|
Beşşar Esad"ın babasından devraldığı mirasa bakar mısınız!
1970''de bir darbeyle yönetime el koyan Hafız Esad, sadece Sünni, Dürzi ve İsmaili kökenli yol arkadaşlarını değil, kendisine daha önce kol kanat germiş olan Alevi rakiplerini de birer birer tasfiye ederek "Suriye''nin tek efendisi" haline gelmişti. Baas Partisi''nin pek çok kurucusu ve yöneticisi ya hapiste ya sürgünde öldü. Baas Partisi''nin önde gelen pek çok yöneticisi de uğradıkları suikastler sonucunda hayatlarını kaybettiler. Beşşar Esad''ın babasından devraldığı miras böyle bir mirastı.

“Timetürk"de 1966-1970 yılları arasında Suriye Devlet Başkanlığı yapan Nurettin Atassi''nin oğlu Muhammed el-Attasi''nin "Kırk yıl sonra benim Suriyem" başlıklı yazısını okudum.

Duygulu bir yazıydı.

1963''de bir askeri darbeyle iktidara gelen "Baasçılar"ın kendi aralarındaki hizip savaşlarına şöyle bir göz attım.

Nurettin Atassi''nin hikayesi Baas içindeki iktidar savaşının Suriye''nin karanlık bir dehlize nasıl sürüklediğinin de hikayesidir.

1966''daki Baas Partisi''nin askeri kanadının yaptığı ikinci darbe sonucunda devlet başkanlığı görevine getirilmişti Nurettin Atassi.

Salah Cedid ise darbeyi gerçekleştiren askeri komitenin başıydı.

Hafız Esad bu darbeyle birlikte Savunma Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına getiirlmişti.

Nurettin Atassi ''Sünni'', Cedid ve Esad ise ''Alevi''ydiler.

Baas askeri kanadı içerisinde bir iktidar savaşı veriliyordu.

Askeri kanadın iki alevi lideri, Salah Cedid ve Hafız Esad arasındaki bir mücadeleydi aslında bu.

Sünni, Dürzi ve İsmaili rakiplerini tasfiye ettikten sonra kendi aralarında da amansız bir mücadele girişmişlerdi.

Esad''ın mensup olduğu ailenin tersine Salah Cedid çok güçlü bir alevi aileden geliyordu.

1970''in 13 Kasım''ında Esad, kendisini tasfiye planları yapan Salah Cedid''i bir karşı hamleyle alt etmeyi başarır.

Ne tesadüf 10 yıl önce, 13 Kasım 1960''da da Türkiye''de "27 Mayıs" darbesini gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi''nin 14 üyesi de arkadaşları tarafından tasfiye edilmişti.

1970''de de aynı durum Baas askeri kanadı arasında yaşanır.

Salah Cedid ve Nurettin Atassi, Esad''ın gerçekleştirdiği bir darbeyle tasfiye edilirler.

ATASSİ 22 YIL HAPİS YATTI

1970''de tutuklanan Nurettin Atassi 20 yıl hapiste yattıktan sonra serbest bırakılır ve kısa bir süre sonra vefat eder.

Zaten ''içerde'' ölmemesi için serbest bırakılmıştır.

Oğlu Muhammed Atassi, Timetürk''te yayımlanan yazısında o günlerde neler yaşadığını bakın nasıl anlatıyor:

"Babam Nureddin El Atassi''yi hatırlıyorum. Kendisi, 1970''den önce, henüz Esad tarafından darbe ile hapsedilmemişken Suriye''nin başkanı idi. O zaman yalnızca 3 yaşındaydım, ve hapishanenin yalnızca suç işleyenler için değil, aynı zamanda fikir mahkumları için olduğunu anlamam zaman aldı. Babam, herhangi bir mahkemeye dahi çıkarılmadan, Al Mazza hapishanesinin küçücük bir hücresinde tam 22 yıl geçirdi. Bizse günleri, Onu ziyarete gideceğimiz günleri bekleyerek saydık; iki haftada bir yalnızca bir saat... Kanser hastası olan, ve tıbbi bir tedavi görmesi yasaklanan babam, hastalığıyla mücadelesinin ardından, 22 sene sonra nihayet serbest bırakıldı. Bir sedye ile götürüldüğü Paris''te geçirdiği bir haftanın ardından, 1992''nin aralık ayında ise vefat etti.. Suriyelilerin büyük bir çoğunluğu için ''unutulan Suriye'', demir bir yumrukla yönetilen, katı bir polis devleti idi. Ya da bölgesel istikrarı sürdürmek, İsrail''in güvenliğini ve Golan tepelerindeki ''soğuk barış''ı korumak için uluslararası bir gayretle ayakta tutulmaya çalışılan bir rejimdi yalnızca.. ''Unutulan Suriye'', hapishane ve nezarethanelerin karanlıklarında yıllarca bekletilen binlerce siyasi mahkum demekti.. Ailelerinin elinde, evlatlarının öldüğüne dair bir iz ya da belge dahi olmaksızın, kaybolup giden binlerce tutuklu demekti. 1980''lerden beri oğullarının ve kocalarının geri dönmesini bekleyen anne ve eşlerin dinmeyen gözyaşları demekti.. Aşağılanma, mutlak suskunluk ve sonu olmayan bir korkunun her köşede var olması demekti.. Yolsuzluk, kayırma, yozlaşmış bir bürokrasi ve hesap vermeden işleyen bir güvenlik teşkilatı demekti.. Siyasetin marjinalleşmesi, yargının uysallaştırılması, sivil toplumun boğulması ve muhalefetin ezilmesi demekti Unutulan Suriye..."

ALEVİ RAKİPLERE TASFİYE

Peki Esad''ın en güçlü alevi rakibi Salah Cedid''e ne oldu?

O da Nurettin Atassi gibi Şam''daki el-Mazzah hapishanesinde yirmi yıl yattı ve serbest bırakılmasına bir kaç gün kala hastalanarak öldü.

Askeri bir törenle Lazkiye yakınlarındaki köyünde toprağa verildi.

Pek çok insan Cedid''in hapishanede öldürüldüğüne inanıyor.

Baas''ın askeri komitesinden alevi kökenli Muhammed Ümran ise, Esad-Cedid kanadı tarafından 1964''te Suriye''den sürgün edilmişti.

Korgeneral Muhammed Ümran, sürgün yaşadığı Lübnan''ın Trablusşam kentinde 1972''de öldürüldü.

Yine Baas Partisi''nin Mişel Eflak''tan sonra ikinci kurucu adamı, sünni kökenli Selahaddin Bitar da 1963''teki Baas askeri darbesinden sonra tasfiye edilmişti.

BAAS''IN KURUCULARI BİLE DAYANAMADILAR

Baas''ın kurucu babalarından Mişel Eflak uzun yıllar sürgünde kaldı ve Irak Baas Partisi''ni destekledi.

Irak Baas Partisi''nin manevi lideri olarak kabul gören Eflak ölene kadar Saddam Hüseyin''in himayesinde yaşadı.

79 yaşında 1989''da Paris''te ölen Eflak Bağdat''ta toprağa verildi

Eflak''ın yardımcısı Selahattin Bitar ise 1980''de sürgünde yaşadığı Paris''te suikastle öldürüldü.

Baas Partisi''nin Lazkiye Şubesi''nin başkanı olan alevi kökenli Adil Na''isah da Salah Cedid taraftarı olduğu gerekçesiyle 1972''de hapse atıldı.

22 yıl hapiste tutulan Adil Na''isah 1994''de serbest bırakıldı.

Yine Cedid''in arkadaşlarından, Baas partisi kurucularından İsmaili kökenli Albay Abdulkerim Cündi de 1969''da Esad ''ın gerçekleştirdiği bir operasyon sırasında intihar ederek hayatına son vermişti.

Baas Partisi''ni hanedana çevirdi

Sünni, Dürzi ve İsmaili kökenden gelen rakiplerini stratejik ittifaklarla bir bir alt ederek iktidar basamaklarını tırmanan Hafız Esad, en büyük tehlikenin Alevi rakiplerinden geleceğini biliyordu ve 1970''de Salah Cedid''i bu yüzden tasfiye etmişti.

Cedid''le yetinmeyerek kendisine güçlük çıkaracağına inandığı Alevi şahsiyetleri de ya sindirmiş ya içeri atmıştı..

Baas''ın en güçlü üyelerinden Dürzi kökenli Selim Hatum ve Hamad Ubayd 1966 darbesinde tasfiyeye maruz bırakıldılar.

Hatum 1967''de kurulan bir özel askeri mahkemede yargılanarak idam edildi.

Esad 1970''de ipleri tamamen ele geçirdikten sonra Baas Partisi de bir görüntüden ibaret kaldı.

En güçlü Sünni, Alevi, Dürzi rakiplerini ortadan kaldıran Esad kendi iktidarını en yakın akrabalaryla tahkim ederek sürdürdü.

Beşşar Esad''ın babasından miras aldığı rejim böyle bir rejimdir.

"Esad rejimi giderse Suriye''de mezhep çatışmaları çıkar" diyenler, Hafız Esad''ın alevi rakiplerini ortadan kaldırarak ve en güçlü alevi ailelerini sindirerek totaliter bir aile rejimi kurduğunu hatırlamalılar.

Esad ailesinin akraba ve hısımlarından oluşan iktidar kliğini Suriye alevilerini özdeşleştirmek gibi bir yanılgıya kimse kapılmamalı.

Suriye''de Baas tekelinin kaldırılması ve akabinde çok partili demokratik bir sisteme geçilmesinden bütün Suriyeliler kazançlı çıkacaklardır.

Suriye halkının üzerindeki ölü toprağı silkelenmiştir, korku duvarları yıkılmıştır.

Beşşar Esad bu gerçeği idrak etmeli ve Suriye için en doğru kararı vererek bu korku ve terör rejiminin devamında ısrar etmemelidir.

Kardeşi Rıfat''ı bile Suriye''den kovmuştu!

Hafız Esad kendisine rakip gördüğü öz kardeşi Rıfat Esad''ı bile tasfiye ederek sürgüne göndermekte de tereddüt göstermemişti.

Hafız Esad''ın pis işlerini "Hama Kasabı" lakaplı Rıfat Esad görüyordu.

Ne ki 1980''lerde Hafız Esad ağır bir hastalığa yakalandığına vekaleti kardeşi Rıfat Esad''a değil Sünni kökenli yandaşı Abdulhalim Haddam''a vermişti.

Rıfat Esad''ın yetkileri azaltılmış ve sonrasında da Suriye''den çıkarılmıştı..

Hafız Esad, Lazkiye''de "El Murtaza" adıyla özel bir milis ordusu kuran kardeşi Cemil Esad''ı da dizginlemek zorunda kalmıştı.

Şimdi Abdülhalim Haddam da, Rıfat Esad da Suriye dışındalar ve her ikisi de Beşar Esad aleyhinde çalışıyorlar.

Hafız Esad, Lübnan''daki siyasi rakiplerine karşı da son derece acımasızdı.

1977''da Lübnan Dürzilerinin efsanevi lideri, sol eğilimli " İlerici Sosyalist Parti"nin başkanı Kemal Canbolat''ın bir suikastle öldürülmesinde de Suriye''nin parmağı olduğuna inanılıyor.

Hafız Esad Filistinli örgütler üstünde de kesin bir hakimiyet kurmak için bu örgütler arasındaki çatışmalarda da taraf olmuştu.

FKÖ tarihine göz atanlar Hafız Esad''ın Lübnan''daki Filistinli örgütler üzerinde estirdiği terörü daha iyi anlayacaklardır.

Elbette sadece Filistinlileri, Dürzileri ve Sünnileri değil, Hıristiyan rakiplerini de benzer usüllerle sindirdiği sır değildir.

13 yıl önce
Beşşar Esad"ın babasından devraldığı mirasa bakar mısınız!
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî