger'in bu defaki gelişi, tıpkı korku sinemasının diğer bir büyük ikonu, “Cadılar Bayramı” serisinin maskeli katili Michael Myers gibi iyice uzatılıp kabak tadı vermiş pehlivan tefrikası tarzındaki devam bölümleri üzerinden değil; doğrudan doğruya serinin doğuş filminin öyküsüne dönülerek yapılmış bir yeniden çevrim…


Freddy Krueger, korku sineması külliyatı içinde benim -ortaya çıktığı 1984 yılından bu yana- daima en sevdiğim karakter olageldi. O yüzden de bu yazı kapsamında son söyleyeceğimi en baştan dile getirmekte yarar görüyorum. Bence, Wes Craven gibi büyük bir ustanın eseri olan Freddy'yi başa sarıp yeniden beyazperdeye aktarmak hiç de iyi fikir değil… Bu olumsuz bakışımın ise birden fazla gerekçesi var.


Bir kere, seriyi başlatan ilk öyküye geri dönüp onun yeniden çevrimini yapan Samuel Bayer bu işin adamı olmaktan çok uzak bir yönetmen… Evet, kendisi şimdiye kadar birbirinden şık düzinelerce video klip çekmiş ve uzmanı olduğu alanda önemli ödüller kazanmış bir isim; fakat başat sinemasal türler arasında stratejik bir alanı oluşturan korku-gerilim sinemasının da müzik videolarından dramatik anlatıma transfer olan genç yönetmenlerin kalibresini ölçmek gibi gayet tehlikeli bir özelliği var. Bu bölgeden kurmaca sinemaya geçenlerin -David Fincher gibi çok az sayıdaki örnek hariç- ezici bir bölümü, çektikleri filmlerde “öz”ü “biçim”e fedâ ederek kalıcılıktan uzak işlere imza atıyorlar. Çünkü, zaten geldikleri tür onlara her şeyden önce “biçim”i yüceltmeyi öğütlemekte ve bu bilinçaltı öğütle de görsel açıdan oldukça havalı, ancak izleyicinin belleğindeki etkisi suya yazı yazmaktan farksız olan filmler çıkıyor “video-klipçiler”den… İyi bir klip yönetmeni olan (fakat bir Wes Craven'a dönüşmesini gerçekten beklemediğimiz) Bayer de ne yazık ki bu kritik çıtayı aşamamış ve fazlasıyla süslü püslü, ancak altı kof bir Freddy uyarlaması ortaya koymuş.


Freddy'nin gerek şimdiye kadar perdeye yansıyan bir düzineye yakın uzun metrajlı serüveni, gerekse televizyon dizisi olarak çekilen bölümlerinde bu rolü, canlandırdığı simâyla inanılmaz bir tezat teşkil eden dünyanın en sevimli yüzlerinden birine sahip Amerikalı aktör Robert Englund canlandırmaktaydı. Ki o ağır makyajın altında yanakları sıkılası bir adam bulunduğunu bilerek izlediğimiz ilk nesil serideki sırf bu fiziksel zıtlık bile Freddy'yi bizlerin nazarında 1980'ler ve 90'lar boyunca ilginç kılmaya yetmişti. Karakterin zalimâne eylemlerinden tırsmakla birlikte, hem o sevimli surat, hem de öykülere serpiştirilmiş olan esprili diyaloglar Craven'in filmlerindeki şiddetin ruhsal yıpratıcılığını azaltmaktaydı.


Ancak, konseptin varisliğine soyunan Bayer'in ise böyle bir derdi yok. Makyajsız hâliyle de son derece çirkin ve itici bir aktör olan Jackie Earle Haley'i bu rolde konuşlandırarak, “Benim çekeceğim yeni nesil Elm Sokağı Kâbusları'nda mizah falan olmayacak, kendinizi perdede kopkoyu bir vahşet görmeye hazırlayın” mesajı vermiş âdetâ… Oysa, dediğim gibi, Freddy'nin serüvenlerini onca seri katil arasında farklı ve ayrıcalıklı kılan yön, doğrudan doğruya Craven'ın eseri olan o dayanılmaz mizahtı. Rüyasına girdiği kızın sofradaki yemek tabağından pençesini çıkartıp ona insan gözleri falan uzatırken “Afiyet olsun kaltak!” diye bağıran, her cinayetini -tırsmayla kıs kıs gülme arası tepkiler içinde izlediğimiz- kara komedi gösterilerine dönüştüren böylesine özgün bir câniye de her zaman rastlayamazsınız.


ALMAYAYIM, ALANA DA MÂNİ OLMAYAYIM!

Geniş perdede yüksek teknoloji, etkileyici ses ve görüntü özel efektleri mi? Eyvallah, 2010 damgalı Freddy'de bunlar yeterince mevcut… Hattâ, bazı sahnelerinde, 26 yıl önce arz-ı endam eden selefini ve sonradan uzun bir seriye dönüşen bu öykünün diğer bütün bölümlerini bu açıdan geçtiği bile söylenebilir. Ancak, benim gönlüm yine de özel efektlerin bilgisayar ekranında değil, Craven'ın liderliğindeki bir ekip tarafından zahmetli mekanik aksamlar kullanılarak stüdyoda üretildiği o eski Freddy serüvenlerinden yana. Kaldı ki Craven'ın serisindeki görsel cambazlıklar, teknoloji her ne kadar gelişmiş olursa olsun bugün bile hâlâ o kadar da eskimiş bir görüntü vermiyor DVD kopyalarında…


Velhasıl, yüzü yanıklarla dolu bu gizemli adamın fanatiğiyseniz ve onun kırmızı-yeşil çizgili kazağını, jilet pençelerini özlediyseniz, eskisine göre çok daha tekinsiz gözüktüğü bu yeni uyarlamada onunla bir kez daha karşılaşıp hasret giderebilirseniz. Fakat, ben almayayım; arşivime dönüp, Robert Englund-Wes Craven ikilisinin sinema tarihine kazandırdığı, her bölümü çılgınca esprilerle bezeli seriyi tekrar tekrar izlemeyi tercih ederim doğrusu!




14 yıl önce