|
Çin-Rusya ittifakı su sızdıracak mı?
ABD, Avrupa Birliği, İngiltere ve daha birçok ülke Rusya’ya geniş kapsamlı ekonomik yaptırımlar getirdi. Ancak yaptırımların caydırıcı olabilmesi için bütün gözler Rusya’nın müttefiki “Çin”e çevrilmiş bulunuyor. 4 Şubat’ta
Vladimir Putin
ve Çin Devlet Başkanı
Xi Jinping
ortak bir duyuruyla iki ülke arasındaki ilişkilerin sınırı olmadığını vurgulamıştılar. Ancak Rusya’nın Ukrayna’yı işgali bu ittifakın sınırları konusunda tartışmalara yol açtı. Can alıcı soru: Çin yaptırımlara karşı Rusya’ya beklediği desteği tam olarak verecek mi?
Çin’in küresel sistemi kendi imajında düzeltme politikası, Rusya’nın beklentileriyle tam olarak uyum içinde olmayabilir. Keza Rusya’nın stratejik öncelikleri Çin’in uzun vadeli stratejik çıkarlarıyla tam olarak kesişmeyebilir.
Henry Kissinger
’in deyişiyle dış politika öncelikleri belirleme sanatıdır ve politikanın testi nasıl başladığı değil, nasıl bittiğiyle ilgilidir. Stratejinin ilk görevi, amaçlar ve araçlar arasında ilişki kurmaktır. Çin de bunu yapacaktır.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali jeopolitik-küresel ölçekte oyun değiştirici bir nitelik taşıyor. Çin ise uzun bir süredir küresel etki oyun plânı çerçevesinde hem Birleşmiş Milletler platformunda, hem uluslararası ilişkilerde
“yumuşak güç”
e yatırım yaptı. Rusya’nın işgali bu oyun planını bulanıklaştırıyor. Çin’in Ukrayna meselesindeki tutumu
“Rusya yanlısı tarafsızlık”
olarak nitelendiriliyor. Ancak Rusya Çin’den çok daha fazlasını isteyebilir. Bu bağlamda ekonomik yaptırımlar, Çin ve Rusya arasındaki
‘su sızdırmaz ittifak’
ilişkisinin de bir testi olacaktır
Çin’in en önemli stratejik önceliği ekonomik büyümesini istikrarlı biçimde sürdürülmesini sağlamak. Deyim yerindeyse, ekonomik büyüme Çin’in kutsalıdır. Çin
“durma koş, durur isen düşersin” s
armalında yaşıyor. Çin ABD’nin desteğiyle 2001 yılında “
Dünya Ticaret Örgütü”
ne üye olmuştu. Çin 20 yıldır küresel ekonomik sistemden yarar sağlıyor. Çin bu akışı akamete uğratacak jeopolitik risklerden rahatsız olur. Büyüme hızının yavaşlaması hem Çin’in savunma harcamalarını, hem de yeni nesil teknolojilere yatırımlarını olumsuz etkileyecektir. Ekonomik büyüme hızının yavaşlamasının içerde refah düzeyini aşağıya çekme riski de bulunuyor tabii.
Çin’in AB ile kapsamlı ticari-ekonomik ilişkileri var. Ukrayna’nın işgalinden sonra AB’den gelen yaptırım sağanağı da, Almanya’nın keskin şekilde tutum değiştirmesi de Çin’in hiç beklemediği bir gelişmeydi. Bu gelişme Çin’i daha temkinli davranmaya itecektir. Keza Çin’in yaptırımları göğüsleyebilmesi için Rusya’ya vereceği destekte ABD ve AB’nin kırmızı çizgilerini aşması, Çin şirketlerine ikincil yaptırımlar olarak yansıyabilir. Çin ise kısa, orta, uzun vadeli ekonomik ve askeri plânlamasının akamete uğramasını istemez.
“Bir Kuşak-Bir Yol”
projesi Çin’in Avrupa ile ilişkisinde çok önemli bir işlev üstleniyor. Rusya ve Ukrayna’nın da içinde yer aldığı Avrasya kara hattındaki istikrarsızlıkların proje sürecini kesintiye uğratma riski var.

ABD, AB, İngiltere, Japonya, Kanada ve Avustralya başta olmak üzere geniş yelpazeli yaptırım koalisyonunun Rusya gibi bir büyük gücü ne ölçüde tökezleteceği Çin’in de merakla takip edeceği kritik bir duruma işaret ediyor. Geniş ölçekli yaptırım koalisyonu Rusya ekonomisini küresel ekonomiden kopartırsa, bu gelecekte bir başka büyük güç için de denenebilir.

Çin ve Rusya’yı en büyük iki tehdit olarak görüyor ABD. Çin ve Rusya’yı bir arada tutan en önemli etken de, bu. Çin küresel ekonominin çok önemli bir bileşeni. Rusya’yı izole etmek Çin’e kıyasla daha kolay gözüküyor. Yaptırımların ve karşı-tepkilerin küresel ekonomiye yansıtacağı zorluklarsa hem Çin, hem de yaptırım koalisyonu için çetin bir sınav olacak.

Ukrayna’da devam eden savaşın sonuçları açısından bakıldığında Çin için hem “
fırsatlar
”, hem “
riskler
” var. Yaptırımlar Rusya’nın Çin’e olan ihtiyaç düzeyini yükseltecektir. Ancak Çin ekonomisi hammadde ve gıda temini başta olmak üzere küresel tedarik zincirlerindeki aksamalara çok duyarlı. Sadece Ukrayna özelinde bakıldığında bile bu kırılganlık kendisini hissettiriyor. Çin’in mısır ithalatının yaklaşık yüzde 30›u Ukrayna›dan geliyor. Ukrayna’dan Çin’e demir cevheri ihracatı da kesintiye uğrayabilir. Özetle söylemek gerekirse Çinliler Rusya’nın Çin’e ihtiyacı ile Çin’in Rusya’ya ihtiyacı arasında ince bir buz tabakası üzerinde yürüyecekler.
#Rusya
#Çin
#Vladimir Putin
#Ukrayna
2 yıl önce
Çin-Rusya ittifakı su sızdıracak mı?
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…