|
"Musa vuruşu"na hasret kalmak..

Bu Ramazan"da Muhammed İkbal"in "Darb-ı Kelim(Musa Vuruşu)" kitabını seçtim okumak için. Mehmet Akif Türkiye için neyse, İkbal de Pakistan için odur. Biri "Dar"ül İslam"ın Batı"sında, diğeri Doğu"sunda, aynı hissiyatta iki dava adamı. İslam milletlerinin feci durumundan gönlü kırık iki şair, şiirleriyle adeta bir cesede can vermeye çalışmışlar. Merhum Prof. Ali Nihat Tarlan"ın 1968"de Türkçe"ye çevirdiği "Darb-ı Kelim"in her bir bölümü birer manifesto yakıcılığındadır. "İçinde yaşadığımız yüzyıla savaş ilanı" başlıklı ilk sayfada İkbal, hareket halindeki müslüman zihnin meydana getireceği tesiri şöyle anlatır:

"Hür yaradılışın feveranları, bir yerde durup oturmakla bağdaşamaz. Bahar rüzgarı dalgası gibi gezip dolaş, en iyisi budur.

Bir cezbe ile Musa vuruşunu ele geçir. Yolunun üzerindeki taştan binlerce çeşme fışkırır"

İkbal"in müslümanların halini anlattığı mısralar, sanki aradan bunca yıl geçmemiş gibi, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi, yaşadığımız anın hakikatlerini hissettiriyor. Bugün Pakistan"da, Afganistan"da, Irak"ta, Suriye"de, İslam"ın mabetlerinde bombalar patlıyor. Müslümanların hevesle, mezhep taassubuyla birbirlerini boğazladıklarını görseydi kahrından mahvolurdu İkbal. Onun hayal ettiği Pakistan, Irak, Mısır, Suriye, velhasıl Dar"ül İslam bu değildi.

İkbal müslümanları uyanmaya, güçlü şahsiyetler olarak dünyaya ve olaylara bakmaya, hep hareket ve tefekkür içinde yaşamaya çağırıyordu. İkbal"a göre Allah"ın birliğine iman insan benliğini yükseltir. Allah"a gönül bağlayan müslümanın kaderi kendi elindedir. Milletlerin tarihi de umumiyetle kaderin insanların çalışmalarına ve gayretlerine tabi olduğunu ispat etmektedir. Tasavvufi hakikatlerde insanın rehberi ise "temiz vicdan" olmalıdır. Benlik, şahsiyet "Tevhid" ile yükselir ve insanı yüceliklere taşır. Kişinin kendi benliğinin sırrına ermesinin anahtarı "La İlahe İllallah"tır. Dinin, eğitimin, sanatın gayesi insan şahsiyetinin, yani benliğin yükseltilmesidir. İkbal"in nazarında Asya "benlik"ten, Avrupa "kalp ve vicdan"dan yoksundur. Müslümanlar için her ikisini de ister, biri olmazsa eksik kalır insan.

Şiirlerinde Tevhid taşında bileylenmiş benliğe, cesarete, taze fikirlere, yenilenmeye büyük kıymet atfeden İkbal, yüreğindekileri olduğu gibi dile getiren mütefekkir bir şairdir. Kudretini kaybetmiş, Halifesi gitmiş, işgalcilerin, sömürgecilerin elinde perişan olmuş İslam fertlerinin ve milletlerinin kurtuluşunu dava edinmiştir. "Yeni bir cihan, taze fikirlerle meydana gelir; taş ve tuğla ile değil" diyerek hür tefekkürü savunan Merhum İkbal"in "Tevhid" başlıklı şiiri 1930"ların Dar"ül İslam"ını anlatır ama durum bugün pek mi farklıdır:

"Tevhid bir gün cihanda dipdiri bir kuvvet idi. Bugün tevhid bir ilm-i kelam meselesinden fazla bir şey değildir.

İşlerinin, hareketlerinin karanlığı kendisini sarıp onu tevhid nurundan mahrum ederse müslümanın makamı kendi gözüne dahi görünmez.

Ey kumandan, ben askerlerinizi teftiş ettim. Cengaverlerinizin kınlarında "Kul hüvallahu ahad" kılıcı yok.

Çok acınacak şeydir ki bu sırdan ne molla ne de fakih haberdardır. Fikir birliği, işbirliği ile beraber olmadıkça hiçbir tesir vücuda getirmez.

Millet"in manası nedir; bir milletin başına geçip onu sevk idare etmek nedir? Bu sualler iki rekat namazdan başka bir şey bilmeyen ahondların idrakinin çok üstündedir."

11 yıl önce
"Musa vuruşu"na hasret kalmak..
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...