|
Hiçbir darbe bu kadar lanetlenmedi!
Ülkemizdeki askeri darbeler hakkında öteden beri kalem oynatmış bir gazeteci olarak söylemem gerekirse, “
Fetullahçı darbe”
nin akamete uğratılmasında dikkatimi çeken en önemli unsur, halkımızın gösterdiği tepkinin şiddetiydi. Halk hiçbir darbede görülmemiş şekilde mukavemet gösterdi. Halkın mevcut iktidarla arası hoş olmayan en uç kesimlerinde bile darbecilere en küçük bir sempati emaresi zuhur etmedi. Hiç kimse alkış tutmadı, sevgi gösterisinde bulunmadı. Bu mel'ûn girişime selam durmaya cesaret eden biri çıkmadı.


Bütün gözü dönmüşlüğüne ve gaddarlığına rağmen darbenin akamete uğratılmasındaki en önemli psikolojik unsur, milletin bu girişiminin başarılı olması durumunda, daha önce hiç karşılaşmadığı ölçüde bir “

bekâ sorunu

”yla karşılaşabileceği kaygısıydı. Polisiyle ve ordunun şuurlu unsurlarıyla birlikte kitleler insiyakî olarak hareket ederek bu hain girişimin ülke için bekâ sorununa yol açmasına izin vermedi. Ülkemizi Irak, Suriye, Yemen veya Libya yapmak isteyen şer odaklarına verilmiş açık bir cevaptır bu. Hiç kuşkusuz, bu birlikteliğin sağlanmış olması ülkemizin mukadderâtı açısından çok kıymetlidir. “

Millet

” olmanın ne anlama geldiğini zor günlerde daha iyi kavramıyor muyuz? Demek ki, hangi siyasi görüşte olursak olalım, bu milletin mayasında kritik dönemlerde kendisini fâş eden bir öz, bir cevher var. Bu özü, bu cevheri daha da kıymetlendirmeliyiz.



“27 Mayıs”

darbesine aydınların ve bürokrasinin de içinde yer aldığı bazı kesimler alkış tuttu. “

Demokratlar

” evlerinden alınırken sokaklarda sevinç gösterileri yapanlar oldu.

“Demokrat nefreti

” aklın ve sağduyunun önüne geçti. Başbakan

Adnan Menderes

ve iki Bakanın idamları toplum vicdanında büyük bir yara açtı. Buna rağmen darbeyi yöneten cuntadan birçok kişi sonraki yıllarda siyaset bile yapabildi.

Albay Talat Aydemir

iki darbe girişiminde bulundu. Albay Talat'a küçük de olsa, açıkça izhâr edilen bir sempati vardı. Bu sempati kitlesi içinde bir gazeteci ve aydın grubu da yer alıyordu. Aydemir'in darbe girişimlerine katıldıkları için mahkum edilen birçok subay ve askeri öğrenci ordudan çıkarılmış olsalar da başka meslekler edinerek hayatlarına devam ettiler. Yani, toplum içinde başları eğik gezmediler. Keza “

12 Mart”

darbesi de ilk başta bazı siyasi kesimler tarafından coşkuyla karşılanıp alkışlandı. 12 Mart cuntasının dizayn ettiği ara rejim hükümetlerinde görev alanlar bir parça mahcubiyet duysalar da hayatlarına normal şekilde devam ettiler.



“12 Eylül”

darbesiyse, beş bin civarında vatan evladının birbirini kırdığı/kırdırıldığı bir siyasal çatışmanın üzerine geldi. Bu çatışmaların darbecilerin işini kolaylaştırmak için tezgahlandığına dair güçlü bir kanaat de var. Ancak “12 Eylül“ darbesinin generalleri, hükümet üyeleri, subayları, polisi, yargıcı ve hatta işkencecisi olanlar bile bu toplum içerisinde ciddi bir zarara uğramaksızın hayatlarına devam ettiler. Bu sahnelerin “

FETÖ darbesi”

ne iştirak edenler ve bunları destekleyenler için gerçekleşmeyeceği anlaşılıyor. Başları hep eğik gezecekler, hep utanç içinde yaşayacaklar. Döktükleri masum kanları, “

Milletin Meclisi

”nin ve polis binalarının bombalanmış halleri ömür boyu bir gölge gibi onları takip edecek. “27 Mayıs”tan “21 Mayıs”a, “12 Mart”tan “12 Eylül”e, “22 Şubat”tan “28 Şubat”a hiçbir darbe “FETÖ darbesi” kadar lanetlenmemişti. Hiçbir darbeye halk bu denli tepki göstermemiş, bu denli öfkelenmemiş, bu denli içerlememişti. Bu kadar nefreti, bu kadar laneti, bu kadar bedduayı üzerinde toplamayı başaran bir şebeke hiç '

yerli

' olabilir mi?


#27 Mayıs darbesi
#FETÖ
#Talat Aydemir
8 yıl önce
Hiçbir darbe bu kadar lanetlenmedi!
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık